Netflix'te izleyebileceğiniz en iyi 24 orijinal film

Roma'dan Yok Oluş'a Netflix'in en çok konuşulan orijinal yapımları

‘The Ballad of Buster Scruggs’, ‘Yok Oluş’, ‘Dolemite Is My Name’ ve ‘Oyun’ Netflix'te izlenebilecek en iyi filmler arasında (Fotoğraflar: Netflix)

Kendini içeriklerin topyekün tüketildiği televizyonculuğun güç merkezi haline getiren Netflix'in ilgi alanı son zamanda filmlere doğru kaydı. Seçilebilecek onlarca Netflix orijinal filmi varken uzun metraj çer çöp arasında değerli olanı nasıl bulmalı?

Platformun akıllara durgunluk verecek sayıda izleme seçeneğine anlam verebilmeniz için Netflix'teki en iyi orijinal filmlerin listesini derledik.

24. I Am Mother

 

Başta zayıf görünen bu bilim kurgu gerilim filmi yeri geldiğinde bir ters köşe, olay örgüsünde dönüm noktası ve birkaç hakiki sürprizle türünün hakkını veriyor. Uzak bir gelecekte anaç bir robot (Rose Bryne tarafından seslendiriliyor) genç bir kadını (Clara Rugaard) kızı olarak yetiştiriyor. Ama bir yabancı (Hilary Swank) sığınaklarına geldiğinde kusursuz hayatları sonsuza dek bozuluyor.

23. Private Life

 

Orta yaşlı, bohem bir çift çocuk sahibi olma mücadelesi içindedir. Kathryn Hahn ve Paul Giamatti'nin oyunculuğu eğlendirici ve dokunaklı. 20'li yaşlarında üniversite terk Sadie (Kayli Carter) birdenbire hayatlarına girdiğinde hikayenin dokunaklılığı daha da artıyor. Bundan sonra türlü şamata hikayeye girse de yönetmen Tamara Jenkins kahramanların günlük hayatının bir parçası olan varoluşsal hüznü asla sona erdirmiyor.

22. High Fying Bird

 

Başrolünde Meryl Streep'in rol aldığı The Laundromat'in platformda yakın zaman önce yayımlanmasıyla beraber yönetmen Steven Soderbergh, Netflix'in demirbaşları arasına girdi. Daha önce çevirdiği bu film, kendini çoğu siyahi ve eğitimsiz olan sporcularla beyaz ve varlıklı kulüp sahipleri arasında bir dalavere içinde bulan bir basketbol menajerini (Andre Holland) ele alıyor. Film harika bir spor yapımı olmanın yanı sıra ABD'yi ayrıştıran toplumsal ve ırksal hizipleşmeye yönelik bir eleştiri özelliği de taşıyor.

21. Bu Benim Dünyam Değil (I Don’t Feel at Home in this World Anymore)

 

Alışılmadık da olsa sonuç itibarıyla epey karanlık bağımsız film, Ruth (Melanie Lynskey) ve Tony (Elijah Wood) adında iki uyumsuz gencin, Ruth'un büyükannesine ait gümüş kaşığı çalan bir hırsızın peşine düşmesini anlatıyor. Başta bir nevi sızlanma gibi görünse de, Bu Benim Dünyam Değil, aslen hayatın adaletsizliğini artık kaldıramayan insan tepki gösterdiğinde olacaklar üzerine derinlemesine düşünen bir film. 

20. Triple Frontier

 

Başrollerini Ben Affleck, Oscar Isaac, Charlie Hunnum ve Perdo Pascal’ın paylaştığı bu ekip soygunu filminde deniz kuvvetleri eski mensubu bir grup arkadaş son bir görev için Güney Amerika’ya gidiyor. Filmin kusurları saymakla bitmez – ama en azından Ben Affleck boşanma ve orta yaş arasında yolunu kaybetmiş bir adamı canlandırmakta ikna edici. Collateral'dan bildiğimiz yönetmen J.C. Chandor aksiyon sahnelerini tutkuyla kurguluyor. Büyükler için harika bir aksiyon filmi olmaya yaklaşıyor ama neticede kötü sonlanıyor.  

19. Faydasız ve Aptalca Bir Hareket (A Futile and Stupid Gesture)

 

Doğrudan video filmi mecrasına açılmanın getirileri pek yardımcı olmasa da, Amerikan mizah dergisi National Lampoon'un kurucusu Douglas Kenney'i (Will Forte) anlatan bu biyografik film içten bir yapım. Uyuşturucu bağımlılığı, aldatma ve ortağı Henry Beard (tanınmaz haldeki Domhnall Gleeson) ile gerilimli ilişkisiyle Forte'un yükselişi kah dokunaklı, kah matrak şekilde veriliyor.

18. Velvet Buzzsaw

 

Jake Gyllenhaal'ın kendine aşık bir sanat eleştirmenini canlandırdığı stilize korku filmi eleştirmenler tarafından topa tutuldu. Sanat dünyasının saçmalıklarını gösteren film kesinlikle malumun ilamının ötesine geçmiyor. Yine de yönetmen Dan Gilroy'un kurbanlarını bir dizi absürt ve korkunç sona maruz bıraktığı Velvet Buzzsaw, Argento vari (ünlü İtalyan korku filmi yönetmeni - ç.n) bir yüksek haşarılık tadı bırakıyor. 

17. El Camino: Bir Breaking Bad Filmi (El Camino: A Breaking Bad Movie)

 

Bu yapım eğer gerçekten bir film olsaydı listede daha yukarılarda yer alabilirdi. Daha çok iki saatlik bir Breaking Bad bölümünü andıran yapım, Walter White'ın ölümünden sonra uzaklara giden Jesse Pinkman'ın başından geçenleri anlatıyor. New Mexico yer altı şebekesinin atmosferine Breaking Bad ve öncesini nispeten nahif anlatan Better Call Saul’dan aşinayız. Breaking Bad hayranları yine de kısa da olsa Vince Gilligan genişletilmiş evrenine bu dönüşten keyif aldı. Artı olarak Walter White'ın baladında sevdiğiniz karakterlerin tümü- evet TÜMÜ- küçük rollerle tekrar karşınıza çıkıyor.

16. Oyun (Gerald’s Game) 

 

Doktor Uyku (Doctor Sleep) uyarlaması gösterimde olan Mike Flanagan, Stephen King’in modern uyarlamaları arasında kendine sağlam bir yer edindi. Yönetmen, King'in, kocasının bir seks oyunu esnasında öldüğü yatağa bağlı kalan bir kadının (Carla Gugino) hikayesini anlatan 1992 tarihli romanının meşakkatli uyarlamasıyla rüştünü ispat etti. Bunu evde- veya başka herhangi bir yerde- denemeyin.

15. The Incredible Jessica James 

 

Eski Daily Show sunucusu Jessica Williams, baş etmeye çalıştığı ayrılığı kör edici bir özgüvenle yansıtan, romantik anlamda yolunu kaybetmiş genç oyun yazarını ilahi şekilde canlandırıyor. Chris O’Dowd’un tuhaf sıradan adamıyla beklenmedik bir kimya tutturuyor. Sonuçta ortaya komik ve hoşun nadir bir birleşimi çıkıyor. 

14. Bird Box

 

Gözleri bağlanmış bir Sandra Bullock'un ödü patlamış iki çocuğa fısıldaması fikri bir gişe cevheri gibi görünmeyebilir. Bilimkurgu korku filmi Bird Box kesinlikle kusurlu bir yapım. Film ayrıca tematik olarak çok benzer bir diğer yapım olan Sessiz Bir Yer’den (A Quiet Place) 6 ay sonra çıkmasıyla da makus bir talihe sahip. Yine de göz teması kurdukları kişiyi anında delirten uzaylıları konu alan (göz bağları bu yüzden) bu filmin yarattığı gerilim ucuz da olsa sahici. Ayrıca Tom Hollander'ın şahane kısa rolü de görülmeye değer.

13. Always Be My Maybe

 

Ali Wong ve Randall Park, San Fransisco'da geçen çocuklukları sırasındaki aşk ilişkisinin ardından çok farklı hayat yollarına giden iki karakteri canlandırıyor. Kadın, attığını vuran bir gayrimenkul uzmanıyla nişanlı ünlü bir şef aşçı olurken, adam babasıyla yaşamaya devam eden mahalleli bir aylağa dönüşüyor. Türlü acayiplik sonucunda yolları yeniden kesişiyor. Buraya kadar alışıldık klişeler... Fakat barındırdığı sürprizler ve müthiş eğlenceli bir yan rol sayesinde Always Be My Maybe, basmakalıp olmaktan kurtuluyor.  

12. Sevdiğim Tüm Erkeklere (To All The Boys I’ve Loved Before)

 

Netflix beklenmedik şekilde romantik komedi janrının ustası haline geldi ve janrdaki itibarı kazandıran bu film oldu. Lana Condor hayran olduğu erkeklere mektup taslakları yazan utangaç bir lise öğrencisini oynuyor. Fakat mektuplar çalınıp yayınlandığında onurunu korumak için sahte bir ilişkiye girmek zorunda hissediyor. En sevdiğimiz romantik komedi klişelerinin tümüne yer veriliyor - bunları bir araya getiren zekilik küçümseyici olmamayı da başarıyor. 

11. Kayıp Şeylerin Bakım Kılavuzu (The Fundamentals of Caring)

 

Paul Rodd, Ant-Man olmaya ara verip ergenlik çağındaki kas distrofisi hastası Trevor'ın (Craig Roberts) bakıcısını oynuyor. Asabi otostopçu Dot (Selena Gomez) eşliğinde bir şekilde ABD'yi dolaşmalarıyla iç açıcı bir yol filmi ortaya çıkıyor. Bam telimize dokunan, sevinç gözyaşları döktüren bu hikaye Rudd'ın çekimini de arşa çıkarıyor.

10. Mogli: Orman Çocuğu (Mowgli: Legend of the Jungle)

 

Hareket yakalama tekniğinin kralı Andy Serkis bu yapımda ünlü arkadaşlarının bazılarını da bağlamış- Christian Bale, Cate Blanchett, Benedict Cumberbatch vd. - ve Rudyard Kipling'in kitabına kanlı canlı hayvanlarla hayat vermeye girişmiş. Disney'in "canlı aksiyon" filmi Orman Çocuğu'nu (The Jungle Book) yeniden yapımı olarak yön değiştiren film, masal hissi verecek bir çocuk filmi olarak anlaşılamayacak kadar fazla diş ve pençe içererek daha cesur bir tutum sergiliyor. 

9. Dolemite is My Name

 

Eddie Murphy, argolu albümleri ve filmleriyle 70'lerin ortasında hip-hop'a öncülük ederek ünlenmiş Blaxploitation (siyahilerin baskıya karşı başkaldırısını konu alan yapımlar - ç.n.) komedyeni Rudy Ray Moore'un hayatını anlatan bu filmde son yıllardaki en iyi performanslarından birini sergiliyor. Yönetmen Moore'un "Dolemite" karakteri San Fransisco'da tanıdığı yaşlı, siyahi bir evsizi temel almasıyla hem sansasyon hem de skandal tepkileri aldı. Murphy bu kompleks figürü hem eğlendirici hem de etkileyici şekilde hayata getiriyor.

8. Yok Oluş (Annihilation) 

 

Yönetmen Alex Garland'dan kova dolusu Lovecraft'yen tuhaflık. Natalie Portman doğa yasalarının hücresel düzeyde farklılaştığı, karantina altına alınmış bir bataklığı araştırmaya giden bir bilim insanı ekibinin liderini canlandırıyor. Kubrick'in 2001: A Space Odyssey filminden yankılar da içeren, “body horror” janrının aklın sınırlarını zorlayan bir örneği. 

7. Beasts of No Nation

 

Cary Joji Fukunaga yakında No Time To Die'yla birlikte James Bond evreninde görücüye çıkacak. Yönetmen, Uzodinma Iweala'nın Gana İç Savaşı'nı anlatan romanını Netflix için uyarlamadan önce True Detective'in ilk sezonuyla biliniyordu. Idris Elba'nın komutanı oynadığı, oğlanlardan oluşan bir birlikte geçen film, çatışmanın insanlıktan çıkardığı çocuk askerlerin kabus gibi hikayelerini anlatıyor.

6. Havari (Apostle) 

 

Netflix talep gören korku filmlerini son birkaç yıldır adeta seri üretiyor. The Raid'in yönetmeni Gareth Evans'ın yaptığı bu Wicker Man uyarlaması, bildik vahşi magandaları içeren öyküye kan deryasından oluşan bir yenilik getiriyor. Dan Steven's, kaybolmuş kız kardeşini bulmak için 1905'te Galler'de ücra bir adaya giden nahif bir yabancı. Steven's, Michael Sheen'in canlandırdığı delirmiş vaizin yönettiği, çuval dolusu bela ve karanlıkta gizlenen korkunç bir sırrı da içeren bir tarikat keşfediyor.  

5. Okja​

 

Hazır Bong Joon-ho Parazit (Parasite) ile Altın Palmiye'yi de almışken 2017'nin bu tuhaf ve büyüleyici ahlak hikayesine tekrardan bakmak için daha iyi bir fırsat olamazdı. John Ranson'ın da senaryosunda görev aldığı bu kah iç ısıtan kah ürperten hikaye, genç bir kız (Ahn Seohyun) ve adı var kendi yok, biomühendislik ürünü bir süper domuzla dostluğunu anlatıyor. Kulağa epey kaçıkça gelse ve geldiği oranda öyle olsa da Joon-ho bir Stradivarius'la tıngırdarmış gibi bam telimize basıyor. Öte yandan Tilda Swinton çevre aktivisti kılığında habis bir teknoloji devini mükemmel canlandırıyor. 

4. Meyerowitz Hikayeleri (Yeni ve Seçilmiş) / Meyerowitz Stories (New and Selected)

 

Adam Sandler, Ben Stiller, Dustin Hoffman ve Emma Thompson, Nah Baumbach'ın dünyevi Manhattanlıların sofistike sosyetik yaşamlarındaki gerilimleri anlattığı komedi filminin kadrosunun başını çekiyor. Baumbach aile içi gerilimleri isabetli şekilde ortaya koyuyor. Öte yandan nörotik Amerikalıların egosantrik hayatları içinde dahi evrensel doğrular bulabilen bir usta olduğunu gösteriyor. 

3. The Other Side of the Wind

 

70'lerde sinemacılığın ne kadar çılgın hale geldiğini hatırlamak için kemerlerinizi bağlayın ve Orson Welles'in o dönemden kalma, hiç tamamlanamamış bir filminin bu restorasyonunda kendinizi kaybedin. Bitirilebilse Welles'in jübilesi olacak film, - özünde Welles ve kendinin abartılı bir birleşimi olan-maceracı bir yönetmeni oynayan John Huston'la, sanat ve şöhret üzerine manyakça ve derin bir meta-düşünme. Filmde Peter Bogdanovich ve Dennis Hopper'ın bulunduğu parçalar da var. Welles'in kurgucusu Bob Murawski, Bogdanovich ve Welles'in kızı Beatrice ile birlikte, kurguyu 100 saatlik kayıttan derledi. Böyle bir işlemin az sayıda mantıklı sonucunu görüyoruz ama böyle bir deneyim unutulmaz olmuş olmalı.

2. The Ballad of Buster Scruggs 

 

Netflix, Coen kardeşlerden topyekün tüketilebilir bir televizyon dizisi istediğinde Hollywood'un en acayip kardeşleri elbette kendi kafalarının dikine gitti. Bu antoloji filmi Coenlerin Eski Batı'ya dönük tuhaf ve uyarlamacı tavrıyla şekillenen 6 hikaye içeriyor. Klasik filmleri Neredesin Be Birader?'in (O Brother Where Art Thou?) ruhu, bol yıldızlı kasttan Liam Neeson, Zoe Kazan, Tim Blake Nelson, James Franco ve Tom Waits ile coşkuyla birleşiyor.  

1. Roma

 

Mexico City'de geçirdiği kalburüstü çocukluğu yönetmen Alfonsa Cuaron'a sınıf, imtiyaz ve sevgi üzerine yarı biyografik tezini yaratmakta ilham vermiş. Yalitza Aparicio, hayatı siyasi altüst oluşlar dolayında görünür küçük anlardan oluşan, yarı görünmez bir hizmetçidir, varlıklı bir ailenin yanında çalışmaktadır. Netflix'e En İyi Film Oscar’ı yolu açılmadı ama Cuaron 2018 ödüllerinde En İyi Yönetmen için tartışmasız bir seçimdi.


 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/films/features 

Independent Türkçe için çeviren: Şafak Küçüksezer

 

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU