İstihbarat savaşlarının hem kışkırttığı hem önlediği manevralar

Mayis Alizade Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Reuters

2021 yılı Kasım ayı başlarında ABD ve bazı AB ülkeleri askeri istihbarat örgütleri 2022 yılı Ocak-Şubat aylarında Rusya'nın Ukrayna'ya karşı askeri operasyon düzenleme hazırlığında olduğunu gündeme getirdiler.

Bu iddialara bir süre sessiz kalan Rusya, ocak ayının ikinci yarısından başlayarak 'NATO'nun Doğu'ya taraf genişleme planlarını' gündeme getirerek Batılı ülkeleri 1990'ların başlarında verilen sözleri tutmamakla suçladı.

Rusya'nın 16 Şubat günü düğmeye basacağına dair iddialar yaygınlaşırken ABD Başkanı Joe Biden'ın 15 Şubat'ta yaptığı konuşmada Rus halkına "Biz savaş istemiyoruz" çağrısı yapması durumda herhangi bir değişikliğe neden olmazken, gelişmelerin hangi noktalara evrileceği merak konusu olarak kalmayı sürdürüyor.

Gelişmeler Türkiye'den nasıl görünüyor ve değerlendiriliyor? Independent Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Türkiye Büyük Millet Meclisi Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu sözcüsü, AK Parti Manisa Milletvekili Murat Baybatur, krizin barış yoluyla çözümünde dikkatleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arabuluculuk önerisine yönlendiriyor: 

"NATO'nun Doğu'ya doğru genişlemeyeceğine ilişkin söz verildiğine dair iddiaları sahici görmemek gerektiğine inanıyorum. Zaten gelişmeler değerlendirildiğinde bu iddiaların gerilimi yükseltmek dışında bir işe yaramadığı görünmektedir. Türkiye ile Ukrayna'nın ikili ilişkileri dostluk ve karşılıklı iş birliği çerçevesinde geliştiği gibi Rusya'yla ilişkilerimizin durumu da memnuniyet doğurmaktadır.

Bunun yanı sıra, NATO'nun en etkili ülkelerinden biri konumundaki Türkiye, Rusya-Ukrayna krizinde   arabuluculuk yaparak sorunun barış yoluyla çözümüne en büyük katkı sunabilecek tek ülkedir. Cumhurbaşkanımız bu öneriyi farklı platformlarda dile getirmiştir.

 

Murat Baybatur aa.jpg
Murat Baybatur / Fotoğraf: AA

 

Pekin Olimpiyatlarından sonra Rusya devlet başkanı Putin ile bir araya gelecek, o buluşmadan çok şey beklememiz gerekir. Biliyorsunuz, Türkiye hiçbir Kırım'ın Rusya tarafından ilhakını tanımadı ve Sayın Cumhurbaşkanımız bunu defalarca Sayın Putin'e söylediğini ifade etti. Sayın Cumhurbaşkanımız dünyadaki lider meslektaşlarına her şeyi doğrudan yüzüne söyleyen bir siyasetçidir. Onun için Pekin Olimpiyatlarından sonraki Erdoğan-Putin buluşmasında Türkiye'nin arabuluculuğu için çok önemli adımların atılacağına inanıyorum.

Türkiye bölgedeki hiçbir ülke halkının sıkıntılar, mahrumiyetler yaşamasını asla istememektedir. Özellikle Karadeniz'e kıyı ülkelerin durumuna önem vermekteyiz. Ukrayna'yla ikili ilişkilerimizi geliştirirken Cumhurbaşkanımız Erdoğan, Rusya nezdindeki liderlik itibarını da kullanarak krizin barış yoluyla çözülmesinde çok önemli rol üstlenecektir. Diplomasi kapılarının hep açık tutulacağı bir ortamda Cumhurbaşkanımız Erdoğan güçlü liderlik vasıflarını yeniden sergileyecektir."


Independent Türkçe'nin sorularını Washington'dan yanıtlayan Rusya, Ukrayna ve Kafkasya uzmanı Alex Raufoglu gelişmelerin en son aşamasına ilişkin görüşlerini okurlarımızla şu sözlerle paylaşırken, Başkan Biden'ın müracaatının satır aralarındaki 'özgürlük, hürriyet' vurgularına dikkati çekiyor:

"Devlet Başkanı Biden'ın birkaç saat önceki konuşması iyimserlik havası aşılamadı. Bu konuşmayı saldırıya geçmesi için Washington'un, Moskova'ya fırsat vermeme niyetinin dışavurumuydu. Ukrayna'dan veya NATO'dan gelecek bir saldırı bahanesine sığınarak ABD, Rusya'nın savaşa başlamasını istememektedir. Onun için tüm açıklamaların tonu ve niteliği bu şekildedir, Rusya'nın yığınak yapmasına ilişkin gelişmelere de diplomasi yoluyla yanıt verilmesi yeğlenmektedir.

Putin'in, Donbass'ta savaş istememesini beyan etmesine rağmen daha sonraki gelişmeler bunu teyit etmediği için ABD nezdinde itimat kazanamıyor. Çünkü Putin'in Donbass'taki gelişmeleri 'soykırım' olarak nitelendirmesini ABD'li kaynaklar 'saldırı için bir bahane' olarak değerlendirmektedirler. Bu, Washington için çok önemli bir sinyal oldu.

Devlet Başkanı Biden'ın konuşmasına gelince: gün içinde Sayın Biden'ın Fransa Cumhurbaşkanıyla teması olduğu gibi, Dışişleri Bakanı da bu alandaki faaliyetlerini sürdürmüştü zaman Biden neden böyle bir konuşma yapma ihtiyacı hissetti? Bu soru burada herkesi düşündürüyor.

Cevabı ise bundan ibarettir: Sayın Biden hem Amerika halkını hem Rus halkını ve hem de bölge halklarını hesaba katarak onlara hitap etti ve Putin'i de aşarak Rus halkına 'Biz sizinle düşman değiliz' dedi.

ABD halkı da Rusya'nın Ukrayna'ya saldırması gibi bir sürprizi görmek istemiyor. Çünkü 2014 yılında Biden'ın da bulunduğu yönetimde Rusya'nın Kırım'ı işgali sürpriz gibi karşılanmıştı. ABD bu kez bir taktik değişikliği yaparak Rusya'dan öne geçmek ve Rusya'nın tüm gerekçelerini alaşağı etmek istiyor.

Bu konuşmasıyla Biden saldırması için Rusya'ya bahane yeri koymamaya çalıştı. Biden'ın konuşması Vladimir Putin'in Almanya Başbakanıyla görüşmesinden birkaç saat sonra gerçekleştirdi. Beyaz Saray'dan bana söylenene göre Putin'in konuşmalarında bir tarz değişikliğin gitmesi beklentisiydi ancak bu olmayınca Sayın Biden konuşmasını yaptı."

 

Alex Raufoglu.jpg
Alex Raufoglu / Fotoğraf: Twitter

 

"Hâlihazırda ABD'nin ana amacı Devlet başkanı Putin'in söylem değişiklerinin yanı sıra eylem değişikliklerine yönelmesidir. ABD bunun bir Ukrayna savaşı olmayıp, özgürlük, istikrar, hürriyet mücadelesi olduğunu düşünmektedir.

Günün birinci yarısında Washington'da Rusya'dan gelecek iyimser haberler beklendiği halde ikinci yarısında o haberler gelmeyince kötümserlik hakim oldu. Her şeye rağmen ABD'nin sonuna kadar diplomasi kanallarını açık tutacağını düşünüyorum.

Bana göre ABD yönetimi bu süreçte Rusya'yı saldırıdan caydırmak için ilginç bir taktik uygulayarak askeri istihbarat bilgilerini paylaşıyordu. ABD üst düzey yetkilisi krizin tırmandığı gece yarısı biz gazetecilere yaptığı açıklamada Rusya'nın yalan konuştuğuna vurgu yaparak değil çekilmek 7 bin Rus askerinin daha sınır bölgesine getirildiğini ve hâlihazırken durumda sınır bölgesinde 170 bin Rus askerinin olduğunu belirtti.

ABD'nin bu taktiği 16 Şubat tarihinde Rusya'nın savaş hazırlığını engelledi. Bilgilerin açıklanması savaşın başlamasını önleyen ana etken olmuştur. Burada zamanın önemi büyüktür ve zaman kazanmak Ukrayna için iyi olmuştur."


Kriz derinleşirken durumu yerinden izleyen Ukraynalı araştırmacı-yazar Anwar Derkach da halihazırda ülkesi için en rahatsız edici sorunun; Rusya silahlı kuvvetlerine mensup askeri birliklerin yığınak yaptığı yerlerden geri çekilmesi olduğunu ifade ediyor.

Independent Türkçe'nin sorularını Ukrayna başkentinden yanıtlayan Derkach, şu hususlara dikkati çekiyor:

"Bugün Ukrayna'da gündemin ana maddesini Rusya silahlı kuvvetlerinin işgal altındaki bölgelerden, özellikle Kırım'dan doğrudan askeri müdahalede   bulunma ihtimalidir. Rusya'nın, bunun gerçekleşmeyeceğini açıklamasına rağmen Ukrayna'nın ellerinde özellikle uzaydan sıkı istihbarat yapmak için son model teknoloji malzemeleri bulunan Batılı destekçileri Rus askeri birliklerinin geri çekilmesine ilişkin açıklamaları yalanlamaktadırlar.

Bunu 'Kasırga' kod adlı askeri talimleri yerinde izleyen Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski de onaylamaktadır. Sayın Zelenski, Rus askeri birliklerinin geri çekilmesine ilişkin hiçbir emarenin bulunmadığını ve bununla ilgili konuşmanın çok erken olduğunu ifade etmiştir. Çünkü konuşmalar emele geçilmesi yönünde bu alanda hiçbir şey yapılmamaktadır.

Gözlemci ve yorumcuların Ukrayna sınırları yakınlarındaki Rusya askeri kuvvet sayısının 120-145 arasında olduğunu belirtmelerine rağmen bu rakamların net ifade edilememesine rağmen her halükarda bu rakam 100 binin üzerindedir."

Anwar Derkach.jpg
Anwar Derkach

 

"Rusya tarafından desteklenen ayrılıkçı Lugansk ve Donetsk bölgelerinin tanınması konusu da Rusya'nın gündeminde olup devlet başkanı Putin'in, Duma'dan gelmiş bu öneriyi desteklememesin rağmen böyle bir tehdit de gündemde kalmaktadır.

Aslında bu durum Ukrayna'ya 'Minsk Anlaşması'ndan çıkma fırsatını tanıyabilir. Zira Ukrayna'nın Lugansk ve Donetsk bölgelerinin Rusya tarafından tanınması durumunda Minsk Anlaşması içi boş bir belgeden ibaret olacaktır. Bu durum Ukrayna'nın el-kolunu bağlayabilir. Çıkarları ters düşmesinden dolayı Ukrayna'nın, 'Minsk Anlaşması'ndan ayrılması konusu da gündemde tutulmaktadır.

Bu anlaşmaların doğrudan saldırılar sırasında Rusya'nın baskısı altında yapıldığını da unutmamamız gerekir. Kamuoyu araştırmalarının çoğunda da Ukrayna'nın, 'Minsk Anlaşması'ndan çıkması gerektiği ifade edilmektedir. 16 Şubat tarihinde gerçekleşeceği iddia edilen Rusya askeri müdahalesinin gerçekleşmemesine rağmen durum gerilimli olarak kalmakla birlikte Ukrayna silahlı kuvvetlerinin tatbikatları sürmektedir.

Bu tatbikatların Ukrayna açısından en önemli yanı son haftalarda Ukrayna ordusuna Batı'dan gönderilmiş son model silahları tanıma ve deneme fırsatı sunmasıdır. Burada özellikle İngiltere'nin vermiş olduğu tanksavarlara dikkati çekmek isterim."


Gelişmelere bakıldığında Batılı istihbarat örgütlerinin daha geçtiğimiz kasım ayı başlarında ortaya attığı iddianın belirli anlamlarda gerçeğe çok yakın olduğunun ortaya çıktığı görünmektedir.

Rusya-Ukrayna savaşına adeta ramak kalmışken "Kimin iddiası haklı, kimin iddiası haksız?" gibi sorular üzerinde kafa yormalar durumu daha ilginç kılmaktadır.

Söz düellolarına ve geliştirilmeye çalışılan taktiklere bakıldığında bizzat Cumhurbaşkanı tarafından 'arabuluculuk' önerisi yapmış Türkiye'nin en rahat ve avantajlı konumda olduğu söylenebilir.

Bu önerisini taraflara kabul ettirmesi durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Nobel Barış Ödülü adaylığı kesindir.

Ve gelişmeleri izleyince 10 Kasım 2020 gecesi Rus ordusunun 'Barış Gücü' adı altında elini-kolunu sallayarak gidip Azerbaycan topraklarına girmesini insanın aklı asla almıyor...

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU