17 Mart | 10 yaşındaki Franco, Turchia'yı çekti, Dünya Kupası finallerine ay-yıldızlılar ilk kez katıldı

Haftaya FİFA Dünya Kupası eleme maçları başlıyor. İlk sınavına Hollanda karşısında çıkacak olan ay-yıldızlılar ilk final biletini 67 yıl önce bugün 10 yaşındaki İtalyan Franco’nun uğurlu eli sayesinde cebine koymuştu

10 yaşındaki İtalyan çocuk Franco'nun çektiği kura Türkiye'yi finallere götürdü / Fotoğraf: futbolnostalgia.com

Birçok futbolsever için futbolun zirvesi Dünya Kupası. 2022 Dünya Kupası elemeleri başlıyor. Türkiye ilk maçını bir hafta sonra 24 Mart’ta, Hollanda ile oynayacak.

Biz Dünya Kupası’na sadece iki kez katılabildik. Pek çoğunuz Japonya ve Güney Kore’de düzenlenen 2002 Dünya Kupası finallerini hatırlar. Ne çok sevinmiş, galibiyetlerden sonra sokaklara dökülüp kutlamıştık.

Dünya üçüncüsü olan milli takımı taşıyan uçak, Türk hava sahasına girince F-16 tarafından karşılanmıştı. Şampiyon olmuş kadar sevinmiş, çok büyük kutlamalar yapmıştık. 

 

whatahowler.com_.jpeg
Ay-yıldızlılar 1954 elemelerinde İspanya ile rakip oldu / Fotoğraf: whatahowler.com

 

İlk maç varlık gösteremedik

Türkiye’nin katıldığı ilk finaller ise 1954 yılında İsviçre’de düzenlenen turnuva olmuştu. Bizi o kupaya götüren ilginç eleme tam 67 yıl önce bugün Roma’da oynandı.

Türkiye, Suriye’yi 7-0 yenerek 1950 Dünya Kupası finallerine katılma hakkı kazanmıştı. Ama kupaya gidecek para bulunamayınca milli takım gönderilememiş, bu yüzden hak ettiği halde finallere katılamamıştı.

 

 

Bu yüzden 1954 kupası çok önemliydi. Turnuvaya gidebilmek için takımın başına İtalyan teknik adam Sandro Puppo getirilmişti. Türkiye eleme grubunda Hollanda ve İspanya ile eşleşmiş, Hollanda’nın kupadan çekilmesi ile İspanya ile baş başa kamıştı, İki takım arasındaki ilk maç 6 Ocak’ta Madrid'in Chamartin Stadı'nda oynanmıştı. Maçı açık farkla 4-1 kaybetmiştik

Yıllarca maçları sesinden dinlemeye alıştığımız büyük usta Halit Kıvanç bu maçı, “Futbol! Bir aşk” kitabında şöyle anlatır:

Oyuna hayli cansız başlamış ve çok geçmeden ilk golü yemiştik. Venancio'nun kaydettiği sayıdan sonra ise birden açılıyor ve Recep'in nefis golüyle beraberliği sağlıyorduk. Pekala ümitlenmiştik. Takımımız, İspanya'nın dünyaca ünlü starları karşısında, 2. yarıda pek varlık gösteremeyecek ve sahadan 4-1 yenik ayrılacaktı.

 

Canavar Burhan attı, Turgay Şeren durdurdu

Rövanş maçı 14 Mart 1954’de Mithatpaşa Stadı’nda yapılmıştı. İlk maçta arkasına seyircisini alarak milli takımımızı ezici bir üstünlükle yenen İspanyollar, elde ettikleri 4-1’lik galibiyetin de güveniyle İstanbul’a gelmişlerdi.  Takımın en önemli oyuncusu sol açık Gainza’yı İstanbul’a getirmemişlerdi. Tribünleri hınca hınç dolduran taraftarımızın önüne şu on birle çıktık:

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kalede Turgay Şeren (GS-kaptan)

Defans:  Rıdvan Bolatlı (Karagücü), Basri Dirimlili (FB), Mustafa Ertan (Karagücü), Çetin Zeybek (Kasımpaşa)

Orta saha: Rober Eryol (GS) , Suat Mamat (GS), Coşkun Taş (BJK)

Hücum: Feridun Bugeker (FB), Burhan Sargın (FB), Lefter Küçükandoniadis (FB).

Maça hızlı taraf biz olduk. 16’ıncı dakikada Burhan’ın golüyle öne geçtik. Sıklaşan İspanyol ataklarına karşı direnmeyi başaran ay-yıldızlılar devre arası soyunma odasına 1-0 avantajla gitmeyi başarmıştı. 

İkinci yarının yıldızı ise takımımızın İtalyan hocası Sandro Puppo’nun kaptan olarak sahaya sürdüğü genç kalecimiz Turgay Şeren’di. Şeren,Berlin Panteri” unvanının hakkını veriyor, İspanyolların yıldızlar karması dalga dalga geliyor ama her seferinde Turgay Şeren duvarına çarparak geri dönüyorlardı.

 

oguztopoglu.com ispanyol kalecisi recep'in yararrtıgı tehliye savuşururken.JPG
ispanyol kalecisi milli takımın yarattığı tehliyi savuşururken/ Fotoğraf: oguztopoglu.com

 

"Ne ben gördüm, ne kaleci"

Burhan Sargın nam-ı diğer Canavar Burhan maçtan sonra attığı golü şöyle anlatıyordu:

16. dakikada onların santrahafıyla Suat kafaya çıktılar. Suat aşırdı on sekizin dışına. Top yere inmeden voleyi vurdum. Ne ben gördüm, ne kaleci.

Bugün olsa İspanya skora çok sevinir, kupa biletini cebine koyardı ama o zamanlar averaj uygulaması yoktu. Bir maçı onlar, birini biz kazanmıştık. Kupaya gidecek takımı belirlemek için tarafsız sahada son bir maç oynanacaktı.

İspanyollar şaşkındı. Yenilginin şokunu yaşayan gazeteler, İstanbul’da toprak bir sahada oyuncularının yeteneklerini sergileyemediğini, hakemin Türk takımının sert oyununa göz yumduğunu yazıyordu. İspanyollar, halı gibi çim zemini olan Roma Olimpiyat Stadı’ndaki son maça da çanta da keklik gözüyle bakıyordu.

 

Kubala, Roma Olimpiyat Stadı’na çıkamadı

17 Mart 1954’te Türkiye ve İspanya kozlarını paylaşmak için Roma Olimpiyat Stadı’nda karşı karşıya geldi. Şansımız daha maçtan önce yüzümüze gülmeye başlamıştı. İspanyol soyunmasına odasına gelin bir belge, maç başlamadan moralleri bozuyordu. FİFA, Gainza ile birlikte takımın en önemli silahı olan Kubala ’nın maça çıkmasına izin vermiyordu. Kubala komünist Macaristan’dan kaçıp İspanya vatandaşı olmuştu ve Macarlar bu durumdan şikayetçiydi. O maçta sahaya çıkamayan Kubala, 1957’de İspanya formasıyla Türkiye’ye karşı hat trick yapacaktı.

 

as.com_.jpg
Maçın ilk dakikalarına tutuk başlayan milliler 1/0 geriye düştü / Fotoğraf as.com

 

11. dakikada gol yedik

İşler Kubala’sız sahaya çıkan İspanyolların hayal ettiği gibi olmadı. Türkiye’nin İsviçre vizesini aldığı maçı yine Halit Kıvanç’tan şöyle anlatıyor:

Üçüncü maçta, üç gün önce İstanbul'da bize final yolu için ışık yakan on birimizle, Roma'nın Olimpiyat Stadı'na çıkıyorduk. Tıpkı İstanbul'daki gibiydi kadromuz... Oyunumuz da, tıpkı İstanbul'daki gibiydi ama... İşler bir anda tersine dönmüştü sanki... Kalesinde topu gören, bizdik. Hem de henüz 11. dakikada... Soldan inen Artecha, İspanya'yı 1-0 öne geçirince; Olimpiyat Stadı tribününde bir avuç Türk, Türkiye'de ise milyonlar, radyo başında umutsuzluğa düşüvermiştik...

 

Diario AS.jpg
Maç büyük bir çekişme içinde geçti / Fotoğraf: as.com

 

14 dakika sonra yanıt verdik

Ancak on dört dakika sürdü bu üzüntümüz. Maçın tam 25. dakikasında İspanyol ağlarını sarsan golümüzün kahramanı, tıpkı İstanbul'daki gibi, Burhan'dı. Futbolunun ve gollerinin şiddetini anlatmak için sporseverlerin taktığı adla ''canavar'' Burhan'dı golcümüz... Bu golün verdiği moralle rakipleriyle başa baş bir oyun tutturan takımımız, ilk yarıyı 1-1 kapatıyordu.

İkinci kırk beş dakikada ay-yıldızlı on bir daha da açılacak ve oyuna hakim olmak bir yana, galip duruma geçme başarısını da elde edecekti. Bu kez golcümüz, Suat Mamat'tı. 2-1 öndeydik. Kazanıyorduk, İsviçre vizesini alıyorduk. İkinci golü attığımızda maçın bitimine 25 dakika vardı. Yenik duruma düşmek, İspanyolları iyice kamçılamış ve kalemizi abluka altına almışlardı. Bu baskı, kalan yirmi beş dakikada hiç azalmadan devam etti. Her an bir gol tehlikesi karşımızdaydı... Derken gol de gelmişti: Venancio, durumu 2-2'ye getirmekle kalmıyor, takımına galibiyet ümidi de veriyordu.

 

 

Hem ikinci golü yemiştik hem de İstanbul’daki maçta galibiyetimizin en büyük mimarı olan kalecimiz Turgay sakatlanmıştı. Normal süre berabere bitince yarım saatlik uzatma bölümüne geçildi. Turu garanti gördükleri için finaller için İsviçre’de otel rezervasyonunu bile yaptıkları söylenen İspanyollar bastırdı, Turgay’ın yerine kalemize geçen Şükrü büyüyordu. Nihayet, İtalyan hakem Bernardi'nin maçı bitiren düdüğü duyuluyordu.

 

İş kuraya kaldı

Şimdi olsa penaltı atışlarına gidilir, taraflardan birisi sahadan galip ayrılırdı. Ancak o yıllarda penaltı uygulaması yoktu. Beraberlik durumunda, kura çekiliyordu. Yeni finallere gidecek takımı şans belirleyecekti.

Maçtan sonra FİFA yetkilileri, İtalyan hakem Bernardi, iki takımın teknik kadrosu ve oyuncular toplandı.  Turchia ve Spagna yazılan kağıtlar bir kupanın içine atıldı.

Kurayı çekimi için stada kaçak girerek maç izleyen 10 yaşındaki Franco seçildi.

Görevliler Franco’nun yanına doğru yürümeye başladığında küçük çocuk maça biletsiz girdiği için korktu ve kaçmaya başladı. Yakalayıp getirdiler. Gözlerini bağladılar ve kupadaki kağıtlardan birisini seçmesini istediler. Franco’nun hakemlere uzattığı kağıtta ‘Turchia’ yazıyordu.

Başlangıçta devlet başkanları Franco’yla adaş olmasını bir şans sayan İspanyol futbolcuların kuradan sonra tepki gösterdikleri küçük çocuk millilerimiz tarafından ise omuzlara alındı.

 

 

“İspanyollar yüzüme tükürdü”

Deneyimli gazeteci Reha Erus, maçtan yıllar sonra Franco’yu buldu konuştu. Franco o günü şöyle anlattı:

Evimiz stada yakındı ve biz maçlara hep bedava girerdik. Goller atıldı, maç bitti. Stattan çıkarken iki polis memuru peşime düştü. Ben koştum onlar kovaladı ve sonunda yakalandım. Maça beleş girdiğim için yakalandım sandım, bırakmaları için yalvardım. Bırakmadılar, gözlerimi beyaz bir mendille bağlayıp, bir kupanın içindeki iki kağıt parçasından birini çekmemi istediler. Korkarak sağ elimi götürdüm parmaklarıma çarpan ilk kağıdı çıkarttım. Elimden kağıdı alan kişi ‘‘Turchia’’ diye bağırdı. Ardından Türk futbolcuları beni havaya kaldırdılar. Yüzümü gözümü öptüler. Bu arada bazı sonradan İspanyol olduklarını öğrendiğim futbolcular yüzüme tükürdüler. (3 Haziran 2002 – Hürriyet - Reha Erus)

 

mundo1.jpg
Franco milli takım oyuncuları ile birlikte / Fotoğraf: El Mundo Deportivo

 

Erus, 1990 Dünya Kupası öncesinde 1954’deki milli takımımızın kaptanı Turgay Şeren’le buluşturmak için aradığında, Luigi Franco Gemma’nın bir trafik kazası sonucu hayata veda ettiğini öğrenmişti.

FİFA İspanya için hazırlanmıştı

İstanbul’daki maçı kazandıran, ve son maçı da boş geçmeyen Fenerbahçeli Canavar Burhan kuradan sonra olanları şöyle anlatıyordu:

Kura çekilip de elendiklerinde, İspanyollar soyunma odalarında kafalarını duvarlara vuruyorlardı. Çünkü onlar çok emindi Dünya Kupası’na gideceklerine, ” diye hatırlıyor o günü. Türkiye’yi eleyeceğine emin olan bir tek onlar değildi, FİFA da İsviçre’ye gidenin İspanya olacağından emindi ve bizim grubun galibini önceden seri başı ilan etmişti. Türkiye İsviçre’ye gidiyordu, hem de seri başı olarak.

 

 

Milli takım, 1954 Dünya Kupası'nda Batı Almanya, Macaristan ve Güney Kore'nin yer aldığı grupta mücadele etti.

İlk maçında Batı Almanya'ya 4-1 mağlup olan milliler, ikinci maçında ise Güney Kore'yi 7-0 gibi farklı bir sonuçla mağlup etti. Bu sonuç, dünya kupaları tarihinin en farklı galibiyetleri arasında yer aldı.

Grupta Macaristan ile maç yapmayan milliler, aynı puana sahip oldukları için Batı Almanya ile bir kez daha karşı karşıya geldi. Türkiye, bu maçı 7-2 kaybedip, şampiyonadan elendi.

 

futbolnostalgia.com_.jpg
Maç İspanyolların hiç beklemediği şekilde son bumuştu / Fotoğraf: futbolnostalgia.com

 

İlk golü Suat Mamat attı

1954 Dünya Kupası'nda Türkiye'nin ilk golünü Suat Mamat attı.

Batı Almanya maçının henüz 2. dakikasında milli takımı 1-0 öne geçiren Suat Mamat, böylece Türk futbol tarihine adını yazdırmış oldu.

Milliler, grupta 3 maçta 1 galibiyet, 2 mağlubiyetle 2 puan toplayıp, üçüncü olurken, 10 gol attı ve kalesinde 11 gol gördü.

Burhan ve Suat 3’er, Lefter 2, Mustafa ve Erol ise 1’er gol atarak isimlerini futbol tarihine yazdırdı. 

 

dinyakos.com_.jpg
Milli takım finaller giderken / Fotoğraf: dinyakos.com

 

Batı Almanya, 4 Temmuz'da Bern'deki Wankdorf Stadı'nda 62 bin 500 kişinin izlediği finalde Macaristan'ı 2-0 geriye düştüğü maçta 3-2 mağlup ederek, tarihinde ilk kez şampiyonluğa ulaştı. Avusturya, Uruguay'ı 3-1 yenerek, dünya üçüncülüğünü elde etti.

Haftaya yeni bir Dünya Kupası macerasına başlıyoruz.  Umarım bu kez “Letonya Hollanda’yı yener, Cebelitarık Norveç’le berabere kalırsa” gibi ihtimal hesaplarına kalmadan elemelerden çıkarız.  Şenol Güneş ve ekibi 2002’deki gibi göğsümüzü kabartır. Başarılar milli takım, her vurduğunuz gol olsun!

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU