Hakan Fidan'dan YPG-SDG'ye: Oyunbozanlık yapıyorlar, biz enayi değiliz

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Ankara'da Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile ortak basın toplantısı düzenledi

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “YPG yönetim kadrolarının da zaman kazanma, zamana oynama politikasını da bırakması lazım. Yol yakınken Kürt kardeşlerimizi daha fazla riske atmakta, onların geleceklerini rehin almaktan çıkmaları lazım. Bölgede yeni bir dönem var, yeni bir ruh var. Türkiye'de yeni bir ruh var, dönem var, olumlu bir süreç var. Bunlardan olumlu bir şekilde istifade etmek lazım. Kusura bakmayın, kimse enayi değil, biz enayi değiliz. Biz bu süreçlere büyük bir iyi niyetle yaklaşıyoruz diye sizin orada ortaya koyduğunuz küçük kurnazlıkları görmüyor değiliz”  dedi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’ye ziyarette bulunan Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan Şeybani, Savunma Bakanı Murhef Ebu Kasra ve Suriye İstihbarat Başkanı Hüseyin es Seleme ile Bakanlık’ta bir araya geldi. Ardından Fidan, Şeybani ile ikili görüştü. Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Fidan, şunları kaydetti:

Geçen yıl 8 Aralık'ta Suriye'de yeni bir sayfa açıldı. Yıllardır Suriye'de devam eden iç savaş, kaos, gözyaşı nihayet bir günde durdu ve bütün Suriyeliler için, bölge için yeni bir umut kapısı açıldı. 8 Aralık'tan sonra memnuniyetle görüyoruz ki yurt dışında bulunan, sürgünde bulunan, göçte bulunan Suriyeliler belli bir tempoyla vatanlarına dönmeye başladılar. Ülkeye ekonomik yatırım gelmeye başladı. Altyapı, üstyapı, enerji ihaleleri yapılmaya başladı. Yaptırımlar kalkmaya başladı. Suriye'deki yönetim, kardeşlerimiz hem bölgedeki devletlerle hem uluslararası aktörlerle yapıcı pozitif bir ilişki geliştirmeye başladılar. Gerçekten bu hem bölgemizin hem uluslararası güvenliğin aradığı bir denklemdi. Çok şükür bu noktada ciddi adımlar atılmaya başladı, muazzam bir olumlu bir gündemle ilerleyen bir süreci hayata hep beraber geçirdik.

Fakat birden bu süreçten rahatsız olan bölgedeki belli aktörlerin Suriye'deki bu olumlu gelişmeyi olumsuza çevirmek, durdurmak için belli eylemleri hayata geçirdiğini görüyoruz. Lazkiye’de başlayan olaylar, daha sonra Süveyda'daki hareketlilik, YPG'nin bir türlü sisteme entegre olmamadaki oyun bozan rolü gösteriyor ki Suriye'de açılan bu olumlu sayfanın insanların umduğu gibi, istediği gibi gitmesi bir halde zor olacak gözüküyor. Burada bir meydan okuma var, bir zorluk var.

Ama bizlere düşen de bu meydan okumayı, bu zorluğu çok iyi tanımlayıp, doğasını iyi analiz edip, ona göre tedbirler alıp işbirliklerini ortaya koyarak barışçıl, mümkün olduğunca barışçıl bir şekilde bu sorunları çözmeye çalışmak. Bu noktada Suriye'deki değerli kardeşlerimizle hem hayatın normal akışında insanlar için ihtiyacı olan altyapı, enerji, ekonomi, yatırım, ticaret, eğitim, kültür, turizm gibi birçok konuda işbirliği yaparken diğer taraftan da stratejik yüksek politik alanlarında da belli konuları düzenli olarak görüşmek ve hayata geçirmek için çalışmak zorundayız.

“İsrail’e tavsiyemiz, sizin güvenliğiniz komşu ülkelerin zayıflığından geçmiyor”

Özellikle Süveyda olaylarından sonra Amman’da düzenlenen toplantılar serisini biz Türkiye olarak destekledik. Burada Amerika'nın, Ürdün'ün, Suriye'nin ve kabilelerin bir araya gelerek bu sorunu barışçıl bir şekilde çözme arayışını tabii ki son derece olumlu buluyor. Ama burada bu karanlık tablonun şu anda en büyük aktörlerinden biri İsrail olmuş durumda. İsrail'in bölgedeki yayılmacı politikalarının bir ayağını da Suriye oluşturmakta. Özellikle Suriye'de karışıklığın çıkması, zayıf bir ve kaotik bir ortamın olması İsrail'in kendi ulusal güvenlik değerlendirmeleri için bir öncelik parametresi haline gelmiş gözüküyor. Bizim her zaman için buradan İsrail yönetimine, İsrail halkına tavsiyemiz sizin güvenliğiniz komşunuz olan ülkelerin zayıflığından, kaos içerisinde bulunmasından geçmiyor. Ülkelerin tam tersine müreffeh, istikrarlı bir durum içerisinde bulunmasından geçiyor. Bu ülkeleri zayıf, istikrarsız ve işgal altında tutmak için atacağınız her adımın bölgedeki diğer krizlere de tetikleme riski olduğunu ve tetiklediğini de hatırlamaları, bilmeleri gerekiyor. Attıkları adımlar sadece işgal ettikleri ülkeleri etkilemiyor, o ülkelerin sınırlarında bulunan diğer ülkeleri de etkileme riski var. Bütün bunların hesap hesaba katılması gerekiyor. Biz hem Amerika'yla hem Avrupa'daki dostlarımızla hem bölgedeki dostlarımızla bu konuda yakın bir fikir alışverişindeyiz.

“Suriye’nin istikrarını bozucu tavırların müsamaha görmemesi gerek”

Suriye'nin istikrarını, birliğini, bütünlüğünü, Suriye halkının refahını, güvenliğini bozucu tavırlarını müsamaha görmemesi gerekiyor. Yeni kurulan Suriye hükümetinin tabii ki karşılaştığı zorluklar var, baş başa bulunduğu imkansızlıklar var. Ama dışarıdan olumsuz bir müdahale olmadığı sürece bölgesel işbirliğini küresel anlayış diplomasisinin Suriye'deki yaraları hızlıca sarma potansiyeli olduğunu da geçtiğimiz 7 ay içerisinde gördük.

Herkesin bu sürece destek vermesi gerekiyor. Herkesin elini taşın altına koyması kurulması gerekiyor. Dürzilerin hakları korunmalı, kimlikleri, canları, malları korunmalı. Aleviler geçmişte Esad döneminde yapılanların sorumlusu gösterilmemeli, intikam hareketleri içerisinde bulunulmamalı. Kürtlerin kimlikleri, kültürleri aziz kabul edilip onlara yönelik bir sıkıntı olmalı. Yeni Suriye bütün Suriye'yi oluşturan halkların, inanışların kültürlerin muhafaza edildiği, bir arada yaşayabildiği, bütünlük içerisinde, birlik içerisinde bir Suriye olmalı. Biz Türkiye olarak bu yöndeki telkinlerimizi, tavsiyelerimizi ve çalışmalarımızı arkadaşlarımızla beraber yapıyoruz. Memnuniyetle görüyoruz ki kardeşlerimizin de görüşü, duruşu o yönde ama dediğim gibi realitede bir takım sıkıntılar olabiliyor.

“Oyun bozanlar var”

Suriye'deki kardeşlerimizin bu olumlu ve pozitif ajandayla ilerleyebilmeleri için sessiz, müdahale edilmeyen, güvenliklerini tehdit altında olmadığı, karışıklığın olmadığı bir sürece ihtiyacı var. Bizim görevimiz bu süreci Suriye halkına ve Suriye Devleti'ne hep beraber el birliği ile vermek. Ama tekrar ediyorum, bölgedeki her aktör bizim gibi yapıcı bir niyet, yapıcı bir vizyon taşımıyor. Oyun bozanlar var ve bunların başında da İsrail yönetiminin uygulamış olduğu politikalar geliyor. Kardeşlerimiz bu sıkıntılı konuyu da diplomasi yoluyla aşmak için her türlü çabayı gösteriyorlar.

Şeybani: Suriye’de kaos çıkmaması konusunda uyarıyoruz

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise şunları kaydetti:

Bugün yeni sorunlarla karşı karşıyayız. Bunların başında İsrail’in tekrar eden tehditleri geliyor. Suriye’nin egemenliğine göz koydu ve aynı zamanda vatandaşlarımızın güvenliğini tehlikeye sokmaktadır. Bu konuda görüşmeler devam ediyor. İstiyoruz ki bütün bölgede istikrar sağlansın. Doğrudan olan veya olmayan tehditlerle karşı karşıyayız. Mesela Suriye’nin bölünmesi isteniyor. Bu girişimleri bizler mezhepsel ve ideolojik olarak bölmeyi amaçlamaktadır. Bunlara karşı olmalıyız. Her şeye rağmen Suriye bugün dengeli bir şekilde ve pratik bir şekilde çalışmalarını sürdürmektedir. İstikrarın bütün Suriye genelinde ve devlet kurumlarının ayakta durması için çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Suriyelilerin tekrar dönmesi için de zemin hazırlamaya çalışıyoruz. Bugünkü görüşmemizde ikili ve uluslararası konuları ele aldık. Türkiye de aynı şekilde bizim gibi birçok tehditlerle karşı karşıya kalmakta. Siyasi iş birliğini daha da geliştirmenin Suriye’ye olumlu yansımaları olacaktır. Ekonomi çok önemli. Suriye’nin yeniden imarı ve ayağa kalkması önem teşkil etmektedir. Askeri olarak ve emniyet açısından koordinasyon içerisinde olmalıyız. Sınırlarımızı koruma altına almalıyız. Suriye’nin istikrarı, aynı zamanda bölgenin istikrarı demektir. Suriye’de kaos çıkmaması konusunda uyarıyoruz.

“Dürziler Suriye toplumunun bir parçasıdır”

Ortak açıklamanın ardından iki Bakan gazetecilerin sorularını yanıtladı. Şeybani, Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi ve ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack ile yaptığı görüşme hatırlatılarak, Süveyda’da ateşkesin pekiştirilmesi ve Dürzi topluma ve siyasi sürece yönelik öngörüleri sorulması üzerine şu yanıtı verdi:

Süveyda konusunu ele aldık. Süveyda’da olanlar Suriye’de oluyor, bizim halkımıza karşı oluyor. Devletimiz onlardan sorumludur. Suriye’de olup bitenler İsrail tarafından yaratılıyor. Biz istiyoruz ki orada bir barış süreci olsun. Süveyda’nın Suriye taihinde tarihi bir yeri vardır. Bir kez daha söylüyoruz, Dürziler Suriye toplumunun bir parçasıdır ve onları dışlamak gibi bir niyetin olmadığını, bunu İsrail zaten öne sürmektedir, biz Dürzilerin ile her zaman konuşuyoruz ve diyoruz ki, aklın galip olması gerekmektedir.

“İstiyoruz ki, bilgelikle bu işi halledelim”

SDG’nin 8 Ağustos tarihinde Haseke’de düzenlediği toplantıya dair değerlendirmesi ile bu konferansın 10 Mart’ta imzalanan mutabakat ile uyumlu olup olmadığıyla ilgili soru üzerine Şeybani, “10 Mart’ta bir anlaşma yapıldı. O anlaşma gereği, bütün azınlıkların sorumluluğu Suriye Devleti’ndedir, onları koruma altına almaktadır. Burada veya şurada bazı olaylar meydan geliyor ve bunu istismar edenler var. Biz istiyoruz ki, bilgelikle bu işi halledelim. Bilgeliğin galip gelmesi gerekiyor. Suriye halkıyla hükümet arasında bu konular her zaman çözüm yolundadır” yanıtını verdi.

“Artık tolere etmekte zorlandığımız gelişmeleri görmeye başlıyoruz”

Fidan, “SDG’nin silah bırakmayacakları yönünde açıklamaları var. Aynı zamanda 10 Mart mutabakatı henüz uygulanmadı. Terörsüz Türkiye bağlamında, bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz” sorusu üzerine şunları söyledi:

Yeni dönemde YPG-SDG tarafından çok fazla açıklama yapıldığını görüyoruz. Maalesef bu açıklamaların toplamına baktığımız zaman ortaya şöyle bir tablo çıkıyor: Biz 10 Mart mutabakatını bu şekilde algılamıyoruz. Yani Suriye ile yaptığımız anlaşma çok fazla, bu anlaşmada yazan maddeler de bizi bağlar bir nitelik taşımıyor ifadeleri var. İkincisi Türkiye'de yürüyen süreç de bizi hiç ilgilendirmiyor. Peki sizi ne ilgilendiriyor? Yani bölgenin aziz Kürtlerini, Kürt kardeşlerimizi, Suriye’deki Kürt kardeşlerimizi İsrail'in maşası yapmak mı ilgilendiriyor? Ne ilgilendiriyor? Artık bu politikaya son vermeniz lazım. Bölgeden birisi gelecek sizin örgütünüzün devamlılığını sağlayacak ve bu da sadece Kürtlerin aleyhine sonuçlanmakla kalmayıp Suriye'nin tamamına tesir edecek. Böyle bir strateji içinde mi devam etmek istiyorsunuz? Maalesef bu noktada bizim de artık tolere etmekte zorlandığımız gelişmeleri görmeye başlıyoruz. Halihazırda Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan, Avrupa'dan gelen örgüt üyelerinin Suriye'yi terk etmediğini görüyoruz. Örgütün ne 10 Mart'tan sonra ne Türkiye'deki süreçten sonra Suriye'de herhangi bir olumlu manada, güven telkin edici, silahlı hareketteki tehdidin ortadan kaldırdığını ifade eden bir gelişmeyi de görmüyoruz.

Tam tersine bütün süreçleri gerek Şam'daki süreçleri gerek Ankara'daki süreçleri örgütün ömrünü uzatmak ve ortaya çıkacak muhtemel bir krizde faydayı maksimize etmek için bir bekleyiş içerisinde olduğunu görüyoruz. Bunu görmediğimizi zannetmesinler, bunu görüyoruz. Gerçekten hem Şam hem Ankara büyük bir iyi niyet içerisinde, sorunun kimse için bir silahlı tehdidin olmadığı, herkesin hakkının, hukukunun, inancının, kültürünün, kimliğinin korunabildiği bir denklemi aramak için. Ama ‘Ben bunu korumanın tek yolu benim silah ve başkasının üzerinde domine etme ve tehdit oluşturma. Arap topraklarını da işgal ederim, Türkiye'ye karşı operasyon yapan bütün grupları da burada eylemci sol olmak üzere diğer PKK'nın unsurları olmak üzere burada tutmaya devam ederim. Ben böyle olacağım. Bunun için de gerekiyorsa daha önce geçmişte başka ülkelerle işbirliği yapıyordum. Şimdi İsrail'i yardıma çağırırım’ diye bir politika takip etmek iyi bir politika değil. Burada gerçekten barış ve sulh yoluyla, sözle, ifadeyle bir şey yapmaya çalışan bir irade var iki tarafta. Bu tarihi bir iradedir. Bunu kullanmaları lazım.

“Barrack’ın bu noktada olumlu çabaları ve gayretleri var”

Diğer taraftan Amerika'nın yeni yönetiminin özellikle atadığı Özel Temsilcisi, Ankara Büyükelçisi Sayın Tom Barrack’ın bu noktada olumlu çabaları ve gayretleri var. Özellikle YPG'nin, SDG’nin Suriye yönetimi ile sulh içerisinde tehdit olma özelliğini kaybederek bir entegrasyon süreci içerisine girmesi, herkesin hakkının, hukukunun korunduğu bir ortamın ortaya çıkması için orada devam eden bir süreç var. Bu süreci de biz yapıcı bir süreç olarak görüyoruz.

YPG yönetim kadrolarının da zaman kazanma, zamana oynama politikasını da bırakması lazım. Bekledikleri karışıklık çıkmayacak. Çıksa bile onların istediği bir sonuç hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Yol yakınken Kürt kardeşlerimizi daha fazla riske atmakta, onların geleceklerini rehin almaktan çıkmaları lazım. Bölgede yeni bir dönem var, yeni bir ruh var. Türkiye'de yeni bir ruh var, dönem var, olumlu bir süreç var. Bunlardan olumlu bir şekilde istifade etmek lazım. Kusura bakmayın, kimse enayi değil, biz enayi değiliz. Biz bu süreçlere büyük bir iyi niyetle yaklaşıyoruz diye sizin orada ortaya koyduğunuz küçük kurnazlıkları görmüyor değiliz. Ama büyük devlet olmanın, büyük bir amaca hizmet etmenin de bir kuralı var, onu yapıyoruz sadece. Ama sizi tekrar buradan uyarıyorum, davet ediyoruz. Durduğunuz yer halihazırda yer değil, bunu değiştirin artık. Suriye'yi beraber nasıl inşa edeceğinizi düşünün. Önemli olan bu.

“Türkiye'nin güvenlik taleplerinin tatmin edilmediği bir ortamda rahat durma şansımız”

Bizim tek derdimiz Suriye'deki bütün etnisiteler, bütün inanışlar Suriye'nin birliği bütünlüğü içerisinde kimseye tehdit oluşturmadan, hiçbir ülkenin sınırına göz dikmeden, hiçbir ülkeden kendi topraklarında terörist unsur, silahlı unsur bulundurmadan hayatlarına devam etsinler. Türkiye'nin istediği bu. Türkiye bölgede bir işgal ve dominasyon peşinde değil ama Türkiye'nin güvenlik taleplerinin tatmin edilmediği bir ortamda bizim burada rahat durma şansımız da yok. Bunu da açıkça söylüyoruz. Cumhurbaşkanımız da defalarca bunu ifade ettiler. Bizim bir numaralı siyasi refleksimiz her zaman için barış, sulh, iyi niyet, yapıcı bir yaklaşım.

YPG yönetimi, Şam yönetimi ile olumlu bir angajmana girsinler. Suriye'nin geleceğini beraber inşa etmek için ellerinden geleni yapsınlar. Oradaki silahlı unsurlarla dünyadan topladıkları bir ton teröristle Türkiye ve bölge için tehdit olmaktan çıkarsınlar kendilerini bir an önce. Biz bunu istiyoruz.

 

ANKA

 

DAHA FAZLA HABER OKU