Suriye bataklığında Cuma namazı kılalım derken cenaze namazı kılmayalım!

Yazar, düşünür Lütfü Oflaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AFP

“Suriye’ye girip Şam’da Cuma namazı kılacağız” diyerek savaş naraları attığınızda sizi uyarmıştım.

“Şam’da Cuma namazı kılacağız derken, dış politikamıza cenaze namazı kıldırırsınız” diye yazmıştım.

Nitekim de dış politikamıza cenaze namazı kıldırdınız!

Şimdi yine Suriye’ye girmeye kalkışmaktasınız.

Acaba bu kez dünya dengelerini, bölge gerçeklerini dikkate aldınız mı?

Hesabınızı buna göre yaptınız mı?

Yanlış hesap bu kez sadece dış politikamıza değil, geleceğimize de cenaze namazı kıldırmaz mı?

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Konunun bir boyutu bu.

Diğer boyutu da şu.

“Güneyimizde Kürdistan’ı asla kurdurtmayacağız” diyorsunuz.

“Kürdistan’ı kuracaklar” diye Suriye’ye girip bunu engellemeye kalkışıyorsunuz.

Ama güneyimizde, Irak’ta kurulmuş Kürdistan’ı da selamlıyorsunuz.

O Kürdistan’ı kuran Barzani’yi devlet töreniyle karşılıyorsunuz.

Barzani’nin uçağının indiği Ankara ve İstanbul’daki havaalanlarında Kürdistan bayrağını göndere çekiyorsunuz.

Barzani’nin ayaklarına kırmızı halılar seriyorsunuz.

Onu Devlet Konukevi’nde ağırlıyorsunuz.

Daha iki gün önce kendisini ziyaret eden Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’a “Rusya Fırat’ın doğusu için devreye girip Suriye’deki Kürtleri korusun” diyen Barzani’ye böyle muamele yapıp baş tacı ediyorsunuz.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu; çelişkinin babası bu.

Konunun bir başka boyutu da şu.

Kürt sorunu ülkenin en can alıcı, en can yakıcı sorunu.

AKP iktidarı bu sorunu çözüm süreci denen bir yöntemle çözmek istemişti.

Buna göre bu sorun savaşa savaşa değil, konuşa konuşa çözülecekti.

Konuşmak için de taraflar çözüm masası etrafında bir araya gelecekti.

Ancak bunun için AKP iktidarının önce toplumu ikna etmesi gerekmekteydi.

Bu konuda “Analar ağlamasın” cümlesi ikna edici bir cümleydi.

Onlarca yıldır analar ağlamaktaydı.

Ülkede oluk oluk kan akmakta, ülkenin maddi kaynakları oluk oluk bu savaş için harcanmaktaydı.

Ama savaş yöntemi bu soruna çözüm olamamaktaydı.

Bu savaş sürdükçe analar hep ağlayacaktı.

İşte AKP iktidarı bunları anlatarak toplumu ikna etmeyi başardı.

Çözüm süreci başladı.

Silahlar sustu.

Kan akmaz oldu.

Anaların gözyaşları durdu.

Süreç bir süre böyle devam etti.

Sonra bir gün baktık ki çözüm masası devrildi.

AKP iktidarına göre, çözüm masasını HDP devirdi.

HDP’ye göre, çözüm masasını AKP iktidarı devirdi.

Kim devirdiyse devirdi; ama sonuçta çözüm süreci bitti.

Silahlar yeniden ateşlendi.

Yeniden analar ağlar hale geldi.

Yeniden ülkenin maddi kaynakları bu savaş için harcanır hale geldi.

Kürtlerle dans eden AKP iktidarı, kurtlarla dans eder hale geldi!

Bu konuda AKP, MHP’den farksız hale geldi.

AKP gövdesinin üstünde kurt kafası taşır hale geldi!

Peki, kurt kafasıyla Kürt sorunu çözülebilir mi?

Bu kafayla bu sorun çözülseydi, bu sorun çoktan biterdi.

Öyleyse geldiğimiz bu noktada özetle ne yapmalı?

Öncelikle AKP iktidarı da HDP de “Çözüm masasını sen devirdin” diye birbirini suçlamayı sonlandırmalı.

Her iki tarafta “Nerde hata yaptık” diye sorup hatalarından ders çıkarmalı.

HDP, kurulurken açıkladığı gibi Türkiye partisi olmalı.

Ama sözde değil özde Türkiye partisi olmalı.

Ve herkes şunu iyi kavramalı.

Kürt sorunu kurt kafasıyla değil, güvercin kafasıyla çözülür!

Yaşayan bunu görür.   

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU