Britanyalı fizikçi bilimkurgudaki ışınlanma tekniğini gerçeğe dönüştürdüğünü iddia ediyor

Laboratuvarda solucan deliği inşa edeceğini söyleyen bilim insanı, kuantum ışınlanmadan farklı bir yöntem ortaya attı

Solucan deliklerine Einstein-Rosen köprüsü adı da veriliyor (Independent Türkçe / Midjourney)

Solucan delikleriyle ilgili yeni bir teorik çerçeve ve hesaplama şeması oluşturan bir kuantum araştırmacısı, ışınlanmanın farklı bir biçiminin mümkün olduğunu ileri sürdü.

Birleşik Krallık'taki Bristol Üniversitesi Kuantum Mühendisliği Teknolojisi Laboratuarları'nda fahri araştırma görevlisi ve DotQuantum girişiminin kurucu ortağı Dr. Hatim Salih, bu şema sayesinde laboratuvar ortamında bir solucan deliği inşa etmenin mümkün olabileceğini savunuyor.

Solucan delikleri, uzay-zamandaki farklı noktaları birbirine bağlayan varsayımsal yapılar. Bilimkurguda bu deliklerden geçenlerin uzayın çok uzak noktaları arasında göz açıp kapayıncaya kadar seyahat ettiği varsayılıyor.

Bazı fizikçiler de içinden geçilebilir bir solucan deliğini yapay olarak inşa etmenin mümkün olduğunu savunacak kadar ileri gidiyor.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Kavram ünlü fizikçi Albert Einstein'ın alan denklemlerinin özel bir çözümüne dayanıyor ve genel görelilik kuramıyla da tutarlı. Ancak şimdiye dek bu yapılardan herhangi biri gözlemlenmedi veya fiziksel varlıkları doğrulanamadı.

Öte yandan Dr. Salih'in "karşı aktarım" (counterportation) adını verdiği yeni çerçeve, uzayda varlığı doğrulanabilir bir köprü kuracak solucan deliğini laboratuvarda inşa etmenin farklı bir yöntemine işaret ediyor.

Quantum Science and Technology adlı bilimsel dergide yayımlanan makalede, bu şema sayesinde küçük bir nesnenin, herhangi bir parçacık geçişi olmaksızın uzayda yeniden oluşturulabileceği öne sürülüyor.

Hangi ışınlanma?

Bu noktada karşı aktarım fikrinin tıpkı ışınlanma gibi kuantum hesaplamaya ve kuantum dolanıklık ilkesine dayandığını belirtmek gerek.

Kuantum fiziğinin önemli bir bileşeni olan dolanıklık, iki ya da daha fazla parçacığın ilginç bir etkileşime girmesiyle oluşuyor. Bu etkileşim sayesinde bir parçacıkta gerçekleşen değişimler, diğerini de etkiliyor. Dolanık parçacıklar, uzak mesafelerde olsalar bile birbirini etkilemeye devam ediyor.

Kuantum ışınlamada da aslında bir parçacığın kuantum durumu (parçacığın dalga halinde mi yoksa parçacık halinde mi olduğu bilgisi), başka bir konumda önceden var olan dolanık parçacığa aktarılmış oluyor.

Bu nedenle bilim insanlarının bugün üzerinde çalıştığı ışınlanma teknolojisi, üzerine kodlanacak kuantum bilgisi için tüm temel bileşenlerin, yani iki uçta da bir nevi alıcı ve vericinin var olmasını gerektiriyor.

Bu tür bir teknoloji, gelecekte, kuantum bilgisayarların veya sensörlerin birbirine bağlı olduğu ve kuantum bilgilerini paylaştığı son derece hızlı ve güvenli bir internetin önünü açabilir.

Öte yandan kuantum ışınlanma, bilimkurguda genellikle farklı biçimde tasvir ediliyor. Bilimkurgunun hayal ettiği ışınlanmada "alıcı ve verici" sensörlerin varlığı yok sayılıyor.

Dr. Salih'in önerdiği karşı aktarım ise bilimkurgudaki ışınlanma fikrine daha yakın. Zira bilim insanına göre yeni kuantum hesaplama tekniği, ilgili nesneyi "herhangi bir parçacık geçişi olmadan" farklı bir noktada yeniden oluşturabiliyor.

Salih, laboratuvar ortamında doğrulanabilir ve gözlemlenebilir bir solucan deliği inşa etmek ve teorisini sınamak için önde gelen kuantum uzmanlarıyla çalıştığını söylüyor:

Yakın gelecekteki hedef, laboratuvarda fiziksel olarak böyle bir solucan deliği inşa etmek. Bu solucan deliği, rakip teoriler ve hatta kuantum yerçekimi teorileri için bir test ortamı olabilir.

Öte yandan bu gerçekleşene kadar Salih'in ortaya attığı ışınlanma tekniğinin gerçek olduğunu kanıtlamak mümkün görünmüyor.

 

Independent Türkçe, Futurism, SciTechDaily, The Debrief

Derleyen: Çağla Üren

DAHA FAZLA HABER OKU