Demokrasi Zirvesi ve Türkiye

Gülru Gezer Independent Türkçe için yazdı

ABD, ilkini Aralık 2021'de düzenlediği Demokrasi Zirvesi'nin ikincisine de Türkiye'yi davet etmedi / Fotoğraf: Reuters

28-30 Mart 2023 tarihlerinde ABD Başkanı Joe Biden'ın en önemli dış politika girişimlerinden biri olarak nitelendirilen "Demokrasi Zirvesi"nin ikincisi düzenlenecek.

Türkiye ne 9-10 Aralık 2021'de gerçekleştirilen ilk zirveye, ne de bu yılki zirveye davetli.

Bu haftaki zirveye ilişkin olarak hangi ülkelerin katılacağının listesi henüz yayınlanmadı, ancak 2021 yılındaki 110 ülkelik davetli listesi eleştirilere neden olmuş, ABD'nin demokratik değerleri savunan ülkeleri bir araya getirmekten ziyade, kendi çıkarları doğrultusunda bir liste oluşturduğu öne sürülmüştü. 


İlk zirve 

Biden, seçim sürecinde yaptığı açıklamalarda yönetime gelmesi halinde ilk bir yıl içerisinde ABD'nin 21'inci yüzyılın sınamalarına karşı demokratik dünyanın ve demokratik değerlerin savunuculuğunu yeniden üstlenmesi için Demokrasi Zirvesi düzenleyecekleri sözünü vermişti.

Nitekim söz konusu zirve bir yıl içerisinde Kovid-19 pandemisinin de etkisiyle sanal ortamda düzenlendi.

Devlet/hükümet başkanlarının katılımına ek olarak, bazı oturumlara katkı sağlamak üzere, zirveye özel sektör ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri de davet edildi. 

"Otoriterliğe karşı mücadele", "yolsuzlukla mücadele" ve "insan haklarına saygıyı teşvik etmek" olmak üzere, üç ana başlık altında cereyan eden zirvede demokrasilerin karşı karşıya olduğu sınamalar ve fırsatlara odaklanıldı.

Yapılan toplantılar çerçevesinde liderler hem bireysel hem de toplu taahhütlerini, uygulanacak reformları, ayrıca demokrasi ile insan haklarını yurt içinde ve dışında savunmaya yönelik atmakta oldukları adımları açıkladılar.

Toplam 750'den fazla taahhüt açıklandı ve ülke bazında hepsi ABD Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesinde yayımlandı.

Katılımcı ülkelerden verdikleri taahhütler konusunda sağlanan ilerlemeye ilişkin bir sonraki zirvede bilgilendirmede bulunmaları da istendi. 

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, "Zirve küresel demokratik yenilenme için destekler ve bağlılıkları kritik olan çeşitli aktörleri dinleme, öğrenme ve onlarla ilişki kurma fırsatı sundu. Zirve aynı zamanda demokrasinin eşsiz güçlerinden birini de sergiledi: ABD Anayasası'ndaki ifadeyle 'daha mükemmel bir birlik oluşturabilmemiz için' kusurlarını kabul etme ve bunlarla açık ve şeffaf bir şekilde yüzleşme yeteneği" ifadeleri kullanıldı.

Söz konusu zirveye Türkiye'nin dışında davet edilmeyen ülkeler arasında Çin, Rusya, Macaristan, Belarus, İran, Mısır, Bangladeş, Kuzey Kore, Myanmar, Kamboçya, Ruanda, Venezuela, El Salvador, Honduras ve Guatemala da bulunuyordu. 

Her ne kadar, ABD zirveye davet için somut kriterler açıklamamış olsa da toplantılara Pakistan, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Nijerya, Filipinler ve Irak gibi ülkelerin çağrılması ülke seçimlerinin belirli ölçütler temelinde değil, stratejik çıkar doğrultusunda yapıldığı yorumlarına neden oldu. 

2021 Zirvesi öncesinde toplantılara ilişkin yabancı basında beyanatta bulunan ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Demokrasi ve İnsan Haklarından Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Uzra Zeya, Türkiye'ye ilişkin bir soruya "Türkiye'de sivil alanın, özellikle de ifade özgürlüğünün kısıtlanmasından ve gazetecilerin tutuklanmasından kaynaklanan endişelerimiz sürmektedir" demekle yetindi. 


İkinci zirve 

Bu hafta düzenlenecek olan zirveye ise, ABD'nin yanı sıra Hollanda, Güney Kore, Zambiya ve Kosta Rika ev sahipliği yapacak.

Zirvede "Eylem Yılı" olarak nitelendirilen 2022'de ülkelerin demokratik reformlar bağlamında attıkları adımlara ilaveten, birçok başlıkta çeşitli oturumlar düzenlenecek.

Bunlarında arasında "Demokrasi için Ortaklık", "Ukrayna'da Adil ve Sürdürülebilir Barış", "Kadının Statüsü Demokrasinin de Statüsüdür" temalı oturumlar da bulunuyor.

İlk zirvede olduğu gibi bu hafta da otokratik rejimlerin yarattığı tehdit ve bu rejimlerle mücadele de ülkeler arasında ele alınacak.

Davetli ülkelerin listesi henüz bilinmemekle birlikte, basında bu yılki zirveye Honduras, Fildişi Sahili, Gambiya, Moritanya, Mozambik, Tanzanya, Bosna-Hersek ve Liechtenstein'ın da davet edildiği yönünde haberler mevcut. 

Yine basına yansıdığı kadarıyla, bazı ABD'li yetkililer Türkiye ve Macaristan'ın NATO müttefiki olmalarına rağmen davet almamış olmasını, "Türkiye ve Macaristan'daki demokratik gerileme konusunda artan endişe" olarak izah ediyor.


ABD'nin amacı nedir?

Biden konuşmalarında sıklıkla 21'inci yüzyılın demokrasiler ile otokratik rejimlerin mücadelesine sahne olacağına vurgu yapıyor ve otokratik rejimlerin başvurduğu yöntemlerin mevcut dünya düzenine tehdit teşkil ettiğinin altını çiziyor. 

Bu bağlamda, Biden yönetiminin bu girişiminin Çin ile Rusya'yı hedef aldığını ve ABD'yle "benzer değerleri" savunan ülkeleri bir cephede toplamayı amaçladığını söylemek mümkün.

Aynı zamanda ABD'nin söz konusu girişimle, arada kalan bazı ülkelerin Çin'in etki alanına girmemelerini sağlama stratejisini güttüğü de görülüyor. Zira davet edilen belirli ülkelerin bu çerçevede seçildiği anlaşılıyor. 


ABD'nin Türkiye'ye yönelik tutarsız politikaları

Türkiye demokrasi ve insan hakları konusunda farklı endekslere göre birçok ülkenin gerisinde yer alıyor.

Halbuki, söz konusu endekslerde Türkiye'den de geride yer alan ülkelerin zirveye davet edilmiş olması bir çelişki yaratıyor. 

Bir diğer husus, ABD'nin bir ülkenin demokratik olup olmadığını belirlemek için ne derece ehil olduğu.

Güncel örneklerden gidecek olursak, Irak'tan Afganistan'a, Libya'dan Venezuela'ya kadar ABD'nin demokrasi savunuculuğu büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı.

ABD'nin demokrasi uğruna işgal ettiği topraklarda yüzbinlerce masum insan hayatını kaybetti, kaybetmeye de devam ediyor. 

ABD bir yandan, Biden yönetiminin Ulusal Güvenlik Strateji'sinde vurgulandığı üzere, "Türkiye'yi Batı'nın bir parçası olarak tutmak amacıyla siyasi, stratejik, ekonomik ve kurumsal" angajmanını sürdürmek istiyor, diğer yandan ise, Türkiye'yi bu zirvelere çağırmayarak ötekileştiriyor ve otokratik ülkelerin yanında konumlandırarak tehdit olarak algılanmasına neden oluyor. 

ABD'li makamlar son dönemde Türkiye'den bahsederken "önemli bir NATO müttefikimiz" şeklindeki ifadeyi tekrarlıyor.

Unutmamak gerekir ki, NATO'nun da temsil ettiği değerler arasında demokrasi ve insan hakları bulunuyor.

Nitekim bu husus NATO'nun 2022 Stratejik Konsepti'nde de önemle vurgulanıyor. Dolayısıyla, ABD bu noktada da kendisiyle çelişiyor.

İlaveten, bu zirvede Ukrayna başlığının olmasına rağmen, Türkiye'nin davet edilmemesi Türkiye'nin savaşın başından bu yana gösterdiği çabaları da göz ardı etmek anlamına geliyor.

Halbuki Türkiye, krizin başlangıcından itibaren savaşın sonlandırılması da dahil olmak üzere insani konularda ve tahıl koridorunun tesisi amacıyla aktif bir diplomasi yürüttü, son iki hususta başarılı da oldu. 


ABD'nin Türkiye'yi kaybetmek lüksü yok

Başkan Biden'ın Türkiye'ye yönelik olumsuz kanaati biliniyor.

Bu durum, üst düzey ziyaretlerin sayısındaki belirgin düşüşte ve iki ülke arasında terörle mücadele başta olmak üzere, birçok konu nedeniyle giderek derinleşen güven bunalımına bakıldığında daha net bir şekilde görülüyor. 

Gelinen noktada ABD, Türkiye'yi karşısına alarak değil, gerçek bir müttefiki olarak yanında durarak ikili ilişkilerini yürütmelidir.

Aksi takdirde, değişmekte olan dünya düzeninde ve buna eş-zamanlı olarak evrilen güvenlik mimarisinde stratejik bir konumda bulunan ve demokratik kurumlara sahip olan Türkiye'yi kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacaktır.

Bu durum en başta ABD'nin stratejik çıkarına hizmet etmeyecektir. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU