Muharrem İnce'nin adaylığı ve iktidarın mutluluğu

Dr. Onur Alp Yılmaz Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Siyasetname'nin bugünkü bölümünde Muharrem İnce'nin aday olmasının muhalefet açısından taşıdığı risklerden bahsetmek istiyorum. 

Bir kere her şeyden önce tabii şunu hatırlamamız gerekiyor. İktidar partisinin zaten en temel amaçlarından biri muhalefeti bölmek idi.

Yani altılı masanın bölünmesi ve muhalefetin tek adayla seçime gitmemesi iktidar açısından aslında son derece önemli bir koşuldu.

Ancak bunu başaramadılar, Millet İttifakı seçimlere tek adayla gitme konusunda uzlaşmayı başardı. 

İşte bunun ardından muhalefeti bölmek açısından iktidar partisinin biz sayın İnce'ye büyük bir destek verdiğini görüyoruz. 

Yani bu tabii Sayın İnce'nin iktidar partisiyle anlaştığı anlamına gelmiyor ama günün sonunda iktidar partisinin bilerek ya da bilmeyerek amacına hizmet eden bir tutum sergilediğini görüyoruz. 
 


Şimdi tabii burada iktidar partisinin neden böyle bir şey istediğini hatırlamakta fayda var. 

İktidar partisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turda bitmeyeceğini görmüş durumda. 

Ya da toplumsal desteğinin bu seçimleri birinci turda bitirmeye yetmeyeceğinin farkında. 

Dolayısıyla bu noktada yapmak istedikleri şey aslında cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci tura bırakmak.

Peki, sadece cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci tura bırakmak mı istiyorlar? 

Ya da neden cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ikinci tura bırakmak istiyorlar? 

Ya da şöyle soralım: İkinci turda mı yenilmek istiyorlar? 

Hayır.

İkinci turda yenilmek istemiyorlar; ikinci turda cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kazananı olmak istiyorlar.

Peki, toplumsal desteklerinin bu kadar fazla olmadığı yani ilk turda kazanan durumunda olamayacakları bir denklemde Cumhur İttifakı nasıl kazanan olabilir?

İşte bu noktada aslında ortaya koydukları seçim sisteminde parlamento çoğunluğunu yüzde 41 ya da 43 aralığındaki bir oy oranıyla alabilecek şekilde bir Seçim Kanunu kurguladıklarını hatırlatmakta fayda var.

2018'deki Seçim Kanunu ittifakları pozitif olarak kayırdı.

Milletvekili sayısı dağıtımında ittifakların toplam oyuna bakarken, artık siyasi partilerin ayrı ayrı aldıkları oy oranlarına bakacak. 

Bu da birinci partiyi pozitif olarak kayıran bir mesele olarak karşımızda duruyor.

İktidar partisi Anadolu'nun birçok küçük şehrinde birinci parti olduğu için böyle bir seçim sistemi kurguladı ve bu seçim sistemi vasıtasıyla aslında dediğim gibi yüzde 41 ya da 43 aralığında bir oy olarak hem muhalefetin toplamından az oy alıp hem de seçmenlerin toplam seçmenin yarısından daha az oy alarak meclis çoğunluğunu elde edebilecekleri bir aslında formül üzerinde durdular ve bunda aslında geçirmekte parlamento çoğunluklarına dayanarak başarılı oldular. 

Dolayısıyla bu Seçim Kanunu'nu düşündüğümüzde Yeniden Refah Partisi ve HÜDAPAR gibi siyasi partileri aslında içine alma ya da bunları oy oranlarının çok yüksek olmam asına rağmen kapsama düşüncesinin neden kaynaklandığını anlayabiliriz. 

Bunu riske atmak istemeyen bir iktidar bloğuyla karşı karşıyayız.

Peki, iktidar bloğu bunu yapabilirse ne olacak? Neyi hedefliyor? 

İşte birinci turda parlamento çoğunluğunu alarak seçimleri ikinci tura bırakıp, aslında ikinci turda da parlamento çoğunluğuyla cumhurbaşkanlığının aslında aynı partide aynı hareketlerde, aynı ittifakta olmasının önemini vurgulayarak ne yapmayı planlıyorlar bu noktada? 

Aslında istikrar vurgusuyla seçmenleri aksi bir tablonun yönetilemez bir Türkiye yaratacağı vurgusuyla aslında ikna etmeye çalışıyorlar.

Dolayısıyla Sayın İnce'nin alacağı oy oranı işte bunun yüzde 2'yle yüzde 5 arasında olduğunu düşünelim.

Her şeyden önce parlamento çoğunluğunu, yani Memleket Partisi eğer ki böyle bir oy alırsa parlamento çoğunluğunu muhalefetin kaybetmesine ve dolayısıyla ikinci tura Sayın Cumhurbaşkanı'nın istikrar vurgusuyla gitmesine sebep olabilir. 

İşte bu vurguyla seçimlere gidilmesi durumunda Cumhur İttifakı'nın seçimleri kazanma ihtimali, seçmen davranışı düşünüldüğünde, Türk seçmen davranışının “istikrara verdiği önem” düşünüldüğünde, yönetebilir bir kudretli iradeye verdiği önem düşünüldüğünün aslında çok daha iyi anlaşılacaktır. 

Dolayısıyla muhalefetin yapması gereken en temel şeylerden biri elbette parlamento çoğunluğunu kazanmak; bu bir noktada tıkanmış durumda. 

Diğeri de zaten cumhurbaşkanlığı seçimlerini ilk turda kazanmak. 

Memleket Partisi ve Sayın İnce'nin seçimlere girmesi aslında bunu engelleyecek bir şey olarak karşımızda duruyor. 

Hem parlamento çoğunluğunu muhalefete kaybettirebilir hem de birinci turda bu seçimlerin bitmesine engel olabilir.

Dolayısıyla tam da Adalet ve Kalkınma Partisi'nin istediği senaryoya, bilerek ya da bilmeyerek hizmet eden bir tablo karşımızda duruyor.

Elbette Sayın İnce'nin aday olması her siyasetçi kadar saygındır. Her siyasetçi kadar hakkıdır.

Bunda hiçbir problem yok. 

Ama bugün aslında haklı olmanın değil, kazanan olmanın önemli olduğu bir Türkiye'deyiz. 

Çünkü hakikaten Türkiye; demokrasiyle otoriterlik arasında sıkışmış, gençlerinin yurt dışına mı gideceği, yoksa Türkiye'de mi yaşayacağı sorusuyla muhatap olan ve bunun haricinde bütün nitelikli kadrolarının aslında ülkesine mi hizmet edeceği, yoksa başka ülkelere mi hizmet edeceği noktasında düğümlenmiş bir yerde duruyor. 

O yüzden dediğim gibi, Sayın İnce'nin önünde, haklı olmak mı yoksa kazanan denklemin içinde bir pay sahibi olmak mı istediğiyle alakalı bir soru var.

Vermesi gereken cevap da aslında bu sorudan ibaret.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU