Cidde Zirvesi: Seçenek değil zorunluluk

Suudi Arabistan diplomasisi aynı zamanda bölgesel düzeni korumak için tüm tarafları tatmin edecek uygun çözümler önermek üzere diyalog için gerekli zemini hazırlamaya da çalışacak

Fotoğraf: Şarku'l Avsat (Arşiv)

Cidde'deki Arap Zirvesi'nde vizyon birliği bir seçenek değil, zorunluluktur.

Arap dünyasının içinden geçmekte olduğu son derece karmaşık koşullar gölgesinde, karşı karşıya olduğu zorluklar ve riskler artıyor, bu da Arap ülkelerini tarihi bir sorumlulukla karşı karşıya bırakıyor.

Arap Zirvesi, Suudi Arabistan Krallığı'nın ev sahipliğinde Cidde'de düzenleniyor ve amacı da Arap dünyasının güvenliğini ve çıkarlarını koruyacak şekilde bu zorluk ve tehlikelerle başa çıkmak için etkili ve birleşik bir Arap pozisyonu oluşturmak.

Bunun yanı sıra, iç işlerine karışma girişimlerine karşı koymak ve Arap halklarının güvenlik, barış, istikrar ve kalkınma haklarını desteklemek. Bunu sağlamanın yolu da zirve diplomasisidir.

Zirve diplomasisinin bilhassa gündemine, tartışmalarına ve kararlarına kendisini dayatan son derece önemli bölgesel ve uluslararası değişimler ortasında, acil konularda siyasi karar alıcı liderlerin katılımıyla yapılacak bir toplantıda önemli konular ele alınırken tercih edilen yaklaşım olduğu vurgulanmalı.

Cidde Zirvesi pratik fikirleri, uygulama formüllerini ve takip mekanizmalarını içeren veri, karar ve tavsiyeler şeklindeki çıktıları ile öne çıkacak.

Tarihsel olarak, Arap zirvelerinin proaktif veya önleyici bir rolle anlaşmazlıkların çözümlenmesi veya kontrol altına alınmasıyla ilgili çeşitli ortak Arap eylem ve faaliyet biçimleri konusunda birçok olumlulukla sonuçlandığını hatırlatabiliriz.

Aynı şekilde farklı aşamalarda birçok iç soruna, bölgesel soruna ve uluslararası krize karşı pratik ve etkili politikalar, planlar ve pozisyonlar formüle etmek konusunda da başarılıydı.

Bugün Arap dünyası, çok karmaşık bir şekilde birbirine bağlı ve iç içe geçmiş birçok şekil, yön ve görüntüden oluşan doğrudan ve dolaylı savaşlar ve çatışmalarla karşı karşıya bulunuyor.

Arap dünyası, çeşitli derecelerde risklerle çevrili hale geldi. Bu da bazı ülkeleri, anlaşmazlıklar, çatışmalar ve bölünmeler sonucunda oluşan boşluğu dolduran bölgesel ve uluslararası güçlerin bölgesel ve uluslararası güç dengelerinin değiştirilmesi için kullandıkları jeopolitik arenalara dönüştürdü.

İşgal altındaki Filistin topraklarında artan ve tırmanan gerilimle birlikte kapsamlı, adil ve kalıcı bir barışa ulaşmak için gerçek veya gerçekçi herhangi bir ufuk tıkanmış bulunuyor.

Kutsal mekanlara yönelik sürekli saldırılar artıyor. Buna ek olarak, Arap Birliği'ne döndükten sonra Suriye, ateşkesi ve sükuneti kalıcı kılma çabalarından sonra Yemen, kapsamlı seçimler düzenlenmesine ihtiyacı olan Libya krizlerinin de çeşitli yansımaları var.

Sudan krizinde ordu ve Hızlı Destek Kuvvetleri krizi çözmek, süregelen çatışmaları sona erdirmek için kapsamlı ve sürdürülebilir siyasi çözümlere ulaşmak, istikrarı ve düzeni sağlamak için bir ön anlaşma imzaladılar. Bunların hepsi Arap ulusal güvenliğini sağlamak için hayati öneme sahip konular.

Öte yandan, Ukrayna'daki savaş ve küresel ekonomik krizin, Arap dünyasında siyasetten ekonomiye hayatın çeşitli yönleri üzerinde birçok yansıması var.

Bu yansımalar Arap bölgesini ve ülkelerini farklı derecelerde etkiliyor. Çıkış ve onu takip edecek yeniden inşa ihtiyacı veya artan komplikasyonlar ve bunun sonucunda ortaya çıkacak çatışmalar, bir dizi zorluk yaratabilir.

Tüm bunlar, kendisi ile daha etkili ve gerçekçi bir yöntemle başa çıkacak bir Arap stratejisinin geliştirilmesini gerektiriyor.

Arap ulusunun istikrarı ve halklarının refahı adına krizlerin yansımalarının üstesinden gelmek için birleşik bir Arap vizyonu bir seçenek değil, bir zorunluluktur.

Bölgesel güvenlik ve istikrarı etkileyen meydan okumaların üstesinden gelmek amacıyla kararlı pozisyonlar ve ortak yaklaşımlar kristalize etmek için kolektif bir fikir birliği ve dayanışmaya acil bir ihtiyaç olacağı vurgulanmalı.

Bunların boyutlarının, sadece Arap bölgesindeki çatışma ve anlaşmazlıklardan etkilenen ülkelere değil, haritalarının yeniden çizilmesine tanık olan dünya tarihinin bu son derece tehlikeli aşamasında, uluslararası ilişkilere de yük ve maliyet getireceği göz önünde bulundurmalı.

Öte yandan, Arap mutabakatı, Arap eylemine ağırlık veren birleşik bir Arap pozisyonu oluşturacak ve Arap kararını yalnızca bölgesel düzeyde değil, onun da ötesinde küresel ölçekte işitilir hale getirecektir.
 


Olası konsensüs, doğası gereği değişen ve uluslararası ilişkiler haritasını alt üst edebilecek yeni verilere göre çıkarlar tarafından yönlendirilecek.

Uluslararası ilişkilerin bu verilere göre yeniden biçimlendirilmesi, Cidde'deki Arap zirvesini ortak Arap eylemi sürecinde bir dönüm noktası haline getirecek.

Buradaki amaç ise bölgedeki çeşitli meydan okumalar ve ortak riskler karşısında, bölge ülkelerinin güvenlik ve istikrarına hizmet edecek şekilde boşlukları doldurmak.

Bunun için de daha etkili politikalar, yaklaşımlar geliştirilmesine olanak tanıyan ortak pozisyonlar formüle ederek riskleri savuşturmak.

Arap zirvesine ev sahipliği yapan ülke olarak Suudi Arabistan diplomasisi, gerek bölgesel ve uluslararası düzeydeki önemli rolü, gerekse siyasi ağırlığı, güçlü ortaklıkları ve uluslararası güvenilirliği nedeniyle Arap krizleriyle başa çıkmada önemli bir rol oynayacak.

Suudi Arabistan diplomasisi aynı zamanda bölgesel düzeni korumak için tüm tarafları tatmin edecek uygun çözümler önermek üzere diyalog için gerekli zemini hazırlamaya da çalışacak.  

Söz konusu bölgesel düzenin özellikleri ise şunlar:

  • Bölgedeki tüm halkların kalkınmasını ve refahını garanti etmek
  • İnşaat ve gelişme sürecine daha fazla odaklanmaya, bölge halklarının arzuladığı karşılıklı yarar ve sürdürülebilir kalkınmaya ulaşmaya olanak tanıyacak şekilde mevcut gerilimleri ve çatışmaların şiddetini azaltmak.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Aybüke Gülbeyaz

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU