Ölüm Ekonomisi: Küresel iç savaş yaklaşırken çıkış yolu var mı?

Sanayi sonrası kapitalizm koşullarında medya ve enformasyon teknolojileri üzerine çalışmalarıyla tanınan İtalyan düşünür Franco "Bifo" Berardi, Independent Türkçe için e-flux'tan çevirdiğimiz makalesinde kapitalist sistemdeki tıkanmayı ele alıyor

Nevadalı Cumhuriyetçi meclis üyesi Michele Fiore, ailesiyle 2015 Noel'inde bu pozu vermişti (Cnn.com)

III. Dünya Savaşı'na doğru mu gidiyoruz? Evet ve hayır: Savaş, son 15 yıldır bizimleydi, uzun bir süre bizimle olacağa benziyor ve modern uygarlığın son kalıntılarını da yok etmekle tehdit ediyor. Batı'da alevlenen yabancı düşmanlığı ile Fransa gibi ülkelerde milliyetçiliğin yükselişi, yaklaşmakta olan ve kökleri son iki yüzyılda sömürgeciliğin dünya nüfusunun çoğunu yoksullaştırıp aşağılamasına kadar uzanan savaşın nedeni ve sonuçları. Neoliberal rekabet ve her şeyin - savaşın dahi - özelleştirilmesinden bahsetmeye gerek bile yok.

Savaş koşulları geri dönülemez noktaya giderken pasifizm giderek anlamsızlaşıyor. Katiller konserdeki barışçıl bir kalabalığa bile ateş açarken savaşa nasıl karşı koyabiliriz? Savaş normalleşiyor: asıl derdi dünya ekonomisinde baş gösteren durgunluk olan borsa, artık katliamlara tepki vermiyor. Her silahlı saldırıdan sonra, ister İslamcılar, ister beyaz ırkçılar, rastgele katiller ya da iyi eğitilmiş caniler olsun, Amerikalılar daha fazla silah almaya koşuyor. Yani silahlar sadece ulusların cephaneliklerinde değil aynı zamanda sıradan ailelerin mutfak ve yatak odalarında da çoğalıyor.

Nevadalı Cumhuriyetçi Meclis üyesi Michele Fiore yakın bir vakitte Noel aile fotoğrafını Facebook'ta paylaştı. İlk bakışta, Noel ağacının önünde, kırmızı kıyafetleri ve kot pantolonlarıyla ailenin üç nesliyle birlikte herhangi bir bayram kartı gibi gözüküyor. Daha dikkatli incelendiğinde Michele Fiore'nin, yetişkin kızlarının, eşlerinin ve hatta torunlarından birinin silah tuttuğunu görüyorsunuz.

Savaşın özelleştirilmesi neoliberal deregülasyonun bariz bir özelliği ve aynı yaklaşım Halliburton, Sinaloa Karteli, Blackwater ve IŞİD'i yarattı. Şiddet ticareti küresel ekonominin en önemli dallarından biri ve finansal soyutlama, suçla elde edilen parayı diğerlerinden ayırmıyor.

Dışsallaştırma ve özelleştirme süreci kendini besleyen dünya çapında bir iç savaşı kışkırtıyor. Nicholas Kristof'a göre "son dört yılda Birleşik Devletler'de silahlar yüzünden (intihar ve kazalar dahil) Kore, Vietnam, Afganistan ve Irak'taki savaşların toplamından daha fazla Amerikalı öldü."
 

 

Tek çıkış yolu

13 Kasım Cuma günü Paris'in merkezindeki saldırılardan sonra, endişeli bir Fransız cumhurbaşkanı: "Güvenlik anlaşması istikrar anlaşmasından önce gelir. Fransa savaşta" diye ilan etti.

Bin Ladin'in rüyaları gerçekleşti. Küçük bir grup fanatik küresel iç savaşı kışkırttı. İç savaş durdurulabilir mi?

Daimi ekonomik durgunluğun yaşandığı, yükselen piyasaların çöktüğü, Avrupa Birliği'nin felç geçirdiği, vaat edilen ekonominin bulunamadığı ve bu kabustan bir uyanışı öngörmenin zor olduğu bir durumdayız. Bu cehennemden kurtuluşun akla gelen tek yolu finansal kapitalizmi bitirmek ama bu gerçekleşecek gibi görünmüyor.

Gerçeklerin bizden saklandığı bu zamanda her şeye rağmen peşine düşebileceğimiz tek umut dünya çapında bilişsel emekçilerin oluşturduğu topluluklar arasında dayanışma yaratmak ve bilişsel emekçilerin işbirliği için dini ve ekonomik dogmalardan özgür olduğu tekno-şairane bir platform kurmak.

Milliyetçi partilerin parçalı cephesi üstünlüğü ele geçiriyor: avro para birimine ve küreselleşmeye karşılar, ulusal egemenliğin geri gelmesini istiyorlar. Bu cephe, Macaristan'ın yönetimdeki (Naziler ve otoriter milliyetçileri içeren) koalisyonda, Matteo Salvini'nin sağ cephesinde, Polonya hükümetinde, Britanya'nın Avrupa karşıtı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi'nde (UKIP) ve  Hristiyan Sosyal Birliği'nde Bavyera'daki çoğunluğunda toplandı. Avrupa güçlerinin bu anti-avro cephesi, ulusalcı popülizm ve İslamofobi sancağı altında Putin'in otoriter liderliğindeki Rus milliyetçiliğiyle de yakınlaşıyor.

Syriza'nın küçük düşmesinin ardından, Avrupa'nın geleceği, finansal şiddet ve milliyetçi şiddet arasındaki zıtlık arasında mahsur kaldı. Küresel iç savaşı güden dinamiği anlamak için önce finansal soyutlamanın buzlu rüzgarları ve beyninden ayrılmış saldırgan toplum vücudunun tepkisi arasındaki ilişkileri görmemiz gerekiyor.

Finansal soyutlamanın buzlu rüzgarları Avrupa'nın ruhuna Michel Houellebecq'in kitaplarında tanımladığı ıssızlığı işliyor. La soumission (Teslimiyet) kolektif arzuların yok oluşundan ortaya çıkan hüznü anlatan bir roman. Üstün Varlığa teslimiyet (ister Tanrı isterse piyasa olsun) günümüzdeki kasvetin ve savaşın kaynağı.

Küreselleşme, modern evrenselciliğin sonunu getirdi: sermaye her yere serbestçe gidebiliyor ve emek piyasası küresel olarak bütünleşti ama bu ne insanların serbest dolaşımın ne de dünya üzerinde evrensel aklın kabulünü sağladı. Aksine, zıttı gerçekleşiyor: düşünsel emek, soyut değer kanunlarının boyunduruğu altında tutuldukça, insan iletişimi vücutlarından uzaklaştırılmış dijital aracılar arasındaki iletişime doğru soyutlandıkça ve sosyal toplum genel entelekten ayrıldıkça toplumun entelektüel enerjisi finansal soyutlama ağı tarafından yakalanıyor. Genel entelektin soyutlayıcı kurumsal dünya tarafından yutulması, yaşayan topluluğu zekadan, anlayıştan ve duygudan mahrum bırakıyor.

Ve beyinsiz vücut tepki veriyor—bir tarafta zihni ıstırap diğer tarafta depresyonun sürekli reklamı yapılan çözümü: bağnazlık, faşizm ve savaş. Ve en sonunda, intihar.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Berardi'nin e-flux'taki makalesinden kısaltılarak çevrilmiştir tamamı için: https://www.e-flux.com/journal

Independent Türkçe için çeviren: Miraç Eren Dereli

DAHA FAZLA HABER OKU