Asistan hekimler yaşadıkları mağduriyetleri anlattı ve çözüm önerileri sundu

Türkiye'de hekimlerin zorlu çalışma koşullarını asistan hekimler ve uzmanlık dernekleri, yurt dışındaki kurallarla karşılaştırarak Independent Türkçe'ye anlattı

Fotoğraf: Twitter - @ttborgtr

36 saatlik nöbetin ardından hastaneden ayrılan Ankara Şehir Hastanesi Kadın Doğum Kliniği Asistanı Dr. Rümeysa Berin Şen'in, Gölbaşı'nda sağ şeritte park halinde bekleyen bir kamyona arkadan çarpması sonucu hayatını kaybetti. 

Meslektaşları Şen'in uzun nöbet nedeniyle direksiyon başında uyumuş olabileceğini belirtiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Meslek odaları, sendikalar ve doktorlar sosyal medyada uzun nöbet sürelerine ve çalışma koşullarına tepkilerini dile getiriyor. 

Ankara Şehir Hastanesi Başhekimliği olay sonrası yayımladığı basın açıklamasında "Çalışma arkadaşımızın vefatı sonrası, sosyal medyada 36 saat nöbetten dolayı olayın meydana geldiğine ilişkin iddialar üzüntümüzü daha da artırmaktadır.  Dr. Rümeysa Berin Şen, cuma gecesi normal nöbetini tutmuş ve cumartesi sabah nöbet bitiminde hastaneden ayrılıp evine giderken bu acı olay meydana gelmiştir" ifadeleri kullanıldı.   

36 saat çalışmanın mevzuata aykırı olduğuna dair hekimlerin görüşleri sosyal medyada geniş yankı uyandırdı:  
 

 

 
Independent Türkçe için, Türkiye'de hekimlerin zorlu çalışma koşullarını asistan hekimler, uzmanlık dernekleri ve yurt dışındaki kurallarla karşılaştırarak ele aldık. 


"Asistanların öğrenci oldukları netleştirilmeli"

Türk Tabipler Birliği Merkez Denetleme Kurulu üyesi ve Şanlıurfa Tabip Odası Asistan Hekim Komisyonu Üyesi olan Dr. Fırat Erkmen, "Genel Cerrahi asistanlığını yeni bitirdim şu an atama bekliyorum. Asistan hekimlerin, uzmanlık eğitim öğrencisi oldukları altını çizerek vurguluyorum, öğrenci oldukları netleştirilmeli. Bölümün sekreteri mi eksik sekreter işleri yapıyoruz, personel mi eksik sedyeyle hastayı biz ameliyathaneye çıkarıyoruz. Hemşire mi eksik, kanları asistan alacak. Hasta bakıcı mı eksik, asistan hastanın koluna girip yürütsün" diyor. 


"Bütün kurumlarda bizlerin 36 saat çalıştığı resmi belgelidir zaten"

Bağımsız bir denetleme sisteminin olması gerektiğini söyleyen Erkmen, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) denilen denetleme kurulundakilere, şikayet edilen bölümün hocaları muhakkak arkadaşı oluyor. Böyle bir durumda sonuç almak imkansız oluyor. Çalışma saatleri için zaten yasalar var aslında, ama bunu denetleyen bir mekanizma yok. Bütün kurumlarda bizlerin 36 saat çalıştığı resmi belgelidir zaten.

Mevcut haliyle bu sistemi mecbur istemek zorunda kalan arkadaşlarımız var. Eğer 24 saat nöbet tutarsanız sonrasında devam ederseniz ek mesai olarak 16 saat alıyorsunuz, eğer nöbet çıkışı izini kullanırsanız 8 saat ek mesai alıyorsunuz. Çünkü nöbet ertesi izinde idari izinli değil yapmanız gereken mesaiyi yapmamış sayılıyorsunuz. Bu da asistanların en büyük gelir kaynağı olan nöbet ücreti payında ciddi bir düşüşe neden oluyor.

 

Dr. Fırat Erkmen.jpg
Dr. Fırat Erkmen

 

"Kıdemli asistan mobbingi, eğitici sıfatında olan hocaların işlerini yapmamalarından kaynaklanıyor"

Eğitim konusunun Türkiye'de standardı olmayan bir konu olduğunu vurgulayan Erkmen, "Genel cerrahi asistanı olarak 10'a yakın diğer bölümlerden almamız gereken genelde 1 aylık eğitim müfredatı mevcut. Çoğu üniversitede asistan azlığından genelde kağıt üzeri imzalarla bu rotasyonlar tamamlanıyor. Eğitimin TUKMOS ve derneklerle standardize edilmeye çalışıldı bir dönem, ama kağıt üzerinde kaldı. Ayrıca cerrahi özelinde kıdemli asistan mobbingi mevcut. Çömez asistan, doktor odasına giremez. Kıdemlinin öğrettiği bilgi, cerrahi teknik lütuf gibi lanse edilir. Kıdemli kimin ameliyata gireceğine, kimin poliklinik bakacağına karar verir. Bunun nedeni de eğitici sıfatında olan hocaların işlerini yapmamaları. Kıdemli asistan olayı, eğitim tecrübesi olarak olmalı ve bunu sağlayacak da eğitici sıfatındaki hocalarımızdır" şeklinde konuşuyor.

 


"Kliniklerde uzman ya da hocalar adına açılmış poliklinik hizmetleri asistan hekimlerin üzerinden alınabilir"

Özellikle cerrahi branşlarda yoğun geçen 36 saatlik nöbetin, ortalama 20 saatinde sürekli ayakta ve ameliyatta olabildiğini belirten bir kalp ve damar cerrahisi asistanı, kalan saatlerde de asistan hekimlerin hasta takibi, poliklinik hizmetleri ve acil konsültasyonlarına bakmak durumunda kaldıklarını anlatıyor:

Bu durumun çözümü her şeyden önce ilgili kliniklerin hocalarının yaklaşımlarıyla alakalı. Bunun faydalı olduğunu düşünmeyen ve bu konuda adım atmak isteyen kliniklerde uzman ya da hocalar adına açılmış poliklinik hizmetleri asistan hekimlerin üzerinden alınabilir. Bu durumda asistan hekim ihtiyacı da azalır.

Bunun dışında nöbet ertesi izin gibi temel bir hakkın kullandırılması yapılabilir. Asistan hekimlerin temel olarak uzmanlık eğitimleri süresinde yapması gereken aslında meslek öğrenmek ve tecrübe kazanmak, akademik yayınlar içerisinde bulunmak olmalı.

Nöbet ertesi izninde daha çok akademik çalışmaya yönelerek kendine bu konuda yatırım yapabilir. Çünkü uykusuz olarak girilen ameliyatta bir şey öğrenmek mümkün değil. Yine uykusuz olarak yapılan poliklinik hizmetinde hastaya güleryüz göstermek ya da pozitif bir enerji yaymak mümkün değil.

 


"Nöbet sistemini destekleyenler bu sistemin eski mağdurları"

Ortopedi ve travmatoloji asistanı, "Bazı cerrahi branşlarda cuma, cumartesi ve pazar blok nöbet tutulur. Bu durumda cuma başlanan mesai pazartesi akşam biter. Benim kliniğimde ise fıçı nöbet ismi verilen bir nöbet türü vardı. En yeni asistanlar cuma günü nöbete girer ve bir sonraki hafta cuma çıkardı. İnanılmaz geliyor değil mi? Ben de bu nöbeti tuttum" diyor ve yaşadıklarını şu sözlerle anlatıyor:

Nöbet çıkışıma annem babam gelir beni götürürlerdi eve. Yemek yemeden, duş almadan uyurdum. Bu nöbet sistemi buna karşı çıkan hocalarımıza rağmen kaldırıldı. Karşı çıkmalarından sebep ise şu idi: Hocalar bir hafta boyunca yatan hastaları için tek bir kişi ile muhatap olmak istiyorlardı. Her akşam değişen bir nöbetçi ile görüşmek istemiyorlardı. Yani bu sistemi esasen hocalarımız destekliyor. Bu şekilde çalışmanın öğrenmenin bir parçası olduğunu savunuyorlar.


"Kıdem kazandıkça eski mağdurlar yeni zalimler oluyor"

"Böyle bir çalışma düzeninde değil bir şeyler öğrenmek, insani ihtiyaçlarımızı gidermek bile çoğu zaman mümkün olmuyor" diyen Asistan Hekim, "Hocalardan sonra uzmanlar ve kıdemli asistanlar da bu sistemi genellikle destekliyor. Çünkü iş yükünün eşitsiz ve orantısız dağılımı sistem içinde yükselmeyi başarmış olanların işine geliyor. Ve daha acısı, bu sistemi destekleyenler bu sistemin eski mağdurları. Kıdem kazandıkça eski mağdurlar yeni zalimler oluyor" diye vurguluyor.
 


"Kıdemli daima haklıdır; kıdemsiz cezalandırılmışsa 'itaatsizlik' göstererek bunu hak etmiştir"

İtiraz eden, sesini çıkarana istifa baskısı olduğunu söyleyen Asistan Hekim, şunları söylüyor:

Daha fazla nöbet cezası, ameliyathaneden men uygulanıyor. Bir cerrah için eğitimin en önemli kısmı ameliyathanede gerçekleşiyor. Sisteme baş kaldıran 'kara koyunlar' ise, ameliyathaneye alınmayarak, ameliyat öğretilmeyerek cezalandırılıyor.

Bu cezayı verenin bir hoca olması şart değil. Altı ay önce başlamış olan ve altı ay fazla kıdemi olan biri bile bir altındakine bunu yapabilir. Çünkü hiyerarşi içinde hiçbir yetkili, kıdemsizin tarafını tutmaz. Durum ne olursa olsun kıdemli daima haklıdır, kıdemsiz bu şekilde cezalandırılmışsa 'itaatsizlik' göstererek bunu hak etmiştir. Bu sorgulanamaz.

Eğitim almaya geldiğimiz bir yerde eğitimimizin kalitesi bizden altı ay önce başlamış bir meslektaşımızın inisiyatifinde olabiliyor. Bunu regüle eden ve adaleti sağlayan düzenleyici bir mekanizma yok. İşte insanlarımızın canını ve sevdiklerinin canını emanet ettiği hekimler böyle bir eğitim sistemi içinde yetiştiriliyor.  

'Asistanlık' adı altında en ziyade tıbbi sekreterlik işleri veya hocaların özel işleri yani ayak işleri yaptırıldığını öne süren Asistan Hekim, "Genel prensip en az adamla en çok işi yapabilmek. Çünkü bir kliniğe aylık düşen döner sermaye o klinikteki hocalar, uzmanlar ve asistanlar arasında paylaştırılır" diyor ve sözlerine şunları ekliyor:

Daha çok asistan sayısı ile çözülebilecek nöbet sayıları, genellikle hocaların pastadan daha az pay almama istekleri nedeniyle açılacak kadroların sayısının düşürülmesi ya da gelen asistanların bir kısmının 'daha kıdemli asistanlarla' bezdirilip istifaya zorlanmasıyla çözümden uzaklaştırılıyor.

Nöbet sayılarının ve bir klinikteki asistan doktor ihtiyacının belirlenmesinin çok sıkı bir şekilde denetlenmesi, asistan doktorlardan sistem ve sistemi işletenler ile ilgili olarak düzenli geri bildirim alınması, adaletsiz bir durumda hakkını arayacak olan kişinin 'bu eğitimime yansır mı' kaygısından azade şekilde idari ve hukuki yollara başvurmasının önünün açılması.


"Ülkemizde asistan doktorlar kadar ağır çalışma şartlarına maruz kalan başka bir meslek grubu olduğunu düşünmüyorum"

"Çalışma şartlarımız oldukça zor. Özellikle de nöbet ertesi mesaiye devam etme zihinsel olarak oldukça yoruyor. Haftalık çalışma saatimiz 80 saati bile geçebiliyor" diyen Dahiliye Asistanı, yaşadığı durumu şöyle anlatıyor:

Yeni uygulama ile poliklinikte randevu sayısı artırıldı, günlük 50 hasta randevulu olarak başvuruyor. Bunların haricinde hastane içerisinden operasyon planı olan, acil servisten yönlendirilen hastalar gibi ayaktan hasta da başvuruyor, çoğu da geri çevrilemiyor. Yani günlük ortalama bakılan hasta sayısı 70 civarında oluyor.

Bazı polikliniklerimizde günlük yüz hastadan fazla bakıldığını biliyorum. Gün içerisinde 70 hastanın şikayetini dinleyip, muayenesini yapıp tedavisini planlayıp mesai bitiminde yoğun bakımda nöbet tuttuğunuzu, ertesi sabah tekrar bir o kadar kişinin şikayetlerine çözüm aradığınızı düşünün. Çoğu zaman nöbetlerimizi uykusuz geçiriyoruz.


Asistanlığının ilk yıllarında, özellikle çalışma şartlarında düzenleme yapılması için CİMER'e başvuru yaptığını ifade eden Dahiliye Asistanı, "Türkiye genelinde asistan hekimlerin çalışma saatlerinde düzenleme yapılmasını istemekti amacım. Usulsüz başvuru ve şikayet olarak algılandı ve klinik hocaları tarafından bir dönem istenmeyen kişi ilan edildim. Ülkemizde asistan doktorlar kadar ağır çalışma şartlarına maruz kalan başka bir meslek grubu olduğunu düşünmüyorum. Kime söylesek '36 saat insan mı çalışır' diyor; ama 4 yıldır maalesef bu şekilde çalışıyorum" diyor.
 


"Kıdemlinin sürekli kendini övüp, çömezleri yermesi gerekiyor"

Anestezi asistanlığı sürecinde yaşadığı mobbing sonrası bırakan bir hekim, yaşadıklarını şöyle dile getiriyor:

Bir kıdemlinin bir kişinin yapacağı işi üç çömez asistana gereksiz şekilde verebilir. Zaten çok yoğun çalıştığımız hastanede nöbet ertesi 1 dakika dahi işe geç kalmanın sonunda, iş aksamadığı halde büyük bir keyifle hesap sorma hali ve ceza kesmesi olabiliyor.

Nöbet ertesi izin talep ettik diye 8-9 olan nöbetimizin sayısı bir anda 12-14'e çıkabiliyor. Haftalık eğitim sunumlarında hocalar tarafından sürekli azarlanabilirsiniz.

Bana göre asistanlık eğitimi çömezinden anabilim dalı başkanına kadar büyük bir aile gibi. Eğer aileyi yöneten anne baba çocuklara şiddet uyguluyorsa, büyük çocuk da küçük çocuğa şiddet uyguluyor. Ama anne baba gerçekten iyi bir ebeveynse çocukların refahı da birden artıyor.


"Çözüm için, gergin ve zulmeden hocaların asistan eğitiminde yer almaması gerekiyor"

"Bizim bölümde oluşturulan gereksiz gerginlik nedeniyle bir kıdemliyle çömez rahat bir şekilde sohbet edemez. Kıdemlinin sürekli kendini övüp, çömezleri yermesi gerekiyor" diyen hekim, çözüm için ise "gergin ve zulmeden hocaların asistan eğitiminde yer almaması gerektiğini" savunuyor:

Eğer bu sağlanırsa baskıcı olarak ilerleyen hiyerarşi bir anda çözülüverir. Asistan hekimlerin her yıl hocalarını 'gizli oylarla' puanlayacağı bir sistem getirilmeli ve bu tarz zulmeden hocaların eğitim verme yetkisi TUK tarafından ellerinden alınmalı. Bu başarılı bir şekilde uygulanabilirse hocalarda bu puanlamaya göre kendilerine otokontrol sağlayabilirler. Hocalarda gerçekleşen iyileşme hali tüm hiyerarşi içindeki çalışanlara da yansıyacak.


"Mobbingle yüzleşmeyeceğim bir branş olan radyolojiyi seçtim"

Bir radyoloji asistanı yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

Fakülteye girdiğimde cerrah olmak isteyen biriydim ve son sınıfta genel cerrahi intörnlüğü yapana dek hep genel cerrah olmak istemiştim. Ağır çalışma koşullarını klinikte gözlemledikten sonra bu isteğimden tamamen vazgeçtim ve daha az hasta göreceğim, mobbingle yüzleşmeyeceğim bir branş olan radyolojiyi seçtim.  

Gerçekten kliniğimizde kıdemlinin daha yeniye yaptığı bir mobbing hiç yok. Çalışma ortamımız barış içinde. Ancak yoğunluğu hiç de az değil. Geceleri nöbetlerde sabaha kadar gözümüzü kırpmaya dahi vaktimiz olmuyor ve ertesi gün mesaimiz devam ettiği için çalışma durumundayız. Radyoloji gibi yoğun dikkat gerektiren ve hastalığın tanı konma aşamasında görev alan bir branşta uykusuz bir şekilde çalışmanın doğru olmadığı düşüncesindeyim.


"Çözüm 'nesne' olarak görmekten vazgeçip, 'özne' olduklarını kabul etmekten geçiyor"

Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Odabaşı, "Asistan hekimlerin çok sorunları var; doğal olarak çok çözüm önerisi ileri sürülebilir. Dünyadan örnekler verilerek modeller geliştirilebilir" diyor ve şunları anlatıyor:

Asistan Hekimler 6 yıllık zorlu temel tıp eğitimi sonrasında uzmanlık eğitimine başlıyorlar. Yaklaşık 24-25 yaşlarında 5-6 yıllık ağırlıklı sağlık hizmeti üretecekleri bir sürece, eğitime çok zorlu bir sınavda başarılı olup seçiliyorlar. Bilinçliler ve ne istediklerini biliyorlar. Ülkenin koşullarının farkındalar. Defalarca zorunlu hizmet yükümlülüğü bile onları bu zorlu yolculuktan vazgeçiremiyor. Asistan hekimler çok zeki ve bilinçli oldukları için çok zor koşullara bile uyum sağlıyorlar. Hastalarına zarar gelmesin, tedavileri aksamadan sürsün diye kendilerini çok zorluyorlar. Sağlık sistemimizin tüm aksaklıklarını, açıklarını gidermeye çaba gösteriyorlar. Günlük çalışma saatleri bile zorlayıcı iken, poliklinik ve servis hasta sayıları normalin çok üzerinde iken gün aşırı nöbet tutarak çalışıyorlar. Örneğin pazartesi sabah mesai başlıyor salı günü akşam saatlerine kadar hizmet üretiyorlar. Çarşamba sabah saatlerinde yeniden çalışmaya başlıyorlar.
 

Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Odabaşı,.jpeg
Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu Temsilcisi Prof. Dr. Orhan Odabaşı

 

"Asistan hekimlerin sorunlarının çözümü için başlangıç onları bu sürecin 'nesnesi' olarak görmekten vazgeçip 'öznesi' olduklarını kabul etmekten geçiyor" ifadelerini kullanan Prof. Dr. Orhan Odabaşı, "Bu denli bilinçli, zeki, çalışkan ve üretken 'yetişkinler' için 'onlarsız' çare aramak yerine onların konuşmasına, çözüm üretmelerine olanak tanımak, onlar için program geliştirirken onların temsilcileri ile birlikte çalışarak onların gereksinimlerini dikkate almamız gerekiyor" değerlenirmesinde bulunuyor.


"Klinik şefi olduğum dönemde vizit sonrası nöbetçileri dinlenmeleri için gönderirdim"

Asistan hekimlerin uzun çalışma saatlerinin kabul edilebilir bir durum olmadığını belirten İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek, "Türkiye'de hekimlerin nöbet sonrası izin ya da nöbet ücretinden birisini tercih etmeleri istenir. Uzman hekimler nöbet ertesi izin kullanmayı tercih ederler. Ancak asistanların gündüz eğitimden ve ameliyatlardan uzak kalmaması için mesaiye devam etmeleri ve nöbet ücreti almaları önerilir. Aslında kliniğin tüm çalışma koşulları kliniğin yöneticileri veya anabilim dalı başkanları tarafından düzenlenir. Sayıca yeterli asistanı olan klinikler nöbet ertesi asistanını erken gönderebilir. Ben, klinik şefi olduğum dönemde vizit sonrası nöbetçileri dinlenmeleri için gönderirdim. Asistan sayısı az olan kliniklerde hizmetin aksamaması için nöbet sonrası izin kullanılması zor olabilir. Bu tamamen klinik sorumlusunun organize edeceği bir durum. Olabilecek hizmet aksamasının önlenmesi ve nöbet ertesi izinlerin kullanılabilmesi için kliniklerin uzman sayısının arttırılması gerekiyor" diye konuşuyor.
 

İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek (2).jpeg
İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek 

 

Ayrıca, eğitim kliniklerinin planlanmasında çok titiz davranılması geektiğini vurgulayan Prof. Dr. Tufan Tükek, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Eğitim kliniklerinin artması asistan dağılımını olumsuz etkiliyor, asistan sayılarının azalmasına neden oluyor. Uzmanlık eğitimi veren kliniklerde asistan dağılımına azami dikkat edilmeli.  Özetle, klinik sorumluları, asistanların nöbet ertesi izni kullanması için motive edilmeli. Uzman sayıları ve kadroları arttırılarak asistanların sadece eğitim alabilecekleri işlere yönlendirilmeli ve iş yüklerinin azaltılması sağlanmalı. Eğitim araştırma hastaneleri açılırken iyi planlama yapılmalı, asistan dağılımının bölünmesine izin verilmemeli.
 

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke.jpg
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke

 

"Asistanlıktaki zorlukların birçoğu yine kıdemli asistanlar tarafından yapılıyor"

Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke, "Asistanlarımızın çalışma koşulları, 40 sene öncesinde biz asistanlık yaparken ki dönemde de zordu yine zor. İyileştirmek için tabii ki birtakım çalışmalar içerisinde olmalıyız. Mesleği öğrenmenin de getirdiği zorluklar var" diyor ve ekliyor:

Kadın doğum hekimleri hayatı boyunca uykusuz geçen birçok gece geçirecek. Bir gecede 5 kere hastasına giden bir meslek içerisindeyiz. Ne yazık ki kadın doğum hekimliği zor bir hekimlik. Asistanlarımız da zorluk yaşayarak bu mesleği öğrensinler demiyorum.

Tabii ki dernek olarak bu konuda genç uzman ve asistan organizasyonunu üstlenen bir komisyonumuz var. Bu komisyonda 'nasıl iyileştirme yaparız' diye çalışma yapılıyor. Nöbetlerde hastalıklar ya da doğumlar geceleri durmuyor, bunu karşılamak zorundayız.

Asistanlıktaki zorlukların birçoğu yine kıdemli asistanlar tarafından yapılıyor. Kendi aralarında konuşacaklar, bunun çözümünü bulmaya çalışacağız. Bu konuda iyileştirme yapmak için elimizden geleni yapacağız. 

 

"Asistanlar evlerine giderken, kendi araçlarıyla değil kurumun organize ettiği servislerle gönderilmelerinde fayda var"

Nöbet sonrası hekimlerin eve dönüş süreçlerine değinen Türk Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Seher Demirer, "Özellikle nöbet ertesi izinler çok önemli. Kurumların nöbet ertesinde genç hekimlere kendi araçlarıyla değil de servis aracıyla evlerine götürülmelerinde fayda var. Sağlık Bakanlığı'nın bunu gündemine alıp, bu konuda kurumlara bu şekilde bir talimat vermesi uygun olur diye düşünüyorum" diyor.

Prof. Dr. Seher Demirer, sözlerine şunları ekliyor:

Cerrahi branşların nöbetleri, yoğun geçiyor. Sabaha kadar ameliyata girmek zorunda kalınabiliyor. Hiçbir şekilde dinlenmek ya da uyku mümkün olmayabiliyor. Bu şekilde nöbetten çıkan bir insan, araç kullanırken dikkatsizlikler yapabilir. Cerrahi branşlarda maalesef akşam saat beşte iş bitti, işi bırakıp gidiyorum gibi bir durum yok. Ancak, işler bitince asistan evine gidebiliyor.

Akşam saat 7, 8 bazen 9 oluyor. Çok yoruluyorlar, nöbetçi bile olmasalar evlerine bir hayli geç gidiyorlar. Mesaiye de mesai başlamasından çok önce geliyorlar. Çünkü yetiştirmesi gereken pansumanlar var. Hastaların diren denilen aparatları var. Bir hayli iş yapıyorlar. Bunu mesai başlangıcına kadar yetiştirebilmek için asistanlarımız 6'da gelebiliyor. Normal mesai başlama saati 8.30 ama o saatte hasta ameliyathaneye çıkıyor, ameliyatlar başlamış oluyor.

 

Türk Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Seher Demirer.jpeg
Türk Cerrahi Derneği Başkanı Prof. Dr. Seher Demirer

 

"Cerrahi asistanlarının omzunda, buz dağı gibi görünmeyen bir iş yükü var"

Mesai saatlerine hiç yansımayan, haftalık çalışma saatlerinin oldukça fazla olduğunu dile getiren Prof. Dr. Demirer, "Bu zaten birikmiş bir yorgunluk yapıyor, bunun üstüne nöbete giriyor, ertesi gün izin kullansa bile o nöbetten çok yorgun çıkıyorlar. İstenmeyen süreçler oluyor. Cerrahi asistanlarının omzunda, buz dağı gibi görünmeyen bir iş yükü var. Haftalık çalışma saati ve nöbetlerden sonraki izinde evlerine giderken, kendi araçlarıyla değil kurumun organize ettiği servislerle gönderilmelerinde fayda var" şeklinde konuşuyor.


"Sağlık Bakanlığı ve YÖK'ün uzmanlık dernekleriyle iletişim içinde olması, gerçekten etkili olabilecek çözüm yollarının oluşturulması elzem"

Türk Nöroşirürji Derneği Başkanı Prof. Dr. Emel Avcı, "Asistanların büyük kısmının çalışma şartları, çok uzun süreden bu yana oldukça ağır. Sadece nöbet sayıları ve çalışma saatleri ile ele alındığında bile bütün iş kollarından daha ağır şartlarda çalıştıkları söylenebilir. Bu durum yeni olmamakla birlikte, hasta sayısı ve iş yoğunluğu giderek artmakta. Bunun en önemli sebeplerinden biri de hem doktor hem de hasta açısından olumsuz sonuçlara yol açan 'her 5 dakikada bir hasta muayenesi' benzeri uygulamalardır" diyor. 
 

Türk Nöroşirurji Derneği Başkanı Prof. Dr. Emel Avcı.jpg
Türk Nöroşirurji Derneği Başkanı Prof. Dr. Emel Avcı.jpg, by merve.bayrakci

 

"Çalışma şartları klinikten kliniğe, branştan branşa değişiklik göstermekte ve bu anlamda ülkemizde pratik anlamda standart uygulama bulunmuyor" şeklinde konuşan Prof. Dr. Avcı, şöyle devam ediyor:

Mevcut şartların düzeltilmesi için Sağlık Bakanlığı ve YÖK'ün uzmanlık dernekleriyle iletişim içinde olması, sahadaki sorunların daha net ortaya koyulması ve gerçekten etkili olabilecek çözüm yollarının oluşturulması elzem. Uzmanlık dernekleri sağlık sisteminde sahayı en iyi tanıyan ve genel olarak sağlık sisteminin geliştirilmesi için en mantıklı ve uygulanabilir önerilerde bulunabilecek kurumların başında geliyor. Hem hekim hem hasta memnuniyeti hem de ülkemizin sağlık sisteminin daha iyi işlemesi için, Sağlık Bakanlığımız ve YÖK'ten, karar alma ve uygulama süreçlerinde uzmanlık derneklerinden de görüş almalarını bekliyoruz.


"Hiçbir meslek grubunda olmayan 36 saatlik sürekli çalışma düzeninin mantıklı herhangi bir izahı bulunmuyor"

Acil Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Cander, "Özellikle son yıllarda ülkemizin tıpta uzmanlık eğitimindeki sorunlar her geçen gün artarak devam ediyor. Uzmanlık öğrencilerinin eğitim faaliyetleriyle hizmet üretme arasındaki dengenin eğitim yönünde yeniden yapılanması gerekiyor" uyarısında bulunuyor.
 

Acil Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Cander.jpeg
Acil Tıp Uzmanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Başar Cander

 

Uzun çalışma saatlerinin, yoğun hasta başvurusu ve bu durumun oluşturduğu iş yükü sorunlarının başında gelidiğini belirten Prof. Dr. Cander, "Hiçbir meslek grubunda olmayan 36 saatlik sürekli çalışma düzeninin mantıklı herhangi bir izahı bulunmuyor. Özellikle son dönemlerde sıkça gündeme gelen Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS) tercihlerinin aldığı şekil bu sorunları açıkça önümüze seriyor. Son TUS sonuçları incelendiğinde iç hastalıkları, çocuk hastalıkları gibi branşların kadrolarının boş kalması uzmanlık eğitiminin geleceği ve tıbbi hizmetler açısından kabul edilemez bir durum. Bütün bunlara rağmen istenilen adımlar atılmıyor ve tedbir alınmıyor" diyor.


"Özlük haklarındaki mecburi görülen iyileştirmeler hızlıca yapılmalı"

"Özellikle eğitim ve araştırma hastanelerinde eğitim-hizmet dengesinin hizmet yönünde kurulması derhal düzeltilmesi gereken bir sorun olarak duruyor" diyen Prof. Dr. Cander, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Araştırma görevlilerinin ülke içinde dağılımı bile standart uygulamalardan çok uzak. Bizlerin de mensubu olduğu acil tıp gibi iş yükünün daha fazla olduğu branşlarda, daha az araştırma görevlisi bulunuyor.  

Araştırma görevlilerinin mesai ve hasta yoğunluğunun kabul edilebilir sınırlara çekilmesi ve tüm eğitim kliniklerinde standart hale getirilmesi gerekiyor. Eğitim-hizmet dengesi öncelikle eğitim ağırlıklı olarak yeniden yapılandırılmalı. Tercih edilmeyen branşlar ve klinikler mercek altına alınarak sorunların nedenlerine yönelik çalışmalar başlatılmalı.  

Özlük haklarındaki mecburi görülen iyileştirmeler hızlıca yapılmalı. Zor ve iş yükü ağır olan branşların tercih sebebi olmasını sağlayacak düzenlemeler yapılmalı" şeklinde görüşünü iletiyor.    


Yurt dışında durum nedir?

Birleşik Krallık'ta hekimler 13 saatten daha uzun süre hastanede kalamıyor. Nöbetlerin arasında en az 11 saat istirahat edilmesi gerekiyor.

Fazla çalıştırma olursa hastane ceza ödüyor. Bir de nöbet usulü çalışmaya sistemi uygulanıyor, yani her nöbet mesai olarak kabul ediliyor.


"ABD ve Kanada'da asistan doktorlar ayda 10'dan fazla nöbet tutmuyorlar"

Türkiye'de bir organ nakil merkezinde direktör yardımcısı olan Doç. Dr. Sertaç Çimen, "Üroloji ihtisasımı Türkiye'de yaptıktan sonra organ nakline ilgi duymamdan dolayı organ nakil cerrahisi konusundan yan dal ihtisası yapmak üzere ABD ve Kanada'ya gittim. Tabi yurtdışında ihtisas yapmak için gideceğiniz ülkenin tıpta denklik veya doktorluk lisansı sınavlarını geçmeniz gerekiyor. Ben de bu nedenle ABD'nin USMLE sınavlarını ve Kanada'nın MCCEE ve MCCQE sınavlarını aldım. Neticede ABD'de Cleveland Clinic'te ve Kanada'da Queen Elizabeth Hastanesi'nde dört buçuk yıl süreyle organ nakil cerrahisi birimlerinde toplamda dört buçuk yıl süreyle yan dal asistanı olarak çalışma şansım oldu. Her iki ülkede de asistanların hakları da sorumlulukları da kalın çizgilerle belirlenmiş. Asistan doktorlar ayda 10'dan fazla nöbet tutmuyorlar. Nöbet sonrası resmi izinli sayılıyorlar. Ancak asistan kendisi kendi tercihiyle nöbetinin ağır geçmediğini beyan ederek ve ilgili belgeyi imzalayıp sorumluluğu kendi üzerine alarak mesaiye devam edebiliyor. Bu konuda hiçbir hocanın zorlama yapma şansı yok" diyor. 
 

Dr. Sertaç Çimen.jpeg
Dr. Sertaç Çimen

 

"Asistanların günde 12 saatten uzun süre aralıksız çalışması yasaklanmış durumda"

Günlük bakılan hasta sayısı olarak da sınırların olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çimen, "Her klinikte değişmekle birlikte belli bir hasta sayısının üzerinde hastaya, isteseler bile bakamıyorlar. Çünkü hiçbir poliklinik randevusuz çalışmıyor" diyor ve şu bilgileri paylaşıyor: 

Ayrıca asistanların yanında hemşireler ve yardımcı sağlık personeli mutlaka bulunuyor. Ekip halinde işleri yürüttükleri için bazı ek işlerin yükü asistanın üzerinden alınmış oluyor. Klinikten kliniğe sayılar değişmekle birlikte en yoğun iş temposunun olduğu cerrahi kliniklerde bile asistanların günde 12 saatten uzun süre aralıksız çalışması yasaklanmış durumda.


"Asistanlar hocalarını değerlendiriyorlar"

ABD'de asistanların haklarının korunması için kurulmuş dernekler olduğunu belirten Doç. Dr. Çimen,"Asistanlar hocalarını değerlendiriyorlar" diyor ve sözlerini şöyle tamamlıyor:

İsim verilmeden ve kapalı zarf usulü yapılan bu değerlendirmelerde asistan da hocalarına yönelik geri bildirimde bulunuyor. Hatta aynen hocasının kendisine not vermesi gibi oda hocasına not veriyor. Bu sistem sayesinde mobbing, eğitim vermeme veya eğitim vermeme ile üstü kapalı veya açık göz dağı verme gibi olası eylemlerin önüne geçilmiş oluyor.

Bunun dışında her klinikte o kliniği temsil eden, her eğitim hastanesinde de o hastaneyi temsil eden bir asistan bulunuyor. Bu asistanlar belli dönemde toplanıp başhekimler ve il sağlık müdürleri ile görüşüp sorunlarını iletebiliyorlar.

ABD'de asistanların haklarının korunması için kurulmuş dernekler var. Kanada'da hem dernek hem de sendika tarzı yapılanmalar mevcut. Bu dernek ve sendikalar asistanların eğitim alma, insani koşullarda çalışma gibi tüm haklarını korumak için mücadele ediyorlar.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU