Sebahat Tuncel, "27 Şubat çağrısına PKK cevap verdi. 11 Temmuz’da silahlar yakıldı ama Türkiye hala bir adım atmış değil. Tek attığı adım Meclis’te komisyon kurmaktır. Komisyon kuruldu ama Meclis asli görevlerinden biri olarak hala İmralı’ya gitmedi, yasal düzenlemeleri yapmadı. Meclis komisyonu derhal asli görevlerine dönmeli, İmralı’ya Sayın Öcalan’la görüşmeye gitmeli ve demokratik siyasetin önünü açacak, savaş ve çatışmanın son bulması, silahların tamamen gömülmesi konusunda gerekli hukuki adımları atmaya davet ediyoruz" dedi.
Özgür Kadın Hareketi (TJA) öncülüğünde, PKK lideri Abdullah Öcalan'a özgürlük talebiyle Diyarbakır'dan "Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz Yürüyüşü" kapsamında 1 Ekim'de Diyarbakır'dan yola çıkan kadınlar, bugün Ankara Güvenpark'ta açıklama yaptı.
Açıklamadan önce PKK lideri Abdullah Öcalan'ın mektubu okundu. Öcalan, mektubunda kadınlara şu mesajı gönderdi:
TJA’lı kadınların başlatmış olduğu ‘Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz Yürüyüşü’nün demokratik müzakerelere önemli bir katkı sunacağına inanıyorum. Müzakereci demokrasinin bir gereği olarak konuşuyor, hareket ediyorum. Müzakereci demokrasi, uygarlığın 300 yıl savaşıp kan dökmesinin ardından geliştirdiği güncel çözümdü. Müzakere her ilişkide gereklidir ve esas alınmalıdır. Erkek-kadın ilişkilerinde bu yöntem esas alınabilir. Geleneksel ilişkide erkek hükümdardır, kadın ise buyruk ve itaat altındadır. Bu buyurganlık kabul edilemez. Kadınlar bunu kabul etmediği için özgürlüğe yürüyorlar. Kadınlar için devletle, toplumla, aileyle, erkekle sorunlarını müzakereyle çözmelerini öneriyorum. Kimse birbirine otoriter ve buyurgan dil temelinde yaklaşmamalıdır. Eşitlikçi bir dil, hepimize kazandıracaktır. Bu temelde ‘Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz Yürüyüşü’ndeki tüm kadın yoldaşları saygıyla selamlıyor, emekleri ve özgürlüğe olan bağlılıkları için kutluyorum.
"Kürt kadınları, Kürt halkı bütün yaşadıklarına rağmen barış demekte ısrar ediyor"
TJA üyesi ve eski HDP Milletvekili Tuncel, grup adına yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Biz kadınlar, savaş ve çatışmanın kadınlar açısından nasıl bir zulme dönüştüğünü çok iyi biliyoruz. O yüzden barış bizim için bir tercih değil, bir zorunluluk. O yüzden Türkiye’de Kürt sorunun demokratik ve barışçıl çözümü konusunda inisiyatif almak için özgürlüğe doğru yürüyüşe çıktık.
Bir haftadır yoldayız, yolda çeşitli duraklarda durduk, halkımızla buluşmalar gerçekleştirdik. Halkımızın barış özlemini de yüklenerek geldik. Hepsinin bize söylediği söz şu: ‘Artık barış olsun. Bu defa barış olsun ama biz bu devlete güvenmiyoruz, peki nasıl barışacağız?’ Biz bu talebi Ankara’ya getiriyoruz. Barışın gerçekleşmesi konusunda sadece bizim talep etmemiz yetmez, devletin yapması gerekenler var. O yüzden Ankara’ya geldik. Bazıları hala intikamcı yaklaşıyor, bazıları hala nefret dilini sürdürüyor ama Kürt kadınları, Kürt halkı bütün yaşadıklarına rağmen barış demekte ısrar ediyor. Biz, onların bu taleplerini bugün Meclis’te grubu olan partilerle yapılacak görüşmede bir dosya olarak TJA adına sunacağız.
"Sayın Öcalan’ın özgürlüğü Kürt halkının, kadınların özgürlüğüdür"
Dün Ankara Sincan Cezaevi’ndeydik. Cezaevlerinde haksız, hukuksuz yere yatan binlerce siyasi mahkum var. Aslında Türkiye’nin resmidir. Türkiye’ye kocaman bir hapishaneye çevirdiler. Bu hapishaneden çıkmanın yolu barıştır. Bu hapishaneden çıkmanın yolu siyasi tutsakların özgürlüğüdür. Başta da İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan’ın özgür olması gerekir. Barış için 27 yıldır ağır tecrit ve izolasyon koşullarında olmasına rağmen kendi özgürlüğünü öncelemeden, halkın özgürlüğü için mücadele ediyor, direniyor. Kürt kadınları olarak buna anlam veriyoruz. Aslında Sayın Öcalan’ın özgürlüğü Kürt halkının, kadınların özgürlüğüdür. Tarafların özgür olmadığı bir yerde gerçek barıştan bahsedemeyiz. Öcalan’ın özgürlüğü barışın gerçek olması açısından da önemlidir. Türkiye’de barışın gerçekten hukuki ve siyasi güvenceye kavuşuyor olması Sayın Öcalan ve yoldaşların da özgür olmasıyla mümkündür.
6 yıl sonra açılan Kobani dosyasında bu dosyanın aslında bir kumpas dosyası olduğu, uydurulmuş delillerle aslında arkadaşlarımıza yüksek cezalar verildiğini artık bütün Türkiye biliyor ama hukuksuzluk devam ediyor. AİHM kararlarına rağmen arkadaşlarımız hala zindanda. AİHM kararına da gerek yok, eğer barış olacaksa, eğer Kürtler, Araplar, Ermeniler, Rumlar, Türkler kardeşçe yaşayacaksa bunun yolu eşitlik, özgürlük, demokrasiden, siyasetin özgürleşmesinden geçer, kumpas davalarının ortadan kaldırılmasıyla geçer. Kobani davasında yargılanan bütün arkadaşlarımızın özgürlüğünü talep ediyoruz.
"Kürt halkının statü talebinin yanında durmak Ortadoğu barışını geliştirecektir"
Dün Halep’te yapılan saldırı, aslında Kürt halkına saldırıların devam ettiğini gösteriyor. Türkiye bu saldırıların arkasında mı? Çünkü Türkiye şimdiye kadar hep cihatçı grupların arkasında oldu. SMO’yu, Eş-Şara’yı destekliyor. O yüzden de Kürt halkı her zaman şüpheli yaklaşır. Bu yanlış bir politikadır. Çözümsüzlüğün, savaşın, cihatçı grupların arkasında olmayın; barışın, çözümün arkasında olun. Gerçekten bir barış olacaksa Suriye’deki Kürt halkının karşısında özgürlük mücadelesinin karşısında durmak değil, onun yanında durmak, Kürt halkının statü talebinin yanında durmak Ortadoğu barışını geliştirecektir.
27 Şubat çağrısına PKK cevap verdi. 11 Temmmuz’da silahlar yakıldı ama Türkiye hala bir adım atmış değil. Tek attığı adım Meclis’te komisyon kurmaktır. Komisyon kuruldu ama Meclis asli görevlerinden biri olarak hala İmralı’ya gitmedi, yasal düzenlemeleri yapmadı. Meclis komisyonu derhal asli görevlerine dönmeli, İmralı’ya Sayın Öcalan’la görüşmeye gitmeli ve demokratik siyasetin önünü açacak, savaş ve çatışmanın son bulması, silahların tamamen gömülmesi konusunda gerekli hukuki adımları atmaya davet ediyoruz.
ANKA