"Süreç Komisyonu" işveren temsilcilerini dinledi

Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un başkanlığında TBMM Tören Salonu'nda toplandı

Fotoğraf: TBMM X Hesabı

Toplantıda; TOBB, TESK, TİSK, TZOB, MÜSİAD, TÜSİAD ve ASKON başkanları veya temsilcileri dinleniyor. Numan Kurtulmuş, toplantıda her bir kurumun temsilcisine 20 dakika süre verdi.

Hisarcıkloğlu: Günlük siyaseti karıştırmayalım

İlk sözü alan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, böyle bir komisyonun kurulmasında emeği geçenlere teşekkür ederek, komisyonun Meclis çatısı altında kurulmasının, önemli bir meselenin milletin yetki verdiği vekiller tarafından ele alınmasının doğru bir karar ve isabetli bir teşebbüs olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu “Milli dayanışma olmazsa olmazımızdır. Bu olmadan hiçbir sorunu çözemeyiz, aynı hedefte ilerleyemeyiz. Milli dayanışmanın ortaya çıkması için de kardeşlik hukukunu korumaya ve canlı tutmaya mecburuz. Tüm bunların bir anlam ifade edebilmesi de ancak demokrasinin kuralları ve kurumlarıyla işler halde bulunmasıyla mümkün olabilecektir” şeklinde konuştu. Rifat Hisarcıklıoğlu, şunları söyledi:

Dolayısıyla bizler hepimiz burada terörsüz, huzurlu, güçlü bir Türkiye'yi hep birlikte icra etmek için bir arada bulunuyoruz. Böyle ulvi bir amaçla toplanmışken üç şeyden de özellikle uzak durulması gerektiğine inanıyoruz. Tüm bu meseleleri tartışırken hamaseti, husumeti ve günlük siyaseti malzeme yapmayı buraya karıştırmamalıyız. Nihayetinde bu bir parti siyaseti değil, bir devlet politikasıdır. Türkiye'nin en kronik sorunlarından birini çözmek için tarihi bir fırsat yakalanmıştır. Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu ile Meclisimizin de en geniş bir katılımla sürece dahil olması sağlanmıştır. Temennimiz bu yapıcı atmosferin korunmasıdır. Zira diyalog ve istişare herkesin hayrınadır. Elbette her konuda aynı düşünmek zorunda değiliz ama terörsüz Türkiye'yi gerçeğe dönüştürmekle hepimiz mükellefiz. Türkiye'nin istikbal yürüyüşünde önemli bir dönüm noktası olacak bu hayırlı sürece katkı vermeyi bir milli duruş olarak görmeliyiz. Bunun heba edilmesinde de fırsat vermemeliyiz. Ezeli ve ebedi kardeşliğimizi perçinlenmeli, istikbali beraberce inşa etmeliyiz.  Bizde her siyasi kesimden, her inanç ve düşünceden, her etnik kökenden insan bulunmaktadır. Yönetim kademelerimizin tamamen yine tüm üyelerimizin aday olup oy kullanabildiği seçimlerle belirlenmektedir. Dolayısıyla önemle vurgulamak isterim ki ülkemizde katılımcı demokrasinin yayılması açısından da örnek gösterilecek bir meslek örgütüyüz. 81 il ve 160 ilçedeki oda borsalarımızın her biri demokratik yapısıyla ülkemize demokrasi kültürünün gelişmesine, kök salmasına katkıda bulunmaktadır. Oda Borsa camiamız istişare ve diyalog kapısına her zaman açıktır. İşte bu sayede her toplumsal kesim, her farklı düşünce, her farklı anlayış burada kendisini temsil etme imkanı bulmuştur. Çünkü ticaret uzlaşma demektir. Her alışveriş aslında bir uzlaşmadır. Dolayısıyla bizim camiamızda ayrımcılık ve dışlama kesinlikle yoktur. Müzakere, istişare ve birlik vardır. Bugün komisyonun da amacı işte budur. Birlikte düşünmek, birlikte çözüm üretmek. Zira hepimizin ortak hedefi zenginleşen, özgürleşen ve terörsüz bir Türkiye'dir.

"Terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin değil, hepimizin ortak görevidir"

Terör sadece canlarımızı alıyor. Yatırım ortamını bozuyor, üretimi aksatıyor, işsizliği arttırıyor. Ülkenin de itibarını zedeliyor. Terörün olduğu yerde güven olmuyor. Güvenin olmadığı yerde de ekonomi büyümüyor. Kısacası terör hem milletimizin huzurunu hem de ülkemizin geleceğini tehdit ediyor. Bu yüzden diyoruz ki terörle mücadele sadece güvenlik güçlerinin değil, hepimizin ortak görevidir. İş dünyasının görevi üretmek, istihdam ve yatırım yapmaktır. Ancak bunlar huzurun, güvenliğin ve demokrasinin olduğu bir ülkede mümkündür. Huzurun olmadığı yerde ticaret, ticaretin olmadığı yerde de kesinlikle zenginlik olmaz. Zengin olmak istiyorsak ticaretin önüne açacağız. Ticaretin de tek istediği şey huzurdur. Uzun yıllar maruz bırakıldığımız terör belası, ekonomi ve dolayısıyla bizim camiamızı da son derece olumsuz etkilemiştir. Ticareti yavaşlatmış, yatırımları kaçırmış, insanlarımızın refahını ve huzurunu bozmuştur. Tüm bunlar Türkiye genelindeki büyümenin dengesiz dağılımına ve buna bağlı olarak da yoğun bir göçe neden olmuştur. Netice olarak ortaya çıkan büyük ekonomik, sosyal ve psikolojik kayıpların devamını ve yeniden yaşanmasını kesinlikle istemiyoruz. Milletimizin Meclis'teki temsilcilerinin büyük bir duyarlılıkla üstlendikleri sorumluluğun farkında olduklarından şüphemiz yoktur. Nitekim bu süreci yürütebilecek tecrübe, cesaret ve irademiz var. Yeter ki yanlış anlamalara neden olmayalım. Yüzyıllarca yıllarca beraber süren beraberliğimiz ülkemizin en büyük sermayesi, çimentosu, başarısı ve gücü olduğunu aklımızdan çıkamayalım. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği camiası ekonominin, toplumsal refahın zenginliğin, sosyal hayatın gelişmesinin temelinde uzlaşma kültürü, işbirliği, güven ve istikrarın yattığını da bilinmektedir.

Mensuplarının tüm faaliyetlerinin uzlaşma üzerine yürüttüğünü vurgulayan Hisarcıklıoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Nitekim mensuplarımızın tüm faaliyetleri uzlaşma üzerine yürümektedir. Bu vizyon çerçevesinde terörsüz Türkiye hedefine ulaşılması, risk unsurlarını kayda değer şekilde azaltacak, ticaret ve yatırım iklimini canlandıracak pek çok yeni pozitif kazanım getirecektir. Ülkemizde huzur, istikrar ve güvenin güçlenmesi, ekonomide yeni fırsat pencerelerinin açılmasını sağlayacaktır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da tarım, turizm, sınır ticareti ve ihracatta yeni iş imkanları ortaya çıkartacaktır. Örneğin Mardin'deki Taş evler, Diyarbakır Surları, Van Kalesi, Şanlıurfa Göbeklitepe ve daha niceleri turistler için müthiş bir çekim merkezi olacaktır. Kırsal alanlarda tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yeniden başlaması bölge halkının gelirini artıracak ve göçü yavaşlatacaktır. Aynı zamanda Türkiye'nin stratejik hedeflerinden biri olan Kalkınma Yolu Projesi de böylelikle ciddi bir ivme kazanacaktır. Devletimiz yıllardır bu bölgeye önemli altyapı yatırımlarını yaptı. Bu hazır ve daha da geliştirilecek zemin üzerinde Orta Doğu pazarının en önemli ihracatçısı ve mal tedarikçisi olabilme potansiyeline de sahibiz.

Üyelerinin geçen yıl Güneydoğu'dan 11 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdiğini belirten Hisarcıklıoğlu, "Huzur ve güven ortamının güçlenmesiyle, bu hızla iki katına çıkabilir. Irak, İran, Suriye ile ticaretin atması, buralarda ticari entegrasyonumuzu artıracak ve Türkiye'yi bölgesel bir ekonomik lider haline getirecektir. Bölgenin genç nüfusu burada başlatılacak dönüşümün de itici gücü olacaktır. Mesleki eğitim programlarıyla desteklenen gençler sanayi ve hizmet sektörlerinde istihdam edilerek ekonomik canlanmaya da katkı sağlayabilecektir" dedi.

TOBB olarak yürüttükleri çalışmaları anlatan Hisarcıklıoğlu, bölgede ortaya çıkan yeni durumda yapılabilecekler üzerine Aralık 2024'ten beri çalıştıkları ifade etti. Hisarcıklıoğlu, şunları kaydetti:

Takdir edersiniz ki bölgenin hem ekoturizm hem de kültürel turizmi varlığı terör ortamında bir kalkınma stratejisinin merkezine maalesef yerleştirilememiştir. Ancak tüm bunlar artık mümkün hale gelebilecektir. İstikrarlı ve huzurlu bir Türkiye AB üyelik süreci için de önemli ve gereklidir. Terörün kökünü kurutmanın, huzuru kalıcı kılmanın ve kardeşliği güçlendirmenin yolu sadece güvenlik önlemleriyle de sınırlı değildir. Demokrasi, vatandaşlarımızın kimliği, kültürü, inancı ve yaşam tarzı ne olursa olsun kendilerini özgürce ifade edebilmesinin de teminatıdır. Kimsenin inancından, fikrinden, kökeninden ya da aidiyetinden dolayı ayrımcılığa uğramaması gerekir. Herkesin ticarette, eğitimde, siyasette ve sosyal hayatta eşit fırsatlara sahip olmalıdır. İşte bu yüzden demokrasi, huzurun, kardeşliğin ve terörsüz bir Türkiye'nin en sağlam temelidir. Demokrasi olmazsa bu hakların hiçbiri güven altında olmaz. Güçlü bir ekonomik yapı da kurulamaz. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü temelinde çözülemeyecek hiçbir sorun yoktur. O halde Türkiye iyi işleyen, yöneten, denetlenebilir, hesap verebilir, şeffaf, birinci sınıf bir demokrasiye de sahip olmalı, üniter yapısı korunmalıdır. Türkiye hedefi başta bu bölge olmak üzere vatandaşlarımızın ekseriyetinde olumlu bir hava ve heyecan yaratmıştır. Zaten kültürümüz ve inancımızda bu yöndedir. Peygamber Efendimiz iyi ve müspet bir nazarla bakmayı ve hayra yormayı esas kılmıştır. Dolayısıyla milletimiz ümitvadır ve beklentisi de bu yöndedir. Ancak elbette bu sürece yönelik kafa karışıklıkları ve muğlaklıkları da bulunmaktadır. Başta Suriye olmak üzere yurt dışındaki bazı gelişmelerde sisli bir hava oluşmasına neden olmaktadır. Tüm bunların netleşmesine, sürecin şeffaf bir şekilde ilerlemesine ihtiyaç vardır.

"Çözümün adresi TBMM'dir"

Milletin iradesinin temsil edildiği Millet Meclisi'nde uzlaşmayla ve ortak zeminde buluşarak ilerleme sağlanacak ve belirsizlikler azaltılacaktır. Önemli olan sürecin sonuna kadar uzlaşma yollarını aramak ve istişareyi korumaktır. Bütün sorunların çözüm yolu demokrasidir. Çözüm adresi de Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Meclisimizin, ülkemizin en mühim sorunlarının başta gelen teröre karşı böyle bir komisyon kurulması bu bağlamda son derece kıymetli ve önemli bir adımdır. Siyasi zemini ve toplumsal kabiliyeti, temsil kabiliyeti son derece kuvvetli ve geniş olan bu komisyonun yapısı partilerimizin bu  meselenin çözümüne ne kadar büyük değer verdiklerini de göstermektedir. Ayrıca siyasi uzlaşmaya katkıda bulunmakta ve bu süreçte yapılacak düzenlemelerin güçlü bir meşruiyetin sahibi olması da sağlanacaktır.

Palandöken: Süreçle beraber ekonomik veya turizmle ilgili o bölgelerde canlanma olacak


TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, 'Terörsüz Türkiye'nin ülke için çok önemli olduğunu belirterek "Biz bu sürece daha önce de katkı verdik. 'Elimizi taşın altına koyalım' dedik. Böylelikle Akil İnsanlar Heyeti'nde daha önce planlanan 'analar, babalar ağlamasın' sloganıyla yollara düştük. Ben Karadeniz bölgesindeydim. Güneydoğu'daydım. Zaman zaman yer değiştiriyorduk. Allah rahmet eylesin. Sırrı Süreyya ile de arkadaştık. Hemşehriydik. Bir arada da çalıştık. Türkiye'deki esnaf sanatkarların en büyük güvencesi o bölgedeki insanları hizmet etmek. Esnaf tabiri caiz ise arabulucu demek" dedi.

Yıllarca ülkeye nifak sokularak gruplara ayrıldığını söyleyen Palandöken, şu görüşleri dile getirdi:

Bin yıldır kardeşliği askerlikte, hastalıkta, yolda, kaderde birlikte mücadele veren insanları karşı karşıya getirdi. İnşallah ki bu süreç değerli milletvekillerimizin katılımıyla, zatıalinizin Meclis Başkanlığında çözülmüş olacak. Sayın Hisarcıklıoğlu'nun söylediği gibi ekonomik veya turizmle ilgili o bölgelerdeki canlanma, o bölgedeki insanlara ve bölgeye yapılacak yatırımları arttırmak suretiyle de onların sosyal yaşam alanları yapılacak. Artık o bölgelerde görev yapmaya giderken 'acaba dönebilecek miyim?' tereddütü veya akşam yatağa yatıp sabahleyin dükkan açarken 'acaba benim benim başıma ne gelecek' deyip helalleşip gitmek yerine gelene 'hoşgeldin kardeşim' diyecek.

Herkes bize gıpta ile bakıyor ama kıskançlıkla da hainliklerini yapmaya devam ediyor. 'Bu sürecin sonu ne olacak 'diye hala fitne sokmaya çalışıyorlar. Zaten bu sürecin başlaması demek sürecin bitmesi demek. Böyle de bir karar alındı. Bütün siyasi partiler uzlaşıcı olarak bu karara imza attı, bir araya geldi. Zaten bir arayaydı. Bu fitneyi sokanlar dışarıda kaldı. Şimdi dönen tekere belki de çomak sokmak isteyenler olacak. Sürenin uzamaması lazım. Bizlere vermiş olduğunuz süre ve bütün kesimlerin dinlenmesi gerçekten de çok önemli ama en önemlisi de tabii bu ülkenin sahadaki kabullenme oranının artması ile ilgili de kuşkular bir tarafa serilmesi lazım. Süre uzadıkça fitne çoğalır. O bakımdan bu süreyi kısa zamanda derleyip toplayıp yasal zemin üzerinde hukuki bütün prosedürleri tamamlanmış bir vaziyette halka sunulması lazım.

"O bölgedeki esnafın, zanaatkarın kalıcı bir şekilde orada muhafaza edilmesi gerekiyor"

Süreç başladıktan sonra Türkiye'de yaklaşık 47 vilayeti kongreler dolayısıyla dolaştığını söyleyen Palandöken, sözlerini şöyle tamamladı:

Her gördüğümüz insan özellikle temel sorunu işsizlik, ekonomik haksızlıklarla mücadele ve bölge insanının büyükşehirlere göçüyle ilgili sıkıntılarını dile getirdi. Bir noktada da o bölgedeki esnafın, zanaatkarın kalıcı bir şekilde orada muhafaza edilmesi, o bölgeyi tanıyan köprünün kırılmaması, o bölgeye yabancı sermaye gelmeli ama bizim insanlarımız, bizim yatırımcıların o bölgede olmasını isteyeceğiz. 'Biz orada ev sahibiyken kiracı yapmasınlar' diyeceğiz. O bölgede biz emek verdik. Hep birlikte ağladık. Ölen kim olursa olsun. Artık bundan sonraki süreç çok samimi bir çerçeve içerisinde, çok candan ve katılımcı Meclis'in tamamının oy birliğiyle alınan kararların zaman geçirilmeden kısa bir süreçte bu meselelerin hali ile ilgili kararın alınması gerekir. Yoksa insanlar hep tereddüt içinde düşünür. 'Acaba bundan önceki süreç gibi bunun da sonu gelmez mi?' diyor.

Akkol: Bütünleştirici bir yaklaşımla çözülmeyecek sorun yok

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonları (TİSK) Başkanı Özgür Burak Akkol da süreç için Konfederasyonun da yapabilecekleri ve yapamayacakları olduğunu ancak sürece ilişkin her türlü katkı sağlamaya hazır olduklarını belirterek, "Mutlaka farklı görüşler olacaktır. Öneriler olacaktır, eleştiriler olacaktır. Bu önerilerin farklı görüşlerinde dinleneceği, dikkate alacağı, alınacağı kapsayıcı bir süreç yürütülüyor. Bu bütünleştirici yaklaşımla çözülmeyecek bir problemin olmayacağını düşünüyoruz" dedi.

Bir işveren örgütü olarak kuvvetli oldukları konunun işveren konuları olduğunu söyleyen Akkol, "Biz 'Terörsüz Türkiye'nin çalışanlara, öncelikli olarak bölge halkına akabinde sadece bölge halkına değil tüm Türkiye'ye, işverenlere nihayetinde de devletimize daha doğrusu bütün oyunculara ciddi bir katkı sağlayacağını bu 'Terörsüz Türkiye' süreciyle hedeflenen güven, istikrar, yatırım, üretim ve kalkınmanın ülkemize çok ciddi fayda getireceğine canı gönülden inanıyoruz" diye konuştu.

Akkol, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın Altıncı Bölge olarak adlandırdığı bölgelere ilişkin bazı verileri sunarak şunları kaydetti:

Terörden etkilenen iller -ki bu kabaca veriler, bir miktar sapma olabilir bu verilerde- bölgede 10.7 milyon kişilik bir nüfus var. Ülke içindeki payı yüzde 12.4. Ülke içindeki ekonomik payı ise yüzde 5.4. İhracattaki payı ise yüzde 1.1. Zaten bu rakamlar bölgeyi ciddi şekilde kalkındırmak gerektiğinin ve burada çok ciddi bir potansiyel olduğunun da önemli bir kanıtı. 2023 rakamlarına göre ülkemizde son dönemde dolar bazında önemli bir artış var fakat bölgenin gayrisafi milli hasıla payı neredeyse 20 yıl önceki Türkiye seviyesinde. Burada da özellikle bölgede kişi başı gelir seviyesinin artırılması bakımından ciddi fırsat gördüğümüzü ifade etmek istiyoruz. Terörden etkilenen bölgelerde istihdam çok kritik bir konu. 1.4 milyon kayıtlı, 1.2 milyon kayıtlı dışı istihdam var. Bu kayıt dışı anlamında çok büyük bir rakam. Kayıt dışı istihdama TİSK çok ciddi şekilde karşı. Kayıt dışı istihdam öncelikle çalışanın sigorta hakkını elinden alıyor. İstihdam haricinde iş sağlığı güvenliği sıkıntılarını getiriyor. Devlete vergi kaçağı oluşmasına sebep oluyor. Türkiye'de yaklaşık yüzde 25 kayıt dışı istihdam oranı varken bölgede neredeyse yüzde 46 yani her iki çalışandan biri kayıt dışı olarak çalışıyor. Bölgede nasıl bir potansiyel var diye baktığımızda terörden etkilenen bölgelerde bizim tespitimize göre yaklaşık 900 bin kişilik ilave bir istihdam yaratmak çok mümkün.

Genel Merkez bütçesinden aldığı paya bakıldığı zaman toplam içindeki yüzde 13,5'luk bir gider payına karşılık yüzde 1.4 bir gelir payı var. Bu da esasında kendi başına resmin önemli noktalarına değiniyor. Rıfat Başkan da bahsetti. Biz barış ortamı sayesinde ülkenin sadece bölgeye değil ama öncelikli olarak bölgeye akabinde de ülkemizin diğer bölgelerine yatırım, istihdam ve vergi tabanının güçlendirilmesi anlamında ciddi bir potansiyel görüyoruz. Yüksek katma değerli üretim ve milli gelir artışı potansiyeli, daha fazla doğrudan yatırım potansiyeli, düşük ve uzun vadeli borçlanma imkanı, fiyat istikrarı çok kritik bir konu. Düşük kayıt dışı ekonomi ile adil rekabet ortamı, yine yüksek verimlilik ve inovasyon ortamının dengeli ve istikrarlı bir yerli para birimi, beşeri sermayenin gelişimi ve etkin kullanımı yani Türk lirasının da stabilizasyonu anlamında çok kritik bir sürecin içinde olduğumuzu düşünüyoruz. Biz buradaki yapılması gereken hamlelerin önemli bir kısmını yapabilirsek sadece bu jenerasyon değil ama bizden sonraki jenerasyonlara çok önemli bir miras bırakacağız. 

"Her yıl 100 milyar dolarla 2,5 milyon konut, 12 tane Kuzey Marmara Otoyolu...''

Dünyada 14,5 trilyon dolarlık küresel terör ve şiddetin ekonomik maliyeti olduğunu belirten TİSK Başkanı Özgür Burak Akkol, sözlerini şeyle tamamları:

Bizim hesabımıza göre minimumda 140 milyar dolarlık yıllık, maksimumda da 240 milyar dolarlık bir bu sürecin maalesef her yıl ortalama maliyeti var. Diyelim ki 100 milyar dolar olsun bu terör sürecinin maliyeti ülkemize maliyeti. 100 milyar dolarla neler yapılabilirdi her yıl? Her yıl 100 milyar dolarla 2 buçuk milyon konut yapılabilirdi. 12 tane Kuzey Marmara Otoyolu, 9 tane İzmir İstanbul İzmir Otoyolu, 50 tane Yusufeli Barajı yapılabilirdi. 100 tane 3700 yataklı şehir hastanesi, 100 tane 1 GB kapasiteli güneş enerjisi santrali, 160 bin özel okul, 1000 özel enerji yapılabilirdi.

Büyük teknoloji firmaları belirli bölgelere gönderildikten sonra yanlarına doğal olarak startup'lar, ARGE merkezleri, KOBİ'ler, yatırımcılar, üniversiteler, kuluçka merkezleri gibi o büyük teknoloji merkezlerinin oluşturduğu huba dahil oluyorlar. Bununla da hakikaten bölgesel bir gelişme oluyor. Bunun dünyadaki en büyük örneği gözümüzün önündeki esasında Silikon Vadisi. Bu süreç tamamlandıktan sonra kıymetli komisyonumuzun da büyük katkılarıyla Milli Danışma Kardeşlik ve Demokrasi süreci tam tesis edildikten sonra biz eminiz ki bölgeye ciddi şekilde göç olacaktır.

Sezgin: Mayın ve el yapımı kirliliği tarımsal ve hayvansal üretimi baskı altına aldı

Türkiye Ziraat Odaları Birliği Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ahmet Bahadır Sezgin, Terörsüz Türkiye'nin ülke için çok önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:

Bu mesele yalnızca ekonomik bir sorun değil, aynı zamanda kültürel sosyal ve stratejik bir konudur çünkü tarım ve hayvancılık bu bölgede halkın en temel geçim kaynağı, gıda güvenliğinin temel direğidir. Yaylaların ve meraların kısıtlanması, mayın ve el yapımı patlayıcı kirliliği, zorunlu iç göç ve yatırımcıların çekingenliği, bölgede tarımsal ve hayvansal üretimi uzun yıllardır baskı altına almıştır. Türkiye’deki toplam 14 milyon 600 bin hektar çayır ve mera alanlarının yaklaşık yüzde 37.30’u Doğu Anadolu bölgemizde, yüzde 6.9’u ise Güneydoğu Anadolu Bölgemizde yer almaktadır. Bu alanlar özellikle 1980‘lerin ortalarından itibaren terör kaynaklı güvenlik sorunlarından ciddi şekilde etkilenmiştir. Tüm olumsuzluklara rağmen kalıcı barışın sağlandığı bir senaryoda bölgesel ölçekte çok güçlü fırsatlar bizi beklemektedir. Bu senaryoda yalnızca Doğu ve Güneydoğu bölgeleri için geçerli yem maliyeti yüzde 20-30 azalabilir, özel sektör yatırımları yüzde 50 artabilir, dijital tarım teknolojileri verimlilik oranı yüzde 30 yükselebilir, tarım istihdamı yüzde 10-15 arasında artabilir. Ziraat Odaları Birliği olarak bu vizyonun gerçekleşmesi için her türlü işbirliğine hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.

MÜSİAD Başkanı: Koruculuk sistemi tarihe uğurlanmalı

MÜSİAD Genel Başkanı Burhan Özdemir ise sürecin toplumsal, psikolojik, ekonomik ve kültürel alanlarda etkilerine dikkat çekerek şunları söyledi:

40 yılı aşkın bir süredir bu uzun süreçte binlerce canımızı kaybetmiş durumdayız. Ancak milletimizin iradesi, devletimizin kararlılığı ve toplumun da sağduyusuyla yeni bir dönemin eşiğinde olduğumuzu düşünüyoruz. Terörden arındırılmış bir Türkiye misyonu değişen jeopolitik dengeler bağlamında ülkemizin yeni güç dengeleri ekseninde konumlanması adına son derece stratejik bir zorunluluktur. Türkiye’de dolaylı maliyetlerle birlikte teröre harcanan para harcanmamış olsaydı ülkemiz ilk 10 ekonomi arasına girebilir, kişi başı milli gelirimiz 30 bin doları geçebilir ve gayrisafi yurt içi hasılamız belki 3 trilyon doların üzerine çıkabilirdi. Sosyolojik yönden baktığımızda terörün toplum dokusunu derinden sarstığını görüyoruz. Sürekli çatışma atmosferi özellikle genç kuşaklarda güvensizlik ve umutsuzluk oluşturmaktadır. Hukuki ve siyasi boyutta yargılamaların uzun sürmesi geciken adalet algısını doğurduğunu yaptığımız anketlerde görüyoruz. Yeni dönemde temel 3 ilke üzerine ayaklandırılması gerektiği inancındayız. Ekonomik kalkınma, adaletin tesisi ve toplumsal uyum ve kardeşlik hukuku konularının mutlak suretle işlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Koruculuk sistemi bu süreçte altı çizilmesi gereken konulardan bir tanesi. Bizdeki rakamlara göre yaklaşık 50 bin korucu aktif halde çalışmakta. Şüphesiz korucu sistemi Türkiye’nin zor bir döneminde önemli bir görev üstlenmiş ve güvenlik güçlerinin yüklerini de olabildiğince hafifletmiştir. Ancak artık Terörsüz Türkiye vizyonunu konuşuyorsak kalıcı bir yapı olmaktan çıkmalı, adaletli bir tasfiye ve entegrasyon programıyla onurlu bir şekilde sürecin sonunda kademeli bir şekilde tarihe uğurlanmalı diye düşünüyoruz. Suriye’nin sınır bölgesinde bir organize sanayi ve endüstri bölgeleri modeli öneriyoruz. İçerisinde serbest bölge de barındıran bir model bu.

Aydın: Toplumsal uzlaşı mekanizmaları kritik önemde

Yatırım ve finansal istikrar için huzur ve güvenliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken ASKON Genel Başkanı Orhan Aydın'ın komisyona süreçle ilgili yaptığı sunumdan öne çıkanlar şöyle:   

Huzur ve güvenin sağlanmadığı bir ortamda yatırım iklimi maalesef oluşamaz. Toplumsal birlik ve beraberliğin olmadığı yerde ise ihracatın kalıcı ve sürdürülebilir olmasını konuşamıyoruz. Dünyanın neresinde olursa olsun iş insanları her daim güvenli limanları tercih ediyor. Bu süreçlerde psikososyal destek, ekonomik yatırımlar, hukuki düzenlemeler ve toplumsal uzlaşı mekanizmaları kritik öneme sahip olmuştur. Hiç şüphesiz bu tür süreçlerin başarıya ulaşması için siyasi irade, toplumsal destek ve uzlaşı büyük önem taşımaktadır. ASKON olarak ülkemizin kalkınması ve Terörsüz Türkiye süreci için önerdiğimiz model, sektörel kümelenme modelidir. Yani her şehrin kendi gücüne göre ihtisaslaşması, kendi potansiyelini üretime şehrin yine kendisi dönüştürme modelidir.

Numan Kurtulmuş'tan açıklama

Toplantının kapanış konuşmasını yapan Numan Kurtulmuş, bugün işveren temsilcilerinin dinlendiğini belirterek, "Bu hafta iki gün yaptığımız toplantılar, şahsen bende komisyonun çalışmalarının alacağı sonuç bakımından çok daha olumlu, çok daha umutlu bir noktaya, bir fikre ulaşmama vesile oldu" dedi.

İş dünyasını temsil eden örgütlerin temsilcilerinin burada yaptıkları konuşmaların içeriğine işaret eden Kurtulmuş, "Konuşmaların özeti aslında, iş dünyasını ilgilendiren hem çalışanlar, hem emekçiler ve işverenler kısmı esası itibarıyla bu sürece tam destek vermektedir" ifadelerini kullandı. 

Numan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

Buradaki ifadelerinizden de gayet net anlıyoruz ki buraya gelmeden önce bu konuyla ilgili, terörsüz Türkiye'nin nasıl oluşabileceği, bu konularda hangi adımlar atılabileceği hususunda da kendi perspektifinizden fevkalade önemli çalışmalar gerçekleştirdiniz. Sizlerin bu fikirleri, sürecin daha net daha etkin bir şekilde yürütülmesine imkan sağlayacaktır.

Buradaki 7 başkanımızın, temsilcimizin hemen hemen ortak olarak söylediği hususlardan birkaç tanesine dikkat çekmek isterim. Bunlardan birisi süreci algılama noktasındaki fikirleridir. Yani terörün ortadan kaldırılması ve Türkiye'de artık terör meselesinin hiç konuşulmaz hale gelmesi sadece güvenlik politikalarında gerçekleştirilecek birtakım tedbirlerle ulaşılabilecek bir sonuç değildir. Çok katmanlı, çok boyutlu ve kapsayıcı bir yaklaşımın ortaya konulması şarttır. Zaten bizim de fikrimiz bu yöndedir, bu istikamettedir.

Değerli başkanların, temsilcilerin bunu teyit etmesi de bizim açımızdan memnuniyet vericidir. Ayrıca bazı başkanlarımız uyarı mahiyetinde bir şey söylediler. Ben bunun da hayati bir nokta olduğunu düşünüyorum. Evet toplumun farklı kesimlerini dinleyeceğiz. Herkesin burada fikirlerini dile getirmesine de imkan vereceğiz, şimdiye kadar böyle yaptık. Ama sonuçta vaktimizin de çok kısıtlı olduğunu ifade etmek lazım.

Hızlı ve etkin hareket etme mecburiyetimiz konusunda, başkanlarımız altını çizerek uyarılarda bulundular. Ancak böyle davranılırsa kesin ve net bir sonuç, olumlu bir sonuç elde edilecektir. Bu konunun da altını çizmek isterim.

"Ekonomik maliyet meselenin bir gerçeği"

Bugünkü konuşmalarda terörün maliyetine ilişkin bilgiler aktarıldığına işaret eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:

Üç değerli başkanımız bu konuyla ilgili somut rakamları da ortaya koydular. Gerçekten bu kadar çok canın gittiği, bu kadar çok şehidimizin olduğu bir ortamda bir ekonomik maliyetten bahsetmek çok şık görünmese bile meselenin bir gerçeği de burasıdır. Biz de 2013 yılında yaptığımız çalışmada o günün rakamlarıyla 1,2 trilyon dolarlık bir maliyet hesap etmiştik. Sizin bugün burada ortaya koyduğunuz aşağı yukarı rakamlar da bunu teyit etmektedir. Bir taraftan CDS birimlerindeki artışlar, buna bağlı olarak borçlanma maliyetlerinin yükselmesi; turizmde, tarımda, hayvancılıkta ciddi düşüşlerin yıllar içerisinde terör dolayısıyla yaşanmış olması ve özellikle yatırım ortamının zedelenmiş olması... Bunların vermiş olduğu alternatif maliyetleri hesap ettiğiniz zaman sizlerin bugün burada sunduğunuz maliyetlerin bile mütevazı rakamlarla ifade edildiğinin altını çizmek isterim. Çok büyük bir maliyete Türkiye katlanmıştır. İnşallah terörisüz Türkiye ile birlikte teröre harcanmış olan bu maliyetler, ülkenin kalkınmasına, doğusuyla batısıyla topyekun zenginleşmesine, refahına vesile olacak.

Yine burada hemen hemen bütün başkanlarımızın dile getirdiği bir başka önemli husus ise terörün ortadan kaldırılmasının en önemli koşullarından birisinin de Türkiye'nin demokratik standartlarının yükseltilmesi olduğu gerçeğidir. Türkiye'de hukukun üstünlüğünün, ifade özgürlüklerinin, insan hak ve özgürlüklerinin sağlanabilmesi, bu alandaki eksikliklerin giderilebilmesi için çalışmalar yapılması perspektifini de arkadaşlarımız dile getirdiler.

Komisyonumuzda da bu görüşler zaman zaman paylaşılmaktadır. Çok teşekkür ediyorum. Hakikaten böyle farklı kesimleri temsil eden arkadaşlarımızın ortak noktada kanaatlerini yoğunlaştırmış olması ve sürece destek vereceklerini ifade etmiş olmaları süreç açısından sevindiricidir.

"Komisyonumuzun yaptığı çalışmalara ilişkin farkındalığın artırılması için sizlerden destek bekliyoruz"

Numan Kurtulmuş, işveren dünyasının temsilcilerine "Sizden şimdi bir şey istiyoruz" diyerek, şöyle seslendi:

Dün de sendikalarımızdan, memur ve işçi sendikalarımızdan talep ettik. Değerli fikirlerinizi bizlerle paylaştınız. Bunların hepsi kayıt altına alındı. Vereceğiniz raporlar ve bize ulaştıracağınız bilgiler komisyonumuzun çalışmalarında mutlaka istifade edilecek veriler olacak. Ama her birinizin, temsil ettiğiniz yüzbinlerle milyonlarla ifade edilebilecek çok geniş bir camianız var. Bu camiada da terörsüz Türkiye sürecine ilişkin komisyonumuzun yaptığı çalışmalara ilişkin farkındalığın artırılması için sizlerden çaba bekliyoruz, destek bekliyoruz. Ve bu destekle birlikte de inşallah Türkiye'deki toplumsal rızanın da çok daha geniş bir noktaya ulaşacağını ümit ediyoruz.

Komisyonun gelecek hafta 17 Eylül Çarşamba ve 18 Eylül Perşembe günleri toplanacağını belirten TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "17 Eylül Çarşamba günü çatışma çözümü alanında çalışmaları olan akademisyenleri ve uzmanları dinleyeceğiz. 18 Eylül Perşembe günü de Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşları temsilcilerini dinleyeceğiz" dedi.

TBMM'den 9. toplantıya ilişkin açıklama

TBMM resmi sosyal medya hesabından Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun dokuzuncu toplantısına ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 12 Eylül 2025 Perşembe günü, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda toplanmıştır. Komisyonun 9. toplantısında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Genel Başkanı Özgür Burak Akkol, Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkan Vekili Ahmet Bahadır Sezgin, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Burhan Özdemir, Türk Sanayicileri ve İşinsanları Derneği (TÜSİAD) Başkan Yardımcısı Bülent Ozan Diren, Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Orhan Aydın dinlenmiştir.

Sonraki toplantıda çatışma çözümü uzmanları dinlenecek

Açıklama şu ifadelerle sürdü:

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 17 Eylül 2025 Çarşamba ve 18 Eylül 2025 Perşembe günü TBMM Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda toplanarak çatışma çözümü alanında çalışmaları olan akademisyenler ve uzmanlar ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini dinleyecektir.

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU