Kur'an: sembolün gücü ve meydan okumaları!

"Hepimiz kardeşiz, derin ve uzun insani ilişkilerimiz aptallara rehin düşmemeli. Aptalların susturulması da dahil olmak üzere, iletişimi savunma yükümlülüğü ortaktır. Yoksa kardeşlik, komşuluk ve misafirperverliğin ne anlamı var?"

Fotoğraf: Unsplash

Büyük Kur'an araştırmacısı Angelica Neuwirth, yaklaşık 20 yıldır bize ve yeni şarkiyatçılara meydan okuyor; ısrarla savunduğu düşünceye göre Kur'an-ı Kerim, tıpkı Eski ve Yeni Ahit gibi, mesajı ve kültürü geç klasik çağlarda (MS 4 ila 7'inci asırda) belirginleşen kutsal kitaplardan biridir ve böyle olduğu için de Antik kıtanın kültüründeki muteber konumlarından ötürü diğer iki kitap gibi o da Avrupalıdır ya da öyle olması gerekir.

Bu tez uzun ve çetrefilli olmakla birlikte, Kur'an'ın diğer iki kitaba olan borcuna dair basit ve misyoner tezlerin ötesine geçen onlarca klasik araştırmacısının âdeti haline geldi.

Kur'an on ikinci yüzyıldan, Kur'an'ın Latinceye ilk çevirisinin öncüsü olan Cluny Manastırı'ndaki Aziz Petrus zamanından itibaren bin yıl boyunca, Müslümanlar ve onların düşmanları arasındaki fitnesinin sırları keşfedilmeksizin ya yok etmek ya da ilham almak için kesintisiz çabalarda, Aydınlanma Çağı entelektüelleri, ilahiyatçılar ve filozofların ilgisini çeken bir büyülenme noktası olmuştur.

19'uncu asırda müsteşrikler (bilim adamları!), Kur'an araştırmasına, onu bozmak veya inkâr etmek için girişmeyeceklerini söylediler.

Ama hiç de böyle olmadı. Çoğunluğu Protestan veya Yahudi olan okurlar, yorumcular ve tercümanlar iki yaklaşımdan birini benimsemeye devam etti.

Yahudi asıllı olanlar Tevrat kökenlerine odaklandılar ve 20'nci yüzyılın ortasına ve sonrasına değin bunun hakkında yazdılar. Protestan asıllı olanlarsa Kur'an'ın İncil kökenlerine odaklandılar.

Peki, Kur'an Tevrat kökenliyse niçin onda Yahudiliğe yönelik radikal bir eleştiri var?

İncil kökenliyse de neden İncil'deki belli başlı tezleri radikal bir şekilde eleştiriyor?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sadece çok azı ortak noktalara ehemmiyet verdi; Ehl-i Kitap'ın bildiği Kur'an'ın, 7'nci yüzyılın başında indiği esnada iki yönlü bir mesajı vardı:

İbrahimi çağrı aslında tektir ve istenen şey, şu veya bu tarafı ortadan kaldırmadan, "kelimetü's-sevâ" yani müşterek söz istikametine dönmek üzere metinlerde ve ruhbanlık yapısında düzeltme yapmaktır.

Nitekim "İmparatorluk Çatışmasının Merkezinde Barış Elçisi Muhammed" adlı kitabın (2019) yazarı Juan Cole, çift yönlü bir mesajın yanı sıra Kur'an ve Peygamberin, Pers-Rum savaşlarından çıkıp barışı yaymak istediğini söylüyor.

Daha önce de söylendiği gibi Aydınlanma Çağı'nda istisnalar vardı. Bazıları Arap dili bilgisindeki ilerlemenin sebebi ile Kur'an'ın şiirselliği ve büyüsünü keşfetmiş ama diğer kitaplarla arasındaki farkı ortaya koymamıştı.

Her halükârda on dokuzuncu asırda olduğu gibi Kur'an'a bakış, Osmanlı Devleti ile Avrupalı devletler arasındaki üç asırlık çatışmalar sebebiyle olumsuz olarak etkilendi.

Osmanlı Devleti gerilediğinde ve şarkiyatçılık (bilimsellik) ortaya çıktığında da durum pek değişmedi, zira tamamı teolojik kültür arka planına sahip müsteşrikler, daha önce de belirtildiği gibi ilgilerini Kur'an'ın Eski veya Yeni Ahit'ten aldığına odakladılar.

Kur'an'da, diğer iki kitabın metninde yer almayan bir kıssa veya tabiat tasviri gördüklerinde ise dediler ki bu, İsrailiyattan ya da Yahudi ve Hıristiyan sözlü geleneğinden alınmıştır!

Çağdaş ilahiyatçılardan biri, Eski veya Yeni Ahit'te benzerleri olan Kur'an kıssalarının her zaman farklı bir mantık ve amaca sahip olduğunu keşfetmiş ve Tevrat'tan veya İncil'den alındığı söylenmesin diye hemen Peygamberin bunu kasten yaptığı sonucuna varmıştır.

Bu, daha önce yine söylendiği gibi kadim bir tartışmadır ve vadesi ve gerekçeleri dolmuş dini ve siyasi bir çekişmenin ifadesidir.

İşte bu yüzden Papa Francis ve el-Ezher Şeyhi, metinlerde her zaman mevcut önemli ortak paydalara işaret eden insani kardeşlik vesikası üzerine 4 Şubat 2019'da Abu Dabi'de bir araya gelebildi ama tarih, devasa olaylarıyla onun keşfedilip takdir edilmesine engel oluyordu.

Bu buluşma ilk değil. İkinci Vatikan Konsilinde (1962-1965) de İslamiyet, İbrahimi dinlerden biri olarak kabul edildi. O zamandan beri sadece Katolik Kilisesi ile değil, büyük Evanjelik kiliselerle de diyaloglar kesilmedi.


Hal böyleyken, İsveç ve Danimarka'da Kur'an'ı parçalayıp yakma eylemine bu dönüş neden?

Yıllar önce ABD'de yaşanan münferit bir olay mevcut. Bunun son 20 yıldır Avrupa ve başka yerlerde büyük yankı uyandıran şiddet ve terör olaylarıyla bir ilgisi var mı?

Bunun, zikri geçen şiddetin sebep olduğu İslamofobi ile elbetteki bir ilgisi var. Ancak neredeyse bir olgu haline gelen bu olayların,

Avrupa kıtasında 30 yıldan beri yükselen dini ve lâdini sağcı akımlarla daha çok ilgisi var.

Bize her zaman dini fanatizmin, artık Avrupa'nın dinden uzaklaşmasının bir etkeni olmadığı, onların daha çok İslami göçün yoğunluğuyla ilgilendiği ve neye mal olursa olsun ifade özgürlüğüne sıkı sıkıya sarıldıkları söylenir!

Bazı radikaller bununla, aralarında yaşayan o insanları aşağılamayı amaçlıyor. Zira Kur'an bir semboldür ve ona meydan okuduğunuzda dindar olsun veya olmasın, Avrupa ve dünyadaki tüm Müslümanlara meydan okumuş olursunuz.

İsviçre'de minare yapımının yasaklanması için yapılan referandumda, Fransa'da Charlie Hebdo'nun çizimlerinde ve Danimarka ile Hollanda'daki başka çizimlerde olan da buydu.

Batı'da yaşayan bazıları beni, bu olayların çoğunlukla Protestan toplumlarda meydana geldiği konusunda uyardı, Fransa'nın Katolik asıllı olduğunu hatırlattığımda ise şaşkınlıktan sustu!

Neyse ki Türkiye'deki gösteriler dışında şiddetli bir tepki gösterilmedi. Halkı tepkilerle meşhur olan Pakistan ise selden, sağanak yağıştan ve camilerde can alan terörden bitkin düşmüş durumda.

Sosyal medyada gördüğümüz üzere aşağılanmış hisseden tüm Müslümanlar, İskandinav hükümetlerinin bu olaylar karşısında susmasına ya da fikir ve ifade özgürlüğü olarak görüp göz yummasına inanamıyor.

Özgürlüğün Mushaf yakmakla ne alakası var?!.

Onlar bu olayı aşırı nefretin bir ifadesi olarak görüyor ve hakaretin her zaman ya (Salman Rüşdi ve Charlie Hebdo olaylarındaki gibi) Peygambere ya da Kur'an'a saldırı yoluyla gerçekleştiğini hatırlatıyor.
 


El-Kaide ve Taliban hakkında yazan Pakistanlı gazeteci Ahmed Reşid, ne zaman şiddet olaylarından uzaklaşılsa, Müslümanlara ve onların sembollerine yönelik hamlelerin gerilediğini söylüyor.

Angelica Neuwirth ise Kur'an'ın Tevrat gibi bir kitap olduğuna herkesi ikna etmek için tezinde ısrar ediyor ve MS 4 ve 5'inci yüzyıllar haricindekileri kitap olarak adlandırmıyor!

Aynı çevrede ortaya çıkan ve kendini Peygamberliğin ilk yıllarından itibaren kitap olarak adlandıran Kur'an, Osmanlıların Avrupalılarla yaşadığı sorunlardan dolayı Avrupa kültür kaynaklarından dışlanmamalı.

Ben, Avrupalıların şartlar ne olursa olsun Kur'an'ın Avrupalılığına hükmedebileceklerini düşünmüyorum. Biz onlardan korkunç sessizliği, ifade özgürlüğüyle haklı çıkarmakta ısrarcı olmamalarını istiyoruz.

İki büyük din adamı Papa ve el-Ezher Şeyhi, insani kardeşlik vesikasında Doğu ile Batı ilişkisinin, sadece denizlerde, ticarette, enerji ve mal alışverişinde değil, aynı zamanda medeniyet ve insanlıkta da gerekli olduğunu söylüyor.

Biz Avrupalı insanı üç bin yılı aşkın bir zamandır tanıyoruz, onlar bizi belki daha eski çağlardan beri tanıyor. Geçmişte, dinlerden önce ve sonra, medeniyet alışverişinde bulunduk, hatta Hıristiyanlık Avrupa'ya bizim yanımızdan gitti.

20'nci yüzyıl nesli, her düzlemde bu alışverişin büyük ve önemli bir kısmına tanık oldu.

Kur'an'a yönelik hakaret hadiselerinin hafife alınabileceğini ve aşılabileceğini iddia etmiyoruz. Ama sürekli hesapları deşifre etmek, sevgi üretmez ve medeni bir eylem teşkil etmez.

Papa'nın mesajında da (2020) dile getirdiği gibi:

Hepimiz kardeşiz, derin ve uzun insani ilişkilerimiz aptallara rehin düşmemeli. Aptalların susturulması da dahil olmak üzere, iletişimi savunma yükümlülüğü ortaktır. Yoksa kardeşlik, komşuluk ve misafirperverliğin ne anlamı var?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

Independent Türkçe için çeviren: Asasmedia

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU