Şairin 300. doğum yılı toplantısı nasıl oldu da "askeri-jeopolitik" bir hüviyete büründü?
Türkmen edebiyatının beşiği olan Mahtımkuli'nin 300. doğum yılı toplantısının aslında 22-24 Ekim tarihlerinde Tataristan'ın başkenti Kazan'da yapılması planlanan BRICS Zirvesi'nin son provasının bir parçası olduğu açıktı.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için Mahtımkuli bir bahane; önemli olan, Pakistan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları da dahil olmak üzere Orta Asya ülkelerini yöneten şahısları, BDT'nin Moskova Zirvesi'nden sadece üç gün sonra yeniden bir araya getirme mahareti sergilemesiydi.
Aşkabat'tan yapılan toplantıya "Zamanın ve Uygarlıkların Karşılıklı İlişkileri - Dünyanın ve gelişimin temeli" ismi verilmesi, uygarlık tarihinin en komik şakası olabilirdi: Orta Asya ve özellikle Türkmenistan'da "uygarlıkların karşılıklı ilişkilerini ve dünyanın ve gelişimin temelini" Pakistan, Moğolistan, Orta Asya ülkeleri, Ermenistan devlet başkanlarıyla tartışmak.
İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın ismini toplam listenin dışında tutmamızın nedeni, Vladimir Putin için Aşkabat buluşmasının öneminin Pezeşkiyan ile ikili görüşmesinde olmasıydı.
Moskova'nın iddiasına göre, Rusya ile ilişkileri geliştirme girişiminde bulunmasından dolayı ABD tarafından hapse attırılan eski Başbakan İmran Han'ın fiilen siyasi arenada olmamasına rağmen Kremlin, İslamabad ile ilişkilerini geliştirme hamlelerinden asla vazgeçmiyor.
Asif Ali Zerdari'nin Aşkabata teşrifi de "uygarlıkların karşılıklı ilişkilerinin" masaya yatırılması çerçevesinde olmayıp, Rusya-Pakistan ilişkilerini diri tutma amacı taşıyordu.
Orta Asya bölgesini eskiden olduğu gibi şimdi de kendi kontrolü altında tutması bakımından Kremlin'in hiçbir sıkıntısı olmadığı için Aşkabat toplantısında o ülkelerin bulunması, Moskova için ilkokulda sınıf yoklaması anlamı taşıyordu.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un toplantıda bulunmasını ise Rusya basını, daha iki gün öncesinden BRICS'in Kazan Zirvesi'nde Vladimir Putin ile Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında öngörülen buluşmanın provası olarak değerlendirmişti.
Belki uzun görülebilecek bu girişin amacı, Türkmen edebiyatının beşiği başında durmuş bir şahsiyetin 300. yılı bahane edilerek Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin için önem arz eden İran Cumhurbaşkanı ile bir araya gelmek ve ülkesinin Orta Asya üzerindeki nüfuzuna ilişkin hiçbir tereddüdün olmadığını dünyaya göstermekti.
Şimdi Vladimir Putin'in, Mesud Pezeşkiyan ile hangi amaçla bir an önce buluşmak istediğine kısaca göz atalım.
Mesud Pezeşkiyan ile ilk buluşmasında el sıkışmadan sonra Vladimir Putin'in sarf ettiği sözler bundan ibaret oldu:
Biz uluslararası alanda birlikte çok faal çalışıyoruz ve dünyada cereyan eden gelişmelerle ilgili değerlendirmelerimiz çoğu zaman örtüşüyor.
Mesud Pezeşkiyan'ın verdiği aşağı yukarı aynı içerikli yanıtı, Kommersant'ın 25 seneden bu yana Vladimir Putin'i yazan özel konular muhabiri Andrey Kolesnikov şu şekilde yansıttı:
Bölgedeki durum ağırdır. ABD ve Avrupa buradaki durumun sakinleşmesini istemiyor. Ve İsrail bu bölgede tüm yasakları çiğnemiştir.
Burada Vladimir Putin, kendi basın sözcüsü Dmitri Peskov'u aramak amacıyla tedirginlikle etrafa baktı.
Protokole göre, İran Cumhurbaşkanının sözünü bitirmesi gerekirdi. Ancak Vladimir Putin, muhtemelen devam eden görüşmenin basının tartışma malzemesine çevrilmesini istemiyordu.
İran Cumhurbaşkanı, deneyimsizliğinden dolayı doğrudan şimdi içten bir şeyler söyleyebilirdi. Bay Peskov kendi işini yaptı. Bir sonraki "İsrail" kelimesinde odada basın mensubu kalmamıştı denilebilirdi.
Kolesnikov'un çizdiği bu manzara, Putin-Pezeşkiyan buluşmasının perde arkasında İran ile İsrail arasındaki gerilimin en ciddi şekliyle konuşulduğunu ve Rusya Devlet Başkanının bu konuda dışarıya en ufak bir bilginin sızmasını istemediğini gösteriyor.
Evet, uluslararası ilişkilerinde tarafsız pozisyonu bulunan Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ın, İran'ın 31 Temmuz'da yemin ederek görevine başlamış Mesud Pezeşkiyan ile ilk bir araya gelme yeri olarak seçilmesi Rusya Cumhurbaşkanı bakımından birkaç simgesel öneme sahipti.
Ki bunların başında Rusya ile İran'ın özellikle son bir asırda Hazar Denizi'nde çok yakın işbirliği içinde olmasıdır.
Esad diktatoryasının BM Güvenlik Konseyine başvurusu üzerine 30 Eylül 2015'te Suriye'ye girmesine rağmen Rusya, başta İran olmak üzere Orta Doğu'da kendine yakın bildiği güçlere silah sevkiyatının önemli kısmını Hazar Denizi üzerinden yapmaktadır.
İşte Hazar'a kıyısı bulunan ülkelerin zirve toplantısı da 29 Haziran 2022'de Aşkabatta gerçekleşmiş ve Eylül 2021'de Türkiye Deniz Kuvvetlerine bağlı bazı timlerin Hazar Denizi'nde yaptığı ufak çaplı tatbikata yanıt da 29 Haziran 2022 Aşkabatt Zirvesi'nden çıkmıştı: hiçbir yabancı ülkenin askeri gücünü Hazar Denizi'nde ve kıyılarında görmek istemiyoruz.
NATO üyesi Türkiye'ye karşı alınmış bu kararın muhtemelen yetersiz gözükmesinden dolayı 1 Temmuz 2022'de yine aynı NATO ülkesi Türkiye'nin Azerbaycan'a açılan tek karayolu sınır kapısı (Nahçıvan) kapatılmıştı.
İşte bundan Aşkabatta organize edilmiş 11 Ekim 2024 tarihli toplantının esas amacının şair Mahtımkuli olmasının fazla önemsenmemesi gerekir.
Oradaki ana hedefin Putin-Pezeşkiyan buluşması ve iki ülkenin bundan sonra İsrail'e karşı izleyeceği ortak politikalar olduğunu tahmin etmek yanlış olmayacaktır.
İran'ın İsrail'e fırlattığı 181 adet füzenin hedeflere ne ölçüde isabet ettiği tartışıladursun, Tahran rejiminin kurup büyüttüğü Lübnan Hizbullahı'nın başsız kalması, Irak-Suriye-Lübnan çizgisinde belirlenmiş Direniş Oku'nun geleceğini soru işareti altına almıştır.
Bu eksende direnişi ayakta tutabilecek iki güçten bir tanesi İran Devrim Muhafızları, ikincisi ise Yemen Husileri olup Rusya Cumhurbaşkanının İranlı meslektaşıyla bu konuları masaya yatırmaması, eşyanın tabiatına aykırı olurdu.
Zaten daha geçen 14 Nisan'da İran'ın füze fırlatmasından yirmi beş gün önce, yani BM'nin uyguladığı silah ambargosu kaldırılır-kaldırılmaz, başta dönemin Savunma Bakanı Sergey Şoygu olmak üzere Rusyalı yetkililer Tahran'a koşmuş ve ABD'nin uyarılarına rağmen silah ticareti başlamıştı.
Rusya tarafının diğer bir hedefi, İran'ın güney bölgelerinde aktiviteleri artırmaktı. Ki bunun anlamı Yemen Husileriyle işbirliğini güçlendirmek de olabilirdi.
Husi temsilcilerinin geçtiğimiz Haziran ayında Moskova'yı ziyaret etmesinin sebebi "10 milyon dolarlık konvansiyonel silah alımı" olarak açıklansa da, muhtemelen buna sadece Kadir İnanır...
İşte tüm bunlardan dolayı Türkmen şair Mahtımkuli'nin 300. doğum yıl etkinliğinin "askeri jeopolitik görüşmeler alanı"na dönüştürülmesinin Rusya-İran işbirliği bakımından doğal karşılanması gerekir.
Bu buluşma, iki ülkenin özellikle Ortadoğu'daki işbirliğini geliştirmesi bakımından büyük önem arz etmesinin yanı sıra, 22-24 Ekim tarihlerinde Rusya'ya bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan'da yapılacak BRICS Zirvesi öncesindeki son genel prova niteliğindedir.
Ve BRICS Zirvesi'ni beklemeden şu hususa dikkat çekmenin de sakıncalı olmayacağını düşünüyoruz: Aslında Rusya Devlet Başkanı son iki küsur yıldaki uluslararası toplantıların tamamında ikili ilişkileri geliştirmenin fırsatlarını arıyor.
Onun için Türkiye siyasetinin unutulmaz aktörü Necmettin Erbakan'ın o ünlü sözüyle, Moskova için bu zirve-mirveler "faso-fiso"dur, arkadaş...
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish