Gelecek Partisi, "Yeni Ekonomik Programı" yerden yere vurdu: Kurumsal akıl yok, milleti aptal yerine koyuyorlar

Hükümetin son ekonomik programını değerlendiren Gelecek Partisi, YEP'i sert eleştirdi

Gelecek Partisi lideri Dvutoğlu ve ekonomi kurmaylarının hedefinde hükümetin ekonomi politikaları vardı / Görüntü: Twitter

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, ekonomi kurmaylarıyla birlikte kameraların karşısına geçerek Türkiye ekonomisini değerlendirdi.

Partisinin, güçlü bir ekonomi kadrosuya faaliyete başladığını söyleyen Davutoğlu, pandemi şartları ortaya çıktığı zaman hemen kapsamlı bir politika önerisi ortaya koyduklarını hatırlattı.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın kamuoyuna duyurduğu Yeni Ekonomik Programa değinen Davutoğlu, "Eskiden 'orta vadeli program' derdik. Bu politikalarla uzun dönem strateji arasındaki köprüydü. Piyasalara güven vermek için açıklanırdı. Esas olan güven vermekti. Bu çerçeve hiçbir güven unsuru taşımıyor. Her gün kur yeni rekorlar kırıyorsa bu, programın temel hedefinden saptığını ortaya koyuyor" dedi.

Piyasalara güven vermek için 4 unsurun gerekli olması gerektiğine değinen Davutoğlu bu unsurları şu sözlerle açıkladı:

Programın sağlam bir bilgi zeminene oturması ve verilerine güven oluşması gerekiyor. Veri güvenliği yok. Tüik rakamlarına güven duyulmuyor. Verilere güvenilmemsi dışında net bir cehalet var. Bu, tam bir cehalet örneğidir. Bakan, 'Ben artık doları umursamıyorum' diyor. Bu başlı başına cehalet örneğidir. Bir esnafın bile önemsediği kuru önemsemiyormuş…

Son 8 ay içinde hammadde ve enerji kaynaklı ithalat 102 milyar dolar. Bunları ithal edip sanayide kullanmışız. Kur değişimi nedeniyle bu ithalatın yüklediği maliyet 103 milyar lira. Türkiye’nin yönetiminin en büyük vasfı cahilliktir. 

İkinci husus tutarsızlık. Bir program açıklayacaksanız varsayımlarınız arasında tutarlılık olmalı. Kambiyo vergisi önce yüzde 1’e çıkarıldı sonra binde 2’ye indirildi. Yanlışsa neden koydunuz doğruysa neden kaldırdınız? 2021’de ortalama kurun 7.86 olacağını ön görüyorlardı. Kimi inandırırsınız?

Üçüncü husus stratejik perspektif eksikliği. Cumhurbaşkanı son dönemde 2023 hedeflerinden hiç bahsetmiyor. Şimdi 2053 hedeflerinden bahsediyor. 2016’daki hedeflere ulaşmak bile imkansız. Bu programın stratejik perspektifinin olmadığı rakamlarda gizli. 2007’ye döndürüyor. Milleti aptal yerine koyuyorlar. Geriye dönük perspektif ortaya koyuyorlar. Hangi üretimle bu ekonomik büyümeyi gerçekleştireceksiniz? Hangi perspektifi veriyorsunuz yatırımcılara. 50 defa Burası çok önemli deyin bu nakarattır. Bir tez savunan biri bir cümleyi çok tekrar ediyorsa cehaletini örtmeye çalışıyordur.

Dördüncü husus kurumsal aklın varlığı ya da yokluğu. Herkes biliyor ki bu program bir kişinin zihninden çıktı. Süzülüp gelen bir kurumsal aklın ürünü olduğu konusunda bir güven tanımıyor. 1 bilemediniz 2 kişinin ve onların kaygılarını taşıyan çıkar çevresinin programı olarak görülüyor.  Bu program Türkiye’yi nereye götüreceği belli olayan bir çerçevedir.

''Cumhurbaşkanı önce çevresinin zenginliğinin helal olup olmadığına bakmalı''

Bir gazeteci Davutoğlu’na Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir" sözünü nasıl değerlendirdiğini sordu.

Davutoğlu, bunun ‘Din istismarı’ olduğunu ifade ederek, "Önce kendisinin ve çevresinin zenginliklerinin ne kadar helal olduğuna bakmalı. Hazine destekli projelerde kaynakların nereye aktarıldığına bakmalı. Bunu bir akademisyen, bir kanaat önderi söyleyebilir ama bir Cumhurbaşkanı asla söyleyemez. Devlet adamının görevi Dicle kenarındaki kuzunun hesabını vermektir. Adaleti hakim kılıp refahı yaygınlaştırmakla, kendi yakınlarıyla vatandaşlar arasında ayrım yapmamakla yükümlüdür. Yolsuzluklar üzerinden birileri zengin olurken fakir halka dönüp ‘Sabredin' demek, hesap vermesi gerekenlerin yapabileceği bir şey değil" dedi.

Görevden alınan GATA Başhekim Yardımcısının sözlerini de değerlendiren Gelecek Partisi lideri, "Hekim eşi olarak hicap duydum" duydum diyen Davutoğlu, GATA Türk tıp tarihinin en önemli kurumlarından biridir. Birinci sorumluğu türk hekimliğine katkıda bulunmaktadır. Görevden alınması doğru olmuştur İster dini, ister seküler hangi topluluğa mensup olursa olsun kimsenin kamuda ehliyet sahibi olmaksızın görev almasına izin vermeyeceğiz.  Türkiye’de tasavvuf geleneği asırlardır var. Siyaset ve ticarete bulaşmadan pozitif katkılarda bulunmuşlardır. Ama bu yapılar siyasete ve ticarete girmişlerse mutlaka itibar kaybetmişlerdir. Bu özel alanla ilgili bir husus ama devlet hayatına dini veya seküler örgütlerin, bir yapının nüfuz etmesine asla izin vermeyeceğiz. Aslolan halktır. Memurların Başka hiçbir yere aidiyet bağı olamaz" ifadelerini kullandı.

Basın toplantısında Gelecek Partisi Hazine ve Maliye Politikaları Serkan Özcan da konuştu.

Türkiye’nin bir yönetim krizi yaşadığını savunan Özcan, "Yeni ekonomik program, yepyeni, öz hakiki yeni, neyse bu program bir işlev görmeli. Türkiye’nin 430 milyar dolar dış bocu var. Bir kısmı kamunun bir kısmı finansal kurumlar ve bankaların, bir kısmı reel sektörün borcu. Bakan Albayrak son derece yaratıcı bir politika izleyerek liranın uluslararası piyasalarda maniple edilmesini engellemek için arzını kuruttu. 2018 sonunda itibaren swap piyasası Türk piyasasında ve Merkez Bankası nezdinde yapılmaya başlandı. O günden sonra en azından pozitif olan Merkez Bankası yabancı para pozisyonunda negatife düştük" dedi.

''Pozisyon açığı bu sabah 45 milyar'dan 54 milyar'a çıktı''

Kurun değişmesi nedeniyle 45 milyar olan döviz pozisyon açığının bu sabah itibariyle 54 milyara çıktığını söyleyen Özcan, "Merkez Bankası pozisyonunu 54 milyar negatif" ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin hammadde ve ara üründe 102 milyar dolar ithalat yaptığını kaydeden Özcan, "Sanayiyi çalıştırmak için 102 milyar dolarlık mala ihtiyacımız var. 1 liralık artış 102 milyar yük anlamda geliyor. Sene başından beri ülkemizin net uluslararası yatırım pozisyon maliyeti 760 milyar lira. 730 bin firmanın 2019 yılında gerçekleştirdiği vergi öncesi kardan 50 milyar lira daha fazla. Sadece bu sene kur artışı nedenyle özel sektörün borç faizini ödeyebileceğiz. Bu tabloda kuru önemsemiyor. Kur artışından dolayı vergi gelirlerinden 50 milyar lira daha fazla yükle karşı karşıyayız" şeklinde konuştu.

''Dünyanın en ucuz paralarından birine sahibiz''

"Bir devlet borcundan dolayı kur değişiminden dolayı topladığı bütün vergilerinden daha fazla açık içine düşerse o ülkede sosyal güvenlik sistemine gidecek para gitmezi sağlık sistemine para gitmez, öğrencilerimize gitmez, iş arayan vatandaşın, işini kaybedenlerin devlet yardımına koşamaz" diyen Özcan şunları söyledi: 

‘Faiz düşerse enflasyon düşer’ diyenler faiz arttırdılar. Tüketici kredileri çok vermek lazım diyen hükümet vadeyi 36 aya indirdi. Biz bu finans baronlarının önünde diz mi çöküyoruz? Bunları savunurken yerli milliydi, 1 yıl sonra bizim söyledğimiz noktaya geldikleri için yerlilikten vaz mı geçtiler? Kurun değerini dengelemek için 120 milyar dolarlık döviz satışı arka kapı operasyonlarıyla yapıldı. Dünyanın en ucuz paralarından birine sahibiz. Paramız pul oldu.

Gelecek Partisi’nin ekonomi kurmaylarından Prof. Dr. Ibrahim Turhan ise hükümet iş başına geldiğinde belli tezlerle geldiğini söyleyerek "Başkanlığı sistemi bütün sorunları çözecek ve uçuşa geçirecekti. Dilimiz döndüğünce sorunları büyüteceğini anlatmaya çalıştık. Bugün bu tezlerden geri dönüldüğüne şahit oluyoruz. Tam bir tornistan var" dedi.

''Hükümet, ‘Türkiye’ye diz çöktürmek isteyen finans çeteleriyle hesaplaşmak için bunları yapıyoruz’ diyordu. Depolarında 2-3 kilo patates soğanı olan marketlere baskın yapıldı. Bankalara müdahale edildi. Şirketler tehdit edildi. Toplumumuzda belli bu gerçekleri henüz görmemiş olan bazı vatandaşlarımız ‘Operasyon yapılıyorlar, saldırı var, ne yapsınlar’ dediler belki de. Bugün hükümet finans çetelerinin suyuna mı gitti" diyen Turhan şu ifadeleri kullandı:

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmeden önceki yıl Türkiye üretiminin küresel ekonomi içindeki ağırlığı yüzde 1,05’ti. Yeni Ekonomik Program’ın ön gördüğü ağırlık ise yüzde 0,84. Bunun anlamı sadece bu yıl için 180 milyar dolar… Kişi başına 2 bin 140 dolar daha az para girdi cebimize. Bu akıl dışılık, bu inat, bu efsane, bu hikaye olmasaydı, bu bilgisizlik, bu bilimle savaş, bu gerçeğe meydan okuma olmasaydı herkesin cebine 1 asgari ücret daha fala para verecektik.

''Program, iddiasızlık, vasat ve iflası açıklıyor''

Partinin Ticaret Politikalarından Sorumlu Başkanı Mustafa Mente de Türkiye’nin geçmişte G20’nin önemli bir üyesi olarak herkesin yatırım yapmak istediği bir ülke olduğunu belirterek şimdi herkesin kaçtığı parasının pul olduğu bir ülke haline geldiğini savundu. Hükümetin yeni programıyla tüm iddialarından vazgeçtiğini itiraf ettiğini söyleyen Mente, "Günü kurmamak için yapılan politikalar ters tepiyor. Liraya kimse güvenmediği için tasarruflar altına yatırılıyor. Bu da yastık altına gidiyor. Türkiye ilk defa enerji faturası kadar altın ithalatı yaptı. Program, iddiasızlık, vasat ve iflası açıklamanın ötesinde bir anlam ifade etmiyor" dedi.
 

DAHA FAZLA HABER OKU