Salgın, ABD’yi kısıtlayarak rakiplerine fırsat veriyor

Salgının felce soktuğu ekonominin yeniden faaliyete geçmesi çağrıları ile beraber, Başkan Donald Trump ve yönetiminin krizi ele alış şekline yönelik eleştiriler de artış gösterdi

Fotoğraf: Reuters

960 binden fazla ABD’linin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına yakalanması ve 54 binden çok kişinin hastalık nedeniyle hayatını kaybetmesiyle, küresel salgının (pandemi) hem ABD halkı hem de ulusal güvenliğinin temelleri için uzun vadeli sonuçlar doğuracağı açık hale geldi. Nitekim istatistikler, 2. Dünya Savaşı’nda gerçekleşen Pearl Harbor saldırısı ve ABD’yi Afganistan ve Irak’ta uzun vadeli bir savaşa iten 11 Eylül saldırılarındaki bilançonun bir hayli üstünde.

Worldometers.info verilerine göre, ABD’de 26 Nisan itibariyle 960 bin 896 vaka, 54 bin 265 can kaybı kaydedildi.

Koronavirüs ABD Ordusunu vurdu

Salgının felce soktuğu ekonominin yeniden faaliyete geçmesi çağrıları ile beraber, Başkan Donald Trump ve yönetiminin krizi ele alış şekline yönelik eleştiriler de artış gösterdi. Nitekim savaş uçakları, gelişmiş füzeler, fırkateyn ve destroyerlere sahip ABD ordusunun gücü ve yetenekleri ya da deniz ve okyanuslardaki stratejik konumu, koronavirüs salgınını önleyemedi. Üstelik pandemi, ABD askerleri saflarına da sızarak binlerce kişiyi tek bir kurşun bile kullanmadan yaralamayı başardı. Bu durum karşısında bocalayan Pentagon, ABD kuvvetleri misyonlarını ve yurtdışına konuşlanmasını askıya aldı.

Virüs; hem destroyer ve uçak gemilerindeki, hem de Pentagon binasındaki ABD askerlerine sıçradı. Pentagon ise ABD kuvvetlerinin Afrika, Asya ve Avrupa'daki meslektaşları ile ortak askeri tatbikatların azaltıldığını, bazılarının iptal edildiğini ya da ertelendiğini, ayrıca Suriye ve Irak’taki asker sayısının azaltıldığını açıkladı. Pentagon tarafından açıklanan rakamlara göre, yaklaşık 4 bin ABD askeri Kovid-19’a yakalandı. Bunlardan 840 tanesi, 4 bin 800 personeli bulunan ‘USS Theodore Roosevelt’ uçak gemisinde kaydedildi. Memurların ve ordu müteahhitlerinin hesaplamalarına göre, vaka sayısı 5 bin 700’e, can kayıpları ise 25’e çıkıyor. CNN, ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait 26 savaş gemisinde koronavirüs salgınının görüldüğünü bildirdi.

En kötü senaryoya hazırlık

ABD askerleri, raporların koronavirüsün soğuk havaların gelişiyle Eylül ve Ekim ayında yeniden ortaya çıkabileceğini göstermesi nedeniyle, salgının şiddetinin azalması sonrasında bile virüsle mücadele etmeyi planlıyor. ABD Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral David Goldfein, gazetecilere verdiği demeçte, “Aşının en az bir yıl sonrasına kadar bulunmayacağı yönündeki tahminler, yeteneklerimizi geliştirmemiz gerektiği anlamına geliyor. Ordunun görevi, en kötü senaryolara hazırlanmak ve geleneksel tehditlerle başa çıkılması gerektiğinde hazır olduğundan emin olmaktır” ifadelerini kullandı.

11 Eylül ve Pearl Harbor saldırıları nasıl ABD ulusal güvenliğinin tanımını değiştirip ülke politikasının yönünü belirlediyse; bu salgının korkunç sonuçları, ABD’nin onunla mücadeleye hazır olmaması, verdiği yanıttaki kırılganlık ve zayıflık da hükümetin politikalarını, temellerini, ulusal güvenliğinin yönetim şeklini uzun vadeli olarak etkileyecektir. Herhangi bir ABD yönetimi için ulusal güvenlik teriminin en açık ve basit tanımı; herhangi bir tehdit karşısında Amerikalıların güvenliğini ve hayatlarını korumaktır. ABD önceki Savunma Bakanı Robert McNamara’nın “Güvenliğin Özü” kılavuzundaki tanım ise şu şekilde:

"Sağlam bir koruma altındaki ekonomik, sosyal veya politik kalkınma ve gelişmedir. Ülkenin gerçek güvenliği, çeşitli yeteneklerini tehdit eden kaynaklar hakkındaki derin bilgisinden geçer"

Bu bağlamda, ABD’nin güvenliğini sağlamak yalnızca dünya çapında konuşlanmış bir ordu, savaş gemileri ya da filolar anlamına gelmiyor; aynı zamanda sağlıklı ve keşifçi bir ordu ve bir salgını öngörmede daha iyi araçlar ve tıbbi yetenekler geliştirmek anlamına da gelir. Bu yeni zorluklar, ABD’nin politikasını düzenleyenlerin yeni bir savaşa hazırlanmak için daha geniş birimler ve varlıklar oluşturmasını zorunlu kılıyor.

Uzman ve analistler, ABD hükümetinin koronavirüs salgınını ön görememe ve buna karşı hazırlık yapamamasının arkasında istihbarat alanındaki değil, idari alandaki başarısızlığın bulunduğunu söylüyor. Aynı zamanda ABD’lileri beklenmedik tehditlerden korumanın ulusal güvenlik sisteminin kapsamlı reformunu değil, mevcut yeteneklerden faydalanılması ve bunlara yatırım yapılmasını gerektirdiğini vurguluyor.

O zamanki yönetim; ABD’nin 2017 ulusal güvenlik stratejisinde ve Kongre tarafından onaylanan 2018 biyo-savunma stratejisinde, salgınla mücadeleyi ve biyolojik savaşı en mühim unsurlar olarak belirlemişti. Aynı zamanda tıbbi yeniliğin desteklenmesine, olağanüstü hal müdahalesinin iyileştirilmesine odaklanmıştı. Şimdiki yönetim ise bilim ve sağlık alanlarındaki fonlarını kısma eğiliminde olduğu gibi, salgınları tespit etme ve kontrol altına almada başrol alan uluslararası organizasyonları da zayıflattı. Bu bağlamda, Devlet Hesap Verebilirlik Ofisinin Şubat 2020 değerlendirmesinde, biyo-savunma stratejisinin operasyon, rol ve sorumluluklardan yoksun olunduğu belirtildi.

ABD-Çin çatışması

Salgının ortaya çıkışı hakkında Çin’i suçlama yarışına giren ABD, koronavirüse ‘Çin virüsü’ adını verdi. Böylece Washington ve Pekin arasında salgının kökeni hakkındaki anlaşmazlık ve gerginlikler gittikçe arttı, karşılıklı suçlamalar başladı. Nitekim virüsün Vuhan’daki bir laboratuvardan sızdığı hakkında ABD istihbaratına ait raporlar yayınlandı. Washington’u, karalama kampanyası yapmakla suçlayan Çin hükümeti ise koronavirüsü Çin’de ABD ordusunun yaydığını öne sürdü.

İsmini açıklamak istemeyen üst düzey bir askeri yetkili, Fox News’e verdiği demeçte, Çin’in ticaret ve teknoloji araçlara dair bilgi ve sırları çalmak için ABD’nin nispeten açık toplumundan, serbest piyasa ekonomilerinden yararlanarak ABD ile onlarca yıldır casusluk savaşı oyunu oynadığını belirtti. Ancak Çin’in hala daha teknoloji hırsızlığı ve askeri hazırlığa odaklandığını söyleyen kaynak, koronavirüs konusunda Çin’e atfedilen suçları milyar dolarlar değerindeki tazminatların takip edeceğini, ayrıca Çin’in bilgisayar sistemlerine girme ve siber korsanlık alanında girişimlerin de varlığına değindi.

FBI, üniversitelerdeki en son araştırmaları -özellikle de biyotıp alanındakileri- çalmak için Pekin'in ABD akademisine sızacağı konusunda alarm verdi. Aynı zamanda, Kasım 2019 itibariyle bu tür hırsızlık konusunda 200'den fazla soruşturma yürütüldüğünü belirtti. Nitekim iki ekonomi devinin de açıklamalarında bariz hale gelen düşmanca tutum, küresel ekonomi ve güvenlik konularına gölge düşürdü.

Uzmanlar, salgının ABD ile Çin ekonomileri arasında olası bir ayrımı hızlandırmasını bekliyor. Zirâ ABD şirketleri, tedarik zincirlerinin Çin'de yoğunlaşması ve aylardır devam eden ticaret savaşının yansımaları konusunda uyarıda bulundu. İki ülke arasındaki gerginlik yalnızca ekonomiyle sınırlı değil, aksine askeri alana da yansımış durumda. Özellikle de ABD’nin nüfuzunun açıkça ortaya çıktığı alanlarda.

Söz konusu rekabet ve kışkırtıcı hareketler, Çin'in ABD’nin Asya’dan çekildiğini gördüğü vakit Güney Çin Denizi üzerinde hakimiyet elde edişini hızlandırabilir. Zaten Malezya, Vietnam ve Filipinler'e doğru ilerlemekte olan Çin, uluslararası ticarette trilyonlarca doları temsil eden deniz şeritlerini kontrol etmeye çalışıyor. Diğer yandan, New York Times’ın Cuma günü çıkan haberinde, Çin’i virüsü yaymakla suçlamak konusunda tereddüt eden Avrupa Birliği’nin (AB) sessizlik politikasını sürdürdüğü belirtildi. Bunun Çin'in Avrupa Birliği üzerindeki büyük ekonomik etkisinden kaynaklandığına dikkat çeken gazete, aynı zamanda Güney Çin Denizi'nde Çin emperyalizmiyle ya da Rus denizaltılarının Akdeniz'deki işgaliyle karşı karşıya olan Avrupa savaş gemilerinin sayısını sorguladı. En nihayetinde, ABD’nin Çin ile mücadeledeki rolünün önemini vurguladı.

ABD’li bazı yetkililer, Çin’in koronavirüs salgınının ABD ekonomisi üzerindeki yansımalarını rekabetteki çıkarına dönüştürmesini önleme önerisinde bulundu. Aynı zamanda, Soğuk Savaş döneminden kalan ve krizleri öngörebilen teknik programlara dayanan bir programı yeniden başlatma ve ‘teknolojik satranç’ oyununa benzer çözümler geliştirme olasılığına işaret etti.

Bir diğerleri ise çatışma rotasından ayrılıp iki tarafın uzmanları ve devlet kurumları arasındaki işbirliğinin artırılmasına ve Kovid-19’la mücadelede önlemler alınmasına odaklanmanın gerekliliğini vurguladı. Bazı ulusal güvenlik uzmanları, bölgede istikrarın sağlanması ve Kuzey Kore'den gelen nükleer tehdidin kontrol altına alınması hedefiyle Çin-ABD ikili diyaloğunun ya da Güney Kore ve Japonya’yı da içerecek çoklu bir diyaloğun kurulmasını önerdi. Nitekim Kuzey Kore, ABD ile Çin arasındaki bu gerginlikten faydalanarak geçtiğimiz ay füze denemeleri ve topçu tatbikatları yapmıştı.


*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU