Halk demokrasinin neresinde?

Vahap Uluç Independent Türkçe için yazdı

İllustrasyon: Colagene Clinique Creative

Modern zamanlarda demokrasi iki farklı sürecin ürünü olarak gündeme geldi.

Birincisi Avrupa'ya ait süreç, ikincisi de sonradan modernleşen toplumlara ait süreç.

Avrupa demokrasileri reform, Rönesans, Aydınlanma Çağı, Sanayi Devrimi ve Fransız İhtilali gibi bir dizi ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerin sonucunda halkın da içinde yer aldığı, onun talepleri doğrultusunda biçimlendi.

Bundan dolayı Batı demokrasileri, tabandan tavana doğru oluştu.

Bunun somut örneklerinden biri işçinin, köylünün öncülük ettiği Fransız İhtilali'dir. Bir diğer gelişme de işçi sınıfının haklar konusunda verdiği mücadeledir.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bugün temel haklardan bildiğimiz seçme ve seçilme hakkı, toplu sözleşme hakkı, çalışma saatlerinin makul süreler arasına alınması, sendikal haklar, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, kadınların erkeklerle eşitlenmesi gibi hakların tümü işçi sınıfı ve kadınların yıllar içinde verdikleri mücadelenin sonucunda elde edildi.

Sonradan modernleşen toplumlarda ise halk, demokratik süreçlerin neredeyse hiç bir yerinde yer almadı.

Örneğin Türkiye'de demokrasi ve onda içkin haklar büyük ölçüde dış etkenlere bağlı bir şekilde biçimlendi.

Bu sürecin temel aktörü batının dayatmaları doğrultusunda reformlara önderlik eden bürokrat sınıftır.

Onun için de bizdeki demokrasi Batı'dakinin aksine tavandan tabana doğru şekillendi.

Çoğu defa tek parti iktidarının halkı yönetim sürecinin dışında tuttuğu için halkın demokratikleşme sürecinin bir parçası haline gelmediği düşünülür; ancak öyle değil.

Türkiye'de toplum ne Osmanlı'nın son dönemlerinde modernleşmeye paralel demokrasiye katkı sunan hukuki-siyasi kurumların oluşumunda ne tek parti iktidarı döneminde ne de çok partili hayata geçildiği günden bu güne demokratik süreçlerin herhangi bir yerinde yer aldı.

Türkiye'de demokratik kurumların oluşumuna zemin hazırlayan gelişmelerin yaklaşık 200 yıllık bir geçmişi var.

Daha önce de ifade edildiği gibi, bu sürece önderlik edenler kuşkusuz sivil-asker bürokratlardır.

Örneğin, modernleşme yönünde ilk adımların atıldığı Lale Devri'ndeki gelişmelere öncülük eden Damat İbrahim Paşa'dır.

III. Selim kendi dönemindeki reformlara bizzat kendisi ön ayak oldu.

Padişah'ın yetkilerini sınırlayan ve demokratikleşme açısından sembolik öneme sahip Sened-i İttifak'ı ayanlar adına II. Mahmut'a imzalatan Alemdar Mustafa Paşa idi.

Hukuki ve siyasi kurumların oluşumu konusunda zengin bir içeriğe sahip Tanzimat Dönemi'ne ait ve bir anayasa metni hükmündeki Tanzimat Fermanı'nı ilan ettiren bir bürokrat olan Mustafa Reşit Paşa'dır.

Din ve mezhep ayırımını gözetmeden herkesi eşitleyen hukuki sonuçlar doğuran Islahat Fermanı'na Fuat ve Ali Paşalar öncülük etti.

Anayasanın ve meclisin tecessüm ettiği I. Meşrutiyet Dönemi'nin baş aktörü Mithat Paşa'dır.

II. Meşrutiyet'i padişaha zorla ilan ettirenler İttihat ve Terakki Cemiyeti çevresidir.


Cumhuriyetin kuruluş döneminde de değişen bir şeyin olmadığı görülüyor.

Cumhuriyeti ilan eden ve modern bir ulus-devlet inşa etmek için reformları yapanlar Mustafa Kemal ve onun etrafındaki sivil-asker bürokratlardı.

Türkiye, demokratikleşme açısından bir dönüm noktasını oluşturan çok partili hayata 1946'da geçti.

Ancak çok partili hayata geçişin arkasında da yine halk görülmüyor.

Çok partili hayata geçişin başka nedenleri olmakla beraber en önemli nedeni Rusya'nın Kars ve Ardahan gibi Kuzeydoğu Anadolu topraklarını resmen istemesi ve boğazlarda egemenlik hakkı talep etmesidir.

Türkiye, İsmet İnönü şahsında Rusya'nın bu konudaki ciddiyetini anlayınca Batı blokuna yanaştı.

"Batı da bizim blokta yer alacaksan bazı ilkelerimiz var onları yerine getirmen gerekir" dedi.

Bu ilkeler de ekonomide serbest piyasa, siyasette de çok partili hayata geçişti.
 


Siyasal liberalleşmeye katkı sunan 12 Eylül darbesinden hemen önce IMF'den borç para almanın şartı olarak alınan "24 Ocak Kararları" Süleyman Demirel liderliğindeki dönemin koalisyon hükümetinin eseridir.

1980 sonrası yıllarda da demokratikleşme yönünde önemli adımlar atıldı. Halk, bu sürecin de içinde değildi.

Bu adımların tetikleyici dinamiği Avrupa Birliği'ne girme umuduydu.

Bu bağlamda, Özal iktidarı döneminde "Avrupa İnsan Hakları Komisyonu"na bireysel başvuru hakkı tanındı.

"Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" kabul edilerek yerel demokrasi güçlendirilmeye çalışıldı.

Yine Avrupa Birliği müktesebatı çerçevesinde ANASOL-M hükümeti, "AB uyum paketleri"ni kabul ederek çok önemli hukuki düzenlemeler yaptı.

Aynı paralelde 2004-2005'te AK Parti, AB'ye üye olma umudu ile katılımcılığa, şeffaflığa, hesap verebilirliğe imkan sağlayan yeni belediye kanunları hazırlamış, yerel yönetimler alanında demokratikleştirici hukuki reformlara imza attı.

Dikkat edilirse Lale Devri'nden günümüze yaklaşık 200 yıllık modernleşme-demokratikleşme serüveninin tümünün arkasında Batı'nın dayatmaları ve sivil-askeri bürokratik aktörler ile yerine göre siyasiler var.

Demokratikleşme süreçlerinde halkın yer almamasının nedeni yönetenlerin halkı siyasi sürecin dışında tutmasından ziyade halkın kendisinin siyasete böyle bir ilgiyi göstermemiş olmasıdır.

Nitekim bugün de bu ilginin yeterli olduğu söylenemez.

Demokrasi, halkın siyasi iktidarın almış olduğu kararları kendisi için değerlendirme konusu yapan ve bu kararlara ya destek veren ya da karşı çıkan, siyasi gelişmeler karşısında edilgen kalmayan toplumların rejimidir.

Demokratik olan toplum, iktidara karşı sesini yükseltmek için de sivil toplum şeklinde örgütlenir.

Bundan vazgeçtiği takdirde iktidarı, kendi adına kullanma hakkı verdiği küçük bir azınlığa bırakmış olur ki bu yönetimin adı oligarşidir.

Bizde demokrasi, Milli Piyango'dan kazanılan para gibidir. Piyango'dan kazanılan para için pek bir emek harcanmadığından insanlar kısa sürede onu çarçur edebiliyor.

Bundan dolayı, Türkiye'de insanlar demokrasi adına herhangi bir emek sarf etmedikleri için onun kıymetini fazla bilmiyor ve onu geliştirme konusunda pek bir çaba sarf etmiyorlar. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

      

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU