Orta Asya'nın küçük, fakir ama gururlu ülkesi: Tacikistan

Esedullah Oğuz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Wikimedia

Orta Asya'nın fakir ama bir o kadar da huzurlu ülkesi olan Tacikistan Cumhuriyeti, 15 Ağustos 2021 tarihinde Taliban'ın komşu Afganistan'da iktidarı ele geçirmesiyle bu huzuru bir ölçüde de olsa kaybetmiş durumda.

Zira, Taliban'ın gelmesiyle Afganistan'ın ikinci büyük etnik grubu olan Tacikler iktidarı kaybettiği gibi, Tacikistan da eski kötü günleri anımsatan tehlikeli bir radikal islamcı rejim ile kapı komşusu olmuş durumda. 

Afganistan'da Taliban'ın iktidara gelmesinden sonra eski yönetimdeki tüm Tacik asıllı üst düzey yöneticiler Tacikistan'a sığındılar. Eski Afgan cumhurbaşkanı birinci yardımcısı Emrullah Salih, savunma bakanı Bismillah Han, komutan Mesud'un oğlu Ahmet Mesud, eski dışişleri bakanı Salahuddin Rabbani, bunlardan bazıları.

Cumhurbaşkanı Gani'nin kendisi de 15 Ağustos günü helikopter ile Tacikistan'a kaçmış, oradan da uçakla siyasi sığınma talep ettiği Birleşik Arap Emirlikleri'ne gitmişti. 

Tacikistan, Afganistan'daki soydaşlarının haklarını açıkça savunan ve onlara arka çıkan yegane Orta Asya cumhuriyeti oldu. Özbekistan ile Türkmenistan, Taliban rejimi ile dostana ilişkiler kurarken, Tacikistan açıkça Taliban rejimini şu anki haliyle kabul etmeyeceğini açıkladı.

Bu açıdan Tacikistan, Taliban karşıtı sessiz Afgan çoğunluğun saygısını ve takdirini kazanmış durumda. Elinden pek bir şey gelmese de Duşenbe yönetimi, Afganların bu zor günlerinde en azından tarafını açıkça seçmiş durumda. 
 

İmamali Rahmanov.jpg
İmamali Rahmanov / Fotoğraf: Wikipedia

 

Tacikistan, 1992'den beri İmamali Rahmanov ve ailesi tarafından yönetiliyor. 1992-1997 yılları arasında ülkeyi kasıp kavuran iç savaştan sonra iktidardaki radikal islamcı gruplar komşu Afganistan'a kaçarken genç bir komünist olan İmamali Rahmanov, Rusların yardımı ve desteğiyle dizginleri ele aldı ve o zamandan beri de ülkeyi tek elden bir aile şirketi gibi yönetiyor. 

Nitekim Rahmanov'un dokuz çocuğu ve pek çok yakın akrabası, yönetimde üst düzey görevlerde bulunuyor. Rahmanov'un 34 yaşındaki oğlu Rüstem, başkent Duşenbe'nin belediye başkanı ve aynı zamanda parlamento başkanı olarak görev yaparken, kız kardeşi Ruşana 15 Aralık 2021 günü babası tarafından Tackistan'ın Londra büyükelçisi olarak atandı.

Cumhurbaşkanının diğer kızı Azada Rahman, babasının personel şefi olarak görev yaparken, Azada'nın kocası Cemaleddin Nuraliyev de Tacikistan Merkez Bankası başkan yardımcılığı görevini yürütüyor.

Görüldüğü gibi Rahmanov ailesinin üyeleri köşe başlarını tutmuş durumda. Ve doğal olarak -tıpkı diğer Orta Asya cumhuriyetlerinde olduğu gibi- milyonlarca insan açlıkla mücadele ederken, ülkenin kaynakları iktidardaki ailenin keyfi için bol elden harcanıyor. 


İslamcıların üssü 

1990'lı yılların sonu ile 2000'li yılların başında Tacikistan, özellikle de Afgan sınırına yakın bölgeler neredeyse radikal İslamcı örgütlerin üssüydü.

Bu bölgelerde Tacik güvenlik güçleriyle İslamcı militanlar arasında sık sık çatışmalar çıkardı. Ve militanlar sıkıştıkları anda ırmağı atlayıp Afgan tarafına geçerlerdi. 

2005 başında NATO danışmanı olarak Tacik-Afgan sınırında bulunurken, bu militanlardan biriyle tanışmıştım. Muhammed Emin Resulzade adındaki militan, benim de dahil olduğum Alman konvoyundaki zırhlıları göstererek, dudağında muzip bir gülümsemeyle, "Kusura bakma, ama bunların da sonu Ruslarınki gibi olacak" demişti.

Kendi ifadesine göre, o yıllarda Tacikistan'ın Raşt vadisinde faaliyet gösteren İslamcı komutanlardan Mirzahoca Ahmedov'un savaşçılarından biri olan Resulzade ve arkadaşları, 75 askerden oluşan bir Tacik konvoyunu pusuya düşürüp 40 kadar askeri öldürdükten sonra Afganistan'a kaçmışlardı. 

Rasulzade'nin iddiası elbette o yıllarda bize pek gülünç gelmişti. Ama geçen yaz Kabil'in düşmesinden iki hafta önce Mezari Şerif'teki Alman uçakları sabahın alacakaranlığında korkudan ışıklarını bile yakmadan sessizce havalandığında, nedense birden onun sözleri yeniden kulağımda yankılanmıştı. 

ABD ve NATO, 11 Eylül 2001 olaylarından sonraki yıllarda hep Pakistan sınırındaki Afgan bölgelerine yoğunlaştığından Tacik militanlar Kuzey Afganistan'da çok rahat hareket edebiliyordu.

O yıllarda Amerikan istihbaratı El Kaide avındaydı ve Amerikan jetleri de güneydeki Peştun köylerini bombalamakla meşguldu. Kimse, sakin ve huzurlu kuzeye dönüp bakmıyordu. 

Tacikistanlı militanların kuzeyde sığındıkları yerlerden biri, Amuderya ırmağı kıyısındaki İmam Sahip ilçesi ve onun bitişiğindeki Şirhan Bender limanıydı.

Irmağın çevresi gür ağaçlı ormanlarla kaplı olduğundan militanlar için buraları, son derece ideal bir sığınaktı. 


Çocukluk anısı 

Afganistan ile Orta Asya arasında sınırı oluşturan Amuderya Irmağı üzerindeki iki Afgan gümrük kapısından biri olan Şirhan Bender, benim çocukluk anılarımda özel bir yere sahip.

Çocukluğumda; yani 1970'li yılların ortalarında babamla sık sık Şirhan Bender'e giderdik. Babam limana 60 kilometre mesafedeki Aktepe ilçesinin belediye başkanı ve aynı zamanda bölgenin önemli bir aşiret reisiydi.

Liman müdürü de babamın yakın arkadaşı olduğu için hafta sonu olan cuma günleri Şirhan Bender ve çevresine pikniğe giderdik. 

Şirhan Bender benim için o sıralar cennetten bir köşe gibiydi: masmavi bir ırmak ve içinde yüzen kocaman gemiler, ırmak kenarında boyları 50 metreye varan ağaçlar.

Beni en çok etkileyen, genişliği yüzlerce metreyi bulan ırmak içinde küçücük bir balık gibi yüzen dev gemiler ve onların sarışın mavi gözlü mürettebatıydı. Bunlar, benim hayatımda gördüğüm ilk Ruslardı ve birkaç yıl sonra Afganistan onlarla dolup taşacaktı. 

Beni etkileyen bir başka şey de ırmağın karşısındaki doyumsuz manzaraydı. Karşı kıyıda irili ufaklı sayısız gemi sıralanmıştı, betonarme bembeyaz boyalı evleri ve elektrik direkleriyle Afgan tarafına göre daha bakımlı ve zengin görünüyordu.

Karşı kıyıdaki kısa pantolonlu ve gömlekli çocuklara el sallarken kendi kendime "Acaba onlar da bizim gibi mi " diye sorduğumu hatırlıyorum. Zira büyükannemden Ruslarla ilgili çok korkunç şeyler dinlemiştim.

Ben yine de karşı kıyıdan bana gülümseyerek el sallayan sarışın çocuklara sempati duymuş, hatta onlarla arkadaş bile olmak istemiştim. Ama iki sene sonra (1979) Rus uçakları evlerimizi bombalamaya başlayınca büyükannemin pek de haksız olmadığını anlayacaktım. 


Bugün Özbek, Tacik, Çeçen gibi Orta Asyalı militanların, Afgan uyuşturucu kaçakçılarının ve karanlık tipli Taliban savaşçılarının cirit attığı Şirhan Bender Limanı tehlikeli bir yer ve burasının çocukluk anılarımdaki o şirin kasabayla pek ilgisi kalmadı.

Sanırım 1980 yazında köyümüze düşen ilk Sovyet bombası hayatımız gibi çocukluk anılarımı da paramparça etmişti. Geriye kalan, çocukluğumdaki mutlu günleri her hatırlayışımda hissedilen bir kalp sızısı ve dudaklarıma yayılan acı bir tebessüm. 

Tacikistan, tek adam yönetimine rağmen uzun zamandır Orta Asya'nın en sakin köşesi. Ancak Taliban'ın iktidara gelmesiyle eski hükümet yöneticileri, ordu mensupları, pilotlar, üst düzey komutanlar ve onların ailelerinden oluşan Afgan mülteci akınına uğrayan Tacikistan, artık diken üstünde.

Kuzey İttifakı'nın eski liderleri, özellikle de Tacik kökenliler, bu ülkeyi Taliban'a karşı bir üs olarak kullandıkları takdirde, Tacikistan Afganistan'daki karmaşaya resmen dahil olmuş olacak.

Tacikistan'ın şu anki pozisyonu ise, bir yolunu bulup Taliban gibi bir komşudan kurtulmak, böylece Afganistan'daki karmaşayı en az zararla atlatmak. Bunun nasıl olacağını elbette zaman gösterecek. 


Türkiye ile ilişkiler ve Enver Paşa 

Tacikler her ne kadar etnik köken, dil ve kültür olarak Fars asıllı bir halk olsa da İran'dan çok Türkiye'ye yakın duruyor ve ona hayranlık duyuyor.

Zira, modern Batılı yaşam tarzıyla İslami gelenekleri birleştirerek büyük kalkınma hamleleri gerçekleştiren ve giderek güçlenen bir Türkiye, Taciklerin özlemini duyduğu her şeyi barındırıyor.

O yüzden olsa gerek, Tacik elitleri turistik geziler için Tahran, İslamabad veya Kahire gibi kentler yerine yüzü Batı'ya dönük, dünyaya açık Istanbul ve Dubai gibi kentleri tercih ediyor. 
 

enver paşa.jpg
Enver Paşa / Fotoğraf: Wikipedia


Türkiye'de Tacikistan deyince insanların aklına ilk gelen şey, 1922'de bu ülkede şehit düşen Osmanlı'nın son büyük paşası Enver Paşa. Osmanlı'nın teslim bayrağını çekmesinden sonra 1918'de Berlin'e sürgüne giden Enver Paşa, Türkistan'ın Ruslara karşı verdiği bağımsızlık mücadelesine önderlik ederken Tacikistan'da şehit düşmüştü.

Enver Paşa'nın cenazesi birkaç yıl önce Türkiye'ye getirildi. Enver Paşa ismi bugünkü Orta Asya'da kimse için bir şey ifade etmese de, onun anıları Türkiye'deki Türkistanlıların hafızalarında hâlâ canlılığını koruyor. 


Tacikistan'da değişim mümkün mü?

1992'den beri devlet başkanı olan İmamali Rahmanov, ömrünün sonuna kadar koltuğunu bırakmayacak gibi görünüyor. Tacikistan ne Türkmenistan gibi aşırı baskıcı bir ülke, ne de Kazakistan ve Kırgızistan gibi siyasi ve ekonomik olarak daha rahat bir yer.

Ülke, ikisinin ortasında bir yerlerde duruyor. Ama şu anki durumdan hoşnut olmayanların sayısı da giderek artıyor, sık sık orada burada küçük çaplı gösteriler oluyor. Ve bunlar kimi zaman zorla, kimi zaman da ikna yoluyla bastırılıyor. 

Tacikistan dahil tüm Orta Asya bir bütün olarak büyük değişimlere ve olaylara gibi gebe gibi görünüyor. Bağımsızlığın ilk yıllarında özgürlük, bolluk ve bereket dolu bir gelecek beklentisine ve umuduna kapılan bölge halkları, büyük bir hayal kırıklığı içerisinde.

Beklenmedik bir olay, bir kıvılcım, tüm bölgede Arap Baharı benzeri olayları tetikleyebilir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU