Akit yazarı: Ali Edizer’in görevden alınması beni hayal kırıklığına uğrattı

"Zina serbestisi bir hata değil, toplumun ahlakını yavaş yavaş ölüme götüren ağır bir yara"

Fotoğraf: Twitter

Akit yazarı Zekeriya Say, “zina serbestisi” olarak tanımladığı olgunun toplumun ahlakını yavaş yavaş ölüme götüren ağır bir yara olduğu görüşünü dile getirtti. Say, çok eşliliği savunan Ali Edizer isimli doktorun görevinden uzaklaştırılmasının da kendisinde hayal kırıklığı yaşattığını söyledi.

Say, bugünkü köşe yazısında 90’lı yıllarda yaşanan ve Kumkapı cinayeti olarak akıllarda kalan bir cinayeti hatırlattı:

1995 yılının Temmuz ayında, bir pazar günü, Zeynep Uludağ, annesi Ersin Sakartay, kız kardeşi Sinem ve bir arkadaşı ile birlikte Kumkapı’da, rakı eşliğinde yemek yiyorlardı. Yan masada ise evli ve iki çocuk babası İsmail Kızılkaya ile Ercan Kavuncu oturuyordu. Zeynep’in annesinin “taciz iddiası” ile ortalık bir anda ana baba gününe döndü. Zeynep, restoranın mutfağına gitti ve elinde bir bıçakla geri geldi. O bıçakla iki çocuk babası İsmail Kızılkaya’yı öldürüp, Ercan Kavuncu’yu ağır yaraladı.

Zeynep’in, kadın kadına özgürce rakı içerlerken, kendilerini taciz eden iki erkeği bıçaklaması ve birini öldürmesi ahalinin çok hoşuna gitti. Medyanın da ilgisiyle “katil” iken bir anda “kahraman” oldu. Böyle bir ortamda yargılanan Uludağ, 2 yıl 20 gün hapis cezasına çarptırıldı. Cezaevinde kaldığı süre göz önünde bulundurularak, para cezasıyla tahliye edildi. Televizyoncular, işlediği cinayetin dizisini çekip, başrolde de bizzat olayın faili Zeynep Uludağ’ı oynattılar.

Yetmedi… “Boy boy fotoğraflarını ülkenin dört bir yanına astılar.  Bununla da yetinmeyen Zeynep, o dönemin modasına uyarak bir de kaset çıkardı. “Sabun köpüğü” gibi gelen bu şöhret çok kısa sürdü. Toplum, tam “Zeynep Uludağ” ismini unutacaktı ki… 1997’de, gazetelerde, “Çıplaktılar” başlığıyla bir haber çıktı. Habere göre; “Namusunu korumak” için iki çocuk babası bir kişiyi öldüren, bir kişiyi de yaralayan Zeynep Uludağ, kız kardeşi Sinem’in eski sözlüsü ve o sırada “Şima Perker” adlı kadının çiçeği burnunda kocası olan Tarkan Perker ile zina halinde yakalanmıştı. Bu olay elbette Türkiye’deki ilk “zina” vakası değildi fakat bir tartışmanın fitilini ateşlemişti.

Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde zinanın suç olmaktan çıkığını hatırlatan Say, şunları söyledi:

Artık zina yalnızca basit bir “boşanma sebebi” sayılıyordu. Ne olduysa ondan sonra oldu. Bırakın bekârları, evliler arasında bile zina patlaması oldu. Eşinin eve yabancı birini aldığını duyan bir koca, içerideki zinacıyı çıkarabilmek için polise “hırsız” ihbarında bulundu.

ATV'de Esra Erol'da programında tartışma yaratan olayı da hatırlatan Say, şöyle devam etti:

Karısı ‘abim’ dediği, kendisinden 28 yaş büyük komşuları ile kaçan zavallı kocanın, kameralar karşısında “Allah’ım n’olur çocuk benden olsun” diye dua ederken… DNA testinin sonucunu ağzı kulaklarında karşılayan ve çocuğu komşusundan peydahladığı ortaya çıkan  “zinacı kadın”ın şımarıklığı da bu serbestinin sonucuydu. Tabii bu şeni tabloya “evlilik dışı doğum”ları ve Ahmet Davutoğlu’nun imzaladığı “İstanbul Sözleşmesi”ndeki; “törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması” maddesini de eklediğimizde, artık uçurumun kenarında olduğumuzu anlamak zor olmasa gerek.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2018'de söylediği "AB istedi zina yasağını kaldırdık, yanlış yaptık" ifadesini "itiraf" olarak niteleyen Say, şu ifadeleri kullandı:

Biz bu itirafın, hayırlara vesile olmasını beklerken… Mezkûr itiraftan iki yıl sonra, hem de “zina”nın yeniden suç kapsamına alınmasına neden olacak yukarıda gibi rezilce bir vakayı eleştirdi diye GATA’nın Başhekim Yardımcısı Dr. Ali Edizer’in görevden alınması, beni resmen sükut-u hayale uğrattı. Bu saatten sonra  “zina serbestisi” artık bir “hata” değil, toplumun ahlakını yavaş yavaş ölüme götüren ağır bir “vuruk” halini almıştır.

 

Akit, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU