Kur'an'a hakaret mi, akademik özgürlük mü? İlahiyatçılar, Prof. Dr. Öztürk'ün sözlerini değerlendirdi

Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün sözleri ve sonrasında başlayan tartışmaları ilahiyat camiasını böldü. Tepkiler için "engizisyon" diyen de "Müslümanlar haklı" diyen de var

Mustafa Öztürk / Fotoğraf: Twitter

Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün Kur'an-Kerim'den ayetler okuyarak yaptığı bir sohbetteki sözlerinin neden olduğu tartışma devam ediyor. 

Kur'an'daki ifadelerin tam tercüme edilmediği, yer alan bazı kavram ve terimlerin birebir tercüme edilmesi halinde bunun "Allah'ın dili ve insani dil" olamayacağın söylediği için tepkilerin hedefi olan Prof. Dr. Öztürk, dün itibarıyla emekliliğini istedi. 

Sosyal medyada ölümle bile tehdit edilen Öztürk, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada akademiyi bıraktığını belirtti ama ona tepki gösterenlerin öfkesi dinmemişe benziyor. 

Öztürk'ün açıklamalarıyla kutsal kitaba hakaret ettiğini savunanlar, reddiyelerini sosyal medya aracığıyla paylaşarak tepkilerini sürdürüyor. 

Peki gerçekten Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ün sözleri Kur'an-ı Kerim'e hakaret içeriyor mu? 

Bir akademisyenin söyledikleri "akademik özgürlük" kapsamında görülemez mi? 

Bu konuda ilahiyatçılar arasında da bir görüş birliği yok. Onlar da bu toplumun her ferdi gibi farklı düşünüyor. 

Konuyu hakaret olarak değerlendiren ilahiyatçıların yanı sıra Öztürk'ün "lince" maruz kaldığını ve tepkilerin "aşırı" ve "acımasız" olduğu kanaatinde olanlar da var.  

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"Dinlersiniz, kabul etmezseniz reddiye yazarsınız"

Independent Türkçe'ye konuşan Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Azimli, Öztürk'e yapılanların "engizisyon" olarak değerlendirdiğini söyledi.

Öztürk'ün linç edildiğini belirten Azimli, "Bilim adamları konuşur. Dinlersiniz, kabul etmezseniz reddiye yazarsınız. Konuşmasının başı ve sonu da dinlenilmemiş. Kaldı ki söyledikleri kendisine ait değil ve İslam tarihinde söylenen şeyler. İslam tarihinde reddiye geleneği var. Dinlersiniz, beğenmezseniz reddiye yazarsınız" dedi.

Öztürk'e gösterilen tepkilerin tutarsız olduğunu, son zamanlarda Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç'a ait benzer bir videonun da paylaşıldığını ama kimsenin bunu suç saymadığını hatırlatan Azimli, şunları kaydetti:

Kılıç diyor ki 'Kur'an-ı Kerim kalbi Muhammediden akli Muhammediye inmiştir.' Yani Peygamber kendinden kendine vahiy indirmiştir.' Bunu bir tasavvuf bilgini söylediği zaman suç olmuyor. Elbette suç olmaması lazım ama Mustafa Öztürk bir şeyler söylediği zaman birtakım cemaatler toplanıp hurra üstüne gidiyor. Saldıran cemaatler de İbn Arabi gibi bilginlerden naklen benzer şeyler söylüyorlar. Söylesinler. Ama linç edilmesin kimse. Bunlar doğru şeyler değil. İslam tarihinde buna benzer şeyler çok. Bu da bunlardan bir tanesidir.

"Öztürk yanlış düşünüyorsa siz çıkın doğrusunu söyleyin"

Öztürk'ün görüşlerinin yanlış olabileceğini ama tek bir kişinin bile bilimsel yönden neden yanlış olduğunu açıklamadığını ifade eden Azimli, "Herkes 'vay sen şunu yaptın, bunu söyledin' diye saldırıyor. Yapılması gereken eğer yapabiliyorlarsa çıkıp Öztürk'ü bilimsel olarak ret etmeleriydi. Bunu yapmadılar koro halinde sürü mantığı içerisinde saldırdılar" diye konuştu.

Tepkilerden sonra Öztürk'ün 'madem öyle emekli olacağım' dedikten sonra şimdi de 'emekli yapmayın, ihraç edin' saldırısına maruz kaldığını aktaran Azimli, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Böyle bir adam Türkiye'de yaşamasın' demeye getiriyorlar. Batı'ya nispeten yarım yamalak bir özgürlük yönümüz var onun sayesinde kurtuluyoruz yoksa ‘mürtet, dinden çıkmıştır ve idam edilsin' diyecekler. Mesele çok acı verici. Bu noktaya gelmemesi gerekiyordu. İlahiyatçı ve akademisyenlerden ‘Ne yapıyorsunuz? Öztürk bir bilim adamı. Yanlış düşünebilir, çıkın doğruyu söyleyin' diye bir tepki bekliyordum ama herkes siniyor. 2020 yılında bunlar olmamalı. Öztürk'ün gücü, örgütü ve cemaati yok. Elinde sadece kalemi var ve konuşuyor. Ama saldıranlara baktığımızda örgütlü cemaatler ve müritlerini tahrik ediyor. Gerçekten çok acı verici bir olay.

"Allah'a ait olan hiçbir şey tarihsel olamaz"

Süleymaniye Vakfı Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır ise Öztürk'e tepki gösterenlerden.

Öztürk'ün tarihselci bir gelenekten geldiği için Allah ve Kur'an-ı Kerim'e gerçek anlamda iman etmediğini savunan Bayındır, şunları kaydetti:

Batı'da şöyle bir anlayış var. Hz. Muhammed'i Allah'ın nebisi saymadıkları için İslam'a Muhammedilik, Kur'an'ı Kerim'e de Muhammed'in yazdığı kitap derler. Kur'an tarihsel bir kitap ve zamanla değişime uğradığını iddia ederler. Mustafa Öztürk de Türkiye'de o tarihselcilerin başında yer alır. Tarihselciler her meseleyi tarihçi gibi değerlendiriyor. Elbette bunu kabul edilebilir bir tarafı yok. Allah'a ait olan hiçbir şey tarihsel olamaz. Güneş, toprak, bitki, su ve insan nasıl tarihsel değilse Allah'a ait hiçbir şey tarihsel değil evrenseldir.

"Öztürk'e gösterilen tepkiler haklı ve yerinde"

Hristiyan ve Yahudilerde İslam'a inanma mecburiyeti olduğunu ama bu mecburiyetten kurtulmak için benzer kavramları kullanarak insanları etki altına almaya çalıştıklarını ifade eden Bayındır, devamında şunları söyledi:

Mesele budur. Dolayısıyla yapılan tepkiler haklı ve yerinde. O zaman Kur'an-ı Kerim, Allah'ın kitabı değil herhangi bir kitap olmuş oluyor. Öyle mi? Allah'ın kitabı için bunlar söylenemez. Bir Müslüman'ın bunu kabul etmesi mümkün değil. Tepkiler son derece doğaldır. Kur'an tarihsel bir kitaptır dediğin zaman onu Allah'ın kitabı saymamış olursunuz. Tarihselcilerin başı olan Öztürk'ün gerçek anlamda iman ettiğine inanmıyorum.

"Öztürk Kur'an'a saygısızlık etti"

İlahiyatçı yazar Ahmet Tekin'de Bayındır gibi Öztürk'e tepki gösteren isimlerden.

Tekin, Öztürk'ü yakından tanıdığını ancak Kur'an-ı Kerim için söyledi sözlerini "saçma ve yakışıksız" bulduğunu söyledi.

Söylenenlerin bir ilim adamının ağzına yakışmayacak ifadeler olduğunu aktaran Tekin, "Kur'an-ı Kerim'i iyi anlayabilmesi için daha 50 fırın ekmek yemesi lazım. Bilgili olduğunu zannediyor ve derin düşünmeden ahkam kesiyor. Ancak yanlış yorum yapıyor. Saçmaladığı konular sadece bu ayetten ibaret değil" dedi.

Kur'an-ı Kerim ile ilgili değerlendirmelerde bulunmak için Fatiha'dan Nas'a kadar tüm süreleri iyi bilmek gerektiğini vurgulayan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:

Tümünü iyice anlamadan ahkam keserek yorumlamak doğru bir şey değil. Allah'ın zina mahsulü buyurduğu müşrikle ilgili 3 ayet daha var. Doğru bilgileri paylaşarak hizmet etmiş olsaydı belki insanlar faydalanırdı. Maalesef Mustafa Hoca yanlış yolu seçti. İnsan bazen ağaç budarken baltayı ayağına da vurabiliyor. Mustafa Hoca da hem ayağına balta vuranlardan, hem de Kur'an-ı Kerim'e saygısızlık edenlerden.

Kimsenin Kur'an'ı karşısına alarak tenkit etmeye hakkının olmadığını belirten Tekin, "Hele hele Müslüman bir müfessirin buna hiç hakkı yoktur. Mustafa Hoca, tepkileri hak ediyor. Müslümanların tepkisi yerinde" değerlendirmesinde bulundu.

"Bu tepkiler, fikre fikirle karşılık veremeyenlerin tepkisidir"

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Hayri Kırbaşoğlu, fikirlere karşı gösterilen tepkileri tehlikeli bir gelişme olarak değerlendirdi.

Kırbaşoğlu, meslektaşları Bayındır ve Tekin gibi düşünmüyor. Kırbaşoğlu'na göre tepkiler çok acımasız.  

"Tepkileri onaylamak mümkün değil" diyen Kırbaşoğlu, "Bu tepkiler, fikre fikirle karşılık veremeyenlerin tepkisidir. Fikre baskı ve yıldırmayla karşılık verme teşebbüsü ülke için çok tehlikeli bir gelişmedir" ifadelerini kullandı.

"Tepkiler üniversitelerin bilimsel kurum olma özelliğine indirilmiş bir darbedir"

İlahiyatçı yazar Cemil Kılıç da ilahiyat fakültelerinin medrese ve Kur'an kursu olmadığını, orada çalışan akademisyenlerin de belli bir inanca mensup olmasının bir zorunluluk olmadığı görüşünde.

Öztürk'e yönelik ‘ihraç edilsin, görevden alınsın' gibi yaklaşımları doğru bulmadığı gibi yapılanları ilahiyat fakültelerinin bilimsel bir kurum olma özelliğine indirilmiş bir darbe olarak değerlendirdiğini ifade eden Kılıç, sözlerine şöyle devam etti:

Üniversitelerde özgür düşünce olmalı. İlahiyat Fakültelerinde akademisyen olarak sadece inananlar değil, inanmayanlar da yer alabilmeli. Çünkü orası üniversite bütün düşünce ve inançlar özgürce tartışılabilmeli. Mustafa hocanın görüşleri doğrudur veya yanlıştır, benimser veya benimsemeyiz. Herkes en aykırı fikirleri bile söyleyebilme ve dile getirme özgürlüğüne sahip olabilmeli.

"Kur'an'a hakaret suçlaması gerçek dışı ve son derece yakışıksız bir suçlama"

İnsanların hem modern hukuk ve insan hakları hem de İslami açıdan fikirlerini özgürce ifade edebilmesinin gerekliliğine vurgu yapan Kılıç, sözlerini şöyle tamamladı:

İslami olarak da insanlar Kur'an yorumu açısından fikirlerini özgürce ifade edebilmeliler. Fakat bu özgürlüğün olmadığını görüyoruz. Bir kısım çevreler insanları belli bir inanca mensup olmaya zorluyor. Kur'an'a hakaret suçlaması gerçek dışı ve son derece yakışıksız bir suçlama. Kaldı ki bu suçlamayı yapanların kendi hayatlarında Kur'an'a hakaret anlamına gelebilecek pek çok sözü söyledikleri ve uygulamaya imza attıklarını üzülerek gördük.

Tartışma sosyal platformlarda devam ediyor. Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'den İhsan Şenocak'a kadar birçok kişi Öztürk'ün sözlerine karşı reddiye hazırladıklarını açıkladı. 

Öztürk'ün sözleri farklı yorumlansa da bu tartışmanın bir süre dana süreceği kesin. Kur'an-ı Kerim koruma refleksiyle gösterildiği belirtilen tepkilerin dozunun sertliğini fark eden kimi ilim adamları ise sükünet çağrısı yapıyor. 

Dinler Tarihi Uzmanı Dr. Lütfü Özşahin ise isim vermeden Kur'an-ı Kerim'den ayetlerden örnek gösterdi. 

"Rabbin dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi inanırdı. Öyle iken insanları inanmaya sen mi zorlayacaksın?" ayetini hatırlatan Özşahin, hakaret olmadığı sürece insanların fikir ve kanaatlerini söylemelerinin gerektiğine dikkati çekti.
 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU