Biden mı Trump mı: Kördüğüm ne zaman ve nasıl çözülecek?

Trump'ın oy sayımının sürdüğü sırada zafer ilan etmesinin yol açtığı kargaşa sürerken gözler 4 eyaletten gelecek sonuçlara çevrildi. Seçim kilidini açacak eyaletlerde beklenti neydi ne oluyor? Rüzgar hangi adaydan yana? ABD'yi yargı savaşında ne bekliyor?

ABD'de vatandaşlar koronavirüs salgınına rağmen seçime yoğun ilgi gösterdi (AFP)

Amerikan halkı, tansiyonu yüksek tartışmalar, karşılıklı suçlamalar, Başkan Donald Trump'a yönelik azil soruşturması, Rusya'nın 2016'da olduğu gibi seçimlere bir kez daha müdahale edebileceğine dair istihbarat raporlarına yönetimin müdahale ettiği iddiası, Joe Biden'ın "ülkeyi yönetmeye haiz olmadığına" dair söylentiler, posta yoluyla oy vermenin meşruiyetine ilişkin kavgalar, yaklaşık 240 bin kişinin hayatını kaybettiği koronavirüs pandemisi ve siyahilere yönelik polis şiddeti sonrası patlak veren protestoların gölgesinde girdiği seçimde yeni başkanlarının kim olacağına dair tercihlerini yaptı.

Çekişmeye sahne olması beklenen seçim öngörüldüğü üzere gerilimi yüksek bir atmosferde gerçekleşti. Salgına rağmen katılımın önceki yıllara nazaran epey yüksek olması tarafların seçime ne kadar sahip çıktığını gösterirken, oy sayım işlemlerinin başlamasıyla birlikte eyaletlerin renkleri de bir bir belli olmaya başladı.

İlk sandıklar TSİ 03.00 (4 Kasım) itibarıyla açılırken, Biden saat 05.00'i gösterdiğinde 85'e 61 delege oyu farkıyla Trump'ın önünde seyrediyordu. Bir saat içinde de bu fark 131'e 92 oldu.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Oy sayımı sürmesine rağmen Trump "brifing odası" haline getirdiği Twitter hesabının başına geçip "Açık ara öndeyiz ama seçimi çalmaya çalışıyorlar" iddiasını ortaya attı. Rakibi Biden ise sonuçlara dair iyimser olduğunu belirterek taraftarlarına "Sabırlı olun" mesajı verdi.

Trump yaklaşık bir saat sonra bu kez kameraların karşısına geçerek "zaferini" duyurdu, kazandığının ilan edilmesi ve oy sayım sürecinin durdurulması için meseleyi Yüksek Mahkeme'ye taşıyacaklarını söyledi. Eyalet yöneticilerinin itirazlarına rağmen Trump cephesinden coşku dolu "Kazandık" çıkışları gelmeye devam etti.

Seçim öncesi iki partinin tarafları arasında tırmanan gerilim, henüz tüm oylar sayılmadan gelen zafer ilanlarıyla doruk noktasına ulaştı. Cumhuriyetçi seçmenler oy sayımının durdurulması talebiyle, Demokrat seçmenlerse "Her Oy Sayılsın" sloganıyla sokağa çıktı.

Rakipler arasındaki ulusal oy farkı 3,5 milyona yakın

Biden ülke genelinde 72 milyon 505 bin 116 oy alırken, rakibi Trump ise onu 68 milyon 937 bin 514 oyla takip ediyor. Halkın oylarının değil, kazanılan eyaletlerden gelen delegelerin şekillendirdiği "seçiciler kurulu"nun asıl belirleyici olduğu seçimde son tabloya bakıldığındaysa veriler ipi göğüslemeye en yakın adayın Biden olduğunu işaret ediyor:

Associated Press'in (AP) 5 Kasım itibarıyla paylaştığı verilere göre Biden'ın 264 delege oyunu elde ettiği, Trump'ın ise şimdilik 214 delege kazandığı görülüyor.
 

AP.png
Bazı bölgelerde "Her Oy Sayılsın" eylemleri yapıldı (AP)


Biden-Trump rekabetine dair son dönemeci aktaran Washington Post ve New York Times (NYT) adayların delege dağılımını 253'e 214, CNN 253'e 213, Axios ve Polico ise 264'e 214 şeklinde verdi. Biden'ın Michigan ve Wisconsin'ı da garantilemesiyle birlikte gözler Nevada eyaletine çevrildi.

NYT'nin ve AP'nin verilerine göre büyük bir çekişmeye sahne olan 6 delege oyuna sahip Nevada'da Biden yüzde 86'ısı kesinleşen sonuçlara bakıldığında yüzde 49,3 ile yüzde 48,7 oy alan Trump'ın önünde seyrediyor.

En büyük çekişmelerden birinin yaşandığı Pensilvanya'daysa yüzde 89'u açılan sandıklara göre Trump önde görünüyor. 20 delegeyle seçiciler kurulunda önemli bir yeri olan eyalette Cumhuriyetçi adayın oranı yüzde 50,7, Demokrat adayın oranıysa 48,1.

Sandıkların yüzde 96'sının açıldığı, 16 delege oyuna sahip Georgia'da kıyasıya bir rekabet yaşanırken, Biden yüzde 49,6, Trump ise yüzde 49,2 oy almış görünüyor.

Oyların yüzde 95'nin açıldığı Kuzey Karolina'da Trump yüzde 50,1 ile yüzde 48,7 görünen Biden'ın önünde.

AP'nin paylaştığı son verilerse 11 delege oyuna sahip Arizona'nın da Biden'ın hanesine yazıldığını, Demokrat adayın 264 delege sayısına ulaştığını gösteriyor.

Nihai sonuçların beklendiği 4 kritik eyaletten Nevada'nın rengi maviyi işaret ederken, diğer üç eyaletin (Pensilvanya, Kuzey Karolina ve Georgia) renginin son bilgilere bakıldığında kırmızıyı gösterdiği görülüyor. Alaska'da da Trump önde gidiyor.

CNN ise Biden'ın Pensilvanya'yı kaybedebileceğini ama Nevada'da kazanması halinde galibiyet için gereken 270 delege sayısını yakalayabileceğini belirtiyor.

3 Kasım öncesi analistlerin de dikkati çektiği üzere hangi adayın kazanacağına dair belirleyici olabilecek Pensilvanya'da sayım devam ederken seçimin hemen sonrasında bu eyaleti kazandıklarını ilan eden Trump cephesinin yargı savaşıysa sürüyor.
 

Trump AP.png
Trump destekçileri, oyların "çalındığı" iddiasıyla gösteri düzenledi (AP) 


Anketler salıncak eyaletler için ne diyordu, ne oluyor?

Seçimin kilidini açacak salıncak eyaletlerden Florida'nın rengi, ilk sonuçların gelmesinden kısa süre sonra belli oldu. 29 delege oyuyla seçiciler kurulunda önemli etkisi olan eyaleti Trump yüzde 51,2 ile kazanmayı başardı.

George W. Bush'un başkan seçildiği 2004'te Cumhuriyetçi, Barack Obama'nın üst üste başkan olduğu 2008 ve 2012 seçimlerinde Demokrat adaya oy veren eyalet, 2016'da da seçimin kazananı Trump'a delege çıkarmıştı.

3 Kasım'dan hemen önce Reuters haber ajansı ve kamuoyu araştırma şirketi Ipsos'un ortaklaşa yaptığı anketse Biden'ı Florida'da yüzde 50'ye yüzde 46 ile Trump'ın önünde gösteriyordu. Sonuçsa tam tersi oldu.

Michigan'da Biden destekçilerinin oranının yüzde 52, Trump seçmeninin oranınınsa yüzde 42 olduğu belirtiliyordu.

Sonuçların açıklanmasıyla birlikte 16 delege oyuna sahip eyalette ibre önce Trump'ı sonra da Biden'ı gösterdi. Bu sırada Cumhuriyetçi aday seçimde hile yapıldığını savunarak "Her yerde Biden'ın oylarını buluyorlar. Pensilvanya'da, Wisconsin'da ve Michigan'da. Ülkemiz için çok kötü" diye tweet attı.

Neticede kazanan yüzde 50,6 ile Demokrat aday oldu.

Wisconsin'da son anketler Biden'a yüzde 53, Trump'a yüzde 43 şans veriyordu. Biden 10 delege oyu bulunan eyaleti yüzde 49,6 ile kazandı.

Yakın zamanda siyahi vatandaşlara yönelik polis şiddeti sebebiyle gündeme gelen ve bu nedenle protesto gösterilerine sahne olan eyalette Biden seçim gününe yaklaşılırken arayı açmıştı.

Biden'ın ciddi oranda katılım umduğu eyalet 2016 seçimlerine gelinceye kadar 1988'den itibaren Demokratlardan yana tercih kullanmıştı.
 

Harita.png
(AP)


Arizona'da seçim öncesi kamuoyu araştırmaları Biden'ın muhtemel oy oranını yüzde 49, Trump'ın oy oranını ise yüzde 47 gösteriyordu.

Eyalet son 4 seçimde rengini değiştirmeyerek Cumhuriyetçilerin kalesi olarak görülse de partinin hızla değişimden geçen bu eyaleti garanti göremeyeceği konuşuluyordu.

Biden'ın eyaletteki Hispanik kökenli vatandaşların geniş çaplı katılımına güvendiği belirtiliyordu.

AP'nin paylaştığı verilere göre bu önemli eyaleti yüzde 50,5 oy oranıyla kazanan Biden, seçim matematiğinde belki de son kozlarından birini elde etmiş oldu.

Nihai sonuçların beklendiği ve başkanlık düğümünü çözecek eyaletlerden Pensilvanya'daysa seçim öncesi anketler Biden destekçilerinin oranını yüzde 51, Trump seçmeninin oranıysa yüzde 44 olarak gösteriyordu.

Meselenin yargıya da taşındığı eyalette son rakamlara göre Trump rakibinin önünde gidiyor.

2004, 2008 ve 2012'de Demokratlara delege çıkaran eyalet, 2016'da yönünü Cumhuriyetçi adaya çevirmiş, Trump yalnızca 0,7 puan farkla Pensilvanya'daki delegeleri toplamıştı.

Oy sayımının sürdüğü Kuzey Karolina'daysa kamuoyu araştırmaları Biden'a yüzde 49, Trump'a yüzde 48 şans tanıyordu.

Yıllara göre değişkenlik gösteren eyalette 2004'te Cumhuriyetçi, 2008'de Demokrat, 2012 ve 2016 seçimlerindeyse Cumhuriyetçi aday kazanmıştı.

Bu seçimde rekabetin, kırsal bölgedeki Cumhuriyetçi eğilimli beyaz seçmenlerin ya da şehirlerdeki siyahi seçmenlerin oy verme oranlarıyla şekillenmesi öngörülüyordu.

Sanders'ın "kehanet"i tuttu mu? 

Sıcak tartışmaların yaşandığı 3 Kasım günü eyaletlerin art arda kesinleşmesiyle adaylar delege sayılarını artırırken, Demokratların eski başkan aday adayı Vermont Senatörü Bernie Sanders'ın bir değerlendirmesi ise "kehanet" derecesinde isabetiyle büyük ilgi gördü. 

Trump'ın seçim gecesi vereceği tepkiyi doğru tahmin eden Sanders sosyal medyada destek toplarken, kimileri de tecrübeli siyasetçinin 2020 başkanlık seçimlerine katılması halinde ezici bir zafer kazanılmış olacağını söyledi. 
 

Sanders.jpg
Bernie Sanders (AFP)


Ne var ki Sanders'ın tane tane anlattığı şekilde işleyen süreç, Demokratların zaten uzun süredir endişelendikleri bir ihtimalin özeti niteliğindeydi: Trump, Demokrat seçmenin çoğunlukla tercih ettiği bir yöntem olan posta yoluyla gönderilen oyların işlenmesini beklemeden zafer ilan edecek, bu oylar eklenip sonuç Biden'ın kazandığını gösterirse de çıkıp "Bakın hile yaptıklarını söylemiştim" diyecekti. Başkan Trump zaten aylar öncesinden bu konuda ne kadar haklı çıkacağının provasını yapıyordu. Nitekim öyle de oldu. Seçimlerin şeffaf ve uygun bir şekilde gerçekleşmediğine dair Cumhuriyetçilerin başını çektiği tartışmaların en büyüğü şu an tam da bu sebepten yaşanıyor.

Posta yoluyla oy vermenin meşruiyeti tartışmaya açılmıştı

Trump'ın ikinci kez seçilmek için yürüttüğü kampanyanın önemli bir bölümünü posta yoluyla oy vermenin ne kadar "güvenli olmadığı" tezi meşgul etmişti.

Gerek mitinglerde gerekse Twitter'da yaptığı paylaşımlarda bu iddiayı dilinden düşürmeyen Trump, Demokratların desteklediği posta yoluyla oy verme sisteminin güvenilir olmadığını "kanıtlamak" için bir keresinde taraftarlarını seçim hilesine teşvik ederek "çifte oy" kullanmaya bile davet etti.

O dönem yaşanan hararetli tartışmada madalyonun diğer yüzünü de ABD Posta Servisi (USPS) oluşturdu. Trump, Kongre'deki Demokratların koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili yeni yardım paketine, USPS'e ve seçim altyapısına daha fazla kaynak ayrılması teklifini dahil etme çabasını engellediğini açıkça dile getirdi.

Diğer taraftan 2017'den bu yana Trump'a ve onun Cumhuriyetçi çevresine 2,7 milyon dolar bağış yapmış biri olan USPS Genel Müdürü Louis DeJoy, posta yoluyla verilecek oyların zamanında sayılmasının garantisini veremeyeceklerini savunurken "Amerikalı seçmenlerin oy verme haklarını yerine getirememe ihtimaline" dair kaygılardan bahsetti.

Bu uyarılar bazı eyaletleri posta yoluyla oy vermede son tarihleri geriye çekmek zorunda bıraktı, kimi eyaletlerse daha fazla oyun ulaşmasını beklerken sonuçları çizelgeye işleme sürecini uzatmaya karar verdi.

USPS cephesinde bunlar yaşanırken, ABD'nin bazı bölgelerinde de posta kutularının kaldırıldığına dair haberler gelmeye başladı.

Yargıda kavga başladı: Gözler Trump'ın atadığı yargıçta

Hem Cumhuriyetçiler hem de Demokratlar seçim öncesi görevlendirdikleri binlerce avukatı harekete geçirirken, sandıkların açılması sonrası davalar da hız kazandı.

Trump salı gecesi Pensilvanya dahil önemli eyaletleri kazandığını ileri sürerek zafer ilan etse de hemen sonrasında açıklama yapan Pensilvanya Valisi Tom Volf söz verdiği gibi her oyun sayılacağını ve sayımı bekleyen 1 milyondan fazla oy olduğunu belirtti.

Buna rağmen gerek Trump gerekse Cumhuriyetçi adaya yakın isimler Pensilvanya'nın kazanıldığına dair açıklamalar yapmaya devam etti. Trump ekibi ayrıca bu eyalette Cumhuriyetçilerin seçim sürecini takip etmesinin yasadışı bir şekilde engellendiğini ileri sürerek sayımların durdurulması için dava açtı.

Trump'ın avukat ordusu, Pensilvanya'nın yanı sıra Michigan, Georgia, Wisconsin ve Nevada gibi seçimin kaderini belirleyecek eyaletlerde de meseleyi yargıya taşıyıp oy sayımının durdurulmasını talep etti.

Demokratları seçime hile karıştırmakla suçlayan Trump'ın şahsi avukatı Rudy Giuliani ise işi daha da ileri götürerek rakip partiye "Bizi aptal mı sanıyorsunuz, bizi ahmak mı sanıyorsunuz? Bu seçimi biz kazanacağız. Aslında kazandık da. İş oyların adil bir şekilde sayılmasına kaldı" diye seslendi.

Demokratlar "açık ara farka" güveniyordu ama…

Böyle bir kavganın yaşanma ihtimali de Demokratların beklentileri arasındaydı, ki taraflar kalabalık avukat ordularıyla bugünlere hazırlanmıştı.

Temsilciler Meclisi'nin Başkanı Nancy Pelosi dahil birçok Demokrat siyasetçi, Trump ve ekibinin seçim sonuçlarına itiraz etmesi, seçimi meşru saymaması, usulsüzlük iddialarını gündeme getirip Biden kazansa bile Beyaz Saray'ı terk etmemesi gibi senaryoların gerçekleşmemesinin en önemli yolunun "açık ara farkla kazanmak" olduğunu söylüyordu.

Bazı eyaletlerde oyların birbirine yakın olması nedeniyle kıyasıya rekabetin yaşanması bir yana, daha sayımlar bitmeden ve posta yoluyla kullanılan oyların sayılması işlemi tamamlanmadan gelen zafer ilanlarıyla birlikte Demokratlar korktuklarının başlarına geldiğine gördü. Bu tabloya bir de Yüksek Mahkeme'de kısa süre önce yapılan üye değişimi de eklenince hesaplar iyice karıştı, akıllara Cumhuriyetçi George W. Bush'la Demokrat Al Gore'un yarıştığı 2000 seçimlerindeki kriz geldi.

O dönem Al Gore'un itirazları sonrası Florida eyaletinde oyların yeniden sayılması talebinin ardından tekrar tekrar yapılan sayımlarla aradaki fark kıl payı denecek kadar azalmış, meselenin Yüksek Mahkeme'ye taşınması sonrasında anlaşmazlığa son noktayı koyan yargıçlar kazananın Bush olduğunu duyurmuştu.

2020 seçimlerinde de Trump'ın vakit kaybetmeden yaptığı "Kazandık" açıklaması ve bazı eyaletlerde oyların birbirine yakın çıkması nedeniyle meselenin Yüksek Mahkeme'ye taşınacak bir noktaya gelip gelmeyeceği merak konusu oldu.

Trump, ABD'nin siyasi tarihinde efsanevi isimlerden biri sayılan yargıç Ruth Bader Ginsburg'ün eylül ayında vefatı sonrası boşalan koltuğa kendisine yakın bir ismi atamakta gecikmemişti.

Demokratların seçime bu kadar kısa süre kalmışken atamanın ertelenmesi gerektiği yönündeki uyarılarına rağmen Trump, Amy Coney Barrett'i göreve getirdi, son dağılımla 9 üyeli mahkemede muhafazakarların sayısı 6'ya çıktı.

Barrett ömür boyu kalabileceği bu görevde ne kadar tarafsız olabileceğine dair eleştirilmesinin yanı sıra kendisi için Beyaz Saray'da düzenlenen yemin töreni sonrasında katılımcıların bir bir koronavirüse yakalanması nedeniyle de günlerce konuşuldu.
 

Barrett.jpg
Trump ekim ayında Barrett'in atamasını yaptı (AFP)


Trump daha seçim gecesi ilk açıklamalarında meseleyi yargıya taşıyacakları mesajını vererek "Yüksek Mahkeme'ye gideceğiz, oy işlemlerinin durdurulmasını istiyoruz" deyince gözler bir anda ABD'nin bu en yetkili yargı organına çevrildi.

New York Times'tan Adam Liptak'in aktardığı bilgilere göre Yükek Mahkeme, soyut iddialara değil fiili anlaşmazlıklara bakıyor ve yalnızca alt mahkemeler kendi kararlarını verdikten sonra ilgili meseleleri gündeme alıyor.

ABD genelinde sayısız seçim davası açılmış olsa da önümüzdeki günlerde hangisinin mahkemeye çıkacağı belli değil. Bununla birlikte Pensilvanya'daki bir dava, Yüksek Mahkeme'nin aday listesine girebilecek gibi duruyor.

Bazı eyaletlerde posta yoluyla oy verme işlemlerinin seçim günü ya da öncesinde yapılmasına müsaade ediliyor ve oy sayım süreci günler sonrasına sarkabiliyor. Pensilvanya örneğindeyse eyaletin yüksek mahkemesi, oyların teslimini seçim gününden üç gün sonrasına kadar uzatmıştı.

ABD Yüksek Mahkemesi'nin yargıçları, Cumhuriyetçilerin Pensilvanya Eyalet Yüksek Mahkemesi'nin bu kararının "yasalara uygun olup olmadığına" dair hızla karar vermesi için yaptığı başvuruyu 28 Ekim'de geri çevirmişti.

Ancak Pensilvanya'daki oyların seçiciler kurulundaki sonucu belirleme ve geç gelen oy pusulalarının eyalette rengi değiştirme potansiyeli taşıması halinde ABD Yüksek Mahkemesi'nin devreye girebileceği konuşuluyor.

Demokrat Parti'de Latin seçmen çatlağı

Diğer taraftan seçimin şu an için daha az tartışılan sonuçlarından biriyse Latin kökenli seçmenlerin tercihi.

Biden'ın delege sayısında kritik bir kayıp yaşamasına neden olan Florida'da kazanan Trump olurken, bazı Demokratlardan eleştiri yüklü açıklamalar gelmeye başladı.

Parti içinde ilerici kanatta yer alan Alexandria Ocasio-Cortez seçim gecesi Demokrat kampanyayı eleştiren ifadeler kullandı.

Ocasio-Cortez eyaletin kaybedilmesi sonrası Twitter'da yaptığı paylaşımda, partisinin Florida'daki Latin kökenli seçmenleri kazanmak için çok çaba sarf etmemiş olmasından yakındı. Genç siyasetçi, bu bölgedeki Demokrat seçmenlere dair uzun süredir yaptığı uyarıların dikkate alınmadığını söyledi.

Eylül ayı anketleri Biden'ın bu eyalette Hillary Clinton'dan bile önde gittiğini işaret ediyordu. Ancak NBC News verilerine göre bu seçimde eyalette Küba kökenli seçmenlerin yüzde 55'i, Porto Rikoluların yüzde 30'u ve diğer Latin kökenlilerin yüzde 48'i tercihlerini Trump'tan yana kullandı.
 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU