Yargı Reformu’nun 2. paketi kapsamında ‘süresiz nafaka’ değerlendirmesi

Av. Özgecan Sırma Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Flickr

"Süresiz nafaka"nın yasal düzenleme ile değiştirilmesi uzun süredir hem Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) hem halkın gündemini oluşturuyor.

Cumhurbaşkanlığı İlk Yüz Günlük İcraat Programı ile "süresiz nafaka" yasasının düzenleneceği ve mağduriyetlerin giderileceği açıklanmıştı.

Adalet Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu kapsamda ortak çalıştay düzenledi. Yüz günün üzerinden yüzlerce gün geçti, ancak düzenleme gelmedi.

Mağdurlar kurdukları platformlar aracılığı ile ilk ağızdan sorunları anlattı, basın geniş yer verdi; nitekim kamuoyu nezdinde bir düzenlemenin şart olduğu içselleştirildi.

Bütün bu süreç sonucu, Cumhurbaşkanı tarafından, Yargı Reformu'nun 2'nci paketi içerisinde "süresiz nafaka" olduğu duyuruldu.


Yoksulluk nafakası nedir? 

Boşanma davası sırasında “tedbir nafakası” olarak isimlendirilen, dava sonrasında ise “yoksulluk nafakası”olarak devam eden boşanmanın maddi sonuçlarından biridir. 

Üstelik nafaka yükümlüsü olmak için kusurlu olmak da gerekmiyor. Eşit kusurla biten boşanmalarda dahi nafakaya hükmedilebiliyor. 

Ayrıca evlilik birliği birkaç gün, ay veya yıl sürmüş olsa dahi yoksulluk nafakasına hükmedilebiliyor.

Değiştirilmesi gerektiği savunulan ve tartışma konusu olan, müşterek çocuğa takdir edilen “iştirak nafakası” değildir!

1988 yılına kadar bir yıl süre ile uygulanan yoksulluk nafakası yasası, 1988’den beri Medeni Kanunu’muz uyarınca süresiz olarak düzenlenmiştir. 

Hükmedilen yoksulluk nafakasının süre ile sınırlandırılması, nafakada hapis cezasının kaldırılması tartışmaların temelini oluşturuyor. 

Nafaka mevcut yasa ile ancak nafaka bağlanan eşin evlenmesi, taraflardan birinin ölümü veya nafaka bağlanan tarafın haysiyetsiz hayat sürmesi halinde ortadan kalkıyor. 


Yasa, süresiz nafaka mağdurlarını kısır bir döngüye hapsediyor

Yasa metninden anlaşılacağı üzere, 1988 yılından bugüne ayrıldığı eşine 31 yıldır nafaka ödeyenler var!

Yani boşanan yoksulluk nafakası yükümlüsü, bitmeyen bir borcun altına giriyor.

Yasa düzelmez ise daha uzun yıllar ödemeye devam edecekler. 

Yoksulluk nafakasının ödenememesi halinde ise hapis cezası uygulanıyor. 

Borçtan dolayı hapis cezası, taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelere aykırı! 

Bu kısır döngü içerisinde boşanan eş nafaka miktarını ödeyemediği takdirde hapis cezası alıyor ve borç cezaevinde artmaya devam ediyor. 

Cezaevinden çıkması halinde biriken borç sebebiyle tekrar cezaevi yolu görünüyor. 

Durumu olmayan nafaka yükümlüsü için bu kısır bir döngü haline geliyor. 


Boşanılan eş, müşterek çocuklardan daha ayrıcalıklı!

Müşterek çocuklar için ödenen iştirak nafakası, çocuklar reşit olana veya eğitimleri devam ettiği sürece devam ediyor.

Yani çocuğuna sadece eğitim süresince bakmakla yükümlü olmasına rağmen yoksulluk nafakası yükümlüsü, boşandığı eşine bir ömür bakmak ile yükümlü!


Asgari ücrette cinsiyet ayrımı var

Yargıtay bağlayıcı kararları uyarınca, kadın asgari ücret kazanıyor olsa dahi nafaka alabiliyor iken, erkek asgari ücret altında kazancı olsa dahi nafaka yükümlüsü olabiliyor.

Asgari ücretin altında kazanan veya çalışmayan erkek ise bu rakamı ödeyemez hale gelince cezaevi yolu görünüyor.

Bu husus yine eşitlik ilkesine ve hukukun adalet mantığına aykırı düşüyor.


Nafaka meselesi, taraflar için kaos ortamı oluşturuyor 

Boşanan ve dava ile hasım haline gelen taraflar arasında hem maddi hem manevi anlamda bitmeyen bir bağ kurulması ise kaos ortamını beraberinde getiriyor. 

Hal böyle iken nafaka yükümlüsü yeni bir aile kurmakta zorlanıyor. Yeni bir aile kurması halinde ise bu sefer yine başka bir kadın mağduriyeti ortaya çıkıyor.

Eşinin kendisinden önce yaptığı evliliğin maddi, manevi yükü altında yine bir kadın kalıyor.

Yeni evliliğinden çocukları ve geçimi ile hem hal olması gereken kişi eski eşine nafaka ödemek zorunda kalıyor. 


Kadınların bağımsız ekonomik varlığı sağlanmalı

Nafaka alan kadınlar ise almış olduğu nafaka ile hayatını idame etmeye çalışırken bir de ayrıldığı kişi ile muhattap olmak zorunda kalmaktadır.

Boşanmadan sonra yoksulluğa düşmüş veya yoksul kadınların da ekonomik olarak desteklenip istihdamının sağlanması ve boşanmış olduğu eşi ile arasında kalan bu bağdan kurtulması hedeflenmelidir.

Yoksulluk sosyal devlet tarafından ortadan kaldırılmalıdır. Meslek edinme, iş bulma desteği yanı sıra çalışamayan kadınlar için ayrıca bir nafaka fonu kurulmalı gereği devlet eli ile yapılmalıdır. 

Böylece kadın hem ekonomik anlamda hem sosyal anlamda özgürleşecek hem koruma altına alınmış olacaktır.


Biten evlilik sebebiyle taraflar bir ömür cezalandırılmasın

Düzenlemenin hakkaniyetli olup her iki tarafı mağdur etmemesi esas olmalıdır. 

Bu bağlamda süre sınırı olarak hakim takdirine bırakılmaksızın, bir ve üç yıllık üst sınırlı süre belirlenmesi, uzun süren dava süreçleri göz önüne alınarak; tedbir nafakası süre içerisinde olacak şekilde, nafaka hapsinin kaldırılması, boşanan kadınların kurulacak bir fon ile desteklenmesi İŞKUR ve devlet desteği ile istihdama katılması sağlanmalıdır.

Fon için bütçe ayrılması son derece makul olup, nafaka almak veya vermemek adına kayıt dışı çalışmalarında önüne geçilerek sağlanacak gelir ve istihdama katılımda göz önüne alınarak, örneğin evlilik harcı altında bir kalem ile bütçe sağlanabilir. 

Ez cümle kimse biten bir evlilik sebebi ile bir ömür cezalandırılmasın, insanların yeni aile kurabilmelerinin yolu açılsın ve en önemlisi kadın boşanmış olduğu eşi ile maddi ve manevi olarak bağını koparıp sosyal devlet desteği ile ekonomik anlamda da bağımsız olsun.

Onun için hükümet gereğini yerine getirmeli, sözünün arkasında durmalı ve hızlı bir şekilde düzenleme TBMM'ye sunulmalıdır. 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU