Antik İsrail'in Kayıp On Kabilesi

"Yaptığım çalışmalarla geçmişe ilişkin gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışıyorum ama benim yanıtlayamadığım, karanlıkta kalmış birçok soru var"

İki bin yıldan fazla bir süredir İsrail'in Kayıp On Kabilesi, hayali spekülasyonların favori konusu olmuştur.

Hemen hemen her kıtadan ve ırktan gruplar, On Kabile ile özdeşleştirildi. Tüm bu ilginin nedeni, Kutsal Kitapta, On Kabilenin bir gün sürgünlerinden dönecekleri ve Mesih'in gelişiyle ilgili bir olay olan Yahudi kardeşlerine geri verileceğine dair bir dizi kehanettir.

Ancak On Kabilenin etrafında büyüyen birçok garip fikir, bizi Kutsal Kitap kehanetindeki önemlerinden ve inancımızın Yahudi köklerini anlamadaki önemlerinden uzaklaştırmamalıdır.

1.jpg

Yakın tarihli bir öğreti, iki ev Hareketi olarak da bilinen Mesih İsrail, On Kabileyi Avrupa kökenli Hıristiyanlarla özdeşleştiriyor.

Taraftarları kendilerine Efrayimliler veya İsrailliler diyorlar. Öğretileri, İngilizlerin ve Amerikalıların On Kabilenin doğrudan torunları olduğunu iddia eden İngiliz-İsrailciliğin yeniden canlanmasıdır.

Son yıllarda bu inancı destekleyen bir diğer grup, Herbert W. Armstrong tarafından kurulan Dünya Çapındaki Tanrı Kilisesi'dir.
 


On Kabilenin tarihi, Yakup'un on oğluyla başlar -Efrayim, Manaşşe, İshakar, Zebulun, Aşer, Naftali, Dan, Gad, Ruben ve Levi kabilesinin bir kısmı.

Onların torunları, eski İsrail'in on kuzey kabilesini oluşturuyordu. Hz. Samuel zamanında  bu on kabile, Yahuda ve Benyamin'in güney kabileleriyle birlikte tek bir krallıkta birleştirildi.

Bu birleşik krallık önce Saul, sonra Davut ve oğlu Süleyman tarafından yönetildi. Fakat Süleyman'ın diğer tanrılara ibadet etmedeki günahı nedeniyle Tanrı krallığı ikiye böldü.

Süleyman'ın görevlilerinden Yarovam'a verdiği on Kabile… (1 Krallar 11: 29-38). Bu yeni kuzey krallığı, İsrail Krallığı olarak biliniyordu.
 

 

Süleyman'ın soyundan gelenler tarafından yönetilen Yahuda ve Benyamin'in güney kabileleri Yahuda Krallığı'nı kurdu.

Bu güney krallığı, erken bir tarihte Yahuda ile karışan ve bağımsız kimliğini kaybeden Simeon kabilesini içeriyordu. Başlangıçta hem kuzeyde hem de güneyde özel olarak belirlenmiş Levili şehirlere yerleşmiş olan Levi kabilesi, krallığın bölünmesinden sonra kuzeyden ayrıldı. (Num. 35:2-8, 2 Kron. 11:13-17).
 

Yeruşalim'de on Oymağın tapınmasını engellemek için Yarovam altın buzağılar kurdu: biri kuzey sınırındaki Dan'da, diğeri güney sınırındaki Beytel'de (1 Krallar 12: 26-33).

Bu tavizsiz ibadet biçimi, On Kabileyi Tanrı'nın Yasasına itaat etmekten ve sonunda putperest tanrı Baal'a ve diğer sahte tanrılara tapınmaktan uzaklaştırdı.

İki yüz yıl boyunca Tanrı, onları kötü yollarından dönmeleri konusunda uyarmak için peygamberler gönderdi, ancak bu uyarıları görmezden geldiler.

Sonunda, günahları ve Tanrı ile yaptıkları antlaşmayı reddetmeleri nedeniyle, binlerce insanı Asurluların eliyle bugün güney Irak'a sürgüne gönderdi (2 Krallar 17: 7-23).

Burada, kehaneti yerine getirmek için yerel halkla karıştılar ve Yahudi olmayanlar arasında ortadan kayboldular, böylece Kayıp On Kabile oldular (Hoşea 7: 8).
 

3.jpg

Ancak On Kabileden olanların hepsi sürgüne gitmedi. Bazıları Asurlulardan güneye kaçarak Yahuda'ya katıldı (Yahuda'da yaşayan İsrail oğulları; 2 Kron. 30:25, 31:6).

Onların varlığı, şu anda Yahuda'nın dağlık bölgesinde aniden ortaya çıkan birçok küçük köy tarafından belirtiliyor.

Diğerleri, Samiriyeli halk olmak için Asur'dan gelen göçmenlerle karıştıkları kuzey İsrail'de kaldılar (2 Kral 17: 24-41, 2 Kron. 34:9,21).


Sürgüne gidenler arasında bile bazıları İsrail kimliğini korudu. Bunlardan bazıları daha sonra Babil sürgünlerinden döndüklerinde güney Yahuda Krallığı'nın sürgünlerine katıldılar (Ezra 2:28, Neh. 7:32).

Örneğin, Tapınakta bebek İsa ile tanışan peygamber Anna, On Kabileden biri olan Aşer kabilesindendi (Luka 2:36).

Yine de İsrail kimliğini koruyan diğerleri, Yunan ve Roma dönemlerinde Yahudi halkının genel diasporasına (dağılmasına) kapıldılar.

Bu nedenle, On Kabileden hepsi kaybolmadı. Birçoğu Yahudi (Yahuda) halkına dahil edildi. Sonuç olarak, on iki kabilenin de kanı bugün Yahudi halkının damarlarında akıyor.

Bu, Mesih İsrail ve diğer İngiliz-israil gruplarının öğretisine karşı önemli bir noktadır.

İsrail teriminin İncil'deki her görünümünün Yahudi halkına değil kendilerine atıfta bulunduğunu iddia ediyorlar.

Aslında, Yahudi ve İsrailli terimleri Yeni Ahit'te birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Romalılarda, elçi Pavlus, Benyamin kabilesinden olmasına rağmen kendisini ve Yahudi akrabalarını İsrailliler olarak adlandırır (Rom. 9:3,4,6; 11:1).

Bu tür örnekler çoğaltılabilir. İsa zamanında Yahudi halkı, bir halk olarak on iki kabilenin de soyundan geldiklerini anlamıştı (Yakup 1: 1, Elçilerin İşleri 26: 7).


Devam edecek…


*** Mustafa Kemal Atatürk'ün yaydığı ışığın aydınlattığı yolda yaptığım çalışmaların  büyük bir kısmını ihtiva eden ve Türkiye'de Antik İsrail alanında çalışan nadir isimlerden biri olarak Hiçbir kurum ya da kuruluşla doğrudan yahut dolaylı olarak bir bağlantımın olmadığını ifade etmek isterim.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU