İlahiyatçılar, koronavirüsün gölgesinde başlayan ramazanı değerlendirdi: Virüs, oruç tutulmasını engellemez ama ibadetler toplu yapılmayacak

Koronavirüs nedeniyle bu yıl farklı bir ramazan yaşanacak. İbadet yerlerinin büyük bölümü kapalı. Cemaatle ibadet edilemeyecek. İlahiyatçılar, Kovid-19'un gölgesinde geçecek ramazanı değerlendirdi

Fotoğraf: AA

Bugün, dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının gölgesinde gerçekleşecek ramazan ayının ilk günü...

İslam dininin şartlarından olan oruç tutma ibadetini yerine getirmek isteyen Müslümanlar, bu yıl ramazan ayını, alıştıkları düzenden farklı şekilde geçirecek.

Vatandaşların toplu katılım gösterdiği iftar ve sahurlar ile kalabalık grupları bir araya getiren etkinliklere yer verilmeyecek, camiler kapalı tutulmaya devam edilecek, türbe ziyaretleri kısıtlanacak ve hatta komşu ziyaretleri yapılmayacak. 

Tüm bunların yanı sıra oruç tutmanın bağışıklık sistemini güçsüzleştirdiğini iddia edenlerin ortaya attığı bir de tartışma bulunuyor.

Aralarında bazı ilahiyatçıların da bulunduğu bir kesim, bu yıla mahsus olmak üzere oruç tutulmasının ertelenmesini önerse de çoğunluk, bu görüşün hiçbir dini dayanağının olmadığını belirterek karşı çıkıyor.

İlahiyatçılar: Oruç, Allah tarafından emredilmiştir

Hem oruç konusundaki yorumlarını hem de genel bir Ramazan değerlendirmesi almak için ulaştığımız Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır ve Prof. Dr. İsrafil Balcı, Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği üzere ramazan ayında oruç tutulmasının İslam dinin şartlarından olduğunu belirterek, bu ibadetin Allah tarafından sağlıklı Müslüman erişkinlere emredildiğini hatırlattı.

'Lüks mekanlarda, kalabalık iftarlara harcanacak para ile yardım yapılsın' önerisi 

Koronavirüs salgını nedeniyle orucun ertelenmesi önerisinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan isimler, bu yıl özellikle lüks mekanlarda şaşalı, toplu iftarların yapılamayacak olması sayesinde israfın önüne geçilebileceğini belirtti.

Bu durumun, ihtiyaç sahiplerine yardımı artırmak için fırsat haline dönüşebileceği savunuldu. 

Süleymaniye Vakfı Din ve Fıtrat Araştırmaları Merkezi Başkanı Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, “Bakara Suresi 184. ayette Allah yalnızca iki kişiye oruç tutmama ruhsatı veriyor. Bu kişiler, hastalar ve yolcular. Ayet nettir. Hasta bir kişi orucunu bozabilir ya da hiç tutmayabilir. Hasta kişi kararını kendi verir, doktor değil, hesabı da zaten kişi Allah’a kendisi verecek. Yolcular da tutmayabilir. Ama oruç tutmaktan muaf olan üçüncü bir kişi yok. ‘Bunlar Allah koyduğunu sınırlardır, yaklaşmayın’ deniliyor” ifadelerini kullandı.

"İbadetlerimizde aksama olmaz"

Benzer hastalıklar ile salgınlar dahil olmak üzere insanlığı etkileyen olayların tarih boyunca gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Bayındır, “Dikkatli ve tedbirli oluruz ama ibadetlerimizde bir aksama olmaz. Oruç kişisel bir ibadettir. Orucumuzu tutalım, namazımızı kılalım, görevlerimizi yapalım, paniğe kapılmayalım ve insanlara yardımcı olalım” dedik

"İsraf ve gösteriş kabul edilebilir değil, ihtiyaç sahiplerine yardım yapıp, kenetlenin"

Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, beş yıldızlı oteller gibi lüks mekanlarda verilen ve israf tartışmalarına yol açan bazı iftarların bu yıl gerçekleşemeyeceğine ilişkin ise daima lüks ve şatafattan arınma uyarısı yaptı. İsraf ve gösterişin her zaman haram olduğunu belirten Bayındır, ‘kabul edilebilir değil’ yorumunu yaptı.

İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nin eski öğretim üyelerinden olan Prof. Bayındır, ihtiyaç sahiplerine yardım yapılmasının şu dönemde daha da önemli olduğunu vurgulayarak, kenetlenme çağrısında bulundu.

"Kur'an'a uymak, doğal yapıya uymaktır"

Özellikle ramazan ayında herkesin Kur’an-ı Kerim’e daha fazla uymasını öğütleyen Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır, “Kuran’a uymak, doğal yapıya uymaktır. Allah, dini, doğal yapının insan hayatına uygulanması olarak tanımlıyor” yorumunu yaptı.

 

Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır. Independent Türkçe. jpg
Prof. Dr. Abdulaziz Bayındır / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

"Toplumlarda bir numaralı sömürü alanı dindir"

Toplumlarda bir numaralı sömürü alanının din, ikincisinin sağlık, üçüncüsünün de eğitim olduğunu ileri süren Prof. Dr. Bayındır, sözlerini şöyle sürdürdü:

Yeni değil, tarihten beri bu böyledir… İnsanları sömürmek istiyorsanız, en kolay dini kullanarak sömürürsünüz...

"Kadınlar muayyen günlerinde oruç tutabilir, teravih namazı diye bir şey yoktur"

Ramazan ayında muayyen (regl) dönemindeki kadınların oruç tutmaları önünde herhangi bir engel bulunmadığını belirten Bayındır, aslında İslam dininde teravih namazı diye bir şeyin olmadığını, bu ibadetin sonradan gelenek haline geldiğini savundu.

 

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

 

“İbadetlerimize kesintisiz devam edelim”

Koronavirüs nedeniyle orucun ertelenmesi gerektiğini savunanlara karşı çıkan bir diğer ilahiyaçı ise Prof. Dr. İsrafil Balcı oldu.

“Popüler bir söylem, içi boş, ne söylesek de farklı olsak, insanların dikkatini çeksek diye düşünülerek sarfedilmiş” diyen İsrafil Balcı, orucun bireysel bir ibadet olması sebebiyle evde tutulabildiğini ve salgının engel teşkil etmediğini söyledi.

Kur’an-ı Kerim’de hasta bireyler ve yolculuk yapanlar dışındakilerin oruç tutmasının şart olduğunu hatırlatan Prof. Dr. İsrafil Balcı, “Ramazan ayını güzelleştiren elbette ki paylaşım, toplu paylaşım, iftarlar, teravih… Ama bu sene salgın tehlikesi nedeniyle böyle olacak” dedi.

“Ucube bir şey ortaya çıktı, İslam bu değil”

Lüks ve aşırılıktan kaçınılması gerektiğine de değinen Balcı, bu durumun Kur’an-ı Kerim’de de vurgulandığını belirterek, “İsraf, ramazan ayının ruhunu bir tarafa bırakmak demektir” yorumunu yaptı.

Kalabalık sofralarda zengin konukların ağırlandığı ramazan etkinliklerinin geçmişte yeri olmadığını belirten İsrafil Balcı, “Hz. Peygamberimiz döneminde ve sahabelerin zamanında ramazanda muhtaçlara yardım edilir, evlerine yemek götürülür, ihtiyaçları karşılanırdı. Zengin sofralar eşliğinde zengin konukların ağırlandığı Ramazan etkinlikleri başladı, ucube bir şey ortaya çıktı. Bu İslam değildir. İslam geleneğinde böyle bir örnek yok” ifadelerini kullandı.

"Bugünlerde işini kaybedenlere yarıdm edilsin"

“Bugünlerde işini kaybedenler var, onlara yardım edilsin, zengin sofraları yerine muhtaçları düşünüp yardım edilsin” diyen Balcı, ramazan ayında israfa yönelenler için “Beyaz Müslümanlar” benzetmesinde bulundu.

 

Prof. Dr. İsrafil Balcı Vikipedi.jpg
Prof. Dr. İsrafil Balcı / Fotoğraf: Vikipedi

 

“Zorunlu değil, gönüllü ibadettir teravih”

“İslam’da teravih yok” düşüncesine ise katılmadığını belirten Prof. Dr. İsrafil Balcı, teravih namazının Hz. Peygamberin kıldığı nafile (zorunlu olmayan, fazladan kılınan) namaz olduğunu, Hz. Ömer döneminin ikinci yarılarına doğru halkın da nafile ibadet yapmaya başladığını anlattı. “Bu ibadet aslında Hazreti Peygamberin kendine özgü bir ibadeti iken, Hz. Ömer döneminde Müslümanlar, bireysel olarak bunu devam ettirmek istedi. Bunun üzerine de Hz. Ömer, bunlara bir imam tayin ederek namaz kıldırmıştır” dedi.

“Zamanımızı Kur’an okuyarak ve okuduğumuzu anlayarak geçirelim”

Koronavirüs salgını nedeniyle sıkıntılı bir süreçten geçtiğimizi de belirten Balcı, sözlerini şöyle sürdürdü:

Unutmayalım ki oruç, bir sabır ibadetidir. Olmayanların halini anlamak, ihtiyaç sahiplerinin sesini duymak için belki bir vesile olur. Yapacağımız etkinliklerle harcayacağımız zamanı, sevgili Peygamberimizin yaptığı gibi tefekkürlere, ibadete harcayalım, zamanımızı Kur’an okuyarak ve okuduğumuzu anlayarak geçirelim. Korona günleri de zorunlu bir itikaf gibi… Düşkünleri, yardıma muhtaçları unutmayalım. Hayırlı, bereketli ramazanlar dilerim.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU