Dört bölgeyi ilhak girişiminden sonra Kırım Yarımadası'nı karaya bağlayan köprüdeki patlama kimin kurgusuydu?
Moskova anında Ukrayna'nın istihbarat kurumlarını suçlarken yanıtın ağır füze darbeleriyle verileceğini tahmin etmek zor değildi.
Evet, bu, Kremlin'in mevcut sahibinin üslubudur ve ta 2000'lerin başından bu yana özellikle Kuzey Kafkasya menşeli terör eylemlerine karşı verilecek yanıtın "Bulmak ve imha etmek" talimatından ibaret olduğunu TV'den defalarca seyretmiştim.
Başta başkent Kiev olmakla füze bombardımanı kimi büyük kentlerde büyük hasarlara ve can kayıplara neden olduğunda BM Genel Kurulu 143 ülkenin lehte oy kullanmasıyla Ukrayna'nın dört bölgesini Rusya'ya ilhak eden kararı kınadı.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Rammstein formatında toplanan ülkeler Ukrayna'ya en modern silah sevkiyatını sürdürme kararı alırken, NATO özellikle hava taarruzundan savunma sistemlerinin kurulmasına dikkat çekti.
Gelişmelerin Ukrayna'daki yankıları nasıl oldu; devlet ve toplum bu savaşı sürdürmekte kararlı mı?
Independent Türkçe'nin sorularını Ukraynalı gazeteci-yazar Anvar Derkach Kiev'den şu şekilde yanıtladı:
Rusya artık Ukrayna'nın 'milliyetçilerinden arındırılması' ve 'silahsızlandırılması' konularını dile getirmiyor… Oysa sekiz ay önce Putin savaşı bu nedenlerden dolayı ilan etmişti. Rusların bu savaştaki şimdiki hedefi elektrik santralleri ve sivil insanlar.
Her gün Rusya'nın fırlattığı füzelerden Ukrayna'da silahlı kuvvetlerle hiçbir ilişkisi olmayan insanlar hayatını kaybediyor. 10 Ekim tarihinde Kiev'e ve Ukrayna'nın diğer büyük kentlerine yapılan geniş çaplı saldırılarda insanlar ölürken, ertesi Donetsk vilayetindeki Avdeyevo çarşısına fırlatılan füzeler dokuz kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu.
12 Ekim tarihinde Ukrayna'ya askeri yardım yapan ve Rammstein adıyla tanınan ülkelerin toplantısı gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski'nin ifade ettiği üzere görüşmelerin konusunu Ukrayna hava sahasını korunması teşkil etti.
Aynı gün Ukrayna lideri dünyanın güçlü finans kurumlarının toplantısına katılarak Kiev'e yardım konularını görüştü. Bu yardım olmadan ekonomi çökecektir. Zira savaşın dokuzuncu ayında ekonomi yüzde 30 küçüldü. Ukrayna Bakanlar Kurulu'nun açıkladığı rakam budur.
Batılı müttefikler Ukrayna'yı destekleme sözü verirken artık finansal yardımların yeni dilimleri geliyor şeklinde konuşan Anvar Derkach, "Kiev, hava taarruzundan savunma sistemlerini daha Rusya'nın 24 Şubat'taki saldırısı öncesinde istemişti. Ukrayna hava sahasında savunma sistemi kurulması gerektiğini NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de ifade etmiştir. Bunun yapılmasının belirli bir süre alacağı bellidir. Fakat şimdi bir şeyi kesin olarak söyleyebiliriz: Putin Ukraynalıların saflarını bozamamış ve ülkeyi görüşmeler masasının arkasına çekememiştir. Putin'le görüşmelerden imtina kararı Ukrayna Milli Güvenlik ve Savunma Kurulu tarafından alınmıştır. Şimdi ise bu savaşta Türkiye'nin öne sürdüğü arabuluculuk rolü Rusya tarafından küçümseniyor. Ukrayna silahlı kuvvetleri Güney ve Doğu bölgelerimizde Rusları sıkıştırmayı sürdürüyor" dedi.
Kışın gelmesiyle birlikte Ukraynalıların su ve enerji kesintilerlei sıkıntılarının söz konusu olduğunu belirten Derkach, "Örneğin Kiev'de elektrik ısıtma santraline füzelerin isabet etmesi sonucunda sıcak su kesildi. Evlerin ısıtılması mevsimi başlarken sorunlar baş gösteriyor. İletişim alanında da sıkıntılar yaşanıyor. Ancak arka cephedeki ahalimiz Rusya'nın füze saldırılarına orduya yardımı daha da artırmakla yanıt verdi. Askerlerin ihtiyaçlarını karşılama namına iki gün içinde birkaç yüz bin dolar para toplandı" ifadelrini kullandı.
Anvar Derkach, sözlerine şunları ekledi:
Rusya saldırılarının Ukrayna'yı da Batılı destekçileri de koordineli halde, elbir ve kararlı şekilde hareket etmeye sevk ediyor. BM Genel Kurulundaki oylama bunun uluslararası alandaki örneklerinden birini teşkil etti ve 143 ülke Ukrayna topraklarını ilhaka kalkan Rusya'yı kınadı. BM'nin çatışmalara müdahale ederek sorunları çözme konusunda yetersiz kalmasına rağmen son oylama dünyada Ukrayna'ya desteğin arttığını gösteriyor. Ve burada belirleyici faktör yakın döneme kadar dünyada ikinci sırada bulunduğu iddia edilen Rus ordusuna karşı Ukrayna askerleri sağladığı başarı oldu.
Rusya'nın ilhak kararından sonraki gelişmeleri daha geniş perspektifte değerlendiren Türkiye'nin NATO'daki eski daimi temsilcisi, emekli büyükelçi Fatih Ceylan, bundan sonraki dönemde Ukrayna'ya Batı yardımlarında daha modern hava hücumundan savunma sistemlerinin elzem olacağını vurguladı.
Türkiye'nin Rusya'yla ilişkilerinde titiz ve dikkatli davranmasının önemine de dikkati çeken Büyükelçi Ceylan, savaşın boyutlarının gerek bölgesel ve gerekse uluslararası çapta değerlendirilmesi gerektiğini Ankara'ya bir daha hatırlattı.
Türkiye'nin NATO'daki eski daimi temsilcisi Ceylan, Independent Türkçe'ye şu değerlendirmelerde bulundu:
8 Ekim'de Rusya'yı, Rus işgali altındaki Kırım yarımadasına bağlayan Kerç köprüsündeki patlama ertesinde Rusya'nın Kiev dahil Ukrayna'nın çeşitli sivil yerleşim birimlerine yaptığı füze saldırıları Ukrayna'da süregiden savaşta bir üst seviyede tırmanmaya neden oldu. Rusya'nın sivillerin ölümüne yol açan, yerleşim birimlerindeki sivil altyapıya ciddi hasar veren füze saldırıları ertesinde BMGS Guterres ile BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği Sözcüsü Shamdasani, Rusya'yı kınayan açıklamalarda bulundu. G7'den de sert bir kınama açıklaması geldi.
Rusya'nın düzenlediği füze saldırısından dört gün sonra Brüksel'de yapılan NATO Savunma Bakanları Toplantısı vesilesiyle gerçekleştirilen Ukrayna Savunma Temas Grubu Toplantısı sonrasında ABD Savunma Bakanı Austin, ülkesinin Ukrayna'ya hava savunma sistemlerini süratle sağlayacağını açıkladı. Bu sistemlerin Almanya'nın envanterinde bulunduğuna da işaret etti. Açıklanan bu karar, Ukrayna'na silah takviyesi yapılması meselesinin kurum olarak NATO'nun dışında kaldığı bir 'gönüllüler koalisyonu' bünyesinde ele alınmakta olduğunu teyit eden bir gelişme oluşturdu.
Mevcut tablo, savaşın daha önceki evrelerinde Ukrayna'ya verilen hava savunma sistemlerinin son Rus füze saldırılarını önlemekte yetersiz kaldığını ortaya koydu. Bu durumda Ukrayna hava savunmasını çeşitli hava katmanlarında güçlendirecek silah sistemlerinin Ukrayna'ya ivedilikle verilmesinin kapısını açtı.
Bu son gelişmelerin bir kez daha açığa çıkardığı gerçek şudur: Mevcut yıpratma savaşı, beklenmedik bir gelişme olmadığı takdirde, uzunca bir süre devam ve dünya gündemini meşgul edecektir. İlerleyen dönemde yeni tırmanmalarla karşılaşılması ve çatışmaların daha da şiddetlenmesi öngörülebilir.
"Sivillerin hayatlarını kaybetmesiyle sonuçlanan şiddet sarmalı yeni bir aşamaya girdi" diyen Ceylan, bu durumda, çatışan taraflar arasında barış müzakerelerine zemin oluşturacak bir sürecin başlamasını beklemenin iyimserlik olacağını söyledi.
Büyükelçi Ceylan, "Gerçekçi öngörü, her iki taraf için çeşitli iniş-çıkışlara sahne olacak savaşın devam edeceği olgusu karşısında başta Türkiye dahil bölgedeki ülkelerin en azından zihni ve pratik hazırlıklarını buna göre yapmaları gereğidir. Nesnel durum, Ukrayna'nın NATO üyeliği için yaptığı başvurunun sonuçlanmasında kısa-orta vadede kesin bir sonuç alınmasının güç, hatta imkansız olduğudur. Bunun için NATO bünyesinde oydaşmaya (konsensus) varılmasını beklemek gerçekçi olmaz. Nitekim ABD Başkanı Biden, savaşın daha ilk aşamalarında Rusya'nın Ukrayna'da başlattığı ikinci işgal eylemi için NATO'nun Rusya'yla savaşa girmeyeceğini açıkça ifade etti. NATO'nun diğer önde gelen müttefik ülkeleri de Ukrayna'da Rusya'ya karşı doğrudan bir savaş başlatmak istemediklerini ortaya koydular. Gerçekçi bakış açısı, Ukrayna'nın NATO'ya yaptığı üyelik başvurusunun, savaşın gidişatına ve Rusya'nın kendi içinde ilerleyen dönemde meydana gelebilecek öngörülmesi güç gelişmelerin seyrine bağlı olarak uzun vadeye yayılacak bir sürecin yaşanacağıdır" dedi.
Fatih Ceylan sözlerini şöyle sürdürdü:
Her şeyden önce savaşın sürmesi ve daha da derinlik kazanması, Türkiye'nin her iki ülkeyle olan ilişkilerine olan yansımaları kadar, hatta daha da fazlasıyla ulusal çıkarlarıyla bağdaşan bir durum değildir. Dolayısıyla, Ukrayna'nın egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü saklı kalmak kaydıyla devam eden çatışmaların son bulmasına olanak verecek çabalarda Türkiye'nin aktif şekilde yer alması, bunları yönlendirmeye çalışması ve şekillendirmesinden büyük öncelik oluşturmalıdır. Yapılmaya çalışılanın da bu olduğu gözlenmektedir. Ukrayna'daki şiddet sarmalının daha da güç kazanmasının, Türkiye'nin önündeki hareket alanını kısıtlayıcı etkiler doğuracağını şimdiden hesaba katmakta yarar görülmelidir. Karadeniz üzerinden 'tahıl koridorunun' açılmasının ve iki taraf arasında İstanbul'da esir değişiminin gerçekleştirilmesinin sağlanmasında Türk diplomasisinin oynadığı rol önemli ve başarılı bir hamledir. Bu tür atılımların sürdürülebilir bir zeminde ilerletilmesi hedeflenmelidir.
Emekli büyükelçi Ceylan'a göre, son gelişmeler, müttefik ülkeler grubunu da (NATO) içerecek şekilde Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımların kapsamının daha da genişletilmesine ve Türk ekonomisini doğrudan etkileyecek hamlelere de sahne olabilecek yöne doğru evrilebilir.
Nitekim, Türk kamu ve özel bankalarının Rusya'nın MIR sistemi uygulamasından çıkmaları, devam eden 'cezalandırmaya dönük sürecin' daha da ağırlaşmış olmasının bir sonucu olarak görülmeli.
Fatin Ceylan, bu hususta şunları söyledi:
Türkiye'nin mensubu bulunduğu Batı dünyasının atacağı ilave adımlar karşısında alması gerekebilecek önlemler üzerinde şimdiden durulması da ihtiyat gereğidir. Savaşın, yeni tırmanmalar eşliğinde Ukrayna'nın doğu ve güney hattında daha da yoğunluk kazanması halinde bundan sadece Karadeniz'in deniz güvenliği bağlamında değil, Karadeniz bölgesinde Türkiye'yi de kapsayan daha geniş bir kuşakta hem güvenlikte hem ekonomide geniş çaplı olumsuz etkilerin ortaya çıkması ve bölge ülkelerinin seçim ve tercihlerini daha da zorlaştırması gerçekleşebilecek senaryolardan biri olmaya kuvvetle adaydır. Başta Karadeniz güvenliği olmak üzere savaşın bölgesel ve küresel boyutlarının her yönü itibariyle ve her an yakından izlenmesi ve dış-güvenlik politikalarının ulusal çıkarlar temelinde buna göre belirlenmesi her zamankinden daha önemli ve öncelikli hale gelmiştir.
24 Şubat'ta Ukrayna'ya karşı başlattığı savaş yüzünden önce Rusya Federasyonu'nun Avrupa Konseyi üyeliği askıya alındı, bir süre sonra ise Konsey'den atıldı.
10 Ekim bombardımanı Avrupa'da daha fazla kaygı ve endişe uyandırırken Avrupa Konseyi 13 Ekim'de Rusya Federasyonu'nu 'terörist devlet' ilan eden bir karar aldı.
Gelişmeleri yakından izleyen Büyükelçi Arif Şahmarlı'ya göre, gerek BM Genel Kurulu'nda gerekse Avrupa Konseyi'nde alınan kararlar siyasi gerilimi yükselteceği gibi, siyasi kulvarlarda da Moskova'nın daha ziyade yalnızlaştırılmasına hizmet edecek.
Büyükelçi Şahmarlı, Independent Türkçe'nin sorularını Brüksel'den şu şekilde yanıtladı:
Rusya'nın füze saldırılarının amacı Ukrayna'nın enerji altyapısına zarar verme ve toplumda panik yaratma amacı taşıyordu. Karadeniz ve Hazar Denizi'nden fırlatılan füzelerin yaklaşık yarısının havada imha edilmesine rağmen, hedefe isabet eden füzeler ciddi hasarlara yol açmıştı. Uzmanlar Rusya'nın fırlattığı füzelerin toplam değerinin 400-700 milyon dolar arasında olduğunu tespit ederken Ukrayna altyapısının maruz kaldığı hasarlar kısa süre içinde onarıldı.
Cumhurbaşkanı Zelenski'nin talebi üzerine toplanan G7 ülkeleri liderleri Rusya'nın füe saldırılarını da sert dille kınadı. Rusya'nın planlarına daha ziyade agresif davranılması durumunda Batılı ülkelerin o kadar fazla geri çekileceği düşüncesi hakimdi. Ancak gelişmeler bunun tamamen tersini gösterdi.
12 Ekim'de Brüksel'deki NATO Genel Merkezi'nde Rammstein-6 toplantısı yapıldı ve Ukrayna'ya hava taarruzundan savunma alanında en gelişmiş sistemlerin verilmesi kararlaştırıldı. Almanya artık kendi üretimi olan son model hava taarruzundan savunma sistemlerini Ukrayna'ya sevk etti. Düşünün ki, Almanya ordusunun envanterine kaydedilmemiş son model sistemler Ukrayna'ya verildi. Bu, Batılı ülkelerin Ukrayna'ya destek konusunda ne kadar kararlı olduğunu gösterir.
Şu anda NATO ülkelerinin odaklandığı konunun Ukrayna hava sahasına en son model savunma sistemlerinin kurulması olduğunu hatırlatan Şahmarlı, "Rusya füze darbelerini Ukrayna topraklarının tamamına indirmişti ancak o füzelerin yarısı havada imha edildi. Ukrayna topraklarının Rusya'ya ilhakıyla ilgili BM Genel Kurulu'na sunulan karar tasarısını 193 ülkenin 143'ü destekledi. Rusya'nın oylamayı engelleme girişimi başarıya ulaşmadı. Ukrayna konularında BM'de yapılan oylamalara Azerbaycan'ın artık kaçıncı kez katılmaması tarihin sayfalarına olduğu gibi not ediliyor. Biz Azerbaycan'ın kendi dış politika konularına Türkiye ile uyum içinde yaklaşım sergilediğini düşündüğümüz ve bunu istediğimiz halde maalesef gerçeklikte bunu göremiyoruz. Ukrayna topraklarının işgali ve ilhakı konularında Türkiye'nin ilkeli pozisyon almasına rağmen aynı pozisyonu Azerbaycan'ın sergilememesi esef doğuruyor. Hatta Çin, Hindistan gibi ülkeler işgalci desteklemekten sakındıkları halde Azerbaycan'ın her defasında Genel Kurul salonuna bile girmemesi şaşkınlık yaratıyor" şeklinde konuştu.
Büyükelçi Şahmarlı, sözlerine şunları ekledi:
Oysa ben Azerbaycan diplomasisinin bu kadar omurgasız ve zayıf olduğunu düşünmüyorum. Günümüz dünyasnda Rusya'nın yalnızlaştırıldığını görüyoruz. Savaşın Rusya'ya her gün daha fazla sıkıntı getirdiğini ülkenin iç kamuoyu da görüyor ve hissediyor. Devlet Başkanı Putin attığı her bir adım Rusya'nın durumunu daha da güçleştiriyor.
Rusya kendi doğalgazı ve petrolü üzerinden soğuklar düştüğünde Batılı ülkeleri daha fazla şantaja çekeceğini düşünüyordu ancak böyle bir durum şimdiye kadar yaşanmadı. Birçok ülkede doğal olarak enerji kıtlığı mevcuttur, sıkıntılar bir nebze daha derinleşmesi söz konusu olabilir.
Rusya şantajlarının karşısına AB ülkelerinin yeni ve daha elverişli seçenekler bulacağından eminim. Bugün AB acil ve olağanüstü bir durum ilan ederek farklı kaynaklardan enerji sorununu çözme yolunda ilerliyor. Sözlerimin sonunda Azerbaycan'ın bundan sonra daha yapıcı bir pozisyon alacağına olan inancımı yinelemek istiyorum.
Ekim 2015'de Rusya'nın Hazar donanmasındaki gemilerinden Suriye topraklarına fırlatılan füzeler Türkiye'nin de üzerinden geçerken zikzaklar çizmesinden dolayı imha edilemiyordu.
Bu durumla ilgili Türkiye'nin ne gibi tedbirler alacağını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sorduğumda "Bizi rahatsız ettiğini Sayın Putin'e de söylemişim" diye yanıtlamıştı.
Türkiye hava hücumundan savunma sistemi almak için ciddi girişimlerini o zamandan başlatmıştı.
Şimdi Rusya yine Hazar Denizi'nden Ukrayna'ya füzeler fırlattı. Yarısı havada imha edilirken, yarısı hedefe isabet etti.
Fazla değil, iki gün sonra NATO ve Batılı ülkeler Ukrayna'ya en son teknoloji hava savunma sistemleri göndermeye başladı.
Bu durumda Ukrayna'nın Rusya'ya teşekkür borcu olması mı gerekir?
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish