CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Tokat Senatörü Metin Somuncu için TBMM'de düzenlenecek cenaze törenin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Özel, yangınlara ilişkin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Yangın yönetim uçağı olan beş ülkeden biriyiz. Yangınlara İHA'larla müdahale eden iki ülkeden biriyiz" açıklamalarının sorulmasını şöyle yanıtladı:
"Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında toplamda şu oluyor bu oluyor... İlk başta liyakatsizlikten ve yönetim beceriksizliğinden başlayarak geldiğimizde iktidarlarının bu son döneminde ülkede kadınlar, çocuklar, yoksullar, emekçiler, ormanlar, ormanın içindeki hayvanlar, söndürmeye çalışan orman emekçileri için felaket felaket üstüne geliyor. Bir şey var ki bu kadar kötü her şey. Yani ülkenin ekonomisini bunlar yönetiyor. Dünyadaki en yüksek gıda enflasyonu olan ülke Türkiye. Adını bilmediğiniz Afrika ülkelerinden daha kötü durumda. Ülkeyi yıllardır bunlar yönetiyor. Ukrayna ile Rusya savaşıyor, Türkiye'de faizler Ukrayna'yla Rusya'dan fazla. Dünyada ikinci yüksek faiz Türkiye'de. Hala yüzde 40'larda enflasyonla boğuşuyoruz. Ne yapıyorlarsa, nasıl yönetiyorlarsa hiçbir şey iyiye gitmediği gibi yangın yönetimi, yangın söndürme işi de iyi gitmiyor. Dünyada en iyi iki ülkeden biriysen en iyi şekilde söndüren iki ülkeden biri olursun. Nasıl oluyor da cayır cayır yanıyor bütün ormanlar? Elbette orman yangını olur. Hızla müdahale edilir ve böyle felakete dönmez. Ormanlar yandığı gibi onlarca canımızı kaybediyoruz. Olacak iş değil. Yarın üç genel başkan yardımcımız bu konuya özel basın toplantısıyla tespitleri ama en çok da önerileri ve geleceğe yönelik olarak da CHP'nin neleri gördüğünü ve bundan sonra ne yapacağını anlatacak.
"Mevcut filo zayıf"
Bu envanter meselesinde ağzını açmasa iyi olur Sayın Erdoğan. Çünkü 14 tane envanterinde lüks uçak var. Cumhurbaşkanı'nın uçağı olur, devletin bir tane uçağı olur. Hadi bir tane de yedeği olur. 14 uçak var. Bakan yardımcıları bile Türkiye'de tarifeli uçmuyor. Ayakları yere basmıyor. Ama yangın dediğimiz zaman herkesin gözü gökyüzünde yeterli müdahale yapılamıyor. Çok net bir şey var, gece görüşünü olanaklı kılan gözlükle kaskla yapıp bu envanteri varsayıyorlar. Bu bir yıldızdan ışık alan, aydan ışık alan onunla etrafı gösteren ekipmanlar ve orman yangını gibi şiddetli ışıkta iş görmüyor. Arkadaşlar bunu söyleyemiyorlar. Böyle çözülemeyeceğini bilemiyorlar. Öyle bir helikopteri, bunların dediği gibi helikopteri kaldırırsınız ama ateşe yaklaşamazsınız. Kilometrelerce yüz metrelerce öteden sadece ormanın, yangının yayılacağı yerlere olası su bırakabilirsiniz. Bu da zaten olmuyor, işlemiyor. Gerçek anlamda bu işte kullanılabilecek bir filo oluşturulmuş değil. Mevcut filo da zayıf. Maalesef Türk Hava Kurumu halen daha elindeki uçaklar doğru şekilde bakım görseydi filosu güçlendirilseydi ki hepimiz biz bu Türk Hava Kurumu'na destek oluyorduk. Kurban derileri bağışlanıyordu. Türkiye'nin yüz akı bir kurumdu. Ne yaptılar biliyor musunuz? Sekiz yıldır, yedi yıldır kayyum var Türk Hava Kurumu'nda. Seçimini yaptırmıyorlar. Neden? Başına bir tane AK Partili oturtabilmek için. O Türk Hava Kurumu şimdi yangınla mücadelede yok maalesef. Biz yaparız diyenler de yapamıyor maalesef.
Bir büyük bu konuda seferberliğe ihtiyaç var. Milleti de arkamıza alarak bir seferberliğe ihtiyaç var. Ama maalesef her yerde olduğu gibi, yapmadıkları gibi milletin de önünü tıkayan, kurumların da önünü tıkayan bir yönetim anlayışı var. Her yerde yangın olur ama bu kadar çok uzun süren, müdahale edilemeyen, can kayıplarıyla, insanlar kömür oldu gitti cenazelerinde ailelerine ne diyeceğimizi bilemedik. Bunlar halen daha nasıl insan içine çıkıyorlar ben bilemiyorum."
"İmzalamayanlar AK Partililer"
Özel, "Büyükşehirlerin orman yangınlarından sorumlu tutulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
Hayatımda duyduğum en büyük yalan hatta ve hatta yetkileri yok. Bazen yetkiniz yok gelmeyin bile dedikleri oluyordu geçmişte. Keşke büyükşehirlerin elinde öyle imkan olsa. Mesela büyükşehirlerin hava aracı bulundurma yetkisi de yok ellerinde artık. İstanbul Büyükşehir'in, Ankara Büyükşehir'in geçmişte olan helikopterleri satıldı. Büyükşehirler maalesef hem de bütün ilçelere birden kentin bulunduğu yerlerde büyükşehirin görev yaptığı yerlerde ancak bu imkanlarla mücadele ediyorlar. Ayrıca da şunu söyleyelim, İstanbul Büyükşehir, Ankara Büyükşehir orman yangınlarına ekipman yolluyordu, geçtiğimiz günlerde açıklandı. 2 binin üzerinde itfaiye eri alımıyla ilgili bir imza atmadıkları için alamadık bu sene. Atsalardı bekliyorduk, hazır bekleniyordu. 2 bin 300 itfaiye eri alacaktık. Şimdi onlar her yerde. Bunu imzalamayanlar AK Partililer. Büyük şehirleri dışlamak falan zaten ayrı meseleler zaten paralarının yüzde 40'ını ödüyorlar, maaşları zor ödüyoruz. Herkesi perişan hale getirdiler ama büyük şehirler ancak ve ancak o andaki operasyonun başındaki en yüksek kamu görevlisi gelin derse gidiyor. Ama büyükşehirin elindeki araç nasıl gidiyor? Yolda sokakta gidecek araç tekeri var onda. Yolun olduğu yerden gidiyor. Yolun kenarına su sıkıyor. önemli katkılar sağlıyorlar. İşte Bursa Büyükşehir görüyorsunuz. Bursa'daki yangında etraftaki bütün büyükşehirlerin araçlarını görüyorsunuz. Ama yolun gidebildiği yere mevcut işte bu arabaların lastikleri nasılsa öyle lastikleri olan araçlarla, asfaltla gidecek araçlarla o kadarlık katkı sağlanıyor. Türkiye'nin yangınla, yangın yönetimiyle, afet yönetimiyle ilgili çok güçlü, çok itibarlı ve çok özenilerek kurulacak çok büyük bir kuruma ihtiyacı var. Buna da ciddi kaynak aktarmak lazım. Herkesin içi yanıyor. Bu süreçte milletin de desteğini, dayanışmasını tüm kurumların desteğini, dayanışmasını arkaya alacak bir çabaya ihtiyaç var.
"Yüksek ışığın olduğu orman yangınında etkisiz"
Özel, "Yangına gece görüşüyle müdahalede yani envanterimizle iktidarın iddia ettiği var dediği helikopterlerde sizin söylediğiniz malzemeleri var ama yetersiz mi?" sorusuna da "Evet. Zaten bu konudaki uzmanların söyledikleri 'Bu araçlara gece görüş kitleri alındı diyordunuz. Niye kalkmıyor'un cevabı şu; o gece görüş sistemleri çok az ışıkla uçmayı olanaklı kılan kasklar. Hatta kokpitinde ona uygun hale getirilmesi gerekiyor. Yüksek ışığın olduğu orman yangınında etkisiz" yanıtını verdi.
"Allah akıl fikir versin"
Özel, "Erdoğan için 'Eurofighter'la ilgili bize teşekkür etmesi gerekiyor' dediniz. Cumhurbaşkanı Erdoğan da kabine toplantısı sonrası 'Muhalefet yerli ve milli olursa biz teşekkür etmekten çekinmeyiz' dedi. Nasıl değerlendirirsiniz?", "Terörsüz Türkiye süreciyle ilgili bir komisyon kurulacak. Üye verecek misiniz? Çünkü perşembe gününe kadar üye bildirimin, istedi Numan Kurtulmuş. Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Geçmiş günahlarının kefaleti olabilecek bulunmaz bir fırsat bu süreç' dedi nasıl değerlendirirsiniz?" sorularını da şöyle yanıtladı:
Son dediğine Allah akıl fikir versin diyeyim. Başka ne diyeyim yani? İlk söylediğiniz konuyla ilgili Silivri'de geçen hafta çarşamba günü bir basın mensubu sordu, 'Eurofighter'larla ilgili anlaşma sağlandı. Almanya'nın blokajı vardı. Almanya blokajını kaldırmış. Bu konuda çabalarınız olduğunu söylüyordunuz. Bu konuda hükümetten size teşekkür geldi mi?' Ben de dedim ki 'Normal bir ülke olsaydık beklenirdi. Normal bir siyasetçi olsaydı beklerdik.' Yoksa aman Erdoğan bize teşekkür etsin derdinde değiliz. Zaten hemen ardından birkaç iktidara yakın gazete 'Eurofighter'ları kendilerine mal etmek istiyorlar' diye yazarken tak sildiler. Ertesi gün Alman Hükümet Sözcüsü'ne soru soruldu, o da dedi ki 'Açıkça söylemem gerekir ki Özgür Özel üzerinden hapisteki Ekrem İmamoğlu'nun da Eurofighter'ların kendi meselesiyle ilişkilendirilmemesini ve bir milli savunma meselesi olduğu için bununla ilgili blokajın vetonun kaldırılmasını talep ettiler. O yüzden verdik.' Çünkü Alman gazeteci soruyor, '19 Mart darbesinden sonra İmamoğlu'na yapılan, Eurofighter'lara izin vermeyeceğiz demiştiniz. Niye verdiniz? Ne değişti?' O da diyor ki 'Ekrem İmamoğlu'nun bu yöndeki talebini Özgür Özel ilgili makamlarımıza iletti' diyor. O dakikadan sonra sustu arkadaşlar. Dün de geveliyor, özür derdim de demezdim de ederdim de, şuydu da... Hiç önemi yok. Mesele şu, millet can derdinde, millet bir yandan yangınlarla boğuşuyoruz, bir yandan yoksullukla boğuşuyoruz. İnsanlar işsiz. bunun böyle bir süreçte bütün belediye başkanlarımıza hazımsızlıkla saldırıyorlar. Bütün anketlerde yüzde 70 bunun siyasi olduğuna inanıyor vatandaş. Canımızla uğraşıyoruz. Bu haldeyken dahi Ekrem İmamoğlu 'Eurofighter meselesini bu işe karıştırmayın' diyebilecek erdemi gösteriyor. Erdoğan da bu işi bile böyle bir işte bile meseleyi siyaset üstü bir yerde tutamamayı başarıyor, kavga yapıyor.
"Nitelikli çoğunlukla karar alınacağı söylendiğinde CHP bu komisyonda yer alır"
Komisyonla ilgili tavrımız ilk günden beri net. Bu işin Meclis eliyle yürütülmesi gerektiğini söylüyoruz. Komisyon ya eşit temsille oluşmalı. Yani bütün partiler eşit temsil edilmeli. Ne olacak o zaman? Yani birinin dediği olmayacak. Uzlaşıyla çıkacak kararlar. Eşit temsil değilse o zaman mutlaka nitelikli çoğunlukla karar almalı diyoruz. Komisyonun beşte üçü ya da üçte ikisinin alacağı kararla kanunlar kabul edilmeli, çıkarılması istenen kanunlar Meclis'e tavsiye edilmeli diyoruz. Şimdi Sayın Meclis Başkanı'nın istediği rakamlardan gördünüz ki eşitlik yok. 21 AK Parti'den 10 CHP'den istiyor. Meclis'teki sandalye sayımıza göre nisaba göre yani Meclis diliyle. O zaman nitelikli çoğunluk aranacağının Meclis Başkanı tarafından söylenmesi lazım ki bu komisyonda olalım. Onun dışında komisyonun rakamları AKP artı MHP istediğini yapıyorsa, bize hiç ihtiyaç yoksa, böyle bakıyorlarsa ne işimiz var orada? Ancak nitelikli çoğunlukla karar alınacağı söylendiğinde ve ilk toplantıda bununla ilgili kararlar alındığında o zaman CHP bu komisyonda yer alır. Yalnız CHP'nin bu komisyonda yer alması, ne Tayyip Erdoğan’ın böyle tuhaf beklentilerine, yok işte geçmişteki bilmem neyin kefaleti, mefaleti... Böyle sulandırmalar için değil. Türkiye’nin en önemli meselesi; terör bitecek, oraya giden askerin anasının gözyaşı dinecek, önce endişesi dinecek. Sıvasız briket evlere al bayraklı şehit cenazeleri gelmeyecek. Türkiye’de analar ağlamayacak. Oraya harcanan para da iktidarımızda teröre harcanmayacak; yoksullukla mücadeleye harcanacak, kalkınmaya harcanacak. Biz bunun için bir yerde olacaksak oluruz. Kamuoyunda şey gibi anlaşılıyor, bazı bakıyorum, görüyorum, Anayasa tartışmaları. Biz dedik, hatta açık açık söyledim. ‘Seninle ne anayasası, menemen yapmam’ dedim. Aynı çizgideyiz. Bu komisyon, anayasa yapacak bir komisyon değil. Ona niyetlenen bizi yanında bulamaz. Çünkü anayasaya uymayanla anayasa yapılamaz. Bu komisyon hukuk üretecekse, bu komisyon hakkaniyet üretecekse, demokrasi üretecekse, barış üretecekse bu komisyonun dışında kalınamaz. Neden kalınamaz? Millet milletin vekilini; Kadim Durmaz’ı Tokat’tan, Ali Mahir Başarır’ı Mersin’den ‘Git, çalış’ diye yolluyor. Meclis komisyon kurmuş, 10 kişilik sana kontenjan vermiş. ‘Sen 10 kişiyle burada görev yapmalısın’ diyor. ‘Ben yapmam’ diyemezsin.
"CHP’nin olduğu komisyondan değil, olmadığı komisyondan korksun herkes"
CHP’nin olduğu komisyondan değil, olmadığı komisyondan korksun herkes. CHP Cumhuriyet’i tartışacak bir yerde olmaz. Cumhuriyet’in tartışıldığı bir yerde olmaz. Cumhuriyet’in kolonlarına çivi çakılan, bakın kolonlarının kesildiği değil; çivi çakmaya yeltenenin elinden o çekici alır, o komisyonda olmaz. Ama CHP, demokratikleşme olacaksa orada olur. Bakın bugün Türkiye’nin en büyük sorunu demokratikleşme, adil yargılanma meselesi. Cezaevlerinde suçsuz duran birçok kişinin tahliyesi söz konusu. Bir yandan bu süreçte başka tahliyeler gelecek. ‘Onlar bir yandan olsun, sonra öbür tarafta başkaları siyasi sebeplerle içeride dursun.’ Böyle bir şey yok. Ne Figen Yüksekdağ durabilir ne Selahattin Demirtaş durabilir ne Ekrem İmamoğlu durabilir ne Ahmet Özer durabilir ne de suçsuz, günahsız bürokratlarımız sırf bir suçun parçasıymış gibi durabilir. Bunların konuşulacağı, çözüleceği, meselenin ilerleyeceği bir komisyonda oluruz. İlerlemiyor mu? Önce ilerletmeye çalışırız. Yok, geri mi gitmek istiyorlar? Olmayız. Tayyip Erdoğan demokrasiyi bir araç olarak görmüş. İşine gelince binmiş, işine gelmeyince inmiş de demokrasiyi rafa kaldırmış, sandığa saldırmış, kimse ‘Sen demokrasi treninden niye indin?’ demeyecek, CHP bu komisyona girerse… Katolik nikahı var sanki. Yanlış işler konuşacaklar, doğru işler yapmayacaklar, o komisyonda bindiğimiz gibi ineriz. Tayyip Erdoğan bu konforu ömrü boyunca kullanacak da CHP şimdiden niye sonuç alabileceği bir komisyonda demokrasiyi zorlamak için, hem de nitelikli çoğunlukla karar alınacaksa bulunmayacak? Ya da niye girdi diye AK Parti’yle, AK Parti’nin getirdiği bir takım şeylere sadece tasdik memuru, noter gibi görev yapacak? Bu özgüvensizlik niye yani? CHP çatır çatır mücadele ediyor. Mücadelesini sahada, meydanda, sokakta, otobüsün üstünde de Meclis’in kürsüsünde de sürdürmeye devam edecek. Kimse bizden bu süreçte hatalarından dönmeyen, yanlışlardan geri adım atmayan hiç kimse CHP'den ‘mış gibi’ siyaset yapmasını beklemesin. Memlekette darbe var, püskürtmeye uğraşıyoruz. Meydanlardaki mücadele devam edecek. Milletin verdiği görevle geldiğimiz Meclis’te de bir zemin var. O zemine gideceğiz, mücadelemizi yapacağız. Yok, bu zemin size göre değilse o zaman CHP o zeminde olmaz zaten. Kimsenin kaygısı, endişesi olmasın. CHP’nin olmadığı yerde her şey olur. Olduğu yerde bir şey oluyorsa ya iyi bir şey oluyordur, yanlış bir şey oluyorsa zaten içinde biz olmayız. Bunu herkes böylelikle görsün."
"AK Parti'nin ampulü yakalanmıştır"
Gazetecilerin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kabine toplantısı sonrasında 'Rüşvetçiyi suç üstü yakalayanlara kızanlar ya kumpas iddialarını ispat etmelidir ya da çıkıp hakkına girdikleri yargı mensuplarından özür dilemelidir' ifadesini nasıl değerlendiriyorsunuz" sorusunu Özel şöyle yanıtladı:
Bu geçtiğimiz dönemde yargıyı, emniyeti FETÖ'ye teslim edip, kumpaslara teslim edip, o kumpaslarla ülkenin Genelkurmay Başkanını bile içeri atmış, ülkenin en seçkin pilotlarını şu anda dünyadaki çeşitli havayolu şirketlerinde çalışmaya zorlamış, ordusundan koparmış ve 'ben de kandırıldım' demiş birisi mi söylüyor bunu? Bu dediğinin olması için benim önüme iddianemeyi koyacak. Ben iddianamede göreceğim rüşveti. Dört ay olmuş bir kör kuruş rüşvetin ispatını bulmamışlar. Antalya'yı diyorsa ben Antalya'daki baklavacının rüşvetçi olduğunu görür görmez ilk dakikada attım partiden. Ama meselenin sonrada şu boyutunu gördük; adamın suçsuz olduğunu değil ama gördüğümüz kamera kaydı gibi polisin gelip gözaltındasın deyip onun da gözlükleri saçına takıp elindeki neşterle açmasının öncesinin de olduğunu gördük. Çıkıp koridorda polislerle karşılaşılıp görüşüldüğünü dönüp içeri girip kapıyı kapatıp hatta rüşveti alanın aldığını nereye koyduğunu dışardaki polisin bildiğini gördük. Meselenin özü; işin bu tarafında bir kurgu var. O rüşvetçi, rüşvetçi. Ama o rüşvetçi belediye AK Parti'ye geçsin diye dört belediye meclis üyesinin daha ismini söylüyor, AK Parti'de yeniler yedekten gelmeden seçilmesi için başvuruda bulunuyor. Biz buna YSK'da itiraz ediyoruz ve gecenin yarısında rüşvetçi AK Parti lehine istifasını falan geri alıyor. Bunlar olmasa ben Antalya'da otobüsün üstünde anlatır mıyım? Baklavacıya ne AK Parti'nin mi olacak CHP'nin mi olacak seçim. Neden gözaltındaki rüşvetçiye AK Parti lehine pozisyon tutturuyorsun? Dediğim şu; baklava kutusu doğrudur, rüşvet doğrudur. Kutunun üstünde altı ok değil ampul vardır. AK Parti'nin ampulü yakalanmıştır."
"Kendisini serin salonlardan çıkmaya pazarlarda dolaşmaya, alabiliyorsa milletten alkış almaya davet ediyorum"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Ankara merkezli siyaset yapsın" sözlerine de yanıt veren Özel, şunları söyledi:
Millet merkezli siyaset yapıyoruz. Millet merkezli siyaset millet için İstanbul'da olman gerekiyorsa İstanbul'da, Kars'ta olman gerkiyorsa Kars'ta, Meclis'te olman gerekiyorsa Meclis'te, mücadelede, meydanda olman gerekiyorsa meydanda, Saraçhane'de, nerede bulunmak gerekiyorsa orada yapılır. Ankara merkezli dersen pergel gibi bir ayağını Ankara'ya koyarsan işte böyle kendi etrafında döner durursun. Kendini de tüketirsin, milleti de tüketirsin. Ben kendisine millet merkezli, Anadolu ve Trakya merkezli, Türkiye merkezli siyaset yapmaya davet ediyorum. Kendisini serin salonlardan çıkmaya, atadıklarına kendisini alkışlatmak yerine pazarlarda dolaşmaya, milletin hatrını sormaya alabiliyorsa milletten alkış almaya davet ediyorum.
"En makro ihtiyaç, 'Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa'"
Ekonomim'den Vahap Munyar'a verdiği röportajda da gündemi değirlendirdi. Özel, konuşmasında CHP Genel Başkanı seçildiği kurultayda verdiği sözü anımsatarak, "Seçimlerde birinci parti olarak çıkamazsak o gece siyaseti bırakacağım. Ben kaybedilmiş seçimin şarkısını bile terk etmek gerektiğine inanıyorum. Nitekim yerel seçimlerde daha önce kullanılmış şarkıları geride bıraktık" diye konuştu.
Özel, vatandaşın “makro beklentisi”ne de dikkati çekerek, "En makro ihtiyaç, 'Yasaksız Türkiye, vizesiz Avrupa'. Biz CHP olarak vatandaşın gelecek umuduna dokunacağız. Vatandaşta, 'CHP gelirse ülkeyi yönetebilir' algısını güçlü şekilde oluşturacağız. Vatandaş, 'CHP iktidara gelirse gerginlik düşer' diye düşünsün istiyoruz. CHP’nin dış politikada daha başarılı olabileceğine inanmalarını hedefliyoruz. Vatandaşın, 'CHP gelirse ekonomi düzelir, Türkiye Avrupa Birliği’ne (AB) tam üye olur' diye düşünmesine önem vereceğiz" dedi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
"Artık mitinglerde yüzde 70 ekonomik konuları konuşuyoruz"
CHP Lideri Özel, her miting sonrası detaylı, “yapay zeka” desteğiyle analiz edilen anketler yaptırdıklarını belirterek, şunları söyledi:
Bir kere toplumun yüzde 70’i, AK Parti’nin ve hükümetin oluşturmaya çalıştığı, 'Bunlar çaldılar' algısına inanmıyor. Oluşturulmaya çalışılan algıya karşı, 'Tencere dibin kara, seninki benden kara' gibisinden bir tutumu doğru bulmuyoruz. Vatandaşın şunu görmesini, anlamasını istiyoruz; bunlar birbirini satmıyor, iftiraya teslim olmuyor, karşıladıkları krize dönük başarılı bir yönetim sergiliyor. Artık mitinglerde yüzde 70 ekonomik konuları konuşuyoruz.
"Yaptırdığımız anketlere göre her mitingde, ilde, ilçede değişikliğe gidiyoruz"
Özel, Cumhurbaşkanlığı Seçim Ofisi’ni açma nedenlerine ilişkin, "Mitinglerde, sahada oluşan, ortaya çıkan enerjiyi seçim dönemine yansıtabilmek, kanalize edebilmek için seçim ofisini açtık" açıklamasında bulundu.
"Mitinglerde ağırlıklı olarak, 'İmamoğlu’na özgürlük' konusu ön planda tutuluyor. Bu böyle devam edecek mi? Strateji değişikliği yapacak mısınız?" sorusuna ise Özel, "Yaptırdığımız anketlere göre her mitingde, ilde, ilçede değişikliğe gidiyoruz. Verdiğimiz mesajları değiştiriyoruz. İlk günlerde, 'İmamoğlu’na özgürlük' konusu konuşmalarımızın yüzde 70’ini oluşturuyordu. Artık yüzde 70 ekonomi üzerinde duruyoruz" yanıtını verdi.
ANKA