IŞİD ortadan kaldırıldı… Suriye Demokratik Güçleri şimdi ne yapacak?

Kürt Halk Koruma Birlikleri, Mart 2011’de Suriye’deki ayaklanmanın başlamasından aylar sonra kuruldu ve şu anki SDG’nin çekirdeğini oluşturdu

SDG'ye bağlı Kadın Koruma Birlikleri’ne (YPJ) ait askeri tören / Fotoğraf: AFP

Suriye’nin Bağoz bölgesindeki çatışmaların son bulmasıyla birlikte Menbiç’in batısı, Fırat’ın doğusu da dahil olmak üzere Suriye’nin üçte birlik alanını kontrol eden, Kürt, Arap ve Süryanilerin olduğu 60 bin savaşçıdan oluşan Suriye Demokratik Güçleri’nin askeri görevi sona erdi.

Bu kuvvetlerin, Doğu Fırat bölgesindeki siyasi duruma paralel olarak, bir sonraki aşamada yeni askeri misyonlar başlatmaya hazır olacağı belirtiliyor.

Kürt Halk Koruma Birlikleri (YPG), Mart 2011’de Suriye’deki ayaklanmanın başlamasından aylar sonra kuruldu ve şu anki SDG’nin çekirdeğini oluşturdu. PKK’ya bağlı Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) silahlı kanadı olarak ortaya çıktı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Örgüt, Suriye rejimi ile işbirliği içine girdi. Suriye’deki Kürt bölgelerinin hakimiyeti bu birliklere verildi. Sonrasında bu birlikler, Kürt bölgelerine hakim olmaya çalışan aşırı İslamcı gruplarla çatışmalara girdi.

2014 yazında, ABD’nin Suriye’de terörle mücadeleye katılmasıyla birlikte bu birlikler Birleşik Devletler ile ittifak halinde olurken, örgütün askeri kanadı koalisyon adına operasyonlar gerçekleştirdi. SDG’nin temelleri de o günlerde atıldı. Uluslararası koalisyon, örgütün Fırat’ın doğusundaki tüm etnik kökenlerden oluşması taraftarıydı.

Gizli terörle mücadele

Kürt televizyonlarından birine konuşan SDG’nin Halkla İlişkiler Sorumlusu Redur Halil, “İkinci aşamada bölgedeki uyuyan IŞİD hücrelerini uyandırmak hedefimiz olacak” diyerek örgütün bir sonraki aşamada odaklanacağı görevlere işaret etmişti.

Suriye Demokratik Güçleri ve onu yönlendiren Demokratik Birlik Partisi ve Suriye Ortak Demokratik Yönetim Konseyi gibi partilere göre, IŞİD’in hakim olduğu bölgelerin askeri olarak ele geçirilmesi, bölgede oluşan kaosu avantaja çevirme kabiliyeti olan örgütün tamamen ortadan kaldırılması anlamına gelmiyor.

Konuyla ilgili Halil, “Örgütün düzinelerce hatta binlerce üyesi Irak sınırı, Deyrizor, Rakka ve birçok köyde gizlenmeye devam ediyor” ifadelerini kullandı.

Bu güçler, terörle mücadele konusunda askeri olarak gösterdiği çabaların ABD ile olan ilişkilerinin iyi olmasındaki en büyük kozları olduğunun bilincinde. İki taraf arasındaki bu ilişki sonlanırsa, SDG özellikle Türkiye olmak üzere bölgedeki güçlere karşı tek koruyucusunu kaybedecek.

Her ne kadar uluslararası devlet güçleri tarafından desteklense de SDG’nin kendisine tamamen bağımsız bir alan yaratamayacağı bilinen bir konu.

Bunun farkında olan söz konusu güçler ele geçirdiği bölgelerdeki hakimiyetlerini sürdürme, uluslararası güçlerle ittifakını devam ettirme ve Suriye rejimi ile birlikte hareket etme eğilimine girdi.

Demokratik Güçler’in yöneticilerinden Aldar Halil, “IŞİD’in sona ermesi ile birlikte Suriye’de siyasi ve barışçıl çözüm için tüm tarafların çaba göstermesi gereken yeni bir aşamaya geçildi” dedi.

Afrin mi İdlib mi?

Bağoz’daki çatışmaların sona ermesinden iki gün sonra Suriye Demokratik Güçleri Genel Komutanı Mazlum Kobani, SDG’nin Türkiye ve ona bağlı Suriyeli muhalif güçlerin kontrolünde bulunan Afrin bölgesinin geri alınması için hazırlık içinde olduğunu söyledi.

Kobani’nin bu açıklamasının SDG’nin siyasi ve askeri yönelimlerinin bir ifadesinden ziyade, Kürt sosyal normlarına yönelik olduğu açıkça ortada. 

Demografik olarak yoğun oldukları bölgelerden çıkarak Bağoz’daki çatışmalara katılan ve tüm süreçte orada bulunan Kürtler, Türkiye ve ona bağlı Suriyeli muhalif grupların Afrin bölgesindeki askeri faaliyetleri devam ederken, bu savaşın kendilerine siyasi ve maddi olarak nasıl bir kazanç sağlayacağını sorguluyor.

İran’ın Suriye’deki stratejik planı ise Suriye Demokratik Güçleri’nin gücünü zayıflatmaya yönelik gelişti. Çünkü İran, SDG’nin Amerika’nın devamlı desteğiyle birlikte gücü ve dengeyi elinde tutmasından ve gelecekte Suriye rejimi ile kendisi arasında rekabet yaratma potansiyelinden endişeli.

ABD ise iki yakın müttefiki Türkiye ve SDG arasında bir uyumluluk alanı oluşturma eğiliminde. Önceki süreçte Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki hakimiyetine engel olmaya çalışan ABD, iki tarafı ayıran sınırda güvenli bölge inşa edilmesini önermişti. Bunun yanında Suriye’deki stratejik rüyasına zarar gelmemesini isteyen ABD, SDG’nin Türkiye’ye karşı herhangi bir saldırı yapmasına engel olmaya çalıştı.

Afrin için uygulanan strateji İdlib için de geçerli. SDG komutanlarının silahlı gruplarla birlikte İdlib’e girme hazırlığında olduklarına yönelik açıklamaları, bölgeyi kontrol eden Türkiye’nin ve ona bağlı silahlı güçlerin hedef alınacağına işaret ediyor. 

SDG’nin Suriye rejimine karşı bir çeşit şantaj yapma çabası da bu bölgelerin temizlenmesini yavaşlatan etkenlerden biri olarak kabul ediliyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/15311

Independent Türkçe için çeviren: Abdurrahman Koç

 

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU