Bağımlı anneleri, Diyarbakır annelerinin yolunda... Uyuşturucu tedavisinin zorunlu hale getirilmesini istiyorlar

Bağımlı yakınları, 11 Ekim'de Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması yapmayı devamında oturma eylemi başlatmayı planlıyor. Talepleri arasında uyuşturucu tedavisinin bağımlının beyanına bırakılmaması da var

İki çocuğu bağımlı olan Ayfer D., 3 Temmuz 2020 tarihli haberimizde tedavinin zorunlu olması çağrısında bulunmuştu / Fotoğraf: Independent Türkçe

Uyuşturucu bağımlılığı geçmişten günümüze en çok çocukları ve gençleri tehdit eden tehlikelerin başında geliyor.

Madde bağımlılarının sayısı hakkında muhtelif iddialar var. Türkiye'de en az 1,5 en fazla 3 milyon civarında uyuşturucu bağımlısı olduğu tahin ediliyor.

İHH İnsani Yardım Vakfı'nın 2021 yılı içerisinde açıkladığı "Madde Bağımlılığı ve Bağımlılıklarla Mücadelede Sivil Toplumun Rolü" adlı raporda uyuşturucu bağımlılarının sayısının 1 milyon 700 bin civarında olduğuna yer verilmişti.

"Diyarbakır anneleri gibi oturma eylemi planlıyoruz"

Rakamlardaki değişimlere karşı sorunun önüne geçmek de mümkün olmadı.

"Madde bağımlısı yakınları" adı altında örgütlenen bir grup insan, yeni bir umut için girişim başlatmaya hazırlanıyor.

Oluşum içinde yer alan Derya Ülger, bağımlı çocuklarının anneleri olarak örgütlendiklerini söyledi.

Türkiye'nin dört bir yanında bağımlı yakınları olarak Diyarbakır anneleri gibi oturma eylemi planladıklarını belirten Ülger, "Şu ana kadar 150 kişi katılım göstereceğini bildirdi. Birçok dernek ve partiden destek çağrısı geldi. Amacımız çocuklarımızı bu bataklığın içinden çıkarıp almak" dedi.

Bu hafta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile bir görüşmeleri olacağını aktaran Ülger, "11 Ekim, saat 13.00'te Sağlık Bakanlığı'nın önünde bir açıklamamız olacak. Ardından engel olunmaması halinde gitmeyip evlat nöbetine başlayacağız" diye konuştu.

bağımlıanne.jpg
Madde bağımlılığı ailelerin hayatını zorlaştırıyor / Fotoğraf: Twitter

 

"AMATEM bahçelerinde gizlice uyuşturucu satışı yapılıyor" iddiası

Ülger, en önemli taleplerinden birinin uyuşturucu tedavisi yapılan AMATEM'lerin ıslahı olduğunu belirterek, bazı bağımlı çocuklardan AMATEM bahçelerinde dahi gizlice uyuşturucu satışı yapıldığı, tuvaletlerde gizlice içildiğine dair şikayetler aldıklarını öne sürdü.

AMATEM tedavisinden sonra en büyük eksikliğin rehabilitasyon merkezlerinin olmaması olduğunu söyleyen Ülger, bağımlılıkla mücadele ettiğini söyleyip aileleri suiistimal edenlerin de olduğunu şu sözlerle ileri sürdü:

Dernek çatısı altında bağımlılığa iyi geldiğini öne sürdükleri bitkisel ürünleri, vitaminleri satan, bilmem ne cihazıyla tedavi ettiğini öne süren yerler var. Bu tür yerler hesapta ücret talep etmediklerini, Allah rızası için bu işe başladıklarını söyleyip sonra ağızlarını beş bin liradan açıyor. Parayı ise kendi şahsi hesaplarına yatırtıyorlar. Derneğe veya kişiye verse makbuz vermesi gerektiğinden böyle bir yolu seçiyorlar. Maalesef bu tür dernekler her yerde açıldı. Her önüne gelen tedavi ediyoruz diye dernekler açıyor. Çünkü denetim mekanizması yok. Aileler buraları dolaşıp bir kez daha maddi manevi mağdur ediliyorlar bir sonuç da alamıyorlar.

hülyaçelik.jpg
Hülya Çelik / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Aileler, uyuşturucu tedavisinin zorunlu olmasını istiyor

Hülya Çelik de oluşum içinde yer alan, çocuğu da bu sorundan muzdarip bir anne.

"Bizler bağımlı yakınları olarak yıllardır sesimizi duyurmaya çalışıyoruz" diyen Çelik, "Hepimiz kendi başımıza, olan ya da olmayan imkanlarımızla yakınlarımızın bağımlılık sorunuyla boğuşuyoruz. Tek başımıza maddi ve manevi olarak üstesinden gelemiyoruz. Devlete çağrımız uyuşturucu bağımlılığı tedavisinin zorunlu olması. Şimdi çocuklar ailelerinin isteği ve zorlamasıyla tedaviye razı oluyor. Onun için de ailelerine her isteklerini yaptırıyorlar" diye konuştu. 

"Kadın bağımlılar 'yer yok' denerek psikiyatri bölümlerine yatırılıyor"

Edinilen bilgilere göre madde bağımlısı yakınlarının 11 Ekim'de yapacakları basın açıklamasında çözüm önerileri öncesinde dile getirecekleri mevcut sorunlarda ciddi iddialar var.

Onlardan bazıları şöyle:

- Kadın bağımlıları çoğunlukla AMATEM'lerde 'yer yok' diyerek psikiyatri bölümlerine yatırıyorlar. Bu durum, sorunları daha da derinleştirmekte.

amatem.jpg
AMATEM'lerden randevu almanın zor olduğu iddia ediliyor / Fotoğraf: Milliyet Gazetesi

 

AMATEM’lerden randevu almak çok zor

- Mevcut AMATEM'lerin çocuklara davranışları, yaklaşımları bağımlı yakınlarını tedavi sürecinden tamamen soğutuyor. Bağımlı bireylerin büyük çoğunluğu özel AMATEM ruhsatı verilmiş hastanelere yatmayı kabul ederken, devlet AMATEM'lerine 'hayır' diyor. 'Evet' dediklerinde de ya 'yer yok' yanıtı alınıyor ya da çok uzun sürelere tekabül eden randevu tarihleriyle karşılaşılıyor. Hele hele kadın bağımlı yakınların yaşadıkları sorunlar daha da içinden çıkılmaz bir hale dönüşüyor.

mahaleler.jpg
Bir duvar yazısında mahallelerindeki uyuşturucu sorunu bur şekilde hicvedildi / Fotoğraf: Twitter

 

"Tedavi bağımlının onayına bırakılmamalı aile onayı da alınmalı"

Oldukça zor şartlar altında başlanabilmesi mümkün olan tedavi sürecinin devamına ya da sonlandırılmasına ilişkin karar tek başına bağımlı bireyin isteğine/beyanına bırakılmamalı.

AMATEM ruhsatı verilmiş özel hastanelerde olduğu gibi ailenin de onayı alınmalı. Bu durum yaşamakta olan en berbat durumlardan yalnızca bir tanesi.

"Tahlilde 'idrar temiz çıksın' diye suboxone içiliyor ve serum taktırılıyor"

- Denetimli serbestlik sürecinde bağımlı bireyler genelde 3 ay boyunca 15 günde bir gidip idrar veriyorlar ve SAMBA adlı grup terapisine katılıyor. 15 günde bir gidilen idrar vermeye gidilmeden 4 gün önce idrarda çıkmasın diye tercih maddesi değil, suboxone içiliyor ya da serum taktırılıyor ve tahlile öyle gidiliyor.

"Kabusumuzla baş başa bırakılıyoruz"

- Zorunlu tedavi sürecine ilişkin ise her gün haberlerde kadına, eşe, çocuğa, anneye şiddet haberleri izleyenler oluyor. Bu olaylara karışanların büyük bir çoğunluğu da şartlı tahliyeyle ya da denetimli serbestlikle dışarı çıkmış olanlar maalesef. Aileye şiddet uygulayan bağımlılara yönelik yaptırımların ya da zorunlu tedavi kararlarının çıkarılması tam bir mevzuat işkencesine dönüşmüş durumdadır. Karar yerine nasihat verilen insanlar kendi kabuslarıyla baş başa bırakılıyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU