Enerji çağının geçiş aşamaları

Başlangıçta dönüşüm, 20'nci yüzyılın son çeyreğinde petrol fiyatlarının artmasıyla petrol ürünlerine bağımlılığı azaltmanın, Ortadoğu'dan petrol ithalatına olan bağımlılığı azaltmaya çalışmanın bir yolu görüldüğü için teşvik edildi

Fotoğraf: Reuters

21'nci yüzyılın başlarından itibaren dünya, enerji çağında hidrokarbon kaynaklardan sürdürülebilir temiz enerji kaynaklarına doğru bir değişime tanık oluyor.

Bu geçişin, birbiriyle örtüşen birden çok adımla on yıllarca sürmesi bekleniyor. Şu anda elektrik üretmek için kullanılan enerji kaynaklarında büyük bir değişim aşamasındayız, bunu otomobillerin yakıtlarındaki değişim aşaması takip edecek.

Bu değişim aşamaları, gerekli teknolojileri keşfetmeye, kullanım fiyatı ve kalite açısından hidrokarbon yakıtlarla rekabet eden alternatifler üretmeye bağlı.

Değişim sürecine jeopolitik faktörler de müdahil oluyor, bu adımları çeşitlendirip örtüşmesini sağlıyor.


Shell, Total ve BP (British Petroleum) gibi büyük Avrupalı ​​petrol şirketlerinin yanı sıra büyük Amerikan petrol şirketlerinin politikaları, petrol üretiminden elde ettikleri kârlarını temiz, "sıfır karbon emisyonlu" enerjilere yatırım yapmak için kullanmaya hazırlandıklarını gösteriyor.

Shell'in 11 Şubat'ta yaptığı açıklamaya göre, şirketin şu anki stratejisinin hedefi "sıfır emisyonlu enerji ürünleri ve hizmetleri sağlamak için şirketin dönüşümünü hızlandırmak".

BP gibi Shell de yıllık petrol üretiminin 2019'da zirveye ulaştığını ve bu üretimin bugün ile otuzlu yıllar arasında yılda yüzde 1-2 oranında azalacağını duyurdu.

Öte yandan BP, 2019'da günlük 2,6 milyon varile ulaşan eşdeğer petrol üretiminin 2025'te günde 2 milyon varile, 2030'da ise günde sadece 1.5 milyon varile düşmesini beklediğini açıkladı.

Total Şirketi'nin CEO'su  Patrick Pouyanné şirketinin "Petrol ve doğalgaza yatırım ile orta ve uzun vadede elektrik ve alternatif enerjilere geçişi harmanlayan bir gelecek modeli" benimsediğini açıkladı.

Pouyanné, "Siyah (petrol) ile yeşili (temiz enerjiler) harmanlama politikamızla gurur duyuyorum. Çünkü bize yatırımlar için para sağlayan siyah olmazsa, yeşile geçemeyiz" diye de ekledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Total yakın zamanda önemli (yeşil) sözleşmeler imzaladı. Kuzey Denizi'nin İngiltere sınırları içinde yer alan bölümünde rüzgar enerjisi ile 1,5 GW'lık elektrik üretimi sözleşmesi ile Hindistan'da güneş enerjisinden elektrik üretmek için imzalamış olduğu 2,5 milyar dolar değerindeki başka bir sözleşme, bu yeşil sözleşmelere iki örnek.

Total bu anlaşma ile yüzde 20'lik bir paya sahip olarak dünyanın en büyük güneş enerjisi santrali projesinden biri saydığı Hindistan'daki "Adani Yeşil Enerji" Projesi'nin ortaklarından biri oldu.

Total, 2019'da 3 GW'dan 2020 sonunda 7 GW'a ulaşan yeşil enerji yatırımlarının kapasitesini 2025 sonunda 35 GW'a çıkarmayı bekliyor.


Büyük petrol şirketlerinin stratejileri, petrol kârlarını yeşil enerjilere yatırım yapmak için kullanma konusunda hemfikir olsalar da politikalar bir şirketten diğerine farklılık gösteriyor.

Bazıları elektrik üretimine yatırım yapma eğilimindeyken, bazıları da elektriğin dağıtım ve pazarlamasına yatırım yapma eğiliminde.

Bununla birlikte, tüm şirketlerin yeni stratejilerin içeriği net ve açık: Temiz enerjilere yatırım yapmak için petrol kârlarını kullanmak, petrol şirketlerinden yavaş yavaş enerji (petrol ve yeşil enerji) şirketlerine dönüşmek.

Bu da petrol yatırımlarının oranının 2050 yılına kadar azalacağı, büyük petrol şirketlerinin siyah ve yeşil enerji şirketlerine dönüşeceği anlamına geliyor.

Bunun anlamı ise şu; dev petrol şirketleri siyahın daha az rol oynadığı, ancak onun aracılığıyla artan yeşil enerjinin finanse edildiği yeni bir enerji çağı bekliyorlar.


Şu anda hedef, yüzyılın ikinci yarısına kadar sıfır karbon emisyonlu enerji kullanıma geçişi sağlamak.

Dönüşümün büyüklüğü göz önüne alındığında, geçiş dönemindeki bazı gelişmelerin belirlenen planları hızlandırması veya engellemesi doğal, bu da dönüşümün hızını ve özellikle 2050 yılına kadar gerçekleşmesi olasılığını etkileyebilir.

Zira şimdiye kadar küresel düzeyde kabul edilen mevzuatların çoğu, belirli bir yıldan sonra (eski) araçların satılmamasını şart koşuyor, ama  bu tarihten sonra kullanılmaya devam edilip edilmeyeceğine değinmiyor.

Yapılan tahminler, bu veriler ışığında milyonlarca eski otomobilin ve diğer araçların 2050'den sonra da yollarda görülmeye devam edeceği yönünde.


Önemli olan, enerji geçişinin çoktan başlamış, elektrik üretiminde temiz enerjileri kullanma yönelimi ile yeni enerji çağına geçişin ilk aşamasına giriş yapılmış olmasıdır.

Aynı şekilde bilimsel ilerleme, küresel ısınmayla mücadele için hükümetlerin yerel ve küresel yasalar aracılığıyla verdikleri destek, halkların kıtaları aşan desteği, STK'ların faaliyetleri ile bir sonraki adımı atmak için gerekli zeminin hazır olmasıdır.

İlk aşama, elektrik üretiminde temiz enerjilerin payının artması ile başladı. Gerekli bilimsel deneyler tamamlandıktan sonra yapılan hidrojen ilavesi ile güneş ve rüzgar enerjilerinin kullanımı yavaş yavaş yaygınlaştı.

Avrupa'da elektrik üretiminde temiz enerjinin payı arttı. Pandemi yılı 2020'de, AB ülkeleri elektrik üretiminde fosil yakıtlardan (petrol, doğalgaz ve kömür) ziyade temiz enerjileri tercih ettiler.

Kapanma nedeniyle elektrik tüketimi düştüğü için üretimde fosil yakıtlardan ziyade daha ucuz olan temiz enerjiyi benimsediler.

Öte yandan, Fas, Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan ve BAE gibi Arap ülkeleri dahil dünyanın çoğu yerinde de güneş ve rüzgar santralleri projeleri yaygınlaştı.


Elektrik üretiminde temiz enerjinin kullanımı artsa ve bu karbon salınımının azaltılması için önemli olsa da, bu durum petrol tüketimini çok etkilemedi.

Hatta bunun tam aksi geçerli, küresel petrol tüketimi oranı son 20 yılda günde 100 milyon varilin üzerine çıktı.

2020'de ekonomilerdeki Kovid-19 salgınından kaynaklanan kapanmalara kadar da talepte hiç azalma olmadı. Dolayısıyla asıl büyük değişim, elektrik üretiminde yaşandı.

Kömürden, doğalgaza ve son olarak temiz enerjilere kademeli bir değişim gerçekleşti. 1980'lerde petrol fiyatlarının yükselmesinden bu yana elektrik üretiminde yakıt gazı kullanımı azaldı.

Daha sonra petrol ve kömüre alternatif olarak doğalgazın daha ucuz ve daha az kirletici olması nedeniyle, yeni elektrik istasyonlarında da yakıt gazının kullanımı geriledi.

Bununla birlikte, ülkeler, 2015 Paris İklim Anlaşması taahhütlerini yerine getirmek ve bir sonraki hedef olan 2050 yılına kadar "sıfır emisyon"a ulaşmak için, düşük emisyon oranlarına rağmen, gecikmeden doğalgazı da temiz enerjiler ile değiştirmeye giriştiler.


Hibrit veya elektrikli araçlara (yeni) geçiş enerji alanındaki ikinci dönüşümü temsil ediyor. Ulaşımda kullanılan yakıt, küresel petrol tüketiminin yaklaşık yüzde 50'sini oluşturduğundan, araçlarda kullanılan yakıt da aşamalı bir dönüşüm süreci geçiriyor.

Başlangıçta dönüşüm, 20'nci yüzyılın son çeyreğinde petrol fiyatlarının artmasıyla petrol ürünlerine bağımlılığı azaltmanın, Ortadoğu'dan petrol ithalatına olan bağımlılığı azaltmaya çalışmanın bir yolu görüldüğü için teşvik edildi.

Daha sonra değişim süreci başka bir boyut kazandı ve karbon emisyonunu azaltmanın bir aracı olarak görülüp desteklendi. Amerikan şirketi Tesla gibi yalnızca elektrikli otomobil üretiminde uzmanlaşmış şirketlere ek olarak, yavaş yavaş büyük küresel otomobil şirketlerinin çoğu yeni otomobil üretimi için özel şubeler kurmaya başladılar.

Sanayileşmiş ülkelerin hükümetleri başlangıçta şirketleri, araştırma ve deney aşamasında ekonomik destek ve vergi muafiyeti yoluyla yeni araçları geliştirmeye teşvik ettiler.

Daha sonra teşviklerde ikinci aşamaya geçildi ve şu anda olduğu gibi hükümetler, yeni araçların kullanımını teşvik edecek gerekli yasaları çıkarmaya başladılar.

Nitekim İngiltere, 2025 yılından itibaren yakıt olarak benzin veya dizel kullanan araçların (eski) satışını yasaklayan yasayı kabul etti.

Avrupa ülkeleri de benzer şekilde 2030'ların sonuna kadar eski araçların satışını yasaklayan yasalar kabul ettiler. Doğu Asya ile ABD'nin California eyaleti de benzer kararlar aldılar.

Bunların yanı sıra Başkan Joe Biden yönetiminin de yakında bu politikayı desteklemesi bekleniyor. Eski araçlardan yenilerine geçiş sürecinde şehirlerde ulaşım modellerini değiştirecek yeni fenomenler de ortaya çıktı.

Sözgelimi, büyük şehirlerde kullanımlarını sınırlandırmak için yan yollarda araç kullanımına vergi getirmek, orta gelirli ailelerin çoğunun banliyölere yönelmek yerine şehir merkezlerine dönmesini sağlayarak işyerleri ve okullara yürüyerek gitmeyi teşvik etmek, metrodan, elektrikli tren ve otobüslere toplu taşıma kullanımını yaygınlaştırmak, yeşil benzin ve dizel kullanmak, şehrin kalabalık caddelerinde trafik akışını rasyonalize etmek gibi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU