Burns CIA’e nasıl diplomatik bir çehre kazandırdı?

Biden, CIA Başkanı Burns’ü Moskova ve Kabil'e gönderirken Blinken ile ilişkileri oldukça iyi durumda

CIA Direktörü William Burns’ün karmaşık jeopolitik meseleleri kolayca kavraması,  ABD yönetimi içindeki mevcut nüfuzunu elde etmesine yardımcı oldu. Fotoğraf: Reuters

Tüm dünya, ABD ve Avrupa ülkelerinden Rusya’ya komşu Ukrayna’yı işgal etmesi halinde kapsamlı yaptırımlar uygulanacağına dair tehditlerin ortasında özellikle krizin başlangıcında Moskova'yı ziyaret eden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşen Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns’ün krizi yatıştırmak için ortaya attığı bir fikir olduğu öne sürülen ABD Başkanı Joe Biden ile Putin arasında Ukrayna krizi konulu görüntülü görüşmenin sonucunu merak etti. Burns, aynı zamanda ABD güçlerinin Afganistan'dan kaosa dönüşen geri çekilmesi sırasında Taliban liderleriyle de müzakerelerde bulundu. Tüm bunlarla birlikte Burns'ün Biden yönetiminde oynadığı önemli diplomatik rolün doğası merak konusu olurken Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile rekabet mi ettiği yoksa CIA’nin misyonunu temelden değiştirmekle mi meşgul olduğu soruları da soruluyor.

Ayırma çizgisi

CIA'i yöneten ilk profesyonel diplomat olan William Burns, bir ajanlık teşkilatının başkanı olarak yeni rolüne bağlı kalmanın önemini kendine hatırlatmak zorunda kaldı. Burns, birkaç hafta önce Stanford Üniversitesi öğrencileriyle buluşmasında sadece bu yüzden Beyaz Saray'daki toplantılarda meslektaşlarından konuşması sırasında siyasi kararların verilmesi veya verilmemesini destekleyecek bilgiler toplama rolünden başka bir yöne kayması halinde masanın altından kendisine bir tekme atmalarını bile istediğini söyledi.

Ama CIA'in başında geçirdiği dokuz ayın ardından Burns kendisini, daha önce hiçbir CIA Başkanı’nın yapmadığını söylediği şekilde resmi genel temsilci olarak görevlendiren Başkan Joe Biden'ın isteği üzerine diplomasi ile istihbarat arasındaki çizgileri bulanıklaştıran görevlerin ortasında buldu. Başkan Biden, iki defa kritik uluslararası görevler için Burns’ü seçti. Bu görevlendirmelerin ilkinde Burns, ABD güçlerinin geçtiğimiz Ağustos ayının sonlarında Afganistan'dan kaosa dönüşen geri çekilmesinin yansımalarıyla ilgili olarak Kabil'de Taliban Hareketi’nden bir heyet ile bir araya geldi. Burns, ikinci görüşmesini de geçtiğimiz ay gerçekleştirdi. Biden, özellikle istihbarat raporlarının Rusya'nın Ukrayna sınırı yakınlarına 175 bin asker yığdığı ve 2022 yılı başlarında komşusu Ukrayna’ya bir saldırı başlatmaya hazırlandığını ortaya çıkarmasından sonra Rusya’nın Ukrayna’yı işgal edebileceği yönündeki endişelerini Moskova’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e iletmesi için de William Burns’ü görevlendirdi.

Her ne kadar ABD başkanlarının başka ülkelere diplomatik kanalların dışında CIA direktörleriyle de mesaj göndermesi adetten olsa da ABD Senatosu İstihbarat Komitesi Başkanı Demokrat Senatör Mark Warner, Burns'ün bu işi kendisinden önce kimsenin yapmadığı ve muhtemelen ondan sonra da kimsenin yapamayacağı şekilde yürüttüğünü düşünüyor.

Siyasi ağırlık

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre ABD, Rusya'nın eski bir Sovyetler Birliği cumhuriyeti olan komşusu Ukrayna’yı 2022 gibi erken bir tarihte işgal etmeye hazırlandığına ilişkin istihbarat raporlarının yayınlanmasıyla Ukrayna'da bir askeri çatışmanın patlak vermesi ihtimalinin arttığını düşünüyor. Daha önce ABD’nin Moskova Büyükelçisi olarak görev yapan Burns’ün, birkaç yıl boyunca Başkan Vladimir Putin ve diğer üst düzey yetkililerle şahsi bir ilişki geliştirdiği ortaya çıktı. Bu, ABD yönetimi için kendi adeta bir ilki temsil ediyor. Çünkü Burns’ün sıradan bir büyükelçinin bile iletemeyeceği mesajları iletme konusunda büyük bir siyasi ağırlığı var.

ABD’li birçok politikacı ve gözlemci arasında 65 yaşındaki Burns'ün Rusya'yı iyi anladığı yönünde bir kanaat söz konusu. Öyle ki Burns, Putin'in bir analizini yazdığı günlüğünde, Putin’in ABD siyasetini yanlış okuduğunu ve duygularını gizleme konusunda dikkate şayan bir yeteneği olmasına rağmen nefretle hareket ettiğini hatta bu nefreti ve yanlış okumayı Batı'nın Rusya'yı çöküş halinde tutmaya çalıştığı anlatısına uyacak şekilde bir araya getirdiğini belirtiyor.

Eski ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı, ABD Kongresi’nde geçtiğimiz bahar yapılan Burns’ün CIA direktörlüğüne getirilmesiyle ilgili oturumda, Rusya'yı 2011 yılından 2014 yılına kadar zayıflayan bir güç olarak nitelendirdi. Moskova'nın meydan okumalarının Amerikan istihbarat servislerinin gündeminde baskı oluşturmaya devam edebileceğini belirten yetkili, ancak Moskova'ya verilecek yanıtın sağlam ve kararlı olması gerektiğini açıkça belirtti. Yetkili ayrıca, Putin ile olan ilişkinin çok şiddetli bir rekabetten çok kötü bir düşmanlığa çeşitli seviyelerde değişiklik gösterdiğini de ekledi.

CIA’nin eski yetkililerine göre Burns'ün karmaşık jeopolitik meseleleri anlaması, George H.W. Bush'tan bu yana dış politika meselelerine bu denli dalmış bir başka başkanın daha göreve gelmesi çerçevesinde ABD yönetimi içinde böylesine etkili ve nüfuzlu bir isim olmasının önünü açtı.

Tamamlayıcı mı rakip mi?

Ancak bazıları, CIA’nin başına gelmeden önce 33 yıl boyunca diplomatlık yapan Burns'ün, Beyaz Saray'ın bu yolda devam etmesi halinde dışişleri bakanlığının rolü için tehlike oluşturabileceğini savunuyorlar. CIA’nin eski üst düzey yetkilileri, Biden yönetiminin Antony Blinken ile birlikte halihazırda birkaç dışişleri bakanına daha sahip olduğu konusunda şaka dahi yapıyorlar. Bu isimlerden biri şuan Biden'ın İklim Özel Temsilcisi olan Barack Obama yönetiminin Dışişleri Bakanı John Kerry. Ayrıca, şuan Biden yönetiminde üst düzey görevler üstlenmiş olan eski dışişleri bakanları Susan Rice ve Samantha Power da var. Başkan Biden, Washington'daki bir düşünce kuruluşunun panelinde yaptığı bir konuşmada, Burns'ü bir bakan olarak gördüğünü ve onu çok etkili bir diplomat olarak tanımladığını itiraf etti.

Bazıları Burns'ün oynadığı rolü eleştirse de ABD yönetimine göre Burns, Afganistan’a yaptığı her iki ziyarette de son derece uygun bir rol oynadı. Taliban liderinin Blinken ile görüşmesine uygun bakılmıyordu. Çünkü böyle bir görüşme radikal İslamcı hareketi meşrulaştırırdı. Ziyaret, istisnai bir durumda gerçekleşti ve amacı, müzakere etmek yerine bir mesaj iletmekti. Burns’ün Moskova ziyareti ise başta gizli tutuldu. ABD Dışişleri Bakanlığı bu ziyareti ancak Moskova'nın Burns'ün ziyareti sırasında çekilen bir fotoğrafını yayınladıktan sonra duyurdu. CIA ise hiçbir yorumda bulunmadı.

ABD'li yetkililer, Burns ile Dışişleri Bakanı Blinken arasında herhangi bir çekişme veya rekabet olmadığının altını çiziyorlar. Burns, “Back Channel” adını taşıyan 2019 günlüğünde, eski Başkan Donald Trump yönetimindeki ABD'nin diplomasi yerine askeri güce olan aşırı güveninden şikayet etti. Burns ve Blinken birkaç kez uzun uzun konuştular ve birbirlerinin performansına hayranlıklarını ifade ettiler. Burns kısa süre önce istişare için Dışişleri Bakanlığı'nı ziyaret etti. Bu da bir CIA direktörü için sıra dışı bir iletişim şekli olarak değerlendirildi.

CIA’nin eski üst düzey yetkilileri, ABD yönetiminin üst düzey yetkilileri arasındaki örtüşen rollere yönelik spekülasyonları yatıştırmak amacıyla istihbarat teşkilatlarının yöneticileri ve hatta daha düşük rütbeli yetkililerin, yabancı devlet başkanlarıyla düzenli olarak özel görüşmeler yaptıklarını söyleyerek, eski CIA Direktörü George Tenet’in 2001 yılında İsrail ile Filistin arasında bir ateşkes anlaşmasının yapılması amacıyla müzakerelerde bulunmasını örnek gösterdiler.

Geçiş süreci

Ancak Burns, yalnızca Başkan Biden’ın kendisinden istediği görevleri yerine getirmekle kalmadı, yirmi yıllık bir süreden sonra CIA’de bir geçiş süreci başlattı. Burns, bu süreçte 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından başlayan terörle mücadeleyle ilgili gizli programlara hız kazandırdı. eski CIA yetkililerinin, Burns'ün CIA'i Çin ile büyük güç rekabeti sürecine yeniden yönlendirmek için mükemmel bir geçiş süreci yetkilisi olduğuna olan inançlarını ifade ettikleri bir zamanda öyle görünüyor ki Burns, CIA'in gizli mücadeleyle ilgilenmek yerine ana görevi olan istihbarat ve bilgi toplama faaliyetlerine geri dönmesi gerektiğine inanıyor.

Çin ile mücadele

Burns, CIA'nin Çin'deki çalışmalarına öncelik veriyor. İstihbarat teşkilatları arasında yeni bir ekip oluşturan Burns, Pekin'in nüfuz sahibi olduğu ülkelerde Mandarin Çincesi bilenler ve uzmanlar işe almak için bir kampanya yürütüyor. Burns, ayrıca daha fazla İnternet uzmanı işe almayı da sürdürüyor. Çin ile rekabete Soğuk Savaş merceğinden bakılmaması gerektiğini vurgulayan Burns, Çin ile teknoloji ve ekonomik ilişkilerde rekabet etmek istiyor. Çünkü istihbarat toplamayı, özellikle Çin’de CIA adına çalışan ajanların birçoğunun öldürülmesiyle CIA muhbir ağının on yıl önce felç edilmesinden bu yana bu kadar zorlaştıran nedenin Çin'in teknolojik gücü ve hükümetin otoriter doğası olduğunun farkında. ABD,  o zamandan bu yana Pekin'e ilişkin iç istihbaratlar alabilmek için İngiliz istihbaratından yararlanıyor.

Çin'in yaygın gözetleme sistemi, güçlü yapay zeka kullanımı ve hayati öneme sahip doğru tespitleri CIA'nin Çin’e ajan göndermesini zorlaştırıyor. Burns, bu yüzden bir süredir teknoloji yatırımlarını artırmak, kapasiteyi yeniden inşa etmek ve insan kaynaklarını geliştirmekle ilgileniyor.

Terörle mücadele

Ancak Burns, halen CIA’nin terörle mücadele konulu haftalık toplantısına katılıyor ve bu çalışmayı, Çin'le mücadele görevinde de özellikle Afrika gibi her iki sorunun da önemli olduğu yerlerde kullanmayı planlıyor.

CIA yetkilileri, Çin'e ve diğer zorluklara odaklanmanın, son 20 yılda güçlü bir terörle mücadele yapısı inşa ettikten sonra terörle ilgili gerçek endişeleri ele almaktan alıkoymadığını vurguladılar.

Öte yandan Burns, Afganistan’da hükümete bağlı askeri güçleri Taliban karşısında hızla çöküşü nedeniyle eleştirildi. Olayların herhangi bir tarafın beklediğinden daha hızlı gerçekleştiğini itiraf eden Burns, gizli istihbarat raporlarında ABD güçlerinin tamamen geri çekilmesinin, Afganistan yönetiminin ve ordusunun Taliban’ın ilerleyişi sırasında çökmekte olan siyasi iradesi üzerinde artan etkisiyle ilgili uyarıların yapıldığını belirterek kendini savundu.

Burns, CIA’nin çalışmalarını savunmaya yönelik bir başka adım daha attı. CIA görevlilerinde ilk olarak 2016 yılında görülen ‘Havana Sendromu’ olarak adlandırılan gizemli sağlık sorununun nedenlerinin araştırılmasına öncelik verdi. CIA direktörü olarak göreve başladığı ilk günden itibaren bu sağlık problemini yaşayan ajanlarla tanıştı. Hastalığın semptomlarının arkasındaki gerçek nedeni bulmak amacıyla soruşturma ekibine liderlik etmesi için üst düzey bir yetkili atadı.

Üst düzey bir diplomat olan Burns, tıpkı CIA ajanları gibi bilgi toplama ve analiz etme becerileriyle tanınıyordu. Bu da ona bir müzakereci olarak avantaj sağlıyordu. Her zaman, etkili bir büyükelçi olmasına yardım eden avantajlardan birinin kurduğu ilişkiler olduğunu ve en zor politika konularında bilinçli seçimler yapmasına yardımcı olanın da onların görüşlerini almak olduğunu söylüyor. Burns, artık CIA’e iyiliğinin karşılığını vermek için kurumlarının, hızlı gelişmelerin yaşandığı uluslararası bir sahnede rollerini en üst düzeye çıkarmasına yardımcı olmanın ve onu geliştirmenin zamanın geldiğini düşünüyor.

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

 

DAHA FAZLA HABER OKU