İsrail ve ABD arasındaki karşılıklı eleştirilerin sonuçları ne olacak?

ABD Başkan Yardımcısı Harris, ‘bağımsız bir İsrail yargısından’ bahsetmesi dolayısıyla eleştirilere maruz kaldı

Fotoğraf: AFP

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun 1998 yılında Beyaz Saray’a yaptığı bir ziyarette, muhabirlerin mikrofonları Başkan Bill Clinton’dan bir fısıltıya tanık oldu. Clinton, omuz silkerek, yardımcısına şunu soruyordu; “Buradaki süper gücün başında kim var?”

Clinton, Netanyahu ile bir şekilde iyi ilişkiler kurdu. Varisi Barack Obama ile yaşananlar kendisinin başına gelmedi. Ancak Clinton, Netanyahu misafiri olduğunda onun kibirli tavrına dayanamadı.

Şarkul Avsat'ta yer alan Nezir Mecli imzalı habere göre; bugün aynı soru, ‘esir Netanyahu’nun’ önderliğindeki radikal sağcı hükümetin kuruluşundan bu yana Tel Aviv’deki bakanların ve iktidar koalisyonundaki ortak partilerin bazı milletvekillerinin açıklamalarını takip eden, ABD’li yetkililer ve hatta İsrailli yetkililer arasından geniş bir kesim tarafından soruluyor.

Beş aydır bu yetkililer, ABD yönetimine doğrudan saldırıyor ve onun ‘İsrail’in içişlerine müdahalesine’ itiraz ediyor. Ayrıca ABD’nin İsrail Büyükelçisi’nden ‘Biz bağımsız bir ülkeyiz’ demesini istiyorlar. Başkan Joe Biden yönetimini, hükümetin planına (rejime karşı darbe ve yargıyı zayıflatma) karşı İsrail protesto hareketini finanse etmek ve desteklemekle suçluyorlar.

Bu, “İsrail’de yargının bağımsızlığının önemi” hakkında konuşma cesareti gösterdiği için ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris’e yönelik son sert eleştiriydi. Washington’daki İsrail büyükelçiliğinin ev sahipliğinde “İsrail’in bağımsızlığının ve Yahudi devletinin kuruluşunun 75. Yıldönümü” münasebetiyle düzenlenen bir kutlamadaki konuşması da onu Harris’i eleştirilerin hedefi olmaktan kurtaramadı.

Harris, konuşmasında, İsrail’i ve ABD’nin taahhüdünü övdü. Öyle ki “Başkan Joe Biden ve yönetimimiz altında ABD, demokrasilerimizi güçlendirmeye devam etmek de dahil olmak üzere ABD ile İsrail arasındaki ilişkinin temelini oluşturan değerleri savunmaya devam edecektir” dedi.

Bu kez Harris’i eleştirenler, yalnızca radikalizm yanlıları değildi. Aksine Likud’un ılımlı kanadından Dışişleri Bakanı Eli Cohen de alaycı bir şekilde ‘hükümetin planından hiçbir şey okumadığını’ vurguladı. Planı eleştiren Almanya Dışişleri Bakanı’nı daha önce utandırdığını belirten Cohen, “Ona bu planla ilgili kendisini tam olarak neyin rahatsız ettiğini sordum ama duraksadı, sendeledi ve bana bir yanıt vermedi” dedi.

Herzliya Ulusal Bağışıklık Araştırmaları Konferansı Başkanı ve Reichmann Üniversitesi Stratejik Araştırma Bölümü Başkanı General Amos Gilead ise iki eliyle başını tutarak, “Bu hükümetle aklımı kaybediyorum!” ifadelerini kullandı. İran’ın nükleer meselesini ve bununla mücadele için Washington ile ilişkilerin önemini ele alan Herzliya konferansında açıklamada bulunan Gilead, “Askeri gücümüzün büyük olduğu doğru ama bu yeterli değil. Benzer bir siyasi güce sahip olmalıyız. İlk olarak; ABD ile stratejik bir ilişki. İsimlerini zikretmek istemediğim bakanlara tüm saygımla, Amerikan büyükelçisine ‘Bu seni ilgilendirmez’ ve ‘Sen kimsin ki bizim iç işlerimize karışıyorsun’ dediklerini ve ‘korkunç bir aptallık’ ifade eden diğer ifadelerini duyuyorum. İsrail’e zarar veriyorlar. Neye sahip olduğumuzu, neye sahip olmadığımızı ve neye ihtiyacımız olduğunu söylediğim askeri sırları ifşa etmek istemiyorum. İsrail, Amerika ile en üst düzeyde koordinasyon sağlamadan İran’a saldırabilir mi? Cevap; Hayır” açıklamasında bulundu.

General Amos Gilead, sözlerinin devamında ise “ABD Başkanının İsrail Başbakanıyla görüşmekten kaçınması trajik. Bu İsrail’e zarar veriyor. İki ordu arasında, iki hava kuvvetleri arasında ve güvenlik kurumları arasında mükemmel ilişkiler olduğu doğru. Ancak iki zirve arasında sıcak bir stratejik ilişkinin yerini hiçbir şey tutamaz. Stratejik koordinasyon, yalnızca ABD Başkanı (Biden) ve İsrail Başbakanı düzeyinde gerçekleşir. ABD Başkanı, İsrail ile ABD arasındaki özel ilişkilerin ortak değerlerden kaynaklandığını söylüyor, yani demokratik nedenlerden. Amerika bize doğrudan askeri ve mali destek sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda stratejik, siyasi ve ekonomik koruma da sağlıyor” dedi.

On yıl boyunca Savunma Bakanlığı’nda siyasi güvenlik dairesi başkanı ve öncesinde de orduda askeri istihbarat başkanı olan Gilead, İsrail hükümetinin iki ülke arasındaki stratejik ilişkilere verdiği zarar karşısında bir bütün olarak güvenlik teşkilatının endişesini dile getirdi. Bu endişe generallerin samimi açıklamalarına, düşünce kuruluşlarının yaptığı çok sayıda araştırmaya, ABD’de görev yapmış İsrailli uzman ve diplomatların yazdığı yüzlerce makaleye ve ABD’deki liberal Yahudi örgütlerinin liderlerinin gösterdiği öfkeli tavırlara da yansıdı. Stratejik ilişkilerin var olduğunu ve her iki tarafın da çıkarına olduğu için tehlike olmadığını söylüyorlar. Ancak ABD yönetimine yönelik sistematik saldırı, izin verilmemesi gereken bir çatlak oluşturmaya başladı.

Ama İsrail’de iktidar sağı, bu eleştiri dalgasından sarsılmıyor. Liderleri, Cumhuriyetçi Parti’ye ve ABD’deki Anglikan Siyonist hareketine yakın olduklarına inanıyor. Ayrıca ‘iki hükümet arasındaki ilişkilerde tam uyum geri dönene kadar’ Donald Trump’ın veya herhangi bir Cumhuriyetçi rakibin Beyaz Saray’a dönmesini bekliyorlar. ABD Kongresi’nin Netanyahu hükümeti ile yaptığı hesaplarda Biden yönetimi ile aynı fikirde olmamasına güveniyorlar ve eylemlerini ‘hesaplanmış bir macera’ olarak görüyorlar.

Şarkul Avsat

DAHA FAZLA HABER OKU