Şehir Üniversitesi Rektörü Çelikcan: Cumhurbaşkanı’ndan randevu istedik, çözülemeyecek hiçbir mesele yok

Ekonomik sorunlarla boğuşan İstanbul Şehir Üniversitesi’nin rektörü Çelikcan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan randevu istediklerini söyledi

1986 yılında, aralarında Ahmet Davutoğlu, Mustafa Özel ve Murat Ülker tarafından kurulan Bilim Sanat Vakfı özellikle 28 Şubat’la birlikte kendilerini akademik hayattan dışlanmış hisseden muhafazakar gençlerin uğrak mekanıydı.

Önce Aksaray ardından da Vefa semtlerindeki binada; tarih, sosyoloji, sinema, uluslararası ilişkiler seminerlerini akademik bir disiplinle veren vakıf, 2008 yılında bir üniversite kurdu: İstanbul Şehir Üniversitesi.

Kendisini kanıtlamış akademisyenleri kadrosuna katan üniversite sosyal bilimler alanında yoğunlaştı. 

Abdulhamit Kırmızı, Engin Akarlı, Erdem Başçı, Ferhat Kentel, Ergun Özbudun, Gökhan Çetinsaya, İsmail Kara, Mesut Yeğen gibi isimlerin ders verdiği üniversiteye çok sayıda ülkeden yabancı öğrenci de geldi.

Üniversite her ne kadar Bilim Sanat Vakfı’nın da olsa kamuoyunda “Ahmet Davutoğlu’nun üniversitesi” olarak konuşuluyor. Davutoğlu, AK Parti ile yollarını ayırınca üniversite bazı uygulamaların hedefi oldu. Bu nedenle üniversitenin karşı karşıya kaldığı ekonomik darboğazın zamanı manidar bulunuyor.

Eski Başbakanlardan Davutoğlu, yeni bir siyasi hareket başlatmak için kolları sıvamışken Danıştay, üniversiteye tahsis edilen bir parsel arazinin tahsisini iptal etti.

Halkbank ise bu karara dayanarak daha önce üniversiteye verdiği kredilere gösterilen teminatın dayanıksız kaldığını ileri sürdü ve alacaklarını geri çağırdı. 

Okulun tüm banka hesaplarına haciz uygulandı ve üniversite çıkılması zor bir darboğaza girdi.
 

WhatsApp Image 2019-11-30 at 10.39.29.jpeg
Şehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Çelikcan, Cihat Arpacık'a açıklamalarda bulundu / Fotoğraf: Independent Türkçe 



Konu bir süredir kamuoyunun ilgisini çekiyor

Tartışmalara konu olan Dragos’taki kampüste, üniversite rektörü Prof. Dr. Peyami Çelikcan, ülkenin en önemli anayasa hukukçularından biri olarak gösterilen Prof. Dr. Serap Yazıcı, İslami İlimler Fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara ve öğrencilerle konuştuk.

Akademik ve idari kadro yaşanan sıkıntıları öğrencilere aksettirmemek için çaba sarf etse de öğrenciler yaşananların farkında.

“Cumhurbaşkanından randevu bekliyoruz”

Bunun için “Şehir Hepimizin” adında bir insiyatif kuran öğrenciler, imza kampanyası ve forumlar düzenliyor. Ama okuldaki hiç kimse yakın zamanda Şehir Üniversitesi’nin başına geleceğini bilmiyor.
 


İstanbul Şehir Üniversitesi Rektörü Peyami Çelikcan, birkaç hafta önce Bilim Sanat Vakfı yöneticileriyle birlikte Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan randevu istediklerini söyledi.

Geçen hafta sonu görüşmeyi umduklarını ama bir cevap alamadıklarını belirten Çelikcan, Cumhurbaşkanlığı’ndan randevu taleplerine cevap beklediklerini ifade etti.

Çelikcan’a göre çözülemeyecek hiçbir sorun yok. Sadece başka kurumlara ve hatta futbol kulüplerine tanınan hakların kendilerine de tanınmasını istiyor.

Haciz kararıyla üniversitenin harcama yapamaz bir hale getirildiğini belirten Çelikcan, “Bunları aşmak için bütün mensuplarımızla birlik-beraberlik içinde el ele vererek büyük bir çaba gösteriyoruz. Şu ana kadar eğitim-öğretim faaliyetimizde aksama olmadı. Öğrenciler mağdur olmadı ama çalışanlarımıza maaş ödeyemedik. Çalışanlarımız da gerekli anlayışı gösteriyorlar ama vakit geçtikçe sorun ağırlaşıyor” dedi.

Faturaların bir kısmını hayırseverlerin bağışlarıyla ödeyebildiklerini söyleyen Çelikcan, şöyle devam etti: 

Üniversiteye, bu zor durumunda katkıda bulunmak isteyen hayırseverler küçük ihtiyaçlarımızı karşılıyorlar. Ama bu aylara yayılan bir probleme dönüşürse aksamalar yayılacak. O duruma gelmesin istiyoruz. 

Burası Türkiye’nin güzide üniversitelerinden bir tanesi. Bugüne kadar yaptığı araştırmalarla, yayınlarla ve öğrencilerinin başarısıyla itibar kazanmış bir üniversite. 

Bu üniversitenin oluşturduğu özgün modelin sürdürülmesi ülkemiz açısından önemli.

 

WhatsApp Image 2019-11-30 at 10.40.03 (3).jpeg
Prof. Dr. Peyami Çelikcan, çözülemeyecek sorunun olmadığı görüşünde / Fotoğraf: Independent Türkçe



“Keşke Murat Ülker’in desteği devam edebilseydi”

Kuruluşunda üniversitenin en önemli bağışçısı Yıldız Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker, geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak Holding'in bütün taahhütlerini yerine getirdiğini ve bu taahhütlerin hiçbirinin sonsuz olmadığını söyledi.

Bu açıklamayı sorduğumuz Çelikcan, “Murat Ülker Bey, üniversitemizi, kuruluşundan 2016’ya kadar destekledi. Kendilerine minnettarız. Allah razı olsun. Böylesi bir üniversite modelinin kurulmasına katkıda bulundular. Açıklamayı saygıyla karşılıyoruz. İçeriğiyle ilgili bir yorum yapmayı çok doğru bulmam. Keşke mümkün olsa, devam etseydi de biz bu süreçleri çok daha kolay atlatabilseydik. Ama koşullar buna el vermediği için tercihleri doğrultusunda böyle bir karar aldılar” şeklinde konuştu.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün üniversitenin durumuyla ilgili devreye girerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı aradığı biliniyor.
 

WhatsApp Image 2019-11-30 at 10.39.40.jpeg
Üniversitedeki öğrenciler, eğitim yuvasına haksızlık yapıldığını düşünüyor / Fotoğraf: Independent Türkçe 



Rektör Çelikcan bu konuyu “sevindirici” olarak değerlendiriyor. Gül’ün, üniversite kuruluşunda katkısı olduğunu dile getiren Çelikcan, “Sahiplenme duygusu içerisinde bir sorumluluk hissederek Sayın Cumhurbaşkanımızla görüşüp desteklerini talep ettiğini anlıyoruz. İnanıyoruz ki aklıselim galip gelecek. Hukukun üstünlüğünü görmüş olacağız ve bu mali baskıdan hukuk yoluyla kurtulmaya çalışacağız” dedi.

“Sorunun sebebi ne olursa olsun üniversitenin yaşatılması esas olmalı”

Peyami Çelikcan, Yüksek Öğretim Kurumu ve diğer kamu kuruluşlarıyla sürekli görüşme hâlinde olduklarını söyleyerek "Bizim tek istediğimiz, diğer kurumlara tanınan yeniden yapılandırma hakkından üniversitenin de yararlandırılması ve banka hesapları üzerindeki ihtiyati haciz kararının kaldırılması" ifadelerini kullandı.  

"Ortada çözülemeyecek bir sorun yok" diyen Çelikcan, konunun başka mecralara çekilmemesi gerektiğine vurgu yaptı: 

Sebebi her ne olursa olsun bir üniversitenin yaşatılması esas olmalı. Bir takım tartışmalarla bu ana noktayı gözden kaçırmamak gerekiyor.

Yaşatmak mümkünken, çözüm varken, yasalar imkan tanıyorken bir üniversitenin bu şekilde faaliyetlerini sürdüremez hâle getirilmesinin doğru da hukuki de olmadığını düşünüyoruz. 


Prof. Dr. Serap Yazıcı: Yaşananlar eğitim ve mülkiyet hakkının ihlali

Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr.Serap Yazıcı, konuyu anayasa hukuku bağlamında ele alıyor.

Banka hesaplarına konulan haciz nedeniyle personelin maaş alamamasını “mülkiyet hakkının ihlali” olarak değerlendiren Yazıcı, öğrenciler yönünden ise durumun eğitim hakkının ihlali olduğunu savunuyor.

Vakfı adıyla kurulan üniversitelerin çok önemli bir bölümü kazanç amacına yöneldiğini savunan Yazıcı, “Türkiye’de gerçekten anayasanın aradığı anlamda vakıf üniversitesi özelliğini gösteren üniversitelerin sayısı pek az. Bu az sayıdaki üniversitelerden biri de İstanbul Şehir Üniversitesi. Buradaki amaç Türkiye’nin akademik hayatına katkıda bulunmak” dedi.
 

WhatsApp Image 2019-11-30 at 10.40.03 (5).jpeg
Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.Serap Yazıcı / Fotoğraf: Independent Türkçe



“Akademik personel ailelerinin desteğiyle hayatını sürdürüyor”

Üniversitenin çok tatsız bir süreçle karşı karşıya olduğunu vurgulayan Yazıcı, “Buradaki akademik ve idari personel hâlâ üniversiteye olan manevi sadakati ve öğrencilere olan manevi bağlılığıyla çalışmaya devam ediyor" dedi.

"Akademik personel tüm zamanını akademik çalışmaya vakfeden ve bunun karşılığında aldığı ücret ile yaşayan kişiler demektir" ifadelerini kullanan Yazıcı, bir ülkenin akademisyenlerinin hiçbir zaman o ülkenin en yüksek gelir grubu içerisinde yer almadığını hatırlattı ve ekledi: 

Aldıkları ücretlerle geçinir. İdari personel için de aynı şey söz konusu. Ülkemizde ekonomik koşullar zaten ağır. Bu şartlarda ayın sonu geldiğinde bankaya gidiyorsunuz, maaşınızı alacağınızı düşünüyorsunuz. Ama onun yatırılmadığını, yatırılmayacağını biliyorsunuz.

Bizler ailelerimizin bizlere sunduğu destekle hayatımızı sürdürüyoruz. Ben 57 yaşındayım, bu yaştaki bir kişi için ailenin desteğine muhtaç hale gelmek takdir edersiniz ki nahoş bir tablo.


“Hukuka ve devlete güven ihlal ediliyor”

Anayasanın, Cumhuriyet’in nitelikleri arasında hukuk devleti ilkesine yer verdiğini hatırlatan Yazıcı “Bu ilke, bütün kamu makam ve organlarının hem hukuka hem de hakkaniyete uygun davranmaları gerektiği anlamına geliyor. Bu tablo içinde üniversitemizin gerek çalışanları gerekse de öğrencileri hakkaniyete aykırı bir durumla karşı karşıyalar" dedi.
 

WhatsApp Image 2019-11-30 at 10.40.03 (4).jpeg
İslami İlimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara / Fotoğraf: Independent Türkçe



Öğrencilerinin Türkiye’deki pek çok seçenek arasından Şehir Üniversitesi'nde okumaya karar verdiklerinin altını çizen Prof. Dr. Yazıcı, "Bir hukuk devletinde, hukuka ve devlete güven esastır" ifadelerini kullandı ve şöyle devam etti:

Bugün öğrencilerin karşı karşıya kaldıkları tablo aslında hukuka ve devlete güven ilkesinin ihlal edildiği anlamını taşıyor.

Bizler bakımından akademik hürriyetlerinin, idari personel açısından çalışma haklarının ihlali ve yine devlete ve hukuka güven ilkesinin ihlali anlamı taşıyor.


“Şansım varsa ben yetkililere seslenmek istiyorum” diyen Yazıcı, yaşadıklarının Türkiye'nin siyase tarihinde yer edeceğini söyledi ve "Yıllar sonra Türkiye’de yaşayacak kuşaklar bu olayları hem gazete arşivlerinde hem pek çok akademik eserde okuyacaklar. Bunun üzerine çok şeyi sorgulayacaklar. Bir üniversitenin cezalandırılması Türk siyasi hayatında bir ilk. Ümit ederim ki son olur" ifadelerini kullandı. 

“Tek bir kesimin üniversitesi olmak istemiyoruz”

İslami İlimler Fakültesi’nden Prof. Dr. Mehmet Ali Büyükkara, üniversitenin kurucu vakfı Bilim Sanat Vakfı’nın muhafazakar (hatta İslamcı) isimler tarafından kurulduğunu ve entelektüel bir çabanın ürünü olduğuna değindi.

“On yıllar alan bir çaba bundan 10 sene önce üniversiteye tahvil edildi. Üniversiteyi kuran vakfın kimliği belli ama ‘Biz muhafazakar bir üniversite olarak kalacağız’ diye bir iddiamız olmadı. Çıkış noktası olarak bize benzeyen diğer üniversitelere göre daha çoğulcu bir hoca kadrosu kurmaya çalıştı” diyen Büyükkara, üniversitede, solcu, liberal, muhafazakar, İslamcı görüşlerden birçok hoca olduğunu vurguladı.

“Biz çoğulcu fikir vermeye çalışıyoruz. Üniversite fikri aslında budur. Böyle bir üniversitenin başarılı olabileceğini, öğrencilerimizin bu şekilde çok yönlü yetiştirilebileceğini düşünüyoruz” diyen Büyükkara, şöyle devam etti:

Valiler, bürokratlar, milletvekilleri, akademisyenler, gönül rahatlığıyla çocuklarını buraya yönlendirdiler. Öğrenciler de gayet memnun olarak mezun oldular. Tek bir kesimin üniversitesi olmak gibi bir amacımız yok. Biz bu birikimi bütün vatan evlatlarına sunmaya çalışıyoruz.


“Tarih hükmünü en sonunda verecek”  

“Başımıza gelen bu sıkıntıları, en başta Bilim Sanat Vakfı için söylediğim o çerçevede düşünürsek, çok da yakın bir çizgideki iktidarın döneminde olması bizi tabii ki daha çok üzüyor” diyen Büyükkara şöyle konuştu:

Tarih yanılmaz. Tarih tanıklığını tam olarak yapar. Yazılanlar, çizilenler, kim ne konuştu, ne konuşmadı… Bunlar tarih tarafından fark edilse de edilmese de kayıt altına alınıyor. Tarih hükmünü en sonunda verecek.



 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU