Robbie Williams seks itirafıyla kadınlara müthiş bir iyilik yaptı

Eski Take That yıldızı verdiği bir röportajda "Ciddiyim, herkes evlilikten sonra seksin bittiğini bilir. Bu hep böyledir" dedi

Robbie Williams ve Ayda Field (Reuters)

Robbie Williams ve eşi Ayda Field'ın neredeyse hiç seks yapmamasının, bir süredir evli ya da partneriyle birlikte olan, özellikle de küçük çocuk sahibi hiç kimseyi şaşırtacağını sanmıyorum.

Eski Take That yıldızı, depresyon tedavisi için kullandığı testosteronu bıraktığından beri libidosunun düştüğünü söylemişti ancak bir röportajında "Ciddiyim, herkes evlilikten sonra seksin bittiğini bilir" ifadelerini kullandı.

Bu hep böyledir.

Williams testosteron kullandığı dönemde eşiyle "ellerini birbirlerinin üzerinden çekemediklerini" itiraf ederken, testosteronu bıraktıktan sonra daha az düzenli seks yapmaktan "her ikisinin de hoşnut olduğunu" açıkladı.

Williams'ı açık sözlülüğü için tebrik etmekten kendimi alamıyorum çünkü bir erkeğin, maalesef bazılarının yaptığı gibi eşinin kendisiyle "idareten seks" yapmasını beklemediğini açıkça itiraf etmesi son derece rahatlatıcı. Williams'ın burada yaptığı şey, erkeklerin cinsel dürtülerinin daha yüksek olduğu ve başarılı bir evlilik yürütmenin tek yolunun kadınların buna "ayak uydurmaya çalışması" olduğu yönündeki modası geçmiş, hâlâ pek çok kişinin inandığı basmakalıp fikirlere uymayı reddetmek.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Bu fikirler yaygın ama aynı zamanda tehlikeli. Bu fikirler kadınları her zaman erkeklerden daha düşük bir cinsel güdüye sahip olmaları gerektiğine inandırarak tuzağa düşürürken erkekleri de onlar için seksin yalnızca biyolojik güdüye dayandığına, samimiyet içermediğine inandırır.

Ben bir bilim insanıyım ve bu arkaik görüşler için biyoloji ders kitaplarını, üreme ve samimiyet hakkında bize öğretilenleri ve toplumumuzda erkeklik ve kadınlık hakkındaki son derece yerleşik fikirleri suçluyorum.

Bu fikirler, hepimizi heteroseksüel ilişkilerin yürümesi için belirli bir yol bulunduğuna, ne kadar seksin "normal" sayılacağına dair belirli bir fikir olduğuna inandırdı. Google'da size ayda kaç kez seks yapmanız "gerektiğini" söyleyen muazzam sayıda makale bulabilir ve kendinizi başarısız görebilirsiniz.

Eğer cinsel hayatınız son üç yılda dibe vurduysa da yalnız değilsiniz: Araştırmalar, pandeminin dünya çapında cinsel aktiviteyi ve cinsel arzuyu etkilediğini gösteriyor. Bu durum artan stres, bitkinlik ve çocuk bakımı yükünün artmasından kaynaklanıyor.

Aile Çalışmaları Enstitüsü (Institute of Family Studies) çiftlerin, özellikle çocuklu olanların, mali ve iş yükü kaynaklı stres etkenleri, her gün 24 saat yakın mesafede birlikte yaşamaları ve çalışmaları nedeniyle evliliklerinde artan bir stresle karşı karşıya kaldıklarını ve bunun cinsel yaşamlarını etkilediğini ortaya koydu. Her 5 çiftten biri "ilişkilerinde tamamen çöküş" deneyimlemiş. (Bununla birlikte, ankete katılan çiftlerin yüzde 58'inden fazlası evliliklerinin tecritten daha güçlü çıktığını söyleyerek birbirlerine daha fazla değer verdiklerini belirtirken, bağlılıklarının da arttığını ifade etti.)

Annelik ve ebeveynlik son derece dönüştürücü bir deneyim olabilir ama cinsellik ve yakınlık arzusunu da etkileyebilir. Geçenlerde internette bir adamın, üçüncü çocuklarını doğurduktan sonra karısının "seks için fazla meşgul" göründüğünü ve seks ve yakınlık hakkında kendisi kadar düşünmediğini yazdığı bir makale gördüm. Bu makale, haklı olarak kadınların öfkeli tepkilerine yol açtı!

(M)otherhood (Annelik, yazar buradaki parantezle hem Annelik hem de Ötekilik kelimelerini kullanıyor -ed.n.) ve Hysterical (Histerik) adlı kitaplarımda bahsettiğim gibi, anneler duygusal ve zihinsel yükü daha fazla taşıma eğiliminde. Cinsiyet açısından en eşitlikçi hanelerde bile, ebeveynlik ve ev işleri söz konusu olduğunda kadınlar genel olarak daha fazla yük taşıyor.

Kadınlar, toplumumuzda kadınlara yüklenen cinsiyetçi beklentiler nedeniyle her şeyle başa çıkmaya çalışıyor; tükenmiş durumdalar ve çoğu zaman her şeyi tek başlarına üstleniyorlar. Kocasının özensiz ebeveynliğini gizlice filme alan ve ardından onu terk edeceğini açıklayan kadınınki gibi hikayeler görmemize şaşmamalı.

Araştırmalar, kadınların annelikten sonra beden algısı sorunları yaşadıklarını ve bunun libidolarının yanı sıra seks ve samimiyet deneyimlerini etkileyebileceğini de gösteriyor. Özellikle ilk yıllarda ebeveynliğin büyük kısmını kadınlar yapıyorsa, dokunulmaktan tamamen bıkmış olabilirler ve akşam olunca yalnız kalmak isteyebilirler.

Kadınlardan sadece "her şeyi yapmaları" beklenmiyor. Kadınlar iyi bir evliliğin nasıl olması gerektiğine dair beklentileri ve normları da içselleştiriyor (tıpkı erkekler gibi). Bu durum suçluluk ve başarısızlık duygularına yol açarak kısır bir döngü yaratabilir. Bu da kadınların partnerlerine bağlı kalma becerilerini etkilediğinde, özellikle de samimiyetin neye benzediğine dair beklentilerde muhtemel bir uyumsuzluk olduğunda, afallamamalıyız.

Peki "samimiyet" nedir? Bunu tanımlamak zor çünkü duyguların da cinsiyeti vardır. Batı toplumlarındaki pek çok erkek, duygusal ifadenin bir zayıflık işareti olduğuna, kadınların duygusal samimiyete erkeklerden daha fazla ihtiyaç duyduğuna inanacak şekilde yetiştirilmiştir. Erkekler duygularını içlerine atmayı öğrenebilir ve açık duygusal iletişimin ve savunmasızlığın bir evlilikte çok önemli bir değer olduğunu öğrenme fırsatına sahip olmazlar.

"Samimiyet" pek çok anlama gelebilir: Seks, yakınlık, arzu ya da sadece sessizce birlikte oturmak. İstikrarlı ve mutlu bir evliliğin bileşenleri yatak odasında değil, eşit bir şekilde eş olma ve ebeveynlik yapma; empati kurma ve duygusal destek sağlama isteğinin olduğu herhangi bir yerde yatıyor olabilir. Zaman içinde seks yapma şeklimiz de değişir. Bu, fiziksel ve zihinsel sağlık, duygusal refah, ebeveynliğin gereklilikleri, ekonomik durum, güvenlik ve/veya iş tatmini duygularına bağlı olarak azalıp çoğalabilir.

Robbie Williams ve Ayda Field'ın kendileri için neyin normal olduğunu anlatan yazılarını okumak, bazılarımızın bu konuşmaları normalleştirmesini sağlayabilir. Çünkü bazılarımız için samimiyet içeren bir şey, başkaları için samimiyet içermeyebilir. Ve hepimiz bunu hatırlamalıyız.

Dr. Pragya Agarwal bir davranış ve veri bilimci, yazar, konuşmacı ve araştırma düşünce kuruluşu olan The 50 Percent Project'in kurucusudur



https://www.independent.co.uk/voices

Independent Türkçe için çeviren: Sevgi Aydoğan

Bu makale kaynağından aslına sadık kalınarak çevrilmiştir. İfade edilen görüşler Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independent

DAHA FAZLA HABER OKU