Mısır, "Refah Muhafızı" konusunda sessiz

Uzmanlar, koalisyonun Kızıldeniz'de seyrüseferi korumaya yönelik hedeflerinin belirsiz olduğunu söyledi

ABD donanması Kızıldeniz'de faaliyet gösteriyor, ancak bu Husi tehdidinin sona ermesine engel olmuyor / Fotoğraf: AFP

ABD'nin, 10 ülkeyi kapsayan Kızıldeniz'de seyrüseferi korumaya yönelik çok uluslu bir operasyon başlatacağını duyurması, Kızıldeniz ve Babu'l Mendeb Boğazı Boğazı'ndaki deniz operasyonları alanında yeni bir gelişmeyi teşkil ediyor.

Babu'l Mendeb Boğazı, Süveyş Kanalı'nın güney girişi olması nedeniyle Mısır ve dünyanın birçok ülkesi için stratejik öneme sahip. 

Kahire ise "Refah Muhafızı Operasyonu" şeklinde adlandırılan yeni deniz ittifakına ilişkin resmi bir açıklama yapmadı. Şarku'l Avsat, bu konuda resmi bir değerlendirme elde edemedi.

Uzmanlar, Mısır'ın bu hayati bölgedeki gelişmeleri yakından takip ettiğini doğruladı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Mısır'ın ulusal güvenliğini korumaya odaklanan öncelikleri, ayrıca koalisyonun hedefleri ve çalışma mekanizmalarının şuana dek belirsizliği göz önüne alındığında, Kahire'nin yeni koalisyona katılmamasının muhtemel olduğu değerlendirmesinde bulundu. 

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Salı günü yaptığı açıklamada, ABD'nin Kızıldeniz'de ticareti güvence altına almak amacıyla "Refah Muhafızı" adı altında çok uluslu bir güvenlik operasyonu başlatacağını duyurdu.

Ortadoğu'da ABD filosuna ev sahipliği yapan Bahreyn'i ziyaret eden Austin, söz konusu operasyona katılacak ülkeler arasında İngiltere, Bahreyn, Kanada, Fransa, İtalya, Hollanda, Norveç, Seyşeller ve İspanya'nın yer aldığını bildirdi. 

Geçen haftalarda insansız hava araçları ve füzelerle Kızıldeniz'den geçen birçok uluslararası gemiyi hedef alan Husi grubu, saldırılarını İsrail gemilerini veya İsrail limanlarına giden gemileri hedef aldığı iddiasıyla gerekçelendirmişti.

Husi sözcüsünün daha önce yaptığı açıklamalara göre, hedeflemenin kapsamı daha sonra İsrail'i destekleyen ülkelerle bağlantılı tüm gemileri kapsayacak şekilde genişletildi.

Husi isyancılar Salı günü yaptıkları açıklamada, ABD'nin kurduğu bu uluslararası koalisyonun Filistin halkına yönelik saldırı çerçevesine girdiğini öne sürdü.

Koalisyonun uluslararası hukuka aykırı olduğunu, seyrüseferi himaye etmediğini, aksine tehdit ettiğini, Kızıldeniz'i İsrail'in yararına askerileştirme amacı güttüğünü ifade etti. 

Kızıldeniz, petrol ve sıvılaştırılmış doğalgazın yanı sıra, tüketim mallarının nakliyesi için de dünyadaki en önemli rotalardan biri sayılıyor.

Küresel ticaretin yaklaşık yüzde 40'ı bölgeden geçiyor. Uzmanlar, küresel konteyner ticaretinin yaklaşık yüzde 30'unun Süveyş Kanalı'ndan geçtiğini tahmin ediyor.


Süveyş Kanalı'nın izlenmesi 

Mısır'daki Süveyş Kanalı İdaresi, pazar günü yaptığı duyuruda, kanaldaki seyir trafiğinin düzenli olduğunu duyurdu.

İdare Başkanı Usame Rabi, idarenin Kızıldeniz'de devam eden gerilimleri yakından takip ettiğini, bunların kanaldaki navigasyon üzerindeki etkisinin boyutlarını araştırdığını söyledi.

Bazı gemi şirketleri, geçici olarak Ümit Burnu güzergahına yönleneceklerini duyurmuştu. 

Rabi, 19 Kasım'dan itibaren Ümit Burnu güzergahından 55 geminin transit geçişe yönlendirildiği bildirildi.

Bu rakam, o dönemde 2 bin 128 geminin geçişine kıyasla düşük bir oran sayılıyor. 

Şarku'l Avsat'a konuşan Mısırlı stratejik uzman Tümgeneral Samir Ferec, Kızıldeniz girişindeki Husi saldırılarından ilk etkilenen hususun küresel ticaret olduğuna inanıyor.

Refah Muhafızı Koalisyonu'nun, ABD'nin bu hayati bölgedeki varlığını pekiştirmeye yönelik girişimini temsil ettiğine dikkat çeken Ferec, farklı ülkelere ait 6 askeri üssün yer aldığı Cibuti başta olmak üzere dünyada birçok ülkeye ait çok sayıda askeri üs bulunduğunu hatırlatıyor. 

Mısır'ın çıkarlarının küresel ticaretin korunmasına ve güvence altına alınmasına bağlı olduğunu açıklayan Ferec, kendi çıkarları için hayati önem taşıyan bu bölgede bir çatışmaya girmenin veya gerginlik yaratmanın kendi çıkarına olmadığını ekledi.

Mısır'ın, kendi topraklarında ittifaklara katılmayı veya askeri üsler kurmayı reddeden köklü vizyonuna dayanan bu yeni ittifaka katılmamasının muhtemel olduğuna değindi. 

Kahire'nin esas olarak bölgede seyrüsefer özgürlüğünün ve uluslararası ticaretin korunmasına ilişkin koordinasyona dayanan bölgesel ve uluslararası çabalarda kilit bir ortak olduğunu vurgulayan Ferec, Kızıldeniz'de seyrüseferin korunmasına yönelik Suudi Arabistan ve Sudan ile bölgesel koordinasyonun yanı sıra 153 Ortak Görev Gücü'nün de buna dahil olduğunu hatırlattı. 

Nisan 2022'de kurulan ve 39 üye devletten oluşan 153 Ortak Görev Gücü, Kızıldeniz ve Aden Körfezi'nde deniz güvenliği konusunda uzman. Genel merkezi ise Bahreyn'de bulunuyor. 

Mısır, geçen aralık ayında yaptığı açıklamada, Mısır donanmasının Ortak Görev Gücü komutasını devralacağını duyurmuştu.

Tüm bölgelerde ve deniz yollarında güvenlik ortamını iyileştirmeyi, uluslararası deniz yollarında gemi akışının güvenli geçişini sağlamayı ve her türlü organize suçla mücadele etmeyi amaçladığını bildirmişti. 


Stratejik çıkarlar

Mısır Deniz Koleji eski müdürü Tuğamiral Mahfuz Merzuk, Mısır'ın vizyonunun temel belirleyicisinin, başta ekonomik ve stratejik çıkar olmak üzere, ulusal güvenliğinin korunması ve bölgede seyrüsefer güvenliğinin sağlanması olduğuna inanıyor.

Tehditlerle yüzleşmeye odaklanan Mısır'ın aynı zamanda kendisi için stratejik öncelik taşıyan alanlarda sükunet ve istikrarı korumak ve bu alanlarda ortaya çıkabilecek gerilimi azaltmak için de harekete geçtiğini de ekliyor. 

Şarku'l Avsat'a konuşan Merzuk, Mısır'ın, Süveyş Kanalı'nın güney girişi olan bölgedeki stratejik ve ekonomik çıkarları nedeniyle Kızıldeniz girişindeki mevcut durumu yakından takip ettiğini açıkladı.

Ancak mevcut durumun ciddiyetine ilişkin birçok haberin fazlasıyla abartılı olduğuna dikkat çekti.
 


Süveyş Kanalı'ndaki navigasyon trafiğinin etkilenmediğini, kanaldan günlük olarak geçen kargo hacminin normal oranlarda, hatta bazen normalden daha yüksek olduğunu belirtti. 

Bazı gemi şirketlerinin rota değiştireceği duyurusunun, gemi hattının Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı rotasından tamamen saptığı anlamına gelmediğini söyleyen Merzuk, bu stratejik koridorun öncelikle ekonomik nedenlerden dolayı uluslararası deniz trafiği için vazgeçilmez olduğunu vurguladı. 

Nakliye ve sigorta maliyetlerinde teşvik edilen artışların siyasi amaçlardan yoksun olmadığını, artışın değerinin, bu gemilerin, bilhasa konteynerlerın kargo değerlerine kıyasla neredeyse yok denecek kadar az olduğuna dikkat çekti.

Artışın, İsrail'e gidiş-dönüş deniz taşımacılığı dahil olmak üzere bu bölgedeki deniz taşımacılığını korumak için uluslararası destek toplamayı amaçladığını açıkladı.

Aralarında Danimarka merkezli Maersk, Almanya merkezli Hapag-Lloyd, Fransa merkezli CMA CGM, İtalya ve İsviçre merkezli MSC ve Tayvan merkezli Evergreen'in de bulunduğu uluslararası nakliye şirketleri, gemilerine  Kızıldeniz'i Aden Körfezi'nden ayıran Babu'l Mendeb Boğazı'na girmemeleri konusunda bilgi verdi.

Küresel konteyner ticaretinin yüzde 53'ünü temsil eden dünyanın en büyük beş konteyner şirketinden dördü, Kızıldeniz'deki faaliyetlerini askıya aldı.

Rota değiştiren gemiler, Güney Afrika'nın etrafını dolaşmak için Babu'l Mendeb Boğazı'nı kullanmak yerine daha uzun bir rota izlemek zorunda kalacak. Bu da yolculuğa en az yaklaşık 10 gün ekleyecek.


Siyasi ve güvenlik boyutları

Kahire Üniversitesi'nde Öğretim Görevlisi ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Tarık Fehmi, Şarku'l Avsat'a verdiği demeçte, ABD'nin Refah Muhafızı duyurusunun, seyir özgürlüğünün korunmasını başlık olarak alan güvenlik boyutuna sahip pek çok yaklaşımı taşıdığına inanıyor.

Ancak uluslararası rekabetin yaşandığı bu bölgedeki ABD varlığının pekiştirilmesine ilişkin siyasi boyutlardan ve uzun vadeli hedeflerden yoksun olmadığını da ekliyor. 

Fehmi, ABD Savunma bakanının bu yöndeki duyurusunun, birçok hedefinin ve çalışma mekanizmasının belirsizliğini ortadan kaldırmadığını, belki de ABD Bakanı'nı 40 ülkenin savunma bakanlarıyla uzaktan toplantı yapmaya iten şeyin bu olduğunu söylüyor.

Şuana kadar katılımcı sayısının sadece 10 ülke ile sınırlı olduğu bu girişime ABD'nin çağrısıyla daha fazla ülkenin katılım sağlayabileceğini, bu durumun belirsizlik yaratabileceğini belirten Fehmi, ittifakın çalışma mekanizmaları ve katılımcılarına yüklediği rollerin bölgedeki birçok ülkenin katılım konusundaki isteksizliğinin nedenleri arasında yer aldığını da ekliyor. 

 

 

Şarku'l Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU