Kuyudaki körlük: Karanlık Gece filmi

Mustafa Orman Independent Türkçe için yazdı

Onu götürüp (kör) kuyunun dibine bırakmaya ittifakla karar verince bunu yaptılar. Onlar farkında değilken biz de Yûsuf'a vahyettik ki, "Onlara bu yaptıklarını elbet bir gün anlatacağız.

Yusuf Suresi, 15. Ayet

 

Birbirlerine, 'işte düş hastası geliyor' dediler, Hadi onu öldürüp kuyulardan birine atalım.
Yabanıl bir hayvan yedi deriz. Bakalım o zaman düşleri ne olacak!

 Tekvin, 37: 19-20


Özcan Alper'in yönetmenliğini yaptığı Karanlık Gece filminin gösterimi Kars Sinema Topluluğu'nun düzenlemiş olduğu etkinlikle yapıldı. Yönetmen Özcan Alper ile filmin başrol oyuncusu Berkay Ateş'in katılımı ve filmin sonunda yapılan söyleşiyle birlikte filme dair sorular da yanıt aradı.

Öncelikle Kars gibi kültürel anlamda potansiyeli olan bir şehirde bağımsız filmlere yönelik ilgi takdire şayan. Tüm sanat dallarına gösterilen bu ilgi, Kars'ın hem etno-politik yanının çoğulcu birikimine işaret eder hem de geçmişin çok sesliliğini vurgular.

Dilerim Kars'ta ileriki günlerde birçok alanda kültürel programlar yapılır.
 

 

Karanlık Gece ve Hz. Yusuf kıssası

Özcan Alper'in Karanlık Gece filmi, obruk metaforuyla post-modern bir Hz. Yusuf kuyu kıssasını hatırlatır; Hz. Yusuf'un kuyuya atılmasında ibret ve hikmet cihetiyle ders alınırken obruk metaforuyla geçmişle yüzleşme ve vicdan muhasebesiyle arayışa geçilerek geçmiş ve yakın tarih üzerine kodlar dağıtılır.

Bu hatırlatmayı unutmamak gerek çünkü şimdiki olayların muhasebesini yapmanın yegane yolu buradan geçer. Hz. Yusuf kıssasında babası Yakup kör olur, Karanlık Gece filminde ise Ali'nin babası delirir ve doğaya bırakır kendini.

Doğa kısasta ve filmde ekolojik krizin başlangıç noktasını vurgularken bireyin konumlanışına da gönderme yapar; tüketmeye ve talana. Hakikate ifade kazandırmak ya da onu onaylamak için mutlak bir yanlışın veya yalanın gölgesine ihtiyaç duyarız.

Hz. Yusuf'un babası tarafından daha çok sevilmesi, kardeşlerinin ona hasetle yaklaşıp onu el birliğiyle kuyuya atmaları, nakledilecek olaylar silsilesini hazırlar. Filmde ise Ali ile İshak'ın arasına Sultan aracılığıyla kıskançlık iklimi yaratılır.

Ama bu kıskançlık, toplumsal tezahürle, hakikate hiç yakışmayan linç iklimine sürüklenir. Böylece filmde arayış ve yüzleşme unsurları işlese de toplumun yasalarına çarpan bireyin fikirlerini çıplak bırakır, ahlaki zorbalıkların altında yatan menfi planların izine yaklaşılır.

Karanlık Gece'de İshak'ın kasabaya dönüşüyle kasabadakilerin korkularını, aşklarını, yüzleşme pratiklerini ve sistemin sarsılmasına yönelik arzu edilen ama gerçekleşmeyen tanıklık krizini tetikler.

Filmdeki İshak karakteri, kuyu kıssasındaki kardeşi Ruben'in temsiliyetini kazanır:

Ruben bunu duyunca Yusuf'u kurtarmaya çalıştı: 'Canına kıymayın' dedi, 'Kan dökmeyin. Onu şu ıssız yerdeki kuyuya atın, ama kendisine dokunmayın.' Amacı Yusuf'u kurtarıp babasına geri götürmekti (Tekvin, 37: 21-22).


Gerçi Ruben'in daha sonra kendisiyle nasıl bir iç hesaplaşma yaşadığını bilmiyoruz. Ancak Tekvin'de bildirildiğine göre Ruben, giysilerini yırtarak ağıt yakar:

Kuyuya geri dönen Ruben Yusuf'u orada göremeyince üzüntüden giysilerini yırttı (Tekvin, 37:29).


Gece'de İshak, Ali'yi obruk obruk arayarak İlk Günah'tan beri insanlığa dair öyküyü yüzümüze vurur. İshak karakteriyle başlayan hakikat ve yüzleşme dinamiği, obruklarla gösterilmeye çalışılan hakikatin örtülmesi ve aralık bırakılması meselesi, Türkiye toplumunun yapısal değerlerine göndermedir.

Çelişkilerle bir arada yaşayan yüzleşme potansiyeli, İshak'ın varlığına sarılma ve bu sarılmayı hakikate kurban etme biçimiyle vücut bulur.

İshak karakterinin anlatmaya ve açığa çıkarmaya yönelik hamleleri aynı zamanda dilin bozulmaya, dışarıdan susturulmaya çalışılan yeni bir dil bozukluğunu da zaman zaman görürüz.

Ali'yi kuyuya atanların, var olan düzenden koparılma korkusu, iradelerinin yerle bir edilme tefekkürü yeni bir imha amacına götürür. Bu da İshak'a yönelik yok sayma, söz dokundurma ve yalnızlığa itme eylemlerinde kendini belli ettirir.

Yüzleşmeyi temsil etme cesareti, sınırı çizilmiş bir susturulmayla karşılaşınca eylemde konuşmaya başlar. İshak'ın 5. Obrukta (6. Obruk da olabilir) suyun altında beyaz gömleği (sarı yağmurluk da olabilir) bulması yine kuyu kıssasında meleklerin Hz. Yusuf'a Hz. İbrahim'in gömleğini giydirmesini anımsatır.

Ama gömleğin varlığındaki gerçeklik Ali'nin orada bulunmama gerçekliğine yenilerek günümüz "faili meçhul"lerin ve "cumartesi anneleri"nin yanına ikame ettirir.

Çünkü toplumun suçu ve suç ortaklığı genel anlamda iktidarların ve sistemlerin beslenme alanları olduğundan "ortak yüzleşme" yine iktidarın baskın gelmesi ve kendini sürdürmesi için "ortak inkar" ile son bulur.

İshak'ın kuyuya inerken ipinin kesilmesi bu inkarın sonucu olmakla birlikte, hakikat eğer birilerinin canını yakacaksa kimse öldürmekten ve yok etmekten geri durmaz sonucuna varmış oluruz.

Rivayet odur ki Hz. Yakup, Yusuf'un ölüm haberini yedinci ayda alır. İshak ise yedinci obrukta kendisine bakan vahşi hayvana gömleğini verir. Karanlık Gece, insana gün gelir Ruben gün gelir Yusuf olabileceğini hatırlatmaktadır: Yusuf 'da sensin Ruben'de.
 

 

Ekolojik kriz ve erkeklik

Ekolojik kriz ve erkeklik, tersten bir okumayla dahil olur filme. Hz. Yusuf kıssasındaki Züleyha olayı, filmde İshak ile Ali arasındaki ilişkiyle erkeklik manifestosunu buhranlaştırır.

Bu aynı zamanda olacakların habercisi, olmayan bir olay üzerinden toplumsal manipülatör arzuyu dizayn eder. Yani erkeklik bir nevi yine erkeklikle birbirine girmeye başlar.

Hz. Yusuf kıssasında kuraklıkla ekolojik çıkmaza rivayet edilir, filmde ise doğada kurulan kapanlar ve nesli tükenmekte olan Karakulak'la günümüzdeki ekolojik krizin ve tükenmişliğin ipuçlarına varılır.

Keza filmde işlenen ahlaki düşüş ve doğaya egemen insan-merkezci bakış, Ali'nin ve Karakulak'ın üzerinde denetim kuran ataerkil ve hiyerarşik söylemle birleşerek aslında ekolojik krizi ahlaki bir mesele olarak tartışmaya açar.

Toplumsal ekoloji felsefesinin öncüsü Murray Bookchin, doğayı insanın hükümranlığı altında gören anlayış biçiminin, insanın insana olan tahakküm ve sömürüsü olageldiğini fikrini savunur.

Böylece doğadaki her unsur, buna insan da dâhil, nesneleşir. Nitekim Ali'nin ötekilerle olan ilişkisinde toplumda kurumsallaşmış hiyerarşik kodları görürüz.

Bu kodlar kültürden doğaya taşınmıştır. Toplumdaki ahlaki günahı anlamadan var olan ekolojik sorunların çözülebilmesi değil, anlaşılması dahi mümkün değildir. Tabii doğaya varış ahlaki kötülüğün kaynağını doğru tespit edebilmekle olabilir ancak.

Karanlık Gece, öyle ya da böyle insanlığı bekleyen ekolojik karanlığı da hatırlatmaktadır.


Özcan Alper ve sinema penceresi

Karanlık Gece'de bireysel temsilin hakikat ve yüzleşmeyle kurulan ilişkisi, tarihsel bir arka planın şimdiki zamanda hortlamaktan geri durmayan, toplumun değişmeyen, varlığını politik kodlarla yürüten egemen zeminin zihni köklerine dair devamlılığı görücüye çıkarır.

Bu yönetmenin etik-politik tavrına bir pencere açarken geçmişi yansıtan meseleyle nasıl bir gelecek tahayyül ettiğine de aşina oluruz.

Geçmiş nasıl hatırlanmalı?

Bu soruya dair ayrıntıları deşifre ederek bugünün geçmişten nasıl ilham aldığını yanıtlarken kültürel-toplumsal pencerenin nereye baktığını bize göstermiş olur.

Yönetmenin egemenden ilhamını aldığı bakış, Türklük gölgesinin izini sürerek öznel düşünce fragmanlarına yaklaşmamızı sağlar.

Özcan Alper'in öne sürdüğü düşünce aşkın ve özerk bir arınma gibi görünse de alışılmış toplumsal kültürün içine sızarak varlık sebebini gösterebilme çabasını saklı tutar. Bu sızıntı yönetmenin vicdani sorumluluğunu bizlere geçirir.

Geçmişin izleri, gelecekteki yaşamın yönünü belirlediği gibi var olan meselelerin ne ölçüde kişisel bir yüzleşme tarihine tanıklık ettiğini de açık eder. Bu tanıklık çıkışsız bireyin vicdani muhasebe ve ruh bunalımıyla tekrara düşer.

Düşüşün kendisi, olması gereken hakikatin temsilini gözetir. Çünkü yaşam, kanaatler üzerinden değil yaşanmış olanın doğruluğuyla ilerler. Estetik-politik ikilem, arızalı bir varlığın karşısına konumlanan saf bir düşünsel ve siyasal çıkışı gösterir.

Sanatın ve sanat dallarının temel meselesinden esinlenerek gösterişli söylem ve gösteri bunalımından çıkartılıp gerçekliğe tezahür edebilecek insan ile doğa arasında sürdürülen ruh ikilemi doğrudan öze yönelik amacı da resmeder. Karanlık Gece'de de tam olarak bu resmi görürüz.

Karanlık Gece, bize şu soruları da soruyor:

Tahir Elçi, Sabahattin Ali, Rabia Naz ve Musa Anter'in failleri kim? Gülistan Doku nerede? Cumartesi Anneleri'nin adalet talebi yerini bulacak mı?

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU