PKK, Türkiye'deki kadrolarını çektiğini, silahlı kadrolarını çektiğini ifade etti ve sınır hatlarında da gerekli önlemleri alacağını ifade etti. İkinci adıma geçme noktasında bunları söyledi.
Şimdi bu niye önemli sorusunun cevabı ve nasıl dokunmalı? Önce şunu çok net söyleyeyim.
Sürecin devam ettiğini çok net görüyoruz. Yani ana hedefe ulaşma noktasında, teröristler Türkiye hedefine ulaşma noktasında aslında sürecin devam ettiğini görüyoruz. Bu süreç akamete uğradı, süreç yavaşladı, zayıfladı, Öcalan'a umut hakkı, Suriye’deki gelişmeler vs. derken esasında PKK sürece uyduğunu, devam ettiğini ifade ediyor.
Öcalan vurgusu yapılıyor. Öcalan'a bağlılık hala devam ediliyor. Bundan sonraki yasal düzenlemeler meselesine atıf yapılıyor. Bu son derece önemli.
Aslında bu süreç şöyle bir ivme kazandırıyor. Yani bu ivme dediğim şey ana hedefe ulaşma noktasında bir ivme kazandırıyor, bir güven kazandırıyor. Bir şekilde de hala süreci kendi içerisinde karşı çıkanlara da süreci devam ettirdiğini söylüyor.
Yani bu anlamda PKK'nın Türkiye'den çekilmesi ki ben fotoğraflara saymadım ama 30'a yakın PKK'lı görmüştüm, PKK militanı görmüştüm. Dolayısıyla da onların çekilmesi son derece önemli.
Bundan sonra bu adımların ben devam edeceğini düşünenlerdenim. Yani hem PKK açısından hem de devlet açısından adımların devam edeceğini öngörenlerdenim. PKK açısından Büyük bir ihtimalle sınır hatları, mağaralar adımları mümkündür. Yani belli mağaraların boşaltılması bu noktada özellikle Türkiye'de askerin tuttuğu alanda karşı karşıya gelmeme noktasında belli alanların boşaltılması mümkün. Mesela şöyle bir toplumsal anlamda rahatlama söz konusu olabilir. Özellikle bu Diyarbakır annelerinin çocukları bırakılabilir.
Bunlar Türkiye'de yeni bir ivmeyi, yeni bir güveni tekrardan inşa edebilir. Şimdi bu PKK açısındaki kısım. Diğer açıdan komisyon kısmı tabii bu esas olarak komisyonun ne yapacağı, hangi yasal zemine mesele oturtacağı son derece önemli. Bu tartışılıyor.
Burada da iki şey karşımıza çıkıyor. Birincisi komisyon ne zaman bitecek? Benim tahminim Sayın Meclis Başkanı'nın Herhalde büyük beklentisi de odur. Kasım ayında komisyonun dinlemeleri bitirmesi ve atılması gereken adımlarla ilgili, yasal boşluklarla ilgili ve yeni durumlarla ilgili bir şekilde tavsiye kararlarını oluşturması.
Tabii bu komisyon bütün bunları yaparken Öcalan’la görüşme olup olmayacağı sorusu çok soruluyor, çok tartışılıyor. Açıkçası ben şunu ifade edeyim. Öcalan ile görüşme bana göre sağlanmalı, sağlanabilmeli. Sebebi şu, Öcalan hem sorunu bir parçası hem çözümü bir parçası.
Dolayısıyla da burada bu formüle edilme meselesi nasıl olacak? Zaten sürecin aktörlerinden biri hatta baş aktörlerinden biri Öcalan. ve görüşme yapılması nasıl sağlanacak? Bu şöyle bir formüle edilebilir.
Yani tabii bunun yapılabilmesi için önce komisyonun bir çoğunluk kararı alması lazım. Yani büyük çoğunlukla buna bir evet demesi lazım. Evet, hocalarla görüşülmesi demesi lazım. Sonrasında bu milletvekilleri gönüllü olabilir.
Meclis Başkanlığı'nın görevlendirdikleri olabilir. Bu konu aşılabilir ama esas olan bu iradenin ne şekilde ortaya çıkacağı. Fakat yasal mevzuatla ilgili yani komisyonun hangi yasal çerçeveye meseleyi oturtacağı son derece önemli. Aslında PKK açıklamasında da onu görüyoruz.
Bu ikinci adımın aşaması olarak. Onun da ben Kasım ayı sonrasında yavaş yavaş netleşeceğini düşünenlerdenim. Belki özel bir yasa çıkarılabilir. Sadece silahların teslimiyle ilgili, çünkü yeni bir durum var karşımızda.
Ya da mevcut yasaların durumu incelenebilir, onlara ek yapılabilir, onlarla ilgili düzenlemeler yapılabilir. İnfaz ceza kanunları, terörle mücadele kanunları tekrar gözden geçirilebilir. Bunu meclis komisyonunun vereceği tavsiye kararlarında görmüş olacağız. süreç esasında devam eden bir süreç ve Türkiye açıkça ifade edeyim yani dünya örneklerini de yerine gözlemlemiş çalışmış bir insan olarak söyleyeyim çok hızlı bir biçimde hareket ediyor.
Bazı yerlerde sadece masaya oturma bazı ülkelerde iki iki buçuk yılı buluyordu. Müzakere süreçleri çok hızlı devam etmiyordu. Yılları alıyordu ama Türkiye bir model ortaya koydu. Bu modelle birlikte kendine has bir model.
Bu modelle birlikte çok ciddi anlamda hızlı bir yol alıyor ve açıkçası neredeyse bir yıl içerisinde çoğu ülkenin hayal etmeyeceği bir ivmeyi Türkiye kazandırdı. Bu anlamda özellikle PKK'nınki onlar da yeni bir yol buldular. Bu görüntülü basın toplantıları onlarda da moda olmaya başladı ve bu görüntüyü de öyle verdiler, öyle servis ettiler. Ve biçimde dediler ki biz Türkiye'den çekiliyoruz ve provokasyon olmaması noktasında da gerekli tedbirleri alıyoruz dendi.
Tabi esas süreç bundan sonra devam eden bir süreç. Ben hep ifade ediyorum bunun toplumsallaşması, siyasetin cesareti olması son derece önemli. Demin daha cesaretle olması, meclis komisyonun cesaretle olması, işte komisyonda kim gidecek, kim gelecek falan. Artık bunların hakikaten çok cesaretle olması gerekiyor.
Çünkü Türkiye'de güvenin yüzde 70-80'leri bulduğu bir süreçten bahsediyoruz. Fakat aynı şekilde desteğin yüzde 70-80'ini bulduğu, güvenin de hala yüzde 40-50 bandında olduğu bir süreçten bahsediyoruz. Bu güvenin inşası noktasında Bugünkü adımın önemli olduğunu düşünüyorum. Sayın Bahçeli'nin yapacağı açıklama, Sayın Ömer Çelik ve Efkan Ağla'dan gelen açıklamalar son derece önemli.
Ve bu süreç içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı'nın DEM heyetini kabul etmesi, ben buradayım demesi, sürece sahip çıkıyorum demesi, bu bir devlet projesi haline geldi demesi son derece önemli. Peki bu süreçte neye dikkat etmek lazım sorusu çok açık söyleyeyim. Böyle farklı anlaşılabilecek açıklamalardan, Diyarbakır'da olduğu gibi görüntülerden kaçmak gerekiyor. Çünkü bu süreci toplumsallaştırırsanız, süreci inşa ederseniz ve daha fazla katmana yayarsanız, sürecin kalıcı hale gelmesi, provokasyonlarından uzak durması toplumsal mutabakata açısından son derece önemli.
E tabi bu sürece karşı çıkan insanların olması gayet doğal, olacaklar da. Hatta belki birçoğu şunu söyleyecek işte, terörle mücadele konseptinde Belli bir başarı elde edildi. Bakın Türkiye'de de kimse kalmadı. Niye bu süreci yapıyorsunuz diyenler olacaktır.
Onlara da şunu belki ifade etmek lazım. Mesele zaten bir örgütün meselesi değil. Sadece PKK'nın silah bırakma meselesi değil. Aynı zamanda yeni PKK'ların da ortaya çıkmamasının zeminini ortadan kaldırma.
Dolayısıyla da bir bölgesel entegrasyonu tekrardan ifade edebilme, Kürt sorunu önündeki engellerin kaldırılabilmesi ve bundan sonra aslında Türkiye'de o arzuladığımız bölgesel entegrasyon yani Irak'ın, Suriye'nin ve İran'ın Kürtler'in belki yönünün döndüğü bir Türkiye'nin ortaya çıkması. Önümüzdeki süreç içerisinde tabii en çok konuşulan mesele bu işin siyasi maliyetinin ne olacağıyla ilgili. Eğer bir başarısızlık olması durumunda siyasi maliyetinin ne olacağıyla ilgili. O noktada biz şunu çok net görüyoruz.
Yani siyasetin biraz daha temkinli hareket ettiğini görüyoruz. İşte bu güven arttırıcı önlemler gelmeye başlarsa bu siyasetin de önünü açar.
© The Independentturkish