İran ve yalan!

Ruhani'nin İranlılara sekiz yıl boyunca gerçekleri söylemediği ifadesi şaşırtıcı olmadığı gibi siyasi bir cesaret de değil. Ahmedinejad da görev bitiminin ardından böyle yapmaya çalışmıştı. Hikaye uzun

Fotoğraf: AA

Görevi sona eren İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, sekiz yıllık görev süresi boyunca ülkesinin bazı gerçeklerini halka açıklamadığını söylemiş, "Halka anlattıklarımız gerçeklerle çelişmiyordu; ancak bazı gerçekleri halka anlatmadık. Zira faydasız olacağını düşündüm ve ulusal birliğe zarar vereceğinden korktum" ifadelerini kullanmıştı.

İranlılara seslenerek "Bir kusurumuz varsa insanlardan özür diler, bağışlanma ve şefkat dileriz" demişti.

Ruhani’nin söylediklerinin açık ve net bir dille ifadesi, İran hükümetinin vatandaşlara yalan söylediğidir. Bu bir İran meselesidir, asıl soru ise İran'ın bölgeye ve uluslararası topluma söylediği yalanlarla ilgili!

İran, Humeyni’den bu yana değil de yalnızca Ruhani döneminde Irak, Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri, Yemen, Lübnan ve Suriye’ye kaç kez yalan söylemiştir? Bölge ve halkına karşı ne derece suç işlemiştir?

Peki, İran, müttefikleri Çin ve Rusya’ya kaç kere yalan bilgi vermiştir? Nükleer anlaşma hakkında Avrupalılara hangi palavraları atmıştır? Bilgileri dahilinde olsa dahi ABD’lileri kaç kez kandırmıştır? Veyahut İran’ın komşularıyla diyaloğa hazır olduğu iddialarından hangileri doğruydu?

Bölge güvenliğinin sadece bölge ülkelerinin anlayışına dayanması gerektiğini, bunun Batı ile bir ilgisi olmadığını devamlı söyleyen İran, bu yönde kaç kez yalan söylemiş oldu? Zira sonradan bölgemizde bir rolü olması gerektiği yönünde ABD’lileri ikna etmek için Obama döneminden bu yana Batı ile müzakere etmedi mi?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Nükleer silaha sahip olmanın dini fetva gereğince haram olduğunu iddia eden İran'ın bölgemizde yaptığı ve yapmakta olduğu şey, en az nükleer silahların sebep olduğu yıkıma sebep olmadı mı? Silah, para ve adam sağlayarak koruduğu müttefiki Beşşar Esed'in İran’ın himayesi altında Suriye halkına karşı kimyasal madde kullanması yeterli değil mi?

İran; Husileri, Irak'taki milisleri ve Lübnan'daki yıkıcı parti Hizbullah'ı finanse edip silahlandırırken, şimdi de bölgemizdeki deniz güvenliği krizini ateşlerken bölge istikrarından bahsederek insanları kandırmış olmadı mı?

İran yalnızca Şii değil, aynı zamanda Sünni kesimden olan radikal örgütlerle ilişkileri konusunda da çok yalanlar söyledi. El Kaide üyeleri ve aileleri İran’da barındı. Ebu Musab ez-Zerkavi’nin yer değiştirmesini ve DEAŞ liderlerinin Irak ve Suriye'deki hapishanelerden serbest bırakılmasını İran kolaylaştırdı.

İran'ın yalnızca kendi halkına değil, bölge ve tüm dünyaya kaç kez yalan söylediğini merak ederken sayfaları, hatta ciltleri çevirebiliriz. İsrail gemisinin hedef alınması krizi, İran'ın sürekli ve sistematik yalanlarına dair kanıtlardan yalnızca biridir.

Bu nedenle Ruhani'nin İranlılara sekiz yıl boyunca gerçekleri söylemediği ifadesi şaşırtıcı olmadığı gibi siyasi bir cesaret de değil. Ahmedinejad da görev bitiminin ardından böyle yapmaya çalışmıştı. Hikaye uzun.

İran rejimiyle ilgilenen, onu gözlemleyen herkes yalan söylemenin İran diplomasisi ve kurnazlığının bir parçası olduğunu bilir. Suçlu yalnızca İran değil; aynı zamanda İran rejiminin söylediği yalanların tamamen farkında olduğu halde İran'ı razı etmeye çalışarak, ona birbiri ardına fırsat vererek bölgedeki çatışmayı uzatan Batı’dır.

Bu bir hatadır; zira İran tek bir dilden anlar, o da güç dilidir. Bu nedenle İsrail-İran diyaloğu üzerinde düşünülmesi gerekir. Nitekim İran'ın anladığı dili tamamıyla kavramış olan İsrail, onunla bu dilden konuşur hale gelmiştir.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU