"Deprem sonrası 200 milyon tondan fazla yıkıntı atığı birikebilir, doğru toplanmazlarsa sulak alan kalmaz, yeni bir felaket olur"

6 Şubat depremleri büyük yıkıma eden oldu. 10 kent salgın tehlikesinin ardından şimdi bir de yıkıntı atıklarının yaratabileceği tehditle karşı karşıya

Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremleri 10 kentte de büyük yıkıma yol açtı.

7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki sarsıntılar sonrası özellikle Maraş, Hatay, Adıyaman ve Gaziantep gibi kentler savaş alanına döndü.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın ilk hasar tespit verileri sarsıntılardan en çok hasar gören yerlerin Gaziantep'in Nurdağı, Adıyaman Merkez, Hatay'ın Antakya ve Kahramanmaraş'ın Dulkadiroğlu ilçeleri olduğunu ortaya koyuyor.
 

1 (1).jpg
Kaynak: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı


500 atom bombasına eş bir tahribat yarattığı ifade edilen çifte depremler; ölüm, yaralanma, barınma sorunu ve kentlerin yeniden imarı harici bir başka soruyu daha beraberinde getiriyor.

O soru yıkıntı atıklarının ne olacağı ile ilgili.

Enkaz yığınlarının beraberinde getirdiği bu atıkların hem doğaya hem halk sağlığına ciddi zarar verebileceği belirtiliyor.
 

2 (1).jpg
Kaynak: Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı


Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nda daha önce müsteşarlık görevi üstlenen çevre mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, yıkıntı atıklarının göle, gölete, akarsuya dökülemeyeceğinin, yıkıntı atıklarının içermiş olduğu kimyasallardan ötürü toprağa da ciddi şekilde zarar verebileceği kanaatinde.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Temel olarak 13,5 milyon nüfusa sahip afet bölgesinin su kaynaklarının kirlenmesi riski de var.

Prof. Öztürk, "Sel felaketinden ve diğerlerinden çok daha fazla miktarda yıkıntı atığı oluşuyor. Yıkıntı atıkları genel olarak yani binaların işte duvarları, kolonları, kirişlerinden ibaret. Yani doğaya verildiği zaman, toprağa verildiği zaman yani tarım alanlarına verdiği zaman oradaki toprağı kurutup kimyasını bozabilir. Sulak alana verildiği zaman sulak alanın ekolojik dengesini bozar" diyor.

İngiltere'de Syngenta firmasının ARGE departmanında çalışan çevre mühendisi Dr. Çağrı Gökdemir de aynı fikirde: 

Atıklar belli bir süre orada kaldıktan sonra akıntı-sızıntı suyu oluşuyor. Toprağa karışması gibi tehlike var. Çöp ayrıştırırken bile pilleri içinde barındırdığı toksit madde nedeniyle ayrıştırmamız gerekiyor.  Toksik atıklar, normal şartlarda doğal dönüşüm sağlayan bakterileri öldürerek bu ayrıştırma döngüsünü bitiriyor. O yüzden bu söz konusu atıkların -ki; eski inşaat teknolojilerinde asbest sıklıkla kullanılıyor- derhal ayrıştırılması, geçici bir depolama alanına taşınması, doğayla temas etmemesi gerekiyor. Toksit maddeler yakma tesisleri ya da ayrıştırma tesislerinde en son teknoloji ile giderilmesi gereken atıklar. Bunların en başta özel alanlarda depolanmalı ve kesinlikle dışarıyla ilişkisi kesilmeli. Mühendislik uzmanlığına sahip kişilerle birlikte geri dönüşüm süreçlerinden geçirilmeli. Hafriyatın direkt gömülmesi toksik sızıntının yeraltı suyuna karışmasına neden olur."

Yani depremin yarattığı devasa tahribata eğer doğru ve profesyonel yöntemlerle müdahale edilmezse sulak alanların da sulak alan olmaktan çıkma riski çok büyük.

Profesör Öztürk burada atıkların içerdiği kimyasalların yer altı suyuna karışabileceği tespiti yapıyor:

Yakın olan yerlerde de bunu verdiğimiz zaman yağmur suyuyla birlikte süzülür ve yer altı suyuna karışır. Burada uzun ve orta vadede kirliliğe neden olur. Bu sebepten dolayı bunlar doğru toplanmalı, doğru taşınmalı ve kesinlikle bugünlerde acilen belirlenmesi gereken geçici alanlarda depolanmalıdır. Depolama alanlarında depolanmalı diyorum. Aksi durumda çok ciddi riskler oluşturabilir."

"208 milyon tonluk atık söz konusu"

Prof. Dr. Öztürk, İtalya, Meksika ve Japonya'da depremlerin ardından ortaya çıkan yıkıntı atıklarının oranını inceleyip Türkiye'deki felaket ile kıyasladığında bölgenin en az 80 milyon ton en çok 208 milyon tonluk bir atıkla karşı karşıya kalabileceğini söylüyor, "Zemin alanına, binanın yüksekliğine benzeri özelliklerine bağlı olarak bu miktar değişir" diyor.
 


Peki atıklar ne yapılacak? Soru bu.

Profesör Öztürk, Çevre ve Şehir Bakanlığı, Tarım Bakanlığı ve büyükşehir belediyelerinin ivedilikle harekete geçmesi gerektiğini ve geçici depolama alanlarının belirlenmese gerektiğini ifade ediyor:

Atıkların ayrıştırılarak, bazılarının geri kazanılarak, bazılarının ham maddeye dönüştürülerek işlendiği alanlardır bunlar. Günlük kapasiteleri beş yüz ton gün olabilir buraların. Bu atıklar buraya gelecek, ham maddelerine göre sınıflandırılacak. Elbette bunu ehil olan uzman olan insanlar yapacak. Ve böylece bunların bir kısmı ham madde, alternatif ham madde olarak kullanılacak. Aksi durumda yani tekniğine uygun yönetmezseniz felaket olur! Bu atıklar yüzde 99 oranında geri kazanılmak zorunda. Japonya'da yapıldı. Demiri, bakırı, çeliği, asbesti geri kazanacaksınız. Bazılarını ham madde olarak kullanacaksınız. Yol yapı malzemesi olarak. Yol olarak, kaldırım olarak, altyapı malzemesi olarak… Aksi hem doğa hem halk sağlığı için çok zararlı, yeni bir felaket kapıda.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU