İstifa etmek her zaman zor alınan bir karardır. Çalışanların kurumdan, yöneticisinden daha sık şikâyet etmesi, şikâyet ettiği konularda iyileşme görmemesi, işin rutin hâle gelmesi, işe duyduğu heyecanı kaybetmesi, kendini işe verememesi, aidiyet duygusunu yitirmesi, baskı altında hissetmesi, gelişim ve terfi imkânı bulamaması, mobbinge maruz kalması, ağır mesai şartlarına katlanamaması, daha depresif ve mutsuz olması istifa öncesi görünen durumlardır.
Çalışanlar başka bir işle koşullarını değiştirmek istese de genelde harekete geçememekte, mevcut işinde kalmaya devam etmektedir.
Yeni bir iş arayışı içinde olsalar da iş görüşmelerine katılım sağlasalar da gerek kıdem haklarını kaybetmemek gerek risk alıp mevcut düzenlerini bozmamak için değişiklik yapmakta çekimser kalmaktadır.
Uzun yıllar aynı kurumda çalışanlar için istifa kararı almak daha zor olmaktadır.
Peki istifa etmek mi daha zordur, iyileşmeyen koşullar altında çalışmaya devam etmek mi?
İstifa doğru zamanda, uygun koşullar oluşturularak ve planlanarak yapıldığında kariyer yönünde olumlu bir adıma dönüşebilmektedir.
Önemli olan bireyin kariyer yol haritasında neyi hedeflediği ve bu yola hangi basamaklarla çıkacağını planlayabilmesidir.
Düzelmeyecek sorunları önden görüp, çözümünü üretebilmesidir. Çalışanların mevcut konumlarından memnun kalmaması daha iyi koşullarda bir iş araması olağandır.
Önemli olan değişime hazırlıklı olmaktır. Riskleri yönetebilecek soğukkanlılığı ve cesareti gösterebilmektir.
Değişim herkes için zordur ve zaman sınırlı bir emtiadır. Kariyer yol haritasında yılları doğru planlamak gerekmektedir.
Bireyin peşinden gitmek istediği hayatı takip etmesi tercihlerine bağlıdır. Heyecan duyulmayan, sevilmeyen bir işe gitmek bu nedenle fiziksel ve ruhsal sağlığını kaybetmek için beklemek doğru değildir.
Stres, çalışma arkadaşları, eşler, çocuklar, aile ve dostlarla olan ilişkileri de olumsuz etkilemektedir.
İşte verimliliğin azalması ise ne bireye ne de şirkete hizmet etmektedir. Tüm bunlara ilave olarak düşük maaş, kariyer gelişimine katkı sağlayacak beceri, bilgi ve eğitimden yoksun kalmak, mesleki gelişim gösterememek çalışanlara huzursuzluk hissi vermektedir.
Bir iş çalışana sadece maaş vermemeli yaklaşımı içinde olan çalışanlar; yeni projeler üzerinde çalışarak yeni beceriler, uzmanlık veya sertifikalar kazanmak, kendilerine daha fazla yatırım yapmak, eğitimler, kurslar ya da konferanslara katılarak mesleki gelişim sağlamak, daha deneyimli kişilerden mentorluk almak istemektedir.
Beklentileri karşılanmayan, terfi alamayan, potansiyellerinin performansa dönüşmesine izin verilmeyen çalışanlar bu faktörleri değiştirmek için önce kurum içinde gerekli görüşmeleri yapar, çözüm bulamadıklarında da istifa etmeye yakın dururlar.
Sadakat, bir kurumda kalmaya veya ayrılmaya karar vermede bir etken olmamalıdır
Mevcut işinden olabildiğince fazla şey aldığını düşünen, işine derin bir bağlılık hissi duyan, kurumdan, patronundan ve meslektaşlarından kariyerine yardımcı olacak çok şey öğrendiğini düşünen çalışanlarda kuruma duyulan sadakat duygusunu yenerek istifa kararı almak zorlaşmaktadır.
Sadakat, bir kurumda kalmaya veya ayrılmaya karar vermede bir etken olmamalıdır.
Her işin hatta en iyi olanların dahi bir son kullanma tarihi vardır. Çalışanlar için alanlarını büyüttüklerinde veya yeni bir vizyona sahip olduklarında görev süresinin dolduğunu söylemek mümkün olsa da çalışanlar kendilerini yeni bir pozisyonda hayal etmenin önüne birtakım engeller koymaktadır.
Bu engeller şunlardır:
Korku: Korku, yeni işte neyle karşılaşacağını bilememekten ileri gelse de tam olarak neden korkulduğu belirlenmeli, adı konulmalıdır.
Neden para mı? Zorlu iş piyasası mı?
Korkunun adını koymak uyarıcı olacaktır ve risklerin üstesinden gelmenin yollarını bulmayı sağlayacaktır.
Konfor alanı dışına çıkamamak: Çalışanların bildikleri ortamlar, iş hayatında sağlanan istikrar her zaman daha güvenilir ve daha konforludur. Değişim tereddüt ettirmektedir.
Yeni işte beklentileri karşılayamamak: Yeni işin mevcut işten daha iyi olmayacağı endişesini yaşamak, benzer sorunları yeni işte de yaşamaktan emin olamamaktır.
Yeni işin mevcut işte asgaride aynı koşulları sağlayacağından emin olamamak: Mevcut işin sağladığı sosyal hakları kaybetmeyi istememektir.
Yeni çalışma ortamındaki kişilerle uyum endişesi yaşamaktır.
Çalışanların sevmediği, kendini ait hissetmediği işlerde kalmasının, mutsuz olmasının önündeki engellerden biri de gelirini kaybetmektir.
İstifanın ardından kısa sürede iş bulamamak ödeme düzenini aksatmakta, uzun süreli, boşluk suçluluk duygusunu tetiklemektedir.
Gerçek şu ki, olumsuz bir zihinsel tutumun ciddi sonuçları vardır. İstifa etmek, iş dünyasının doğal bir parçasıdır. Bir geri adım değildir.
Doğru bir işte olduğundan emin olmayan çalışanların yapması gerekenler; sahip oldukları yeteneklerin envanterini çıkarmak, güçlü ve zayıf yönler üzerinden kendini değerlendirmek ve istedikleri iş için eksik gördükleri becerilerini geliştirmektir.
Tutkularını keşfetmek ve ne kadar kararlı olduklarını test etmektir. Bir adım atmadan önce hayatta ne yapmak istediklerine, kendilerini beş yıl sonra nerede hayal ettiklerine cevap vermektir.
Net hedefler belirlemek, ne istediğini resmetmektir. Hedeflerin gerçekleşeceğine inanmaktır.
Sadece bir değişiklik yapmış olmak için iş değiştirmek aynı noktada kalmayı sağlamaktadır.
Sıradanlıktan uzaklaşmak ve konfor bölgesinin dışına çıkmak kişisel ve profesyonel ilerleme için gereklidir.
İstifa etmek bu açıdan daha kolay görünse de; istifa etmeyip kurumda kalmaya karar verenlerin de şikâyet etmeyi bırakması ve işin gerektiği gibi davranması önerilmektedir.
Son yıllarda bir işte uzmanlık kazanmadan istifa edenlerin sayısında artış görülmektedir
Ayrıca istifa etmeyi alışkanlık hâline getirmek, sık aralıklarla iş değiştirmek uygun değildir.
İşverenler iş değişiklikleri arasındaki süreye dikkat etmektedir. İstifa etmek iyi planlanmadığı takdirde suçluluk yolculuğuna dönüşmektedir.
İstifa etmek her zaman çözüm getirmediği gibi istifa etmeden iyileştirilmesi mümkün sorunların üzerine gidilmelidir.
Son yıllarda bir işte uzmanlık kazanmadan istifa edenlerin sayısında artış görülmektedir.
Her geçen gün daha fazla insan işlerinin değerini, hayat dengesini ve işin aslında onları istediği şekilde sunup sunmadığını sorgulamaktadır.
Sadece genç nesil değil eski nesil de geleneksel iş tarzını ve hayatlarındaki yerini sorgulamaya başlamıştır.
Bireyin hangi alanda gelişmek istediğine, neyi başarılabileceğine ve önceliklerinin neler olduğuna ilişkin öz farkındalık içinde kendini tarafsız değerlendirerek kariyerini planlaması gerekmektedir.
Kendinin farkına vararak anlamaya başlamayan kişiler, geleceğe yönelik olarak kişisel kariyer yolunu çizmekte başarısız olmaktadır.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish