Kendisi cam köşkte oturanlar başkasının camına taş atmamalı

Suudi istihbaratının eski bir numarası, Kral Faysal Araştırma ve İslam Çalışmaları Merkezi Başkanı Prens Türki el-Faysal, ABD Başkanı'nın beklenen ziyareti öncesinde iki ülke arasındaki ilişkileri ele aldı

Fotoğraf: Reuters

ABD Başkanı Joe Biden'ın Suudi Arabistan Krallığı'na yapması beklenen ziyareti üzerine Amerikalı yetkililer ve medya kuruluşları arasında süregelen bir dans var.

Öyle görünüyor ki, Başkan'ın uzun süren vicdan muhasebesi sonrası ziyaret gerçekten gerçekleşebilir.

Beyaz Saray sözcülerinin ziyareti ele alışı 1 Haziran'da Başkan'ın Krallık'a yönelik daha önceki meşhur sözlü kınamalarının kısa ve öz tekrarından, 7 Haziran'da iki ülkenin 80 yılı aşan dostane ve karşılıklı fayda sağlayan ilişkilerinin uzun uzadıya anlatılmasına bir evrim geçirdi.

Elbette, önceki başkanların Suudi liderlerle gerçekleştirdiği buluşmalardaki aynı amaç doğrultusunda, Başkan'ın ülkesinin çıkarlarına fayda sağlamaya çalıştığı da eklendi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sözcüler, ilişkiyi kategorize ederken stratejik ortaklar gibi kelimeler kullandı. Bir Suudi olarak, Sayın Biden'ın İran'ın genelde yıkıcı tutumu, terör tehdidi, Yemen'de barışın sağlanması, ortak askeri operasyonlar ve diğer hususları içeren ilişkinin önemini kabul etmesinden memnuniyet duyuyorum.

Ayrıca Başkan'ın Cemal Kaşıkçı cinayetine ve Krallık'ta yaşandığı iddia edilen sözümona insan hakları ihlallerine kamuoyu önünde atıfta bulunmasını da anlıyorum.

Bunları kendisinden bekleyen Demokrat Parti'ye karşı yükümlülükleri var. Muhtemelen, kamuoyuna daha önce yaptığı açıklamalar ve vicdanını haklı çıkarmak için bunu yapması gerektiğine inanıyor.

Böyle yapsın veya yapmasın, liderliğimizin yine de ilişkimizden doğan faydaların oluşturduğu süreklilik arzeden hikayenin Başkan'ı ağırlamayı haklı çıkaracağını değerlendireceğinden eminim.

Medya dansı kendini en iyi Washington Post'ta (WP) gösteriyor. Gazetenin saygıyı en çok hak eden yazarlarından David Ignatius, Başkan Biden'ın Krallık'la barışması için geçer nedenlerden biri olarak realpolitiğe değindiği bir makale kaleme aldı.

 Ne yazık ki Kaşıkçı cinayetine atıfta bulunurken, anlaşılan o ki, Krallığı "akladığı" gerekçesiyle halihazırda kendisini suçladığından emin olduğum WP destekçilerinden korunmak için cinayeti kınadığını yineledi.

Ancak WP'nin editoryal kurulu, Başkan'dan ziyareti iptal etmesini istememekle birlikte, ne yapması ve liderlerimizle dinleyenlere ne söylemesi gerektiği konusunda Başkan'a talimatlar vermeyi tercih etti.
Eğlenceli atıflardan biri de veliaht prensimize yönelikti.

Başkan'ı bize getiren, dibe vuran popülerliğidir. Veliaht prensimizle görüşerek güçlendirmeyi umduğu şey kendi meşruiyetidir.

Öte yandan ben, liderlerimizden ister özel ister halka açık biçimde olsun Başkan'a şunları hatırlatmasını rica ediyorum:

Birincisi, ABD yönetimi çeşitli cezaevlerinde ve kamplarda binden fazla kişiyi terörizm suçlamasıyla habeas corpus (bir yurttaşın hakim karşısına çıkarılmadan uzun süreli alıkonulamayacağını vurgulayan evrensel hukuk ilkesi –ed.n.) ilkesini veya herhangi ABD Anayasası'nın garanti ettiği herhangi bir hakkı kullandırmadan hapsetti. Onlara bu hakları tanımamak için yabancı topraklarda bir esir kampı kuracak kadar ileri gitti.

Kamp önceki yönetim altında kurulmuşsa da Başkan Barack Obama'nın başkan yardımcısı ve mevcut başkan olan Joe Biden, esir kampını kapatmayı taahhüt etmişti. Liderliğimize bu taahhüdüne bağlı kalacağına sözü vermeli.


İkincisi, ABD'deki Haksız Mahkumiyet Merkezi (Wrongful Convictions in the US), Masumiyet Projesi'nin (Innocence Project) de yardımıyla, hata sonucu mahkum edilmiş ve halihazırda hapiste tutulan yaklaşık 20 bin kişi olduğunu tahmin ediyor. 1980'lerden bu yana bunlardan sadece 850'si temize çıkarılarak bırakıldı.

Başkan'ın mahkumları affetme hakkı var. Bu adaletsizliğe son vermek için elinden geleni yapmalı. Bu kadar çok kişinin insan hakkını ihlal edecek kadar bozuk bir yargı sisteminde reform gerçekleştirmek için Kongre'yle birlikte çalışmalı.
 


Son olarak, Reuters'ın 28 Haziran 2021'de yayımladığı makaleye göre ABD Yüksek Mahkemesi, Ebu Gureyb taşeronlarından birinin işkence itirazını reddederek, üç eski Ebu Gureyb tutuklusunun taşerona işkence ettiği için dava açmasına izin verdi.

Bundan sonra ne olduğu hâlâ bilinmiyor. Geri kalan yüzlerce Ebu Gureyb mahkumunun mahkemeye yasal başvuru ve tazminat talebi imkanına kavuşup kavuşmadığı da bilinmiyor. Başkan, senatörlük yıllarında Irak'ın işgalini desteklediği için bunu düzeltmeli.

Bunlar, ABD'de sadece başkanlık eylemi değil, aynı zamanda Kongre ve Senato kararı gerektiren bazı insan hakkı ihlalleri. Parlamentonun her iki kanadının mensupları da Krallık'ı insan hakları konusunda yüksek sesle eleştiriyor.

Kendileri cam köşklerde oturanlar başkasının evine taş atmamalı.

Başkan Biden'ın, Suudi topraklarına nihayet ayak basması halinde, buraya ayak basan önceki ABD başkanlarının hepsine gösterilen saygının aynısını göreceğinden eminim. Öyleyse, Ehlen ve Sehlen (hoş geldiniz) diyoruz Sayın Başkan.

Prens Türki el-Faysal, 1977-2001 yılları arasında Suudi Arabistan'ın başlıca dış istihbarat servisi olan Genel İstihbarat Direktörlüğü'nün başındaydı. 2002'den Temmuz 2005'e kadar Suudi Arabistan'ın Birleşik Krallık nezdindeki büyükelçiliği ve sonrasında da 2007'ye kadar ABD nezdindeki büyükelçiliği görevini yürüttü. Aynı zamanda Kral Faysal Vakfı'nın kurucusu ve mütevellisi, Kral Faysal Araştırma ve İslam Çalışmaları Merkezi'nin de başkanıdır.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.arabnews.com/node/2101121

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

DAHA FAZLA HABER OKU