Ver mehteri, haydi ileri, alalım düşmandan Osmanlı’nın olan yerleri!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AP

Suriye’de gerçekleştirilen Barış Pınarı Harekâtı’nın sonucunda PKK-YPG yok olmadı.

PKK-YPG teslimde alınmadı.

Sonuçta ABD ile Rusya ikna edilerek, PKK-YPG’nin sınırımızdan 30 kilometre uzaklaştırılması konusunda bir mutabakata varıldı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Barış Pınarı Harekâtı sonucunda PKK-YPG yok edilemediğine ve hatta teslim de alınamadığına göre, buna tarihi zafer denebilir mi?

Denirse, bu gerçeğin ifadesi olabilir mi?

Ne var ki medyada “Bu tarihi zaferdir” denilerek yer gök inletiliyor.

Medyada görüş açıklayanlar ya da görüşlerine başvurulanlar bu sonucu tarihi zafer olarak değerlendiriyor.

Bu durum bana, 1999’da Abdullah Öcalan Türkiye’ye getirildiğinde “Bu Türkiye’nin tarihi zaferidir” diyerek yeri göğü inletenleri hatırlatıyor.

O günlerde herkes, “ABD’nin koruması altında olmasına rağmen Abdullah Öcalan’ı ta Kenya’da yakalayıp Türkiye’ye getirerek tarihi bir zaferi gerçekleştirdik” diye yazıp konuşmaktaydı.

“Dünyaya gücümüzü gösterdik” türünde zafer naraları atmaktaydı.

Ve herkes Abdullah Öcalan’ın yargılanıp hemen asılacağına inanmaktaydı.

Ben o günlerde, dünyanın en çok okunan üç büyük mizah dergisinden biri olan Gırgır’ın kadrosu olarak yayınladığımız Leman’da bu konuda bir yazı yazdım.

“Abdullah Öcalan’ı yakalayan biz değiliz ki asacak olan biz olalım. Abdullah Öcalan asılır; ama kendisi değil ancak resmi asılır!” diyen o meşhur yazıyı yazdım.

Bu yazım üzerine, başta şehit aileleri olmak üzere herkes beni linç etmek için ayaklandı.

Ama o gün bugündür de Abdullah Öcalan asılamadı.

Tarih beni haklı çıkardı.

O günlerde olduğu gibi bugünlerde de gerçek neyse o dile getirilmiyor.

Barış Pınarı Harekâtı’nın sonucu için, “Dünyayı önümüzde diz çöktürdük; tarihi zafer gerçekleştirdik” türünde gerçekle bağdaşmayan değerlendirmeler yapılıyor.

Oysa Barış Pınarı Harekâtı’nın sonucu ne büyütülmeli ne de küçültülmeli.

Gerçek neyse o dile getirilmeli.

Ancak böyle yapılmıyor.

Öyle ki bundan sonra Suriye’ye de bölgemize de Türkiye’nin nizam intizam vereceği yazılıp konuşuluyor.

Neyse ki daha ileri gidilmiyor.

Oysa daha da ileri gidilebilir.

Mesela “Haydi ileri, alalım düşmandan Osmanlı’nın olan yerleri” denebilir!

Ver coşkuyu misali, bu söylem milletimizi daha da coşturabilir.

Öyle ya, ta Viyana’ya kadar olan topraklar bir zamanlar bizimdi.

Atalarımız üç kıtada hüküm sürerdi.

Dünya aleme nizam intizam verirdi.

Ne var ki üç kıtadaki o topraklar zamanla elimizden gitti.

Üç kıtaya yayılan topraklarımız Anadolu’dan ibaret kalıverdi.

Ama eski topraklarımızı düşmandan geri alma zamanı artık geldi.

Ver mehteri, haydi ileri, alalım düşmandan Osmanlı’nın olan yerleri!

Evet, böyle yazarak, böyle konuşarak coşturabilirim sizi.

Sizi böyle coşturursam, bir anda en sevdiğiniz yazar yaparsınız beni.

Çünkü bakıyorum da ülkemizde şaha kalktı Osmanlı’nın fetihçilik zihniyeti.

Ne var ki bu gerçekçi mi?

Bırakın Türkiye’yi, şu anda bütün Müslüman alemi bir araya gelse bir Osmanlı’nın gücü kadar güç eder mi? 

Osmanlı’nın gücüne sahip değilken, Osmanlı’nın gücüne sahipmiş gibi hareket etmenin sonu hüsranla bitmez mi?

Nitekim vakti zamanında “Suriye’yi üç saatte fethedip Şam’da namaz kılacağız” diyenler, gerçeğin şamarını yemediler mi?

Hayalle hareket edenler gerçeğin şamarıyla devrilir.

Peki, gerçek nedir?

Eskiden Türk filmlerinin başrol oyuncularına halk arasında “esas oğlan” denirdi.

Yardımcı oyuncularına da “figüran Osman” denirdi.

Gerçek şudur ki, Suriye’de de bölgemizde de esas oğlan Rusya ile ABD’dir.

Bu ikisinden birinin izni olmadan Suriye’de de bölgemizde de kimsenin at oynatması mümkün değildir. 

Bölgemize Rusya ile ABD şekil vermektedir.

Suriye’nin geleceği ve de PKK-YPG’nin geleceği konusundaki son kararı da Rusya ile ABD verecektir.

Gerçeğin çıplak hali böyledir.

Biliyorum, gerçekleri yazmak beni sizlerin gözünde sevimsiz yapmaktadır.

Tepkilerinize neden olmaktadır.

Ancak ne yapayım ki benim gerçeği aramak ve gerçeği, sadece gerçeği yazmak gibi bir huyum vardır.

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.  

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU