Kamu emekçileri iş bıraktı

"Kamuda ücret adaletinin sağlanmasını talep ediyoruz... Birilerine kepçeyle verirken memura da kaşıkla vermesinler"

Fotoğraf: ANKA

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, "Maaşlar hayali tahminlere göre değil; markette, pazarda, kirada yaşadığımız gerçeğe göre belirlenmelidir. Bize masa başı rakam değil, alın terimizin karşılığı olan rakam gerekiyor. Bu, sadece memurun değil, tüm milletin mücadelesidir. Biz buradayız, hakkımızı almakta kararlıyız. Ülkemizin dört bir yanında, aldığımız karara uyarak memurun gücünü hatırlatan, hakkı ve alın teri için omuz omuza mücadelemize destek veren tüm kamu çalışanlarına; yaptığımız bu anlamlı eyleme sabır ve anlayış gösteren, bize yürekten destek olan vatandaşlarımıza en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Mücadelemiz memurun ortak mücadelesidir, kazandığımız her hak hepimizin ortak zaferi olacaktır” dedi.

Hükümetin 8’inci toplu sözleşme döneminde memur ve memur emeklilerine verdiği zam teklifini protesto etmek için iş bırakan Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (Kamu-Sen) üyeleri, Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı. Bakanlığın önüne düdük çalarak gelen sendika üyeleri, "Memuruz haklıyız, kazanacağız”, “Türkiye sevdamız, ekmek için kavgamız”, “İşte memur, işte sendika”, “Kamu-Sen alanda emeklinin yanında” sloganları attı. Sendika üyeleri, Diyarbakır yöresine ait ‘Delalım’ türküsüyle halay çekti, Türk bayraklarıyla oyun havasına eşlik etti. 

“Bu teklif ne memurun ne emeklinin sofrasına çare olur ne de yarasına merhem”

Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:

Bugün burada yalnızca kendi geleceğimiz için değil, 4 milyon kamu çalışanı, 2,5 milyon emekli ve aileleriyle birlikte 25 milyon insanımızın onurlu bir yaşam mücadelesi için toplandık. Bizler, emeğin, alın terinin ve kamu hizmetinin temsilcileriyiz. Hak aramak için buradayız, hakkımızı almak için buradayız, adalet için buradayız. Toplu Sözleşme Görüşmelerinde kamu işveren tarafı bize ne teklif etti? 2026 yılı için taban aylığa bin lira; ek olarak yüzde 10+6, 2027 yılı için yüzde 4+4. Soruyorum sizlere, bu oranlar mutfakta kaynayan tencerenin derdine derman olur mu? Çarşıda, pazarda, markette hızla artan fiyatlara karşı bir anlam ifade eder mi? Kiraların maaşları aştığı bir ülkede memura, emekliye nefes aldırır mı? Ebetteki hayır. Bu nedenle biz de bu teklife hayır diyoruz. Bu teklif ne memurun ne emeklinin sofrasına çare olur ne de yarasına merhem. Bu teklif, milyonların alın terini yok sayan bir tekliftir. O yüzden biz bu teklifi reddettik, bugün de meydanlarda yüksek sesle reddediyoruz.

“Harcamalar katmer katmer artarken, maaşlar dirhem dirhem bile artmıyor”

Ekonomik gerçekler ortada. Akaryakıta gelen zamlar, vergilerdeki ve cezalardaki artışlar, markette, pazarda uçan fiyatlar, zorunlu tüketim mallarındaki fahiş artışlar. Hepsi açıklanan enflasyonun çok üzerinde. Kiralar, memur maaşlarını ezip geçmiş durumda. Büyükşehirlerde ve kıyı bölgelerinde memur barınamıyor, görev yerleri boş kalıyor. Çünkü maaş ile kira yarışılamaz hale geldi. Daha dün öğrenci servislerine yüzde 30 zam yapıldı. Harcamalar katmer katmer artarken, maaşlar dirhem dirhem bile artmıyor. Bir gerçeğin altını özellikle çiziyoruz: Memur ve emekli maaşları bugün insanca yaşamaya yetmiyor. Maaşlar, her ay eriyor. Emeklilerimiz temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. İlave ek ödeme emekli maaşlarına yansıtılmazsa, bu mağduriyet önümüzdeki iki yılda daha da derinleşecek. Yoksulluk hem çalışanın hem de emeklinin kaçınılmaz kaderi haline gelecek. Kamuda aynı işi yapan, benzer eğitim düzeyine sahip ama farklı statüdeki çalışanlar arasında uçurumlar var. Getirilen bu teklif, bu adaletsizliği gidermiyor. Soruyoruz, bu mudur adalet? Bu mudur çalışma barışı? Biz adalet istiyoruz. Biz hakkaniyet istiyoruz. Biz; yangınlarla savaşan, hayatını tehlikeye atan ormancımızın, şehirlerimizin düzenini ve altyapısını ayakta tutan yerel hizmet emekçimizin, ülkemizin yollarını, köprülerini, tünellerini inşa eden imar ve ulaştırma çalışanımızın; barajlarımızı, fabrikalarımızı işleten, evlerimize ışık ve enerji taşıyan enerji personelimizin; toplumsal manevi değerlerimizi yaşatan diyanet görevlimizin, tarihimize, kültürümüze, sanatımıza sahip çıkan kültür ve sanat emekçimizin, tüm iletişimimizi sağlayan haberleşme çalışanlarımızın, kamu hizmetlerini yürüten büro personelimizin, sağlığımızı korumak için gece gündüz fedakârca çalışan sağlık personelimizin, geleceğimizi şekillendiren, yarınlarımızı inşa eden eğitim neferlerimizin kaygısız, huzurlu, güvenli bir çalışma hayatına kavuşmasını istiyoruz.

“Hizmet üretmiyor, üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz”

Biz, Türk ve Türkiye Yüzyılı misyonuna yakışan bir kamu düzeni istiyoruz. Bu yüzden 2026 yılı için yüzde 88,6, 2027 yılı için yüzde 45,2 oranında zam talebimizi masaya koyduk ama bize gelen, hayattan kopuk, enflasyon hedefine sıkışmış, masa başında hesaplanmış bir teklif oldu. Aile Yılı’ndayız. Peki aileyi destekleyecek tek bir düzenleme var mı? Reel artış istedik. Refah payı var mı? Geçmiş kayıplarımızın telafisini talep ettik. Telafi var mı? 3600 ek gösterge sözü verildi. Çözüm var mı? Vergide adalet dedik. Yük hafifledi mi? Emekliye iyileştirme istedik. Karşılık var mı? Bayram ikramiyesi dedik. Duyan var mı? Yardımcı hizmetlilerin sorunları çözülsün dedik. Gören var mı? Bugün ülke genelinde iş bırakma eylemindeyiz. Hizmet üretmiyor, üretimden gelen gücümüzü de haklarımızı da almak üzere ortaya koyuyoruz. Buradan memurlar iş bırakıyor diye işlem yapacağını ifade edenler çıkıyor. Bakın sadece memurlar değil yönetim kadroda bu toplu sözleşmeden faydalanacaklar. Hiç kimse iş bırakan Türkiye Kamu-Sen üyesine idari işlem tesis edemez. Tesis edenin de alnını karışlarım. 

“Sosyal haklarda somut adımlar atılmalı”

Bizler; her gün canla başla, fedakârca görevini eksiksiz yerine getiren, memleketin dört bir yanında devletini onurla temsil eden kamu çalışanlarıyız. Ancak bu ülkenin yükünü sırtlayan memurlar, hak ettiği ücreti alamıyor. Emeğimizin karşılığını alamadığımız için buradayız, hakkımızı almak için buradayız. O halde buradan açık ve net söylüyoruz: Kamu işvereni, gerçekleşen enflasyonu, büyüme oranlarını, refah payını, artan yaşam maliyetlerini ve geçmiş kayıplarımızı dikkate alarak yeni, gerçekçi ve kabul edilebilir bir teklif getirmelidir. Bunu yapmazsanız, önümüzdeki iki yılda memur ve emekliler geçinme acziyetine düşecek, ülkemizin en nitelikli insan gücü çaresizlik içinde bırakılacaktır. Kira yardımı, eş-çocuk yardımı, ısınma, ulaşım ve yemek ücreti gibi sosyal haklarda somut adımlar atılmalıdır.

“Kazandığımız her hak hepimizin ortak zaferi olacaktır”

Maaşlar, hayali tahminlere göre değil; markette, pazarda, kirada yaşadığımız gerçeğe göre belirlenmelidir. Bize masa başı rakam değil, alın terimizin karşılığı olan rakam gerekiyor. Bu sadece memurun değil, tüm milletin mücadelesidir. Biz buradayız, hakkımızı almakta kararlıyız. Ülkemizin dört bir yanında, aldığımız karara uyarak memurun gücünü hatırlatan, hakkı ve alın teri için omuz omuza mücadelemize destek veren tüm kamu çalışanlarına; yaptığımız bu anlamlı eyleme sabır ve anlayış gösteren, bize yürekten destek olan vatandaşlarımıza en içten teşekkürlerimi sunuyorum. Mücadelemiz memurun ortak mücadelesidir, kazandığımız her hak hepimizin ortak zaferi olacaktır.

“Birilerine kepçeyle verirken memura da kaşıkla vermesinler”

Basın açıklamasının ardından, Türkiye Kamu-Sen'e bağlı sendika başkanları Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın kapısına dövizleri bıraktı.

Bir muhabirin "Toplu sözleşme Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yapılıyor. Siz neden Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde açıklama yapıyorsunuz" sorusunu Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, "Toplu sözleşme sürecini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile yürütüyoruz netice itibarıyla ama mali hükümlerde söz sahibi olan Maliye Bakanlığı. Onun için buradan Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e çağrı yapıyoruz: Bizim taleplerimiz öyle afaki talepler değil. Karşılanamayacak talepler değil. Dolayısıyla biz hakkımız olanı istiyoruz. Kamuda ücret adaletinin sağlanmasını talep ediyoruz... Birilerine kepçeyle verirken memura da kaşıkla vermesinler" şeklinde yanıtladı. 

İzmir'de de eylemdeydiler

 İzmir’de Türkiye Kamu-Sen üyeleri, hükümetin 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde sunduğu zam teklifini SGK İzmir İl Müdürlüğü önünde protesto etti.

SGK İl Müdürlüğü önünde toplanan konfederasyon üyeleri, hükümetin 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde sunduğu teklifleri reddettiklerini belirtti.

Türkiye Kamu-Sen İzmir İl Temsilcisi Recep Çakmak burada yaptığı açıklamada, yalnızca kendi gelecekleri için değil, 4 milyon kamu çalışanı, 2,5 milyon emekli ve aileleriyle birlikte 25 milyonun onurlu bir yaşam mücadelesi için toplandıklarını ifade etti.

“Bu teklif milyonların alın terini yok sayıyor”

Hükümetin 2026 yılı için taban aylığa bin lira, ek olarak yüzde 10+6; 2027 yılı için ise yüzde 4+4 oranında zam teklif ettiğini hatırlatan Çakmak, şöyle konuştu:

Bu oranlar, mutfakta kaynayan tencerenin derdine derman olur mu? Çarşıda, pazarda, markette hızla artan fiyatlara karşı bir anlam ifade eder mi? Kiraların maaşları aştığı bir ülkede memura, emekliye nefes aldırır mı? Elbette hayır. Bu nedenle biz de bu teklife hayır diyoruz. Bu teklif ne memurun ne emeklinin sofrasına çare olur ne de yarasına merhem. Bu teklif, milyonların alın terini yok sayan bir tekliftir. O yüzden biz bu teklifi reddettik, bugün de meydanlarda yüksek sesle reddediyoruz. Ekonomik gerçekler ortada.

Çakmak, akaryakıt, gıda ve kira fiyatlarındaki artışa dikkat çekerek, “Memur ve emekli maaşları bugün insanca yaşamaya yetmiyor. Maaşlar, her ay eriyor. Emeklilerimiz temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor” dedi.

“Adalet ve hakkaniyet istiyoruz”

Kamu emekçilerinin adalet talebini vurgulayan Çakmak, “Kamuda aynı işi yapan, benzer eğitim düzeyine sahip ama farklı statüdeki çalışanlar arasında uçurumlar var. Getirilen bu teklif, bu adaletsizliği gidermiyor. Soruyoruz: Bu mudur adalet? Bu mudur çalışma barışı? Biz adalet istiyoruz, biz hakkaniyet istiyoruz” diye konuştu.

Çakmak, ormancılardan sağlık çalışanlarına, öğretmenlerden yerel hizmet emekçilerine kadar birçok kamu görevlisinin sorunlarını sıralayarak, “Kaygısız, huzurlu, güvenli bir çalışma hayatı istiyoruz” dedi.

“Yüzde 88,6 ve yüzde 45,2 zam talebimiz masada”

Türkiye Kamu-Sen’in taleplerine de değinen Çakmak, “2026 yılı için yüzde 88,6, 2027 yılı için yüzde 45,2 oranında zam talebimizi masaya koyduk. Ama bize gelen, hayattan kopuk, enflasyon hedefine sıkışmış, masa başında hesaplanmış bir teklif oldu” dedi.

3600 ek gösterge, vergi adaleti, emekli maaşlarına iyileştirme, bayram ikramiyesi ve sosyal yardımlar konusunda hükümetin adım atmadığını söyleyen Çakmak, “Bugün ülke genelinde iş bırakma eylemindeyiz. Hizmet üretmiyor, üretimden gelen gücümüzü kullanıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Gerçekçi bir teklif bekliyoruz”

Açıklamanın sonunda hükümete çağrıda bulunan Çakmak, “Kamu işvereni, gerçekleşen enflasyonu, büyüme oranlarını, refah payını, artan yaşam maliyetlerini ve geçmiş kayıplarımızı dikkate alarak yeni, gerçekçi ve kabul edilebilir bir teklif getirmelidir. Bize masa başı rakam değil, alın terimizin karşılığı olan rakam gerekiyor. Bu sadece memurun değil, tüm milletin mücadelesidir” dedi.

KESK, Kadıköy'deydi

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyeleri, 8’inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması üzerine 1 günlüğüne iş bırakarak Kadıköy İskelesi önünde eylem yaptı. Burad yapılan açıklamada, “Aslında ortada bir toplu sözleşme teklifi yoktur. Teklif yerine 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluk ile 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefalet ile tehdit vardır” denildi.

8’inci Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde henüz uzlaşma sağlanmazken iktidarın zam teklifini yetersiz bulan memurlar bugün iş bırakma eylemi yapıyor. Hükümet, ilk teklifinde 2026’nın ilk yarısı için yüzde 10, ikinci yarısı için yüzde 6, 2027 yılında her iki dönem için de yüzde 4'er artış teklif etmişti. Hükümetin teklifini protesto amacıyla İstanbul’da KESK’in çağrısıyla yapılan eyleme çok sayıda sendika ve meslek örgütü de destek verdi. Kadıköy İskelesi önündeki eylemde, “Satış sözleşmesine hayır. İnsanca yaşayacak bir ücret, güvenceli iş, güvenceli gelecek, demokratik bir ülke istiyoruz” yazılı pankart açıldı, “Hükümet zammını al başına çal”, “Genel grev, genel direniş” ve “İşçi memur el ele, genel greve” sloganları atıldı.

“Bu teklifte 6,5 milyonu memnun edecek ne var?”

Hazırlanan ortak açıklamayı KESK’e bağlı Tüm Bel-Sen İstanbul 2’ No’lu Şube Başkanı Hüsniye Arapoğlu okudu. Türkiye’nin dört bir yanında üretimden gelen güçlerini kullanarak hizmet üretmediklerini belirten Arapoğlu, şunları söyledi:

Sokaklardayız, alanlardayız. Başta kamu emekçileri ve emekliler olmak üzere tüm kamuoyu 4 milyon kamu emekçisini 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecini yakından takip ediyor. Ne yazık ki yıllardır uygulanan senaryo tekrar ediliyor, süreç bir kez daha oldubittiye getirilmek isteniyor. Hükümet, günlük bir simit parasına bile denk gelmeyen son teklifiyle kamu emekçileri ve emeklileri ile dalga geçmektedir. Mevcut takvime göre toplu sözleşme görüşmeleri yarın bitecek. Yarın mesai bitiminden sonra hakeme başvuru süreci başlayacak ama şu saate kadar kamu emekçilerinin yıllardır yaşadığı temel sorunlara, sendikaların taleplerinin hangilerinin kabul edilip hangilerinin kabul edilmediğine ilişkin tek bir cümle dahi duymadık. Çalışma Bakanı haftalardır ‘Müzakerelerimizin tüm tarafları memnun edecek şekilde hayırla sonuçlanacağını ümit ediyorum’ açıklaması yapıyor. Biz de buradan Sayın Bakan’ın şahsıdan kamu işverenine, iktidara soruyoruz. Bu teklifte 4 milyon kamu emekçisini, 2,5 milyon kamu emeklisini memnun edecek ne vardır?

“Demokratik çalışma yasasına ilişkin tek bir cümle yok”

İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret artışı var mı? Bugün itibarıyla 18 bin 680 lira tutarındaki ilave seyyanen ödeneğin taban aylığımıza ve emeklilerin mevcut aylıklarına yansıtılmasına ilişkin bir adım var mı? Hangi ad altında olursa olsun emekli maaşlarımızı adeta kemiren, tüm ek ödemelerin taban aylığımıza, emekliliğimize yansıtılması var mı? Barınma hakkı kapsamında konutu olmayan kamu emekçisine kira yardımı, kira desteği var mı? Büyümeden, refahtan pay var mı? Yıllardır maaşlarımızı dilim dilim buharlaştıran gelir vergisi adaletsizliğine son verilmesi var mı? Ücretsiz servis, yemek, ulaşım taleplerine ilişkin bir adım var mı? Vekil, ücretli, taşeron, sözleşmeli gibi farklı adlar altında sürdürülen güvencesiz istihdama son verilmesi, güvencesiz istihdam edilenlerin kadrolu, güvenceli istihdama geçirilmesi var mı? Kamuda kreşler açılması, söz konusu kreşler açılıncaya kurumlarında ücretsiz kadar kreş yardımı verilmesi var mı? Kayırmanın, torpilin kapısını sonuna kadar açtığını kabul ettiğiniz, seçim öncesi sözünü verdiğiniz mülakatın kaldırılması var mı? Kadın kamu emekçilerine çalışma yaşamında uygulanan cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın, mobbingin son bulması var mı? Bizim için en önemlisi grev hakkı ile tamamlanmış gerçek toplu sözleşme sistemi, demokratik bir çalışma yasasına ilişkin tek bir cümle var mı? Yok.

“Bizlere sefalet oranları dayatıyorlar”

Çünkü aslında ortada bir toplu sözleşme teklifi yoktur. Teklif yerine 4 milyonu aşkın kamu emekçisini çalışırken daha fazla yoksulluk ile 2,5 milyon emekliyi ise daha fazla sefalet ile tehdit vardır. Vergi, harç ve cezaları yüzde 44 artırdılar. Gelir vergisinden ÖTV’ye, KDV’ye tüm vergileri ortalama yüzde 70 artırdılar. Sermayeye, patronlara teşvik üstüne teşvik vermeye, vergilerini affetmeye, faizden beslenen bir avuç asalak takımına dünyanın en yüksek faizini ödemeye devam ediyorlar. Tüm vergi yükünü bizlerin, halkın sırtına yıkıyorlar ama sıra bizim maaşlarımıza gelince her seferinde önümüze TÜİK’in sahte rakamlarını, hiçbir zaman tutmayan hedeflenen enflasyon rakamlarını koyuyorlar. Yoksulluk sınırının 2026 Ocak itibarıyla en az 100 bin lira olacağı koşullarda bizlere sefalet oranları dayatıyorlar. ‘Talep ettiğiniz rakamları verirsek ekonominin, bütçenin dengesi bozulur’ diye nutuk atıyorlar. Ülkenin tüm dengelerini bozanların bu nutuklarına 'Artık yeter' diyoruz. Buradan, masada yetkili sıfatı ile oturan konfederasyonu ve sendikaları uyarıyoruz. Hiçbir kamu emekçisinin tarihe kara bir leke olarak geçecek yeni bir satış sözleşmesine tahammülü kalmamıştır. Bu nedenle hiç kimse hepimizle dalga geçilen bu teklife değer yüklemeye çalışmasın. Milyonların maaş artışı talebinin dörtte birine bile denk gelmeyen rakamları görmezden gelerek ‘Üzerine 1-2 puan ilave edilirse çözülür’ yaklaşımı sergilemeye kalkışmasın. Kamu emekçilerinden gizli kapalı kapılar ardında pazarlıklar yürütmeyi, kamu emekçilerinin temel hiçbir sorununu çözmeyen teklifleri kabul etmeyi aklından bile geçirmesin.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’ndan zam teklifine protesto: "Biz sizin köleniz değiliz"

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, 8’inci dönem toplu sözleşme görüşmelerinde hükümetin verdiği zam teklifini protesto etmek üzere iş bırakma kararı alarak, Anıtpark'tan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na yürüdü. Önce Anıtpark’ta, ardından Bakanlık önünde açıklama yapan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Biz iktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Sizlere sandıkta bu yetkiyi, memurları, emeklileri açlığa mahkum edin diye vermedik. Sizleri o göreve bizleri daha iyi yaşatacak ekonomik politikalar izleyin diye seçtik. Biz sizin köleniz değiliz” dedi.

Hükümet, ilk toplantının ardından memur ve memur emeklisine 2026 ilk altı ayında yüzde 10, ikinci altı ayında yüzde 6, 2027'in ilk altı ayında yüzde 4 ve ikinci altı ayında yüzde 4 artış teklif etmişti ancak konfederasyonlar teklifi reddetmişti. 2'nci toplantıda Kamu İşveren Heyeti zam teklifine ek olarak memurların taban aylığına bin liralık artış teklif etti. Bu teklifi reddeden konfederasyonlar yarın iş bırakma ve miting yapma planlarını duyurmuştu. Bunun üzerine Anıtpark'tan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na yürüyen Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, Bakanlığın zam teklifini protesto etti.

“İnsanca yaşamak istiyoruz”, “Halkız, haklıyız, kazanacağız”, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Çetelere değil, emekçiye bütçe” sloganlarının atıldığı protestoda açıklama yapan Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım, şunları söyledi:

Elimizde ekmekle geldik çünkü biz bu kavgayı ekmeğimiz için veriyoruz, başka hiçbir talebimiz yok. Evimizde her gün tenceremiz kaynasın, çoluğumuz, çocuğumuz aç kalmasın, ülkemizin ürettiği geliri adil ve hakça paylaşım için bu mücadeleyi yapıyoruz. 23 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarını da uyarıyoruz dedik, ‘bu ülkenin zengilinliği varsa bu zenginlik sadece 3-5 milyon azınlığın değil, 85 milyonun hakkıdır’ dedik. Ülkemizde ekonomik kriz var diyor hükümet. Ekonomik krizi biz yaptık demiyor, 'alın terinizden bu krizin zararını alacağız ve faiz lobisine ödeyeceğiz' diyor. Biz faiz lobisine alın terimizden tek bir damla bile yedirmeyeceğiz. Diyorlar ki: TÜİK enflasyonu her ay düşürüyor. 'Peki, neye göre düşürüyor?' diyoruz. İşte açıklamadığı sepet ürünlerinin fiyatlarına göre kendileri kapalı kapılar arkasında ölçüp biçip diyorlar ki enflasyon düşüyor. E o zaman neden kiralar düşmüyor? Neden marketteki fiyatlar düşmüyor? Neden pazardaki sebze meyvenin fiyatı düşmüyor? Neden ulaşım sektöründeki fiyatlar düşmüyor? Sürekli yükseliyor ve bizleri açlığa mahkum ediyor. Biz TÜİK'in sahte enflasyon rakamlarıyla karşımıza gelen Çalışma Bakanı'nın önerdiği zammı da arkasında duran Maliye Bakanı'nın önerdiği zammı da kabul etmiyoruz. TÜİK'in sahte rakamlarıyla bir iki yıl daha asla kendimizi açlığa ve sefalete mahkum ettirmeyeceğiz.

Zannediyorlar ki 5 yıllığına seçildik. Milletimiz devleti bize tapuladı. Biz Türkiye'nin sahibiyiz. Tarlanın da sahibiyiz. Fabrikaların da sahibiyiz. Ne dersek onu yapmak zorundasınız diyorlar. Biz iktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Sizlere sandıkta bu yetkiyi, memurları, emeklileri açlığa mahkum edin diye seçmedik. Sizleri o göreve bizleri daha iyi yaşatacak ekonomik politikalar izleyin diye seçtik. Biz sizin köleniz değiliz.

"O koltukları bir an önce terk etmelisiniz"

Sınavlarda dereceye girip mülakatlarda elediğiniz gençlerin 'yanmamız mı lazım?' haykırışlarını duymuyorsanız siz artık başka bir ülkenin insanısınız. Eğer siz, sınavları kazanıp mülakatla elediğiniz insanların yerine parayla verdiğiniz sahte diplomalarla olanları atıyorsanız siz başka bir ülkede yaşıyorsunuz demektir. Yangın uçağı almak yerine saraya sırasıyla defalarca uçak alanlar o bir türlü sönmeyen orman yangınlarında birazcık işleri Ürekleri sızlamıyorsa, siz artık başka bir dünyadasınız. 70-80 yaşına gelmiş emekliler aç kaldığı için inşaatlarda bekçilik yaparken düşüp ölüyorsa ve siz bundan vicdanınız sızlamıyorsa siz o koltukları bir an önce terk etmelisiniz. Hapishanede her bir terörist idam mahkumunu affetmeyi bilen Sayın Cumhurbaşkanının şu an içeride olan kanser hastası Murat Çalık'ın annesinin feryadını duymamasını bize kim nasıl açıklayabilir başka türlü?  Artık yeni dönemde bırakın ev almayı, kiralık evlerde oturma hakkımızı bile elimizden almak istiyorlar. Ama en kötüsü de nedir biliyor musunuz dostlar? Gelecek daha mı iyi olacak diye geçmişte hayal ederdim. Şu an hem buradakilere hem etrafınızdakilere bir sorun bakalım. Gelecekte iyi olacak umudu ve hayali kimsenin kaldı mı? Hayalimizi ellerimizden çaldılar. Yazıklar olsun.

Şimdi Türkiye'nin yıllık bütçesi bu. Ama memurlara Sayın Maliye Bakanı en son ikinci görüşmede lütfedip bu toplu sözleşme için 36 milyar TL'ye ayırmış. Yani 6.5 milyon memur ve memur emeklisine diyor ki bu dönem biz size 6.5 milyar 36 milyar para vereceğiz. Bunu kime nasıl paylaştırırsanız paylaştırın. Emin olunuz, 85 milyona layık gördükleri ekmeğin parçası bu. Biz bu denklemi kabul etmiyoruz. Bu denklemi bozmak için de birleşik kamu iş Federasyonu, o mücadeleci gücüyle sonuna kadar tüm demokratik hakları kullanarak emin olunuz ki bunu söke söke alacağız.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU