Sınır ihlallerini durdurmak için Bağdat’ın elinde hangi seçenekler var?

Bakanlık Ankara’ya “düşmanlık suçu işleyen” failleri açıklama ve bunları yargılama çağrısında bulundu

Fotoğraf: AFP

Türkiye’nin Irak topraklarında bulunan PKK’ya yönelik operasyonlarına  devam etmesi nedeniyle Bağdat-Ankara hattında tansiyon giderek yükseliyor. Türkiye’nin Irak topraklarında bulunan PKK’ya yönelik operasyonları devam ederken gözlemciler bu gelişmenin ‘tehlikeli’ olduğunu ve Türkiye’nin askeri nüfuzunu artırdığı bölgelerdeki durumun Suriye ve Libya’ya benzemesine karşı uyarıyor.

Ziyaretler iptal edildi, sınır kapıları kapatıldı

Türkiye Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Bağdat’a düzenlemesi beklenen ziyaretin Irak makamları tarafından iptal edilmesi sonrasında Irak Dışişleri Bakanlığı, Türk yetkililerin ziyaretlerini iptal ettiğini ve Irak’ın sınır kapıları ile havalimanlarının Türk vatandaşların geçişlerine kapatıldığını duyurdu.

Irak Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında, Türkiye’nin Irak’ın egemenliğine yönelik ihlallerine yanıt olarak Türk yetkililerin tüm ziyaretlerinin iptal edildiği, Türk vatandaşlarına Irak havalimanları ve sınır kapılarında giriş vizelerinin verilmesinin durdurulduğu bilgisine yer verildi.

Söz konusu adımların “Türkiye’ye mütekabiliyet” ilkesi kapsamında atıldığına dikkat çekilen açıklamada, şu ifadelere yer verildi:

“Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin Arap ve yabancı mevkidaşlarıyla temaslar gerçekleştirdi. Arap ve Avrupa düzeyindeki tüm ülkeler, Irak’ın, toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunma pozisyonuna destek vermekte.”

Bakanlık ayrıca Ankara’ya “düşmanlık suçu işleyen” failleri açıklama ve bunları yargılama çağrısında bulundu.

Buna karşılık, Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan gelen açıklamada, “Bu hususta ülkemiz Irak ile iş birliğine hazırdır. Ancak Irak'taki PKK varlığına göz yumulmaya devam edilmesi halinde ülkemiz sınırlarının güvenliği için nerede olursa olsun gerekli göreceği tedbirleri şimdiye kadar olduğu gibi almakta kararlıdır. Irak'ı bu doğrultuda gerekli adımları atmaya, bu durumu fırsat bilip ülkemize yönelik mesnetsiz iddialarda bulunan diğer bazı ülke ve bölgesel örgütleri de teröristleri cesaretlendiren ve terörle mücadelede çifte standart içeren yaklaşımlarına son vererek ilkeli bir tutum takınmaya davet ediyoruz” ifadelerine yer verildi.

Ankara’ya baskı için iki yol

Gözlemciler, Irak hükümetinin Türkiye’nin gerginliği tırmandırmasıyla orantılı herhangi bir adım atmadığını belirterek, bunun arkasında “bazı yetkililerin bu meseleyi Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne (IKBY) karşı merkezi hükümete bir kazanç getireceği düşüncesinin” yattığını ifade ediyorlar. Diğer bazı gözlemciler ise Bağdat merkezi hükümetinin IKBY veya yabancı ülkelerin desteği olmadan kararlı bir adım atma gücüne sahip olmadığı görüşünde.

Gazeteci yazar Saman Nuh, Independent Arabia’ya verdiği demeçte, “Türkiye, Irak’taki yayılmacılığına PKK’yı bahane ediyor. Bunun kanıtı ise PKK’nın bulunmadığı Ninova vilayetindeki Başika kentinde Türkiye’ye ait bir üssün bulunmasıdır. Bu üs DEAŞ ile mücadele gerekçesiyle kurulmuştu” dedi.
Nuh, “Irak devleti zayıf ve Türkiye’nin emelleriyle mücadele edecek güce sahip değil. Türkiye’nin Musul vilayetini geri alma arzusu da herkesçe bilinen bir mesele” diye konuştu.

Irak hükümetinin Türkiye’nin yayılmacı emelleriyle mücadele edecek bir program oluşturabilmesini düşük bir ihtimal olarak gördüğünü söyleyen Nuh, Bağdat’ın bu duruma karşı koymak için yalnızca Ankara’ya diplomatik yollardan operasyonlarını son vermesini isteyebileceğini ancak Ankara’nın bu dilden anlamadığını ifade etti.

Nuh, konuşmasının devamında şunları kaydetti:

- Bağdat bu çabalar kapsamında iki ülkenin sınır hattında Sınır Koruma Muhafızları’nın varlığını artırma ve bunlara askeri karargahlar inşa etme yoluna gidebilir. Irak hükümetinin önünde Türkiye’ye baskı kurmak için iki yol var: Birincisi, Ankara’yı sınırdaki ticari hareketi ya tamamen durdurma ya da azaltmakla tehdit etmek ve açık ekonomi politikasını gözden geçirmektir. Bu yol, karşılıklı ticaret anlaşmasından tek taraflı olarak yaklaşık 14 milyar dolar kazanan Ankara’ya gözle görülür bir zarar verecektir. Bu durum, Türkiye’yi hesaplarını gözden geçirmeye zorlayabilir. Fakat bundan önce ticaret konusunda Türkiye’ye alternatif bulunmalıdır ve bu da komşu ülkelerle yoğun bir çalışma gerektiriyor

- İkinci yol ise dolaylı yollardan veya üçüncü taraflar üzerinden PKK’nın askeri imkanlarla desteklenmesidir. Bu destekler PKK’ya, Türkiye’nin bu savaştaki temel silahı olan silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) önleme imkânı sağlayacaktır. Ancak bu yol, Irak üzerinde baskı unsuru oluşturabilir. Akıl dışı bir yol olmakla birlikte etkili bir baskı kartı olabilir.

Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi’nin 20 Ağustos’ta ABD’de gerçekleştireceği temaslarda bu meselenin gündeme gelmesini düşük bir ihtimal olarak gören Nuh, “Bana göre, Irak hükümet yetkilileri Türkiye’nin bu müdahalelerinden endişe duymuyor. Zira yetkililer bu müdahalelerin dağlık bölgelerle sınırlı kalacağını düşünüyorlar. Ayrıca bu müdahalelerin PKK oluşumunu muhtemelen zayıflatacağını düşünüyorlar. PKK’nın zayıflaması merkezi hükümetin menfaatine olur. Bu aynı zamanda Kürdistan Demokrat Partisi’ni endişelendiriyor. Hatta bazı çevreler, Bağdat ve Ankara arasında bu ortak hedefin gerçekleştirilmesi için koordinasyon kurulmuş olabileceğinden bile bahsediyor” dedi.

Türkiye ve İran ittifakı

Siyasi araştırmacı Hişam el-Mevzani, Irak’ın Ankara’daki karar alıcı merciler üzerinde baskı oluşturmak için “bölgedeki stratejik ilişkilerini genişletme ve sadece Türkiye ve İran ittifakı ile sınırlı kalmama” yoluna başvurabileceğini söyledi.

Independent Arabia’ya konuşan Mevzani, “(Türkiye ve İran) ittifakı, iki ülkenin nüfuzunu daha çok artırmayı ve herhangi bir Irak ulusal projesinin ortaya çıkmasını engelleyen istikrarsız bir odak noktası oluşturmayı amaçlamaktadır” dedi.

Irak ise benzer adımlar atması halinde bölgedeki gerilimin daha fazla tırmanmasından ve Ankara’nın Bağdat’a karşı “ortak su kozunu” kullanmasından endişe ediyor. Nitekim Irak, su kaynakları açısından neredeyse tamamen Türkiye’ye bağımlı.

Mevzani, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:

- Irak’ın Türkiye’ye ekonomik ve stratejik alanlarda baskı kurma sinyali vermesi, Bağdat yönetimi için su meselesi ve askeri müdahale dahil büyük anlaşmaların önünü açabilir. Bağdat ister baskı uygulasın ister siyasi boyun eğme gibi başka nedenlerden dolayı baskı uygulamasın, Ankara, Irak’ın su payını azaltmaya devam ediyor.

- Bağdat’ın Körfez ülkelerine açılması belki Türkiye üzerinde bir baskı faktörü olabilir. Bu açılım yalnızca ekonomik ve enerji alanlarıyla sınırlı kalmalı ve Bağdat bir çatışma eksenine girmemelidir.

- Eksen kayması Irak’ın çıkarlarına hizmet etmez ve Ankara’ya Suriye ile Libya’da olduğu gibi cephe açma fırsatı sunar ki bu da Irak için büyük bir sorun oluşturur. Ankara’nın yaptığı son hamleler, Irak’ı Körfez ülkeleriyle stratejik anlaşmalar imzalamaya zorluyor.

Mevzani, Başbakan Kazimi’nin kullanabileceği en önemli baskı kartının Washington’da yapacağı temaslar sırasında ABD yönetimini, İran ve Türkiye’nin topraklarına yönelik ihlallerini durdurmasına yardımcı olmasına ikna etmesi olduğunu söyledi.

Kapsamlı çözüm

Gözlemciler, Türkiye’nin Irak topraklarına müdahalesini, Ankara’nın Ortadoğu’nun “yeni denkleminde” aktif bir oyuncu olma girişimleri kapsamında değerlendiriyor.

Gözlemcilere göre, ABD’nin Ortadoğu’da öngördüğü “kapsamlı çözümde” İran ve Türkiye’ye yer vermemesi, Ankara ve Tahran’ı bölgede gerilimi tırmandıracak adımlar atmaya sevk ediyor.

Iraklı stratejist Ahmed eş-Şerifi, konuyla ilgili Independent Arabia’ya yaptığı değerlendirmede, “ABD’nin bölgede öngördüğü denklem kapsamlı bir çözüme doğru gidiyor. Türkiye ve İran bu denklemi kendi çıkarları için tehdit olarak görüyor. Türkiye, Suriye'deki Rus sahasında ve Irak'taki ABD sahasında bir oyuncu olarak, yeni Ortadoğu denklemiyle ilgili müzakerelere güçlü bir pozisyonda katılmak istiyor” diye konuştu.

Irak ve ABD arasında işbirliği yapılarak Türkiye’nin müdahalelerine son verilebileceğini söyleyen Şerifi, “Bu işbirliği, Kazimi’nin ABD ile birlikte İran nüfuzuna karşı yapacağı işbirliğinin boyutlarına bağlıdır. Bu durum Kazimi’nin İran’ın Irak’taki şartlarını kabul etmemesi ve İran’ın bu yöndeki çabalarını engellemek gibi ilave bir baskı unsuru oluşturabilir” değerlendirmesinde bulundu.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independentarabia.com/node/144201

DAHA FAZLA HABER OKU