Yerli ve milli bir ülkede 'Babil Kulesi' için çalışan gençlerin hikâyesi: Yaratıcı ekonomi modeli

Yerli ve milli olmak adı altında içine kapanan bir ülkede 'Babil Kulesi'ne taş taşıyan, kod yazan, tasarım yapan yaratıcıların; Mihriban, Seyfeddin ve Ege’nin hikâyesi...

Fotoğraf: Visual Hunt

Alman edebiyatçı Goethe, adeta bugün konuşuyormuşçasına şöyle der: 
 

Her yerde yeni vatanların yaratılmaya çalışıldığı bu anda bağımsız düşünebilen için, yaşadığı zamanın üzerine çıkabilen için vatan, hem hiçbir yerdedir, hem de her yerdedir.


Dünyanın her yerinde birbirine çok benzeyen, farklı kimliklerde de olsa aynı filmleri izleyen, aynı dizileri takip eden ve artık aynı işleri benzer şekillerde yapan bir küresel genç jenerasyon var.

Ve bu küresel genç jenerasyon, dünyanın her yerinde yine bıçak gibi ikiye ayrılmış vaziyette...

Denklemin sağında yer alanlar, içine kapanan ülkelerinde yerli ve milli olma dürtüsüyle ötekilerden uzaklaşırken, denklemin diğer tarafındakiler ise sınır tanımadan bir 'Babil Kulesi' inşa etmek arzusundalar. Bu çelişkili ruh halleri, aradaki makası daha da açıyor.

Toplumlarda bireyin kendisini var edebilmesi için (klasik Abraham Maslow'un 'ihtiyaçlar hiyerarşisi' içinde) temel ihtiyaçlarını giderebilmek adına bile ekonomi hayati bir önem arz ediyor. 

Maslow, gereksinimleri şu şekilde sınıflandırıyordu: 

  1. Fizyolojik gereksinimler (nefes alma, besin, yemek, su, cinsellik, uyku, sağlıklı metabolizma, boşaltım)
  2. Güvenlik gereksinimi (beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği)
  3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel mahremiyet)
  4. Saygınlık gereksinimi (özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak)
  5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdemli, yaratıcı, içten, problem çözücü, önyargısız ve hakikatleri kabul eder olmak)

Bu maddeler, bir öncekini gerçekleştiremeyenler için bir üst ihtimali gerçekleştirmenizi mümkün kılmayacak şekilde tasarlanmıştı. 

Dördüncü maddedeki özsaygı, özgüven, başarı, başkalarına saygı duymak, başkaları tarafından saygı duyulmak gibi ihtiyaçlar, özellikle 1990 sonrası jenerasyon için en az yemek, içmek, nefes almak kadar elzem bir ihtiyaç hâlini aldı. 

Buna ek olarak "çağdaşların" yaşam standartlarını yakalamak için yaşıtlarından neredeyse yedi kat daha fazla çalışmak zorunda kalmalarını gerektiren dolar/TL kur farkı ortaya çıkınca artık Maslow'un ilk basamağındaki besin, yemek, su, sağlıklı metabolizma bile gençler için çaba sarf edilmesi gereken şeyler olarak karşımızda duruyor. 

İşte tam bu noktada ülkedeki iklim, ihtiyaçlar hiyerarşisinde piramidin bir üst basamağına çıkamayan gençleri psikolojik sorunlara itiyor. Örneğin, Türkiye'de son 10 yılda antidepresan kullanımının yüzde 160 artmış olması, raporlara da yansıdı.

Gençlerin önemli bir kısmı, bu şartları değiştirebilmenin tek yolunu "ülkeyi terk etmek" olarak görüyor.

Yeditepe Üniversitesi ile MAK Danışmanlık işbirliğinde, 18-29 yaş grubundaki Türkiyeliler arasında yapılan araştırmaya göre gençlerimizin yüzde 76'sı yurt dışında yaşamak istiyor.


Gençlerin niye kaçıp gitmek istediklerinin yanıtını ise, araştırmanın şu sonuçlarında bulmak mümkün: 

Yüzde 46,7'si Türkiye'nin öncelikle çözülmesi gereken meselesinin işsizlik olduğunu düşünüyor.

Yüzde 77,6'sı Türkiye'de bir işe girebilmek için torpil gerektiği kanısında.


Geleneksel anlamda bakıldığında, iyi bir eğitim, iyi bir meslek ve biraz öz kaynak, Türkiye'den yurt dışına gitmek için yeterliymiş gibi görünebilir. Ancak 2020 dünyasında ise artık bunlar da elinizde olsa bile gerçekleştiremeyebilirsiniz.

Vuhan'daki bir canlı hayvan pazarından dünyaya yayılan koronavirüsün, dünyadaki sınırları kapatması ve mevcut fiziki iletişimi sınırlandırması nedeniyle kapıların yüzüne kapandığını ve sıkıştıklarını düşünenlerin sayısı giderek artıyor. 

İşte tam bu noktada fiziken Türkiye'de olup da manen ve yarattığı ekonomik modelle aslında pek de burada olmayanların ortaya çıkardığı yeni bir model var. 

Buna bir isim verecek olursak; sınır tanımayan yaratıcı ekonomi diyebiliriz

Herkesin aynı işletim sistemine sahip telefonlar kullandığı, aynı uygulamalarda vakit geçirdiği, aynı platformlar üzerinden kitap, elbise, ayakkabı aldığı bir dünyada, fiziken bir ülkede kalmak demek, kafa olarak o ülke gerçeklerinde hapsolmak değildi. 

Olmadı da...

Bu dosyada hikâyelerini anlayacağımız üç genç, bu sıkışmışlık halini bir şekilde kendi mücadeleleriyle yıktılar. Evet Türkiye'deler, evet bu ülkenin hepimizi derinden etkileyen gündemine, sorunlarına, imkansızlıkları ve fırsat eşitliğini hiçe sayan liyakatsizliğine maruz kalıyorlar. Ama onlar yaratıcılıklarınının sınırlarını bu ülkeye dolar getirecek şekilde zorluyorlar...

 

Seyfeddin, Dubai'nin en çok kullanılan ve takip edilen e-ticaret sitesinde iOS yazılımılarına İstanbul Göztepe'deki evinden katkı sağlıyor, 

Ege, yıllarca Milano'da yaşadıktan sonra şimdi Acıbadem'de Instagram hikayeler kısmına yaratıcı uygulamalar yapıyor ve bunu dünyaca ünlü markalara satıyor.

Ve belki de en sıra dışı olanı Mihriban Menteş, boyalarla yeniden tasarladığı taşları e-ticaret platformları üzerinden yurt dışındaki insanlara satıyor. Hatta bununla da yetinmiyor ve taş boyama eğitimi de veriyor.


Seyfeddin'le başlayalım;

Apple işletim sisteminin yazılımı İOS dünyasını yakından takip eden Seyfeddin Başsaraç, bir yazılımcı olarak bu işletim sisteminin süreçlerini takip etmek adına sürekli çağdaşlarıyla iletişim halindeydi.

Yıllarca Türkiye'de mobil uygulama yazmak isteyen firmalarla, isimlerle çalıştı. Apple ve ürünlerine yazılım yapan insanları NSİstanbul adı altında bir toplulukta buluşturdu.

Bu sürecin sonunda Türkiye'de yaptığı iş karşılığında aldığı paranın, çağdaşlarıyla kıyaslandığında ortaya çıkardığı uçurum, zaman zaman moralini de bozuyordu. 
 

Seyfeddin2.jpg
Seyfeddin Başsaraç / Fotoğraf: Independent Türkçe


Ve sürecin sonunda kendisini Dubai'deki bir firmaya yazılım yaparken buldu. 

Sonuçta Seyfeddin gitmedi, ülkesinde ve üç yaşındaki oğlunu ülkesinde büyütüyor; ama Türkiye'nin gündeminin, ikliminin, ekonomi yönetiminin aldığı kararların hayatını etkilemesine izin vermedi.

Şimdi yeteneği ve mücadelesi sayesinde yaşıtlarıyla benzer maaşla Maslow'un piramidinde bir üste çıkma mücadelesi veriyor.


Ege'nin yaptıkları ise bu dosyanın oluşmasını sağlayan hikayeydi;

Ege İşlekel, 2013 yılında yüksek lisans eğitimi için İtalya'nın Milano şehrine giden ve orada Interior Design Master eğitimini tamamlayan bir isim. 

Master eğitiminden sonra Milano'da mimarlık ofislerinde çalışmaya başlayan Ege, bir yandan hobi olarak yaptığı grafik tasarım işlerini bir tasarım şirketi kurarak profesyonelleştirmek istedi.
 

Ege İşlekel 2.jpg
Ege İşlekel / Fotoğraf: Independent Türkçe


Bu süreçte dünya çapında seçtiği 11 sanatçıyla reklam görselleri hazırlamak isteyen Gucci, Ege ile çalışmaya başladı. Ege'nin Gucci ile çalışması ona dünyaca ünlü diğer markalarla da iş yapmasının kapısını araladı.

Ege, Türkiye'den gidenlerin aksine Milano'dan döndü ve Türkiye'ye yerleşti. 

Şu an Gucci, Universal Music Studios, Nestle, L'Oreal, Sony gibi markalarla iş birliği yapan Ege, aynı zamanda pet project olarak isimlendiren işlerle dikkat çekiyor. 

Hatta öyle ki Instagram hikayeler kısmına kullancıların ücretsiz kullanabildiği üçüncü parti uygulamaşar tasarlayan Ege'nin bu uygulamasını Instagram, resmi hesabından duyurdu. 



Gelelim Mihriban'ın öyküsüne;

Aslında İngilizce öğretmeni olan Mihriban, 2017 yılında oğluyla aktivite yaparken taş boyamayı keşfediyor.

Ardından bu hobiyi işe dönüştürmek istediğinde, İngilizce bilmenin verdiği avantajı da kullanarak dünyaca ünlü, el emeği ürünlerin satıldığı pazar yeri Etsy'de bir hesap açıyor.
 

Mihriban3.JPG
Mihriban Menteş / Fotoğraf: Independent Türkçe


Ardından boyadığı taşları daha fazla insanın görmesini sağlamak için de bir Instagram hesabı açıyor. Her gün düzenli olarak boyadığı taşların aşamalarını gösteren videoları ve sonucu gösteren fotoğrafları sayesinde belli bir takipçi kitlesine erişiyor.
 

,Mihriban4.JPG
Fotoğraf: Instagram - mihrimentes


İlk siparişini de bu sayede New York'tan alıyor. O zamandan günümüze Amerika ve Avrupa'dan çok farklı şehirlere taş siparişi ulaştırmış.

Taş boyama işine başlamasına vesile olan oğlu Ali şu an sekiz yaşında. Yine öğretmen olmanın avantajıyla oğlunu da dünya vatandaşı olarak yetiştirmeye çalışıyor.
 

Mihriban.JPG
Fotoğraf: Instagram - mihrimentes


Devlet okulundaki müfredatın yanı sıra uluslararası müfredatı takip ederek İngilizce üzerinden matematik, fen, sosyal bilimler gibi farklı derslere çalıştırıyor.
 

Mihriban2.JPG
Fotoğraf: Instagram - mihrimentes


Olur da farklı bir ülkeye taşınırlarsa sorun yaşamasını istemiyor.

Özetleyecek olursak; 

Mihriban, Seyfeddin ve Ege, yerli ve milli olmak adı altında içine kapanan bir ülkede 'Babil Kulesi'ne taş taşıyan, kod yazan, tasarım yapan yaratıcıları. 

 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU