Milli Gazete yazarı: Cemaatle kılınması farz olan cuma namazına nasıl ara verilebilir?

İsmail Hakkı Akkiraz: Devletin görevi, zorunlu ihtiyaçların karşılandığı pazar yerlerinde, işyerlerinde ve benzeri alanlarda nasıl tedbirler alıyorsa, benzer tedbirleri alarak cuma namazının kılınmasını sağlamaktır

Fotoğraf: AA

Milli Gazete yazarı İsmail Hakkı Akkiraz, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili hazırladığı raporu eleştirdi. Akkiraz, raporda cuma namazına salgın nedeniyle tedbiren ara verilebileceğine dair bir ifade bulunduğuna dikkati çekerken “Savaş ve yolculuk halinde bile beş vakit namazın farzına ara verilmezken, cemaatle kılınması farz olan cuma namazına nasıl ara verilebilir ki?” diye sordu.

Akkiraz’ın “Diyanet’in salgın hastalıklar raporu” başlıklı köşesinin bir kısmı şöyle:

Diyanet İşleri Başkanlığı, İslam’ın Salgın Hastalıklara Bakışı adında bir rapor hazırlamış. Rapor, geneli itibariye faydalı bilgiler içeriyor ve 13 soru ve cevabı ve 4 ek karardan oluşuyor. Salgın hastalıkların sebebi, sonucu ve korunma tedbirleri üzerinde duruluyor. Ancak cuma namazı ile ilgili beyan edilen görüş, sanki bir zorlamanın sonucunda kerhen ifade edilmiş havasını veriyor. Raporda, Cuma namazı ile ilgili olarak verilen bilgilerde, bu namazın mutlaka kılınması gereken farz bir namaz olduğu vurgulanırken, öte yandan tedbiren ara verilebileceği hükmü dikkatlerden kaçmıyor. Âlimlerin görevi, kamu otoritesinin işini kolaylaştıracak görüşler üretmekten ziyade, toplumun İslam’ca yaşamasını temin edecek rehberlik ve irşat görevini hakkıyla yerine getirmek olmalıdır. Bilinen gerçek şudur ki İslam’ın farz kıldığı ibadetlere, şartlar ne olursa olsun ara vermek caiz olmaz ve hiçbir farz, başka bir farzı ortadan kaldırmaz.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“Savaş ve yolculuk halindeyken bile beş vakit namazın farzına ara verilmiyor”

Akkiraz cuma namazına "ara verilemeceğini" söylerken şu ifadeleri kullandı:

Raporda, “İslam inancında ibadet, insanın yaratılış gayesidir” denilmiş, delil olarak da, “Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.” “De ki: Duanız, ibadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” ayetleri sunulmuştur. İnsan; Rabbimizin bütün emir ve yasaklarının muhatabıdır. Allah’ın bütün emir ve hitaplarına iman edip yerine getirenler, sadece müminler olmuştur. İbadet; müminin Allah’a verdiği sözü yerine getirmesidir ve bu görev, ruhunu Allah’a teslim edinceye kadar devam eder. Gerçekte Allah’ın rızasını kazanmak adına yapılan her eylem geniş anlamıyla ibadettir. Peygamberimizin bize öğrettiği özel birtakım ibadetler vardır. Bunların bir kısmı tek başına bir kısmı ise cemaat halinde yapılır. Fert ve cemaat olarak mükellef olduğumuz fazı ayın ibadetleri ölüm dışında kesintiye uğratacak hiçbir sebep yoktur. Bu tespitlerden sonra; “Koronavirüs salgınının ve karantinaların yaşandığı şu zor günlerde, hastalığın yayılma riskine karşı camiler, geçici bir süreyle kapanmış, cemaatle kılınan namazlara ve cuma namazlarına ara verilmiştir...” denilmektedir. Gerçek şudur ki, vakit namazlarının cemaatle kılınması sünnet iken “cuma namazının” cemaatle kılınması farzdır. Sünnetler, belli hallerde terk edilir veya ara verilebilir ama farz olan şeylere ara vermek, toplumu ilahi yardımdan mahrum bırakır. Savaş ve yolculuk halinde bile beş vakit namazın farzına ara verilmezken, cemaatle kılınması farz olan cuma namazına nasıl ara verilebilir ki?

“Bu insanların hukukunu korumak devletin görevi değil mi?”

Devletin bir görevinin de cuma namazının kılınmasını sağlamak olduğunu söyleyen Akkiraz, şu ifadeleri kullandı:

Raporda; Dünya Sağlık Örgütü’nün küresel bir salgın olarak ilan ettiği koronavirüs salgını sebebiyle cuma ve vakit namazlarının cemaatle kılınmasına ara verilmesi hususu gerekçeleriyle birlikte izah ediliyor. Raporda, alınan kararlara uyulması konusunda eğitici bilgiler de veriliyor ve Kur’an’dan ve sünnetten deliller sunuluyor. Bulaşıcı hastalıklar ile ilgili olarak Kur’an’ın ve sünnetin emrettiği tedbirlere, tedavi tekliflerine hiçbir Müslüman’ın itirazı olamaz ve her Müslüman bu tedbirlere uyarak üzerine düşeni yapar. İnsanlık ve İslam tarihinde birçok salgın hastalık ve afatlar yaşanmış ve bugün yaşanandan daha büyük kayıplar verilmiştir. Bu olaylar insanlığın ve Müslümanların müşterek imtihanıdır. Ölüm tayin edilmiş bir eceldir. İnsanlar, hastalıkları sebebiyle değil, ecelleri ile ölürler. Buna böyle inanmak imandır. Tedbir almak görevdir, ölüm ise eceldir. Kişi hastalıktan kurtulabilir ama ecelinden kurtulamaz. Kulun sorumluluğu, takdiri değiştirmese de tedbiri elden bırakmamaktır. Hayat devam ettiğine göre kulluk görevimiz de devam ediyor. İslam, şartlar ne olursa olsun farzlara ara vermek şeklinde bir tedbiri uygun bulmaz. En büyük tedbir, İslam’ca yaşamaktır. Dünya Sağlık Örgütü’nün bizim cuma namazımıza aklı ermez, ilgilenmez bile. Raporda cuma namazının; nerede, nasıl ve kimler tarafından kılınabileceği anlaşılır bir şekilde ifade ediliyor ve doğru bilgiler veriliyor. Öyleyse devletin görevi, zorunlu ihtiyaçların karşılandığı pazar yerlerinde, işyerlerinde ve benzeri alanlarda nasıl tedbirler alıyorsa, benzer tedbirleri alarak cuma namazının kılınmasını sağlamaktır. Bir şehirde cuma namazını kılma şartlarını taşıyan 50 veya 100 kişi olsa, bu insanların hukukunu korumak devletin görevi değil midir?

 

Milli Gazete, Independent Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU