Ortadoğu'nun makûs talihini değiştirmek için bir adım: Kalkınma Yolu Projesi

Umut Berhan Şen Independent Türkçe için yazdı

Geçen günlerde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Muhammed Şiya el-Sudani ile Kalkınma Yolu Anlaşması'na imza attılar.

Bu anlaşma, aynı zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Irak Başbakanı Sudani'nin hamiliğinde Türkiye, Irak, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında Kalkınma Yolu projesine ilişkin ortak işbirliği mutabakat zaptı niteliği taşıyor.

İmza esnasında Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Irak Ulaştırma Bakanı Rezzak Muhaybis, Katar Ulaştırma ve Haberleşme Bakanı Casim bin Seyf es-Sulayti ve BAE Enerji ve Altyapı Bakanı Süheyl Muhammed el-Mezrui de yer aldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu anlaşmanın jeopolitik açıdan oldukça önemli olduğu anlaşılıyor.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın imza sonrası "Kalkınma Yolu Anlaşması sağlam bir yol haritasıdır. Ziyaretimin ve az önce imzalanan anlaşmaların Türkiye-Irak münasebetlerinde yeni bir dönüm noktasını teşkil edeceğine inanıyorum" ifadelerini kullanması da bunun göstergesi.

Türkiye-Irak ilişkilerinde ciddi bir dönüm noktası olan Kalkınma Yolu projesi sayesinde, Irak'ın denize açılan tek vilayeti Basra'da inşası süren El-Fav Limanı'nın, takriben 1.200 kilometre uzunluğundaki çift yönlü otoban ve demiryoluyla Türkiye'ye bağlanması yoluyla BAE ve Katar ile Asya'dan gelen malların Avrupa'ya nakli gerçekleştirilebilecek.

Ortadoğu'nun makûs talihini değiştirmek için, elbette ki kalıcı bir istikrar ve güvenlik iklimin tesis edilebilmesi şart.

Hiç kuşkusuz bu noktadan iki kilit ülke söz konusu; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve komşusu Irak.

Kalkınma Yolu Anlaşması çerçevesinde güvenlik, terörle mücadele, enerji, eğitim, sağlık, çevre konularında ortak daimî komitelerin teşkili söz konusu.

Esasen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, komşusu Irak'ın toprak bütünlüğüne, siyasi istikrarına, egemenliğine daima destek olan bir tutum sergiledi.

Türkiye'nin, ilerleyen süreçte Irak'a ilişkin ilişkin bir karar verilecekse de bunun, Irak Anayasa hükümleri doğrultusunda, Irak halkının tercihiyle olması gerektiğini savunan bir yaklaşım sergilemesi de son derece önemli ve bir dış politika yaklaşımı.

Kuşkusuz Irak hükümeti de bu samimi yaklaşımın farkında.

Bunun yanı sıra, Irak Başbakanı Sudani'nin, "Irak topraklarından başka bir ülkeye saldırı düzenlenmesine izin veremeyiz. Irak ve Türkiye'nin güvenliği bölünmez bir bütündür. Türkiye ve Irak'ın istikrarını sağlayacak güvenlik işbirliğinde mutabık kaldık" ifadelerini kullanması da Bağdat yönetiminin, Türkiye'nin özellikle terör ve güvenlik konusundaki hassasiyetlerini de anlayan ve onaylayan bir tutuma sahip olduğunu net olarak ortaya koyuyor.

Dolayısıyla iki ülke arasındaki karşılıklı anlayış ve iş birliği konsepti had safhaya ulaşmışken bu anlaşmanın imza edilmesi, jeopolitik açıdan bir mihenk taşı oldu. 

Ortadoğu ticareti açısından bir nevi "yeni İpek Yolu" da olarak da değerlendirilebilen bu anlaşma sayesinde, Basra Körfezi-Türkiye-Avrupa hattında çok güçlü ve büyük bir ticaret koridoru söz konusu olacak gibi görünüyor.

Global bir ticaret vizyonu ve yeni bir ticaret anlayışının oluşumu ve Kuzey-Güney ticari koridorunun, Doğu-Batı ticaret koridoruyla yekpare hale gelebileceği de görülüyor.

Batı ile Doğu arasındaki global ticaretin tesisi ve istikrarı açısından neredeyse finansal bir devrim niteliğindeki bu durum tam olarak gerçekleştiğinde hem sosyal hem de ekonomik açıdan büyük bir dinamizm yaşanabilir.

Nihayetinde Türkiye'nin öncülüğünde Ortadoğu'nun makûs talihini değiştirebilecek bir yeni sürecin ilk adımı atılmış oldu.

Unutmamak gerek;

Yüzyıllık projeler bazen sakin ama kararlı bir adımla başlar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU