Virane Sur'dan buruk bir yaşam hikayesi

Doğup büyüdüğü Diyarbakır'ın tarihi Sur İlçesi'nden, 2015'teki çatışmalar nedeniyle göç etmek zorunda kalan 40 yıllık seyyar satıcı Aziz Gülsüm, 6 çocuğu ile birlikte yine Sur'un başka mahallesinde yaşamayı tercih eden biri

2015'teki "hendek" ve "barikat" olaylarında yaşanan çatışmalar, aynı yıl UNESCO'nun "Dünya Mirası Listesi"ne dahil ettiği Diyarbakır'ın tarihi Sur İlçesi'nin 6 mahallesini viraneye çevirdi. Verilere göre bu bölgede yaşayan 8 bin aile (Yaklaşık 30 bin kişi) göç etmek durumunda kaldı. Kimi yakınlarının yanına yerleşti kimi de Sur Kaymakamlığı'nın girişimiyle geçici olarak otellerde konakladı. Devletten 1 yıl boyunca da aylık bin TL kira yardımı alan mağdurlar, daha sonra kaderlerine terk edildi.

Altı çocuğu ile birlikte yaşam mücadelesi veren 55 yaşındaki Aziz Gülsüm de kaderine terk edilen ailelerden biri. Sur'un 40 yıllık seyyar satıcısı olan, kışın salep, yaz aylarında ise simit ayran satarak geçimini sağlayan Aziz Gülsüm, çocuklarının eğitimden geri kaldığını ve psikolojilerinin bozulduğunu anlatıyor.

sur-1.jpg
Fotoğraf: Independent Türkçe

 

Doğup büyüdüğü Sur'un hala giriş yasağı bulunan Cemal Yılmaz Mahallesi'nde normal bir yaşam süren Gülsüm, bu kez kiracı olarak yine Sur'un Melikahmet Mahallesi'nde ikamet ettiğini ve ekmeğini de yine Sur'dan kazandığını dile getiriyor.

"Sur'daki olaylar nedeniyle herkes bir tarafa savruldu"

Independent Türkçe'ye konuşan Aziz Gülsüm, şunları söylüyor:

"1965 yılında Diyarbakır'ın Sur ilçesinde doğdum. Çocukluktan beri çalışıyorum. Ayran ve su sattım yıllarca. Sur olaylarında mağdur olduk. 8 ay boyunca altı çocuğumla birlikte otelde konaklamak zorunda kaldık. Çocuklarım eğitimlerinden mahrum kaldılar. Psikolojileri bozuldu. Yine Sur'da hayatımıza devam ediyoruz. Simit ve ayran satarak ayakta durmaya çalışıyoruz. Çocukluğumuz Sur'da geçti. Anılarımız var. Yarım asır burada yaşadık. Ana ve babamız burada doğdu. Buradaki yaşam farklıydı. Oradayken 150-200 TL kira ödüyorduk. Bütçemize uygundu. Şimdi ise 500 TL kira ödüyorum. Sosyal güvencem de yok.

Bu olaylardan sonra herkes bir tarafa savruldu. Telefon olmazsa birbirimizden haberdar olamayacağız.

Özlüyoruz Sur'u. Bazen Mardinkapı'ya gidip Hevsel Bahçesi'nden Suriçine bakıp hasret gideriyoruz"

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU