Derin ekoloji felsefesi ve varlıklararasılık

Osman Keçeli, "Bağımsız Yeşil"in yeni bölümünde ekolojik krizin alternatif çözüm yöntemi olarak derin ekoloji felsefesinden bahsetti

Fotoğraf: Unsplash

Geçmişte doğa insan ilişkileri yeryüzüne onarılması zor hasarlar verdi. 

Ekosistemin yok oluşu insan yaşamını da tehdit eder hâle gelince ekolojik bozulmayı önlemek için eyleme geçildi.

Bu eylemler çoğunlukla insanmerkezci yaklaşımlar içeriyordu.

Çevre korumacı anlayışın yetersizliğini fark eden yeşil hareket, ekoloji mücadelesini sığlıktan kurtarmayı amaçladı.

Böylelikle ekolojik krizleri daha derinlikli düşünmeye davet eden "derin ekoloji" kavramı ortaya çıktı.
 


Derin ekoloji nedir?

Derin ekoloji hareketi 60'ların başında ortaya çıktı. Rachel Carson'un kaleme aldığı Silent Spring, derin ekoloji fikrini derli toplu bir şekilde ortaya koyuyordu.

Arne Naess ise sığ ekoloji ve derin ekoloji ayrımı yapıp derin ekolojiyi sistemleştirmişti.

En çiğ hâliyle derin ekoloji; insanların doğayla kurdukları mevcut ilişkileri yıkmalarını, antroposantrist (insanmerkezci) yerine ekosentrik (ekoloji merkezli) ve biyosentrik (yaşam merkezli) bir bakışla yeniden kurmaları gerektiğini düşünen ekoloji anlayışıdır.

Derin ekoloji anlayışına göre ekosistemdeki her canlı içsel bir değere sahiptir. Hatta nehirler, ovalar, taşlar ve dağlar da buna dahil edilebilir. Bu unsurlar yalnızca varoldukları için korunmayı hak ederler.


Derin ekoloji ve sığ ekoloji arasındaki farklar

Naess'in ortaya koyduğu üzere derin ekolojiyi sığ ekolojiyle birlikte düşünmek gerek:

  • Sığ ekolojiye göre yeryüzünün zenginlikleri insanlar için önemli bir kaynaktır, bu yüzden korunmaları gerekir. Derin ekolojiye göreyse kendilikleri sebebiyle değer taşırlar.
     
  • Sığ ekoloji iklim krizinin toplumsal ve iktisadi gelişmeyi ve engellediği için çözülmesi gerektiğini düşünür. Derin ekolojideyse iklim krizi iklim için önlenmelidir.
     
  • Sığ ekolojinin merkezinde insan ve kent yer alır. Hayvanlar, bitkiler ve doğal unsurlar insan için tüketilecek kaynaklardır. Derin ekolojide merkez kavramı bulanıktır. Bütün doğa varlıklarının (insan ve hayvanlar da dahil) eşit düzlemde haklarının korunduğu bir anlayıştan bahsedilebilir.
2.jpg
Fotoğraf: Mihail Nilov/Pexels

 

Çevreyi mi koruyacağız, ekolojiyi mi?

Çevre ve ekoloji arasındaki farklar; derin ekolojiyle sığ ekoloji arasındaki farkları anlamaya yardımcı olabilir. 

Çevre, etraf anlamına geliyor. Ekoloji bağlamında düşündüğümüzdeyse insanın çevresi ve insanın etrafı anlamına geliyor.

Bütün bir doğa ve ekosistemi "çevre" kelimesiyle açıklamak sığ bir anlayış. Dolayısıyla çevre ve çevrecilik insanmerkezci bakışın ürünü.

Çevreyi korumak demek; insan etrafında şekillenen doğayı insan çıkarlarını önceleyerek, insan için korumak demek.

Söz gelimi ekolojik bir tehdit peyda olduğunda, bunun yalnızca toplumsal etkilerinden veya halk sağlığına dokunan taraflarından bahis açmak insaniçinci yönden bakmaktır.

Çevre korumacı anlayış, ortaya çıkış itibarıyla da insanmerkezci bir noktaya denk düşüyor. Aslında insan faaliyetleri kaynaklı ekolojik bozulma uzun yıllardır bilinse de, bunların gündeme gelmesi ancak ekolojik sorunların insan yaşamını tehdit edecek boyutlara ulaşmasıyla gerçekleşiyor.

Hâlbuki derin ekoloji, doğaya doğa olduğu için kıymet yükler. 

Ekoloji sözcüğü eski Yunanca "oikos"tan gelir. Oikos ev, yuva demektir. Ekolojiyi korumak da bütün yuvanın, yani doğanın çıkarlarını gözetmek demektir.

Ekolojik bakış çevresel bakıştan daha kapsayıcıdır. İnsanı yeryüzünün hâkimi olarak değil, bir parçası ve paydaşı olarak görür. 

Dolayısıyla ekolojik pencere daha geniş ve derindir. Çevreci pencere dar, yüzeysel ve sığdır.


Derin ekolojinin spiritüel yönü

Derin ekolojinin kuvvetli bir spiritüel yönü olduğunundan da bahsetmem gerek.

Aslında bu yaklaşım, çoğunlukla içerisinde varlıklararasılığı da barındırıyor.

Derin ekolojiye göre dünya birbirinden bağımsız nesneler topluluğu değildir. Daha çok birbirine görünmez ipliklerle bağlı bir varlıklar ağıdır.

Derin ekolojide öteki canlılarla birlik hâlinde olmaya sıkça referans verilir. Doğa bir bütündür ve doğanın barındırdığı unsurlar birbiriyle etkileşim içerisindeki fenomenlerdir.

Bu yönlerine bakıldığında derin ekolojinin eklektik bir düşünce sistemi olduğu söylenebilir. İçerisinde Budizm, Hinduizm ve Taoizm gibi öğretilerden bilgiler barındırır.


Derin ekolojiye karşı toplumsal ekoloji

Derin ekolojiye getirilen en sert eleştirilerden birisi Bookchin'e ait.

Bookchin derin ekoloji ve buna benzer ekolojik yaklaşımları romantik buluyor. Hatta daha da ileriye giderek yazdığı makalesinde derin ekolojiden eko-zırvalık olarak bahsediyor.

Onun eleştirilerinin sosyal-anarşist gerçeklik kanadından geldiğini görüyoruz. Bookchin, derin ekoloji yerine toplumsal ekolojiyi öneriyor. 

Bookchin'e göre derin ekologların en büyük eksiklikleri ekolojik bozulma üzerine düşünürken devletler, hiyerarşi ve sınıfsallık üzerine kalem oynatmamalıydı.

Derin ekologların savunduğu sadeye, özdeye dönüş, insan nüfusunun planlı olarak azalması gibi eylemler; nükleer üretici şirketler ve savaş başlatan devletler gibi esas ekokırım müsebbiplerini örtbas ediyordu. 

Bookchin ayrıca derin ekolojinin spiritüel yönünü de eleştirdi. Bookchin'e göre doğada bir bilgelik, büyülü veya şifalı bir bilgi aramak doğru değildi. Etik yalnızca insanlarda bulunan bir değerdi.

Derin ekologların birçoğunun aksine mizantropiyi savunmuyordu ve ekolojik krizin çözümünü saf doğa yerine akılcıl ve insana ait eylemlerde aramak gerektiğini düşünüyordu.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU