ABD'nin organize suçla flörtünden üç örnek: Mafya-devlet ilişkisi mi, mafya devleti mi?

Washington, Fidel Castro'yu öldürme girişimlerinde ve II. Dünya Savaşı'nda onların da desteğini almıştı

ABD'de onlarca yıl sonra olsa da yayımlanan gizli belgeler, mafyanın devletle ilişkisinin sorgulanmasını sağlıyor (Politico)

Sedat Peker'in ülke dışına çıkarak yaptığı açıklamalar, pek çok sansasyonel iddiayı tekrar tartışmaya açarken Türkiye'nin yanı sıra dünyada da gündem oldu.

Özellikle Uğur Mumcu ve Kutlu Adalı gibi iki ünlü gazetecinin öldürülmesi ve Latin Amerika ülkeleriyle Türkiye arasında yeni "güvenli" uyuşturucu yollarına ilişkin iddialar, "mafya devleti" kavramının yeniden sorgulanmasına yol açtı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Peker'in bu iddialarla doğrudan hedef aldığı eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın, eşi öldürülen Güldal Mumcu'ya suikasttan sonra söylediği bildirilen "Bir tuğla çekersem duvar yıkılır" ifadesi de "mafya devleti" tartışmalarıyla beraber tekrar hatırlandı. (Ağar'ın sonrasında "Böyle bir sözü söylemedim" demesini ve buna Mumcu ailesinden itiraz geldiğini de anımsatmakta fayda var.)

Peki mafya devleti nedir? ABD'nin dış siyaset konusunda en prestijli yayınlarından Foreign Policy'nin eski genel yayın yönetmeni Moisés Naím, 2012 yılında yayımladığı ve tartışmalara yol açan makalesinde şöyle anlatıyor:

Son yıllarda yeni bir tehdit ortaya çıktı: Mafya devleti. Dünya genelinde suçlular hükümetlerin içine görülmemiş ölçüde nüfuz etti. Aynı anda tersi de oldu. Bazı hükümetler güçlü çetelerin kökünü kazıyacaklarına onların yasadışı operasyonlarını devraldı. Mafya devletlerinde devlet yetkilileri kendilerini, ailelerini, arkadaşlarını zengin ederken kendi güçlerini daha da artırıp sağlamlaştırmak için suç örgütlerinin parasını, kas gücünü, siyasi etkisini ve küresel bağlantılarını kullanır.

Bir mafya devletinde üst düzey devlet yetkilileri suç örgütlerinin liderleri değillerse de onların parçası olur. Suç örgütlerinin savunması ve gelişmesi resmi öncelik haline gelir. Bulgaristan, Gine-Bissau, Karadağ, Myanmar, Ukrayna ve Venezuela gibi mafya devletlerinde ulusal çıkarlar ve suç örgütlerinin çıkarları birbirlerinden ayrılamayacak biçimde iç içe geçmiştir.

Doğu Avrupa'daki suç şebekeleriyle yıllarca uğraşan İspanyol savcı José Grinda'yı alıntılayan Naím, Moskova yönetiminin de zaman zaman bu örgütleri kullanarak PKK'ya silah sağladığını aktarır.

15_Naim1-411tall.jpg
Naím'in yazısı İspanyolca konuşulan Amerika ülkelerini işaret eden bu karikatürle birlikte yayımlanmıştı (Foreign Affairs)


Diğer yandan bir zamanlar Venezuela'da Ticaret ve Sanayi Bakanlığı yapan Naím'in aynı yazıda ABD'nin mafyayla ilişkisiniyse "dış siyasetteki hedefleri tutturmak için zaman zaman yapılan bir işbirliği" olarak tanımlaması eleştiri topladı.

Yine Foreign Policy'de kendisine cevap veren Peter Andreas, "mafya devleti" kavramını dünyaya yeni bir tehdit olarak sunmadan önce geçmişteki örnekleri bir daha sorgulamayı önerir:

1940 ve 1950'lerde Fulgencio Batista yönetimindeki Küba, ABD'nin önde gelen organize suç figürlerini özenle ağırladı. Soğuk Savaş, Latin Amerika'dan Güneydoğu Asya'ya pek çok yerde devletlerin suç örgütlerine arka çıkması için elverişli bir iklim yarattı. Bu bağlantılar çoğu zaman jeopolitik kazançlar uğruna göz ardı edildi.

Yirminci yüzyıla baktığımızda Naím'in içki yasağı dönemindeki ABD'yi mafya devleti olarak kabul edip etmeyeceğini insan merak ediyor. Bütün polis departmanları satılmıştı ve kaçakçılar doğrudan Kongre'ye içki getiriyordu.

Andreas'ın bıraktığı yerden devam ederek tarihten üç örnekle ABD'nin mafyayla ilişkisini açıklamak, günümüzde de devletlerin organize suç örgütleriyle nasıl işbirliği yapabildiğini anlamak açısından faydalı olacaktır.

Yeraltı Operasyonu

Normandie_color.jpg
SS Normandie, yaklaşık 2 bin kişilik yolcu kapasitesine sahipti (Wikipedia/Altair78​​​​​​)


ABD'nin el koyduğu Fransa bandıralı lüks yolcu gemisi SS Normandie, savaş gemisine dönüştürme çabalarının sürdüğü New York limanında 9 Şubat 1942'de yanmaya başladı. Yıllarca Avrupa ve Amerika kıtaları arasında yolcu taşıyan dev gemi, bir türlü söndürülemeyerek kullanılmaz hale geldi.

Görgü tanıkları büyüyen kıvılcımın bir işçinin kaynak makinesinden çıktığını söylese de, 7 Aralık'taki Pearl Harbor saldırısının şokunu atlatmaya çalışan ABD'de pek çok kişi bunun Nazilerin eylemi olduğunu düşünüyordu.

ABD'de Almanya için çalışan 33 ajanın sansasyonel bir davada ceza almalarının da üzerinden henüz bir ay geçmişti. Frederick Joubert Duquesne liderliğindeki casusların ülkedeki kritik pozisyonlarda istihbarat ve sabotaj için çalıştığı gün yüzüne çıkmıştı. Ortada hiçbir somut kanıt olmamasına rağmen SS Normandie'nin suya batmış gövdesini görenlerin aklına "Bu yangın Almanların gövde gösterisi mi?" sorusu geliyordu.

Deniz İstihbaratı harekete geçerek "Yeraltı Operasyonu"nu (Operation Underworld) başlattı. Mafyanın önemli isimlerinden Joseph Lanza'yla anlaşan ABD'li yetkililer, bu sayede limanda çalışan İtalyan göçmenler hakkında istihbarat topladı. Balıkçıların Alman denizaltılarına yakıt vermesi ihtimalinin ve grevlerin önü kesildi.

Lanza'nın yönlendirmesinin ardından "Lucky" (Şanslı) lakabıyla bilinen ünlü Charles Luciano'ya ulaşan yetkililer, ondan da yardım aldı. 1936'da fuhşa zorlama suçundan 30 ila 50 yıl arasında hapis cezası alan eli kanlı mafya babası, önce daha rahat bir cezaevine nakledildi. Ardından da Avrupa'da II. Dünya Savaşı'nın bittiği gün olarak kabul edilen 8 Mayıs 1945'te İtalya'ya dönmesi karşılığında serbest bırakılarak hizmetlerinin karşılığını aldı.

Husky Harekâtı

880px-US_paratroops_bound_for_Sicily.jpg
Sicilya'ya inmeyi bekleyen Amerikalı paraşütçüler (Wikipedia/CC2.0)


Lucky Luciano'yla yapılan anlaşmanın ABD'ye tam olarak ne kazandırdığını ve ne kaybettirdiğini ölçmek günümüzde dahi güç. Ancak Husky Harekâtı olarak bilinen Sicilya çıkartmasında da etkisi olduğunu belirtmek lazım.

10 Temmuz 1943'ün ilk saatlerinde Müttefik Devletler, gemilerini İtalya'nın Almanya'yla birlikte savunduğu Sicilya adasına yolladı.

İkinci Dünya Savaşı'nın kader anlarından birine sahne olan geceye, Lucky Luciano'yla birlikte bir başka mafya babası olan Vito Genovese de katkıda bulundu. Pek çok Sicilyalıya ulaşan mafya babaları, kritik önemdeki haritaları ve fotoğrafları ABD'ye sundu.

Amerikalılar da operasyon sırasında adadaki mafya babalarından yardım aldı. Faşistler ve Nazileri bu yardımla birlikte püskürten Müttefikler, buradan güç olarak II. Dünya Savaşı'nda ilerleme sağladı.

Fidel Castro'ya yönelik suikast girişimleri

castro.jpg
Birleşik Krallık'ın kamu yayıncılarından Channel 4, "Castro'yu Öldürmenin 638 Yolu" isminde bir belgesel hazırlamıştı (ABD Dışişleri Bakanlığı)


"Eğer suikast girişimlerinden kurtulmak bir Olimpiyat oyunu olsaydı, altın madalyayı ben kazanırdım" diyen Küba lideri de mafyayla ABD arasındaki işbirliğinden nasibini aldı.

1 Ocak 1959'da Fulgencio Batista'nın ülkeden kaçmasıyla zafere kavuşan Kübalı devrimciler, bu durumdan hoşnut olmayan Amerikalıların sayısız suikast girişimleriyle karşı karşıya kaldı.

CIA'in 2007 yılında yayımladığı belgelere göre, ABD'nin dış istihbarat servisi, 1960 ağustosunda eski FBI ajanı Robert Maheu'ya ulaşarak Las Vegas'taki mafya üyesi Johnny Roselli'yle bağlantı kurmasını istedi.

Maheu, Havana'daki dünyaca ünlü kumarhanelerden kazandığı parayı kaybeden uluslararası şirketlerin temsilcisi olduğunu Roselli'ye söyledi. Roselli de onu o dönem ABD hükümetinin en çok aranan 10 kişisi arasında yer alan Momo Giancana ve Santos Trafficante'yle tanıştırdı.

181128-castro1.jpg

Fidel Castro ve kendisini öldürmekle görevlendirilen Johnny Rosselli (AP/David Nissen)


Maheu, suikast için CIA'in 150 bin dolarını mafyaya teklif etse de onlar bunu "vatan için" yapacaklarını söyleyerek reddetti. Belgelere göre istihbarat kuruluşu, bu gangsterlerin "hapisten çıkış kartı" ve Küba'da devrimcilerin yenilmesiyle birlikte yeniden canlanabilecek kumarhanelerden pay almak istediğini düşünüyordu.

CIA, 6 tane ölümcül hapın bu kişilere ulaşmasını bu yolla sağladı. Aylarca pek çok kişi Castro'yu öldürmek için harekete geçse de başarılı olamadı.

1961 nisanında Domuzlar Körfezi çıkarmasını devreye sokan CIA, burada da hezimete uğrayınca planı iptal etti. Kayıtlara göre istihbarat örgütü, bu zehirli hapları mafyadan geri almayı başardı.

JFK suikastında mafya şüphesi

Ağabeyi John F. Kennedy başkanken Adalet Bakanı olan ve mafyaya karşı çalışmalarıyla bilinen Robert Kennedy, 1962'de bu plan kendine anlatıldığında bu kişiler hakkındaki suçlamaların düşürülmesine izin verdi. Ancak CIA'den bir daha benzer bir durum yaşanırsa kendilerine önceden haber vermelerini istedi.

Sonrasında John F. Kennedy 1963'te başkanken öldürüldüğünde bu hiçbir zaman tam olarak aydınlanmayan olayın muhtemel faillerinden birinin mafya olduğu konuşuldu. Belki de ABD yönetiminin mafyanın bu kadar güçlü olmasına izin vermesi ve işbirliği yapması, ülkenin liderinin ölmesiyle sonuçlandı.

Kongolu Patrice Lumumba ve Dominikli Rafael Trujillo gibi devlet başkanlarını öldürmekle suçlanan Washington yönetimi, 1976'da Başkan Gerald Ford'un kararıyla ortada savaş yokken yabancı liderlerin öldürülmesini yasakladı. Ancak Irak'ın işgali sonrasında Saddam Hüseyin'in ve Libya lideri Muammer Kaddafi'nin ABD destekli güçler tarafından öldürüldüğünü de unutmamak lazım.

Şu an da tüm dünyada bu tarz kriminal bağlantıların bittiğini söylemek zor.

Akademisyen Gianmarco Daniele'nin İtalya'da siyaset  ve mafya ilişkisini inceleyen makalesinde belirttiği gibi, suç örgütlerinin etkisi daha az olduğunda daha yetkin kişiler politikacı olmak istiyor. Diğer yandan mafya bir yerde etkinse oradaki donanımlı siyasetçiler tehlikeden uzak durmak için başka mesleklere yöneliyor. Onların yerine mafyayla anlaşabilen siyasetçiler geçerek suç örgütlerinin çıkarlarını "devlet çıkarları" gibi gösterebiliyor. Bu da hem siyasetin hem de suç şebekelerinin eylemlerinden dolayı halka hesap vermesini imkansız hale getiriyor.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU